Koğuşuna Ergenekoncu koydular

11 Kasım 2008 11:45 tsi
Ergenekonu deşifre eden yazar Zihni Çakır'ın koğuşuna Ergenekon tutuklusu Sedat Peker'in Ankarad'aki elemanlarından biri konulmuş

Henüz Ergenekon Terör Örgütü soruşturması başlamadan yazdığı “Ergenekon’un Çöküşü” kitabıyla bugün Ergenekon davasına konu örgütün tüm ayrıntılarını ilk kez kamuoyuna duyuran, “Ergenekon’un Çöküşü 2” ve “Kod Adı Darbe” kitaplarıyla da örgütün eylem hedeflerini ve amacını belgeleriyle ortaya koyan Zihni Çakır, cezaevinde yaşadıkları ile ilgili şok açıklamalarda bulundu.
 
Ergenekon’u deşifre eden Zihni Çakır’ın koğuşuna Ergenekon tutuklusu Sedat Peker’in Ankara’daki elemanı konulmuş. Zihni Çakır, “Beni mali bir suç bahanesiyle içeri alıyorsunuz, ama Ergenekon savcıları tarafından sorgulanmış Sedat Peker’in Ankara’daki bir elemanını organize bir suçtan alıyorsunuz; ama aynı koğuşa sokuyorsunuz bizi. (…) Sedat Peker’in elemanı olduğu iddia edilen şahıs da bunu ifade etti ve ‘Bu devlet benimle seni nasıl aynı koğuşa koyabilir’ dedi. Sabancı suikastının belgesini koyarken, bugüne kadar uyuşturucu kapsamında Emniyet’in takındığı tavrı sorguluyorum ve belgeye yer veriyorum ama siz aynı suçtan şahsı, 60 kilo eroin yakalatmış şahısla beni aynı koğuşa koyuyorsunuz. (…) Emekli albay Arif Doğan’ın benim sözü ettiğim dönemdeki karakol komutanını getiriyorsunuz aynı koğuşa koyuyorsunuz” dedi.
 
BU ŞEKİLNDE ERGENEKON ÇÖZÜLMEZ
Çakır, “Veli Küçük, Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz’le Ergenekon’u mahkum etmek mümkün değil. Çünkü söz konusu şahıslar, piyon olduklarını ifadelerinde gizli bir şekilde itiraf ediyorlar. İlişkiler bazında baktığınızda durum aynı… Bugün yargılanan haliyle Ergenekon’un tepe noktasının, hiç olmazsa 4-5 tane tepe yöneticisinin yargı karşısında olması gerekirken, hiçbirinin yargı karşısında olmadığını görüyoruz” diye konuştu.

Ergenekon tutukluları ile aynı koğuşa konulan Zihni Çakır’ın dilinden cezaevi süreci:

Üç ihtimalle alınmış olduğumu düşündüm. Neden cezaevine girdiğimi bile bilmiyordum ilk etapta. Gazetelere baktığımda kooperatif olduğu yazıldı. Kendi kendime hesaplıyorum. Herhangi bir kooperatifte görev almamışım. Kooperatifle iş yapan şirketle aktif ilişkim olmamış. Böyle bir suçlama yok. Bunun bir yerlerden yönlendirilmiş hareket olduğunu ve cezaevinde tutulacağımı algıladım. Cezaevine girdikten sonra koruma amaçlı alındığımı düşündüm. Ama koruma amaçlı orada olmadığımı da ikinci günü gördüm. Çünkü yeni cezaevi sisteminde ayrı suçlardan insanları ayrı yerlerde yatırıyorsunuz. Beni mali bir suç bahanesiyle içeri alıyorsunuz, ama Ergenekon savcıları tarafından sorgulanmış Sedat Peker’in Ankara’daki bir elemanını organize bir suçtan alıyorsunuz; ama aynı koğuşa sokuyorsunuz bizi. Benim olduğum koğuşa sokuyorsunuz. Sedat Peker’in o şahsa araba hediye ettiği bile savcılık soruşturma kapsamına almış ama ben o şahısla aynı koğuşta kalıyorum.
 
SENİ VURURDUM
Kendimi anlatabildiğim için bu şahıslardan tehdit almadım ama kendimi anlatamayıp da kabuğuma çekilmiş olsaydım, her türlü tehdidin altındaydım.

Sedat Peker’in elemanı olduğu iddia edilen şahıs da bunu ifade etti ve ‘Bu devlet benimle seni nasıl aynı koğuşa koyabilir. Ben burada seninle konuşmasam dışarıda seni gösterseydiler, seni bugüne kadar yazdıklarından dolayı, çok rahatlıkla vururdum. Gözümü kırpmadan vururdum. Ama biz nasıl aynı koğuşa konulabiliriz?’ dedi ve bu soruyu sordu.

