En Sıcak Konular

'Silahımdaki barutlar bitmedi'

10 Kasım 2008 15:46 tsi
Erol Aksoy, İktisat Bankası'ndan doğan 1 milyar dolarlık borcu için iddialı konuştu...

Röportaj: Çiğdem Yücesoy Subaşı/ CNBC-E Business

Bir dönemin bankacılık ve medya imparatoru Erol Aksoy, İktisat Bankası'ndan doğan 1 milyar dolarlık borcu ödemek için yeni planlar yapıyor. “Silahımdaki barutlar bitmedi” diyen Aksoy'un İngiliz yatırım fonu Ashmore'la görüşmeleri sürüyor.

İKTİSAT Bankası'nın hakim ortağı, bankacılığın altın çocuğuydu. Henüz 29'unda bir bankanın genel müdürü olmuştu, 35'inde ise patronu. Parlak bir zeka, iyi bir eğitim, iş hayatında hızlı yükseliş… Bir dönemin önde gelen medya patronu da olmuştu. Her iki sektörde de yaptığı yeniliklerle sık sık konuşuluyor, adı efsane gibi dilden dile dolaşıyordu. Ta ki 2001 yılında patronu olduğu İktisat Bankası'na el konulana kadar…

Sonrası malum… Erol Aksoy 1 milyar dolarlık  borçla karşı karşıyaydı. Tüm şirketlerine, yalısına, eşyalarına, tablolarına el konuldu. Satılanlar satıldı.
Şimdi Show TV'deki hisseleri ile aralarında Cine 5 televizyonu, radyo kanalları ve Kablonet'in de bulunduğu toplam 30'dan fazla şirketin peşinde. Aslında yönetimini üstlendiği bu şirketlerin iyi bir fiyata satılmasını sağlayarak, borcunun büyük kısmını kapatmayı planlıyor, var gücüyle asılıyordu işe… Bir süredir üzerinde çalıştığı bu plan, hesapladığı gibi sonuçlanmadı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) şirketlerin yönetimine yeniden el koydu. “Silahımdaki barutlar bitmedi, yeni çözüm paketi sunacağız” diyen Aksoy, kurtuluş formüllerini, bugüne kadar yaşananları, nerelerde hata yaptığını anlattı.

Sondan başlayalım, TMSF yeniden şirketlerinizin yönetimine el koydu. Ödemelerde aksama mı oldu?
Bir iki taksit ödendi. Ancak daha sonrakiler yapılmadı. Ödenmesine yönelik birkaç teklif götürdük. Bunlar uygun görülmedi. Takdir TMSF'nindir.

Siz şirketleri bir İngiliz yatırım fonuna satmak üzere görüşüyordunuz. Ne oldu bir anda, anlaşma mı gecikti?
Ashmore'la mı? Hayır gecikme yok. Cine 5, radyolar, Plato Veri Dağıtım, Showpa, Amerika'daki Park Avenue Bank'ın hisseleri, leasing, faktoring lisansları gibi birçok şirket için 210 milyon dolarlık teklif getirdi. Bu teklif kabul edildi TMSF tarafından… Ashmore, incelemeye bütün bu şirketlerin hisselerini satın alacak şekilde başladı. Aktifleri ve pasifleriyle birlikte. Pasif derken, tüm borçlardan söz ediyoruz. Fon, hem var olan hem de bundan sonra çıkabilecek muhtemel borçları devralacaktı. TMSF teklifi kabul ettiğinde Ashmore henüz çalışmayı bitirememişti. Çalışmayı bitirdiğinde ise kabul edilen şekilden bir adım geri attı. Yine 210 milyon dolar teklif etti ama bunların bir kısmını yani 40 milyon dolarını vadeli ödemek istedi.

Çünkü grup şirketlerinin 40-50 milyon dolar vergi borcu vardı. Bu borçlar da ayda yüzde 2.5 faizle büyüyordu. “Ben yine aynı parayı vereyim ama peşinatı daha düşük vereyim. Vadeye yayayım” dedi. Ayrıca teklif paketinde Show TV'nin bana ait olan yüzde 17'lik hissesi de vardı. Ancak TMSF bu hisselere el koydu. Dolayısıyla fonun teklif paketi üçe bölünmüş oldu. Takdir fon yönetiminindir. Şu anda yaşadığımız öngörülemeyen krize bakıldığında belki de çok iyi ve bulunmayacak bir teklifti. Belki altı ay, bir yıl sonra yeniden bulunur.

