Ergenekon derinleşecek

2 Aralık 2008 20:52 tsi
Ergenekon mahkemesi Susurluk'la ilgili raporları istedi. Bu "rutin" bir karar mı? Ergenekon ve Susurluk; ne alaka? Bu sözümüz bir kenara not edilebilir: Ergenekon derinleşecek... iyibilgi analiz

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, MİT’in hazırladığı iki Susurluk raporu ile Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk raporunu istedi. Detayları haberlerden izlediniz, okudunuz.

Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı, davayla bağlantılı herhangi bir belgenin incelenmek üzere ilgili kurumlardan istenmesinden ibaret "rutin" bir karar olarak görülebilir mi? Hiç kuşkusuz böyle bir değerlendirme son derece yüzeysel olur. Zira, söz konusu olan Susurluk olayıdır…

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen ve bunun için de “Susurluk kazası”, “Susurluk çetesi” olarak kavramlaşan olay, yakın tarihimizin en önemli ve sarsıcı olaylarından biriydi. Kazayla beraber adeta ortalığa saçılan "derin" gerçekler, fısıldanarak konuşulan bazı olayların daha yüksek sesle konuşulur, tartışılır hale gelmesini sağlamıştı.

Çünkü bu kaza  ile, “mafya, siyasetçi, emniyetçi” sıfatını taşıyan bazı kişilerin, “vatan için…” diyerek ne tür yasa dışı, hukuk dışı, demokrasi dışı ilişki ve faaliyetler içerisinde oldukları ortaya çıkmıştı.

Kazada ölenlerden birinin açığa çıkan kimliği, “terörle mücadele” adı altında kimlerle işbirliği yapıldığını gözler önüne sererken, dönemin başbakanı Tansu Çiller’in Abdullah Çatlı’yı kastederek “vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” şeklindeki sözleri, Türk siyasetinin kilometre taşlarından biri olmuştu. Zira Çatlı, görünüşte, katliam suçundan aranan bir kişiydi…

Kumarhaneci Ömer Lütfü Topal cinayeti, MİT’çi Tarık Ümit cinayeti, uyuşturucu kaçakçılarıyla içine girilen ilişkiler, Kürt işadamlarının kaçırılarak öldürülmesi, 1995 Gazi Mahallesi olayları, Susurluk çetesinin açığa çıkan kanlı ve kirli “icraatlarından” bazılarıydı.

Ne var ki Susurluk çetesi, bu kabarık suç siciline rağmen, sadece “suç işlemek için teşekkül oluşturmak" iddiasına konu edildi. Derine inilmedi, inilemedi. Bazı özel timci polisler bu iddia nedeniyle hüküm giydiler ve meselenin üzeri kapatılmak istendi.

Oysa Susurluk için dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun hukuki gerekleri yapılsaydı, bugün “Ergenekon” adıyla yürütülen dava o zaman açılmış olacaktı. Nitekim geçtiğimiz günlerde Susurluk davasını gören yargıç, “vicdanen rahat olmadığını” açıklamıştı. Susurluk çetesi üyesi olmaktan yargılanıp hüküm giyen özel timci polislerden Ayhan Çarkın da, “bin kişiyi öldürmüşümdür” yolunda açıklamalar yaparak kullanıldıklarını söylemişti. Öncesinde, Çarkın’ın meslekdaşı Oğuz Yorulmaz’ın annesi de oğlunun kirli işlerde kullanılmış olduğunu ifade etmişti...

Demek ki Susurluk olayı olmuş, bitmiş bir olay değildir. Susurluk biraz da Ergenekon demektir; Ergenekon’un, biraz Susurluk demek olması gibi.

Ergenekon mahkemesinin Susurluk raporlarını istemesi, davanın bundan sonraki gidişatı açısından kritik önemde bir gelişmedir. Bu gelişmeyi, Ergenekon soruşturmasının derinleştirilmesi, siyaset, güvenlik ve devlet bürokrasisinin çeşitli kademelerinden yeni isimlerin sanık sandalyesine oturacağı adımların izlemesi kuvvetle muhtemeldir. Daha ileri giderek söyleyelim; olması gerekendir…

Susurluk için dönemin siyasilerinden biri “fasa fiso” demişti. Ergenekon davası için de birçok kişi, “fasa fiso” demeye getiren değerlendirmeler yapıyor. Oysa mahkemenin bugünkü kararı, davanın önem ve ciddiyetini bir kez daha gösterdiği gibi, doğru iz üzerinde yüründüğünün de kanıtı olmuştur…

Hasan Soylu www.iyibilgi.com

Bu haber 592 defa okundu.