Sabancı suikastının belgesini koyarken, bugüne kadar uyuşturucu kapsamında Emniyet’in takındığı tavrı sorguluyorum ve belgeye yer veriyorum ama siz aynı suçtan şahsı, 60 kilo eroin yakalatmış şahısla beni aynı koğuşa koyuyorsunuz. Bu şahıs da aynı soruyu soruyor: “Biz aynı koğuşta nasıl kalırız?” “Niye” diye sorduğumda, “Ben uyuşturucudan yatıyorum. 60 kilo uyuşturucu ile yakalandım. Van’da bu işlemler yapılıyor ve bunu biliyorum. Sana da bu yönde tepki var. Yakalanmadan önce bunu da biliyorum ama biz aynı koğuştayız” diyor.
 
DEVLET BENİ BU ŞEKİLDE Mİ KORUDU
Devlet beni orada eğer koruduysa, bu mantıkla mı korudu? Beni tamamen hedefi olduğum insanlarla aynı koğuşa koyarak mı korudu? Geçici koğuştan çıkıyorum, kalacağım koğuşa gidiyorum. Yattığım yer tutukevi. Benim normal şartlarda 20 gün içerisinde açık cezaevlerinden birisine can güvenliğimden dolayı oraya vermediler ama en azından kaza cezaevlerinden birine nakil olmam gerekiyor. Ama ben 5 ay tutukevinde kalıyorum, onlara göre suçum hükme dönüşmüş olduğu halde, herhangi bir tutukluluğum olmadığı halde, herhangi bir yargılandığım dosya olmadığı halde tutukevinde kalıyorum. Buraya benim Ergenekon ile ilişkisi olduğunu iddia edip, kamuoyuna açıklama yaptığım emekli albay Arif Doğan’ın benim sözü ettiğim dönemdeki karakol komutanını getiriyorsunuz aynı koğuşa koyuyorsunuz. Bu koruma değil yem etmedir. 3.5 ay kabinimden aşağı inmedim. Kabine kendi kendimi hapsettim. Hapishane içinde hapis yattım. Bu mantıkla mı korudu devlet. Devletteki bazılarının kirli ilişkilerini kaşıdığım için tamamen cezalandırıldım ve susturuldum. Bu operasyonla belki çıkarmayı planladığım kitabın önü kesildi. Ne derece başarılı oldular bilemiyorum, yani benim açımdan başarılı olmadılar ama haber kaynaklarım açısından ne açıdan başarılı oldular, önümüzdeki süreçte göreceğiz.

“ERGENEKON’UN 4-5 TEPE YÖNETİCİSİ YARGI KARŞISINDA OLMALIYDI”

Ergenekon davasını geldiğimiz aşamada nasıl görüyorsunuz? Nasıl okumalıyız?

Dava sürecini çok fazla yorumlama şansına sahip değiliz. Çünkü bir taraftan soruşturma sürüyor, bir tarafta dava ve yargılama süreci başlamış.

Yargılamanın kamuoyuna yansıtılan boyutu magazinsel boyutu... Bir kısım medya tarafından magazinsel boyutu yansıtılıyor. Bu anlamda davanın gidişatını yorumlama şansına sahip değiliz. Ama yargılamayı yapan yargıcın sanık ve zanlılarla iletişim kurarken kullandığı ilişki metodu yargılamanın çok da beklenildiği gibi gitmeyeceğini gösteriyor. Çünkü sanıklar ve zanlılar telefon dinlemelerinin hukuki olmadığını iddia ederken, hakimin kullandığı ifade, ‘Benim telefonumun dinlenmediği kim iddia edebilir?’ olmuştur. Siz bu ülkede eğer yargıda öyle pozisyondaysanız, kendi telefonunuzun dinleyip dinlenmediği sanıklarla yakınarak konuşuyorsanız, yargılama sürecinde taraflı yada tarafsız davranışınızın rengini belli ediyorsunuz demektir. Öte yandan devam eden soruşturmadan söz ediyorsunuz. Şu ana kadar yargı karşısına çıkarılan kişiler üzerinden değerlendirirsek, siz Ergenekon gibi Türkiye’nin 85 yıllık Cumhuriyet tarihinde gelinen demokrasi sürecine en büyük darbeyi vuracak ve bu amaçla örgütlenmiş yapının bu şahıslar üzerinden yargılarsanız, sadece belli bir kolunun, şirazesinden çıkmış bir kolunun pasifize edilmesinden başka olmaz. Eğer böyle devam ederseniz, demek ki bu yapının varlığı hâlâ, devlet içerisindeki etkin gruplarla kabul görüyor, sadece o grupların dışında hareket eden yapıyı tasfiye ediyorsunuz demektir.

Veli Küçük, Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz’le Ergenekon’u mahkum etmek mümkün değil. Çünkü söz konusu şahıslar, piyon olduklarını ifadelerinde gizli bir şekilde itiraf ediyorlar. İlişkiler bazında baktığınızda durum aynı… Bugün yargılanan haliyle Ergenekon’un tepe noktasının, hiç olmazsa 4-5 tane tepe yöneticisinin yargı karşısında olması gerekirken, hiçbirinin yargı karşısında olmadığını görüyoruz.
 
VAKİT

Bu haber 594 defa okundu.