“BATTIĞIMDA NE BDDK'NIN NE MB'NİN BAŞKANI VARDI”
Şimdi neden bulunmaz?
Şöyle; Ashmore, Show TV'nin yüzde 17'si için 50 milyon dolar fiyat biçti. Tamamına yaklaşık 250 milyon dolar gibi bir değer biçilmiş oluyor bu durumda. Bu teklifi verirken “Başkasına satarsan ben en az 50 milyon dolardan alırım” demiş oldu. Bunun anlamı şu: TMSF bu hisseleri bir yıl içinde başkasına satabilir. Ancak satamazsa 50 milyon dolar vermeye hazır bir alıcı var. Geri kalan 160 milyon doların 120'sini peşin verecekti. Geri kalan 40 milyon doları da üç yıl içinde ödeyecekti.  Üstelik fonun getireceği para sadece bu kadar değildi. Ayrıca üçüncü şahıslar ve kamu bankalarına olan borçları ödeyecek, şirkete de 80 milyon dolar işletme sermayesi koyacaktı.

Artık yönetimde de değilsiniz, şimdi durum ne?
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le bu şirketlerin değerinin yüksek tutulması yönünde hemfikiriz. Şirketlerin mülkiyeti bende. Bunlarla İktisat Bankası'nın borcu ödenecek. Bu nedenle değerinin yüksek tutulması lazım... Bunun için elimden gelen tüm çabayı göstereceğimi söyledim. Her zaman çalışmaya açığım.

Yönetim ne kadar süre TMSF'de olacak? Yeni bir çözüm, plan götürecek misiniz?
Ben yine bir çözüm paketi götüreceğim. Şu anda tüm şirketlerin satılması söz konusu olsa, henüz iki üç ay önce gelen tekliften daha aşağı bir rakama satılması istenmeyecektir. Kamu zararı doğar. Değerini yüksek tutup piyasaların düzeldiği bir zamanda satışa çıkarmak daha akıl kârıymış gibi görünüyor. Belki içine biraz para da konulursa bilgi, birikim ve tecrübeyle birlikte değeri daha da yükselebilir.

Yolun sonu değil, öyle mi?
Üzerine çalıştığımız bir proje, gelen teklifler var. Her zaman bir ümit var.

Vazgeçmeyeceksiniz...
Hayır. Hayır.

1 milyar dolarlık bir borç var ortada. Biter mi bu borç, nasıl ödenir?
Nasıl oluştu, önce ona bir bakabilir miyiz?

Tabii buyrun…
2001 yılına dönmemiz lazım. Çünkü şu anda yaşanan gelişmeler sadece beni ilgilendirmiyor. Artık Yaman Törüner'den Aydın Ayaydın'a kadar birçok yazar bunu tartışıyor. Şu anda Amerika ve Avrupa merkez bankalarının ve hükümetlerin yaptığı ile 2001'deki bizim hükümetin yaptığı arasındaki farkı görmemiz lazım. Özetle şöyle söyleyeyim: Şubat ayındaki krizden sonra Mart ayında Kemal Derviş Türkiye'ye geldi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Zekeriya Temizel istifa etti. BDDK Başkanı'nın olmadığı bir zamanda Gazi Erçel de ayrılmıştı, Merkez Bankası Başkanı koltuğu da boştu. Merkez Bankası'nın başkansız olduğu bir zamanda bankamızdan 70 milyon YTL'lik bir çekiliş oldu bir günde.

Bunun 35 milyon YTL'sini bulduk ve yerine koyduk. 35 milyon YTL yüzünden ilk defa bankam o gece -1984'ten beri sahibiydim- kapanamadı. Oysa ani çekilişe karşı 102 milyon YTL tutarında kendi öz paramız Merkez Bankası'nda duruyordu. Mevduat munzam karşılığı diyoruz buna. Ama kendi tebliğlerinde olan maddeye göre olağanüstü çekilişlerde bu rakamı iade etmeleri gerekiyordu. Kendi öz paramızı bize vermeden bankamızı devraldılar.

“BANA DA DİĞERLERİNE İŞLETİLEN FAİZ İŞLETİLSİN”
Bir banka patronu olarak yaşadıklarınızla yurt dışında krize yakalanan banka patronlarını kıyaslıyor musunuz?
Yurt dışında bırakın Merkez Bankası'na emaneten verilen mevduat munzamı ödememeyi, fazladan para basıyorlar, tercihli hisse satın alıyorlar. Bu hisseler yönetime, denetime katılmayan, temettüde tercihli hisselerdir. Bunu yaparken vatandaşa, “Ben senin verdiğin parayı koruyorum, ben şimdi para veriyorum, sonra faiziyle geri alacağım ve sana ödeyeceğim” mesajı veriyor. Birçok özel sektör bankasını İngiltere, Amerika, Almanya gibi bankacılığı bizden daha ileri olan ülkeler bu şekilde korur ve kurtarırken, bizde durum ortada... Bankamızı 102 milyon YTL'mizi vermeyerek devralmanın bir izahatı olması lazım. Görüyoruz ki çok büyük yanlışlar yapılmıştır.

