Şahin’den İmralı için hodri meydan

17 Kasım 2008 10:13 tsi
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ergenekon'dan Üzmez skandalına, İmralı ve af konusundan Çeber olayına kadar gündemin sıcak konuları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Akşam'ın Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya ve Yüksek Yargı Muhabiri Ersin Bal’ı, kabul eden Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ergenekon’dan Üzmez skandalına, af konusunda Çeber olayına kadar gündemin sıcak konuları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’in tahliyesini sağlayan Adli Tıp raporunun, çocuk psikiyatrının görüşü alınmadan hazırlandığını doğrulayan Şahin, “Öğrenince, ‘nasıl böyle bir şey yaparsınız’ diye tepki gösterdim. Meğerse raporu veren 6’ncı Daire’de bir yıldır çocuk psikiyatrı uzmanı yokmuş. Bu olayın ardından toplanan Adli Tıp Genel Kurulu karar aldı, çocuk psikiyatrı atanana kadar Adli Tıp Kurumu 6’ncı İhtisas Dairesi bu tür dosyalara bakmayacak. Benim talimatımla başlatılan inceleme de devam ediyor” diye konuştu. Bakan Şahin’in diğer açıklamaları da özetle şöyle:

GÖZALTI EMNİYETİN İŞİ

“Ergenekon davasının savcılarına ilişkin olarak gerek Adalet Bakanlığı’na, gerekse HSYK’ye ulaşan suç duyurularını ve şikâyetleri titizlikle incelettim. Savcıların uygulamasında hukuk dışı bir durum tespit etseydim, tereddüt etmeden soruşturma izni verirdim. Yeni şikâyetler ulaştıkça, onları da inceletiyorum. Şikâyetler arasında öne çıkan konu, gece yarısı veya sabaha karşı yapılan gözaltı işlemleri. Bu konuyu özellikle irdeledim. Savcıların ‘Baskını gece yarısı veya sabaha karşı yapın’ diye bir talimatları olmamış. Savcılık makamı sadece gözaltı emri vermiş, bu emrin sabaha karşı uygulanması savcılığın değil, emniyetin işlemi.”

SALON ŞUBATA HAZIR

“Ergenekon davası sanık sayısı ve dosya kapsamı açısından özelliği olan bir dava. Soruşturma çerçevesinde yeni bir iddianame daha hazırlanacak. Mahkemenin iki iddianameyi birleştirme ihtimali güçlü. Bu durumda mevcut salon yetersiz kalabilir. Sorunun çözümü için harekete geçtik. Silivri Cezaevi Kampusu içinde personelin çocuklarının eğitim gördüğü ilköğretim okulu var. Okulun projesinde yer alan ancak bugüne kadar yapılamayan spor salonunun inşaatını öne çektik. Gerekli talimatı verdim. Spor salonu şubat ayına tamamlanmış olacak. Davaya burada devam edilebilir. Dava bittikten sonra da spor salonu öğrenciler için okula tahsis edilecek.”

AK PARTİ İLKELERDEN RAHATSIZ DEĞİL

Anayasa’nIn değiştirilemez ilkelerine ilişkin tartışmaları maksatlı buluyorum. Özellikle devletin üniter yapısından rahatsızlık duyan çevrelerin rolü var. AK Parti olarak değiştirilemez ilkelerden en küçük rahatsızlığımız yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik karakteri son derece isabetli. Çünkü laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün en büyük güvencesi. Sorun laiklikte değil, nasıl uygulanacağı konusunda. Uygulamanın nasıl olacağını anlamak için Anayasa’nın ‘inançlarından dolayı kimsenin ayrıma uğramayacağı’ gerekçesine bakmak lazım.

LAİKLİĞİN KAPSAMI DARALTILDI

Anayasa Mahkemesi’nin ‘türban’ davası olarak bilinen kararının, laikliğin kapsamını daralttığını düşünüyorum. Mahkeme bu kararla, ‘inançlarınızı dışarıya yansıtmadan vicdanınızda yaşayın’ diyor. Bu mümkün mü? Camiye namaza giden bir kişi dışarıya yansıtmamak için gizli mi gitmeli? Kararın zorlama bir yorumla verildiği kanaatindeyim, gerekçeye katılmıyorum. Ancak yargı kararları herkes için bağlayıcıdır, gereğini hükümet olarak yerine getiririz. Mahkeme, ‘Üniversiteye başörtüsüyle gidilemez’ dediğine göre kural uygulanacaktır.

301’DEN 47 DOSYA İÇİN İZİN VERDİM

TCK’nİn 301’inci maddesine ilişkin suçlarda yargılama Adalet Bakanı’nın iznine bağlı. Bu konuda son derece hoşgörülü davranmama rağmen haksız eleştirilerle karşılaştım.Bugüne kadar savcılıklar ve mahkemelerden 301’inci maddeye ilişkin 381 dosya geldi. 216’sını eleştri ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek reddettim ve yargılama izni vermedim. Bu değerlendirmeyi yaparken AİHM kararlarına atıfta bulundum. Sadece devlete yönelik çok ağır hakaretler içeren 47 dosya için yargılama izni verdim. 118 dosyaya ilişkin inceleme henüz sonuçlanmadı.

İMRALI’DAKİNE İŞKENCE İDDİALARI TÜMÜYLE ASILSIZ

İmralı Cezaevi’nde tutulan kişiye yönelik ‘işkence’ iddiaları tümüyle asılsız. Maksatları belli olan çevreler asılsız iddiadan hareketle, ülkeyi karıştırmak istiyorlar. İmralı Cezaevine zaman zaman gelen uluslararası kuruluşlar incelemede bulunuyor. DTP’li bazı milletvekilleri, ‘uluslararası kuruluşlara açılan cezaevi neden TBMM üyelerinden oluşan bir heyet tarafından incelenemiyor?’ diyorlar. Bugüne kadar TBMM’den bu yönde bir talep gelmedi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, İmralı’da inceleme yapmak isterse değerlendirir ve gerekli izni veririz.

KESİNLİKLE AF DÜŞÜNMÜYORUZ

Ne hükümetim, ne de ben kesinlikle af düşünmüyoruz. Söylentisi bile suç oranlarını artırıyor. 1999’da çıkarılan ve ‘Rahşan affı’ olarak bilinen düzenlemeye de karşı çıkmıştım. ‘Çıkarılan son af olmasını diliyorum’ demiştim. Görüşlerim aynı. Düşüncelerimi Tekirdağ Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlülerin yüzlerine karşı söyledim. Cezaevi avlusunda bir sandalyeye çıkıp 600 tutuklu ve hükümlü ile sohbet ettim. ‘Af, af, af’ diye bağırdılar. Bunun üzerine af çıkmayacağını, beklentiye girmemelerini ifade ettim.

ÇEBER’LE DUYARLILIK ARTTI

Engin Çeber olayından sonra, savcılarımız cezaevlerindeki ihlallere karşı daha dikkatli. Sakarya Cezaevi’nde işkence iddialarının üzerine gittik, 5 infaz koruma memuru tutuklandı. Şeyh Edibali’nin ‘İnsanı yaşat ki, devleti yaşat’ sözü herkese rehber olmalı.

 

Bu haber 404 defa okundu.