Burada doğmuş olmak ve burada bankacılık yapmak şanssızlık mı?
Halen şu anda Amerika'da banka hisselerim var. 2001 senesinde Türkiye,  Fransa, Amerika, İsviçre ve Moskova'da bankacılık yapma lisansım vardı. Uzun yıllar yurt dışında çalıştım. Ama hiç bir zaman “Niye Türkiye'deyim, yurt dışında değilim?” demedim. 2001'de çok büyük yanlışlıklar yapıldı. Bunu yapan bürokratlar zaten artık yoklar. Bu bürokratlar utançlarından başlarını öne eğiyorlardır.

Peki yine borca dönelim. Bu borç nasıl biter?
İktisat Bankası'ndan banka limitleri içinde kullanılan kredi toplamı 220 milyon dolardı. Bankaya el koyunca murakıplar, bu kredileri yüzde 505 faizle büyüttüler. Bu rakam 726 milyon YTL'ye geldi. 2001'den bugüne kadar geçen sürede de rakam 1 milyar dolara çıktı. Ben TMSF'ye müracaat ederek bazı gruplara işletilen faizin bana da işletilmesini rica ettim. Bilhassa Süzer ve Toprak Grubu'nda protokol faiz denilen, belli bir seneye kadar yüzde 12, sonra 8 gibi bir faiz işletildi. O dönemlerde bir çoğunun yaptığı gibi biz de şöyle bir düşünce içine girdik. Dedik ki, “Kendi grubumuza yüksek faiz işletelim, bankamıza kâr getirelim, sonra onu iade ederiz.” Dolayısıyla borçlar da bu faiz oranından hesaplandı. TMSF Denetleme Kurulu bir çalışma yaptı, biz bazı bilgiler verdik. Eğer dediğim oranlardan hesap yapılırsa toplam 250 milyon dolar lehime bir fark gelecek.

Yani geriye 750 milyon dolar kalmış olacak.
Ashmore ya da bir başka fon gelir ve anlaşma sağlanır ödeme peşin yapılırsa bir iskonto da gündeme gelebilir. 12 yıla yayılmış bir borç peşin ödenirse belli bir iskonto yapılır bütün dünyada. Çukurova Grubu'na da yapıldı. Faizler konusunda da bir gözden geçirme olacağını ümit ediyoruz.

Bu durumda borç kapanacak gibi mi görünüyor?
Evet. Fonla görüşmelerimiz devam ediyor. Yeniden buraya gelecekler. Tabii dünya öyle bir yere geldi ki belki de bir süre suların durulmasını bekleyeceğiz. Bu arada şirket değerlerinin yüksek tutulması lâzım…

Bunun için neler yapılacak, siz sürecin dışına çıkarıldınız?
Ahmet Ertürk, kendilerine yardımcı olup olamayacağımızı sordu. Ben olabileceğimi söyledim. Burada müşterek menfaatimiz var; şirketlerin değerini yüksek tutmak. Benim 15 yıllık bir medya tecrübem var.

Bir yandan da rekabet artıyor, ne gibi projeler var değeri yükseltmek için...
Söyler miyim? Bakın ben Show TV'yi altı ayda bir numara yapmış bir insanım. Çok da iyi bir ekibim var. Şirkette kalan, kalmalarını da rica ettiğim kıymetli arkadaşlarım var. Bazı gidenler var onları da geri alırız. Benimle çalışanların epeyce memnun olduğunu biliyorum. Demek istiyorum ki fırsat verilirse yine bir şeyler yaparız. Hemen hemen sıfır parayla Cine 5'i ilk 10'a soktuk. Bunca olumsuzluğa rağmen Cine 5'in marka gücü hâlâ çok iyidir. 

“MEDYADA REKABET ÇOK BEL ALTI İŞLİYORMUŞ”
Cine 5 konuşulunca akla maç yayınları, ihaleler geliyor...
Türkiye'deki futbol maçlarını yayınlama anlamına gelen havuz sistemini ilk kuran biziz. Kurduğumuz için Futbol Federasyonu'yla dönemin en büyük medya patronlarından ne küfürler işitmedik, neler neler söylemediler ki bizler için. Şimdi de onlar buna sahip çıkıyor. Ama ben şuna memnunum ki bu sayede Anadolu'daki futbol kulüplerine daha çok para gitmeye başladı. Bugün Kayseri, Sivas, Trabzon muhakkak ki 10 yıl öncesine göre çok daha iyiler, 20 yıl sonra daha iyi olacak. İkinci yaptığım Cine 5'te maç yayınlarını verirken hep tribündeki güzel kadın izleyecilere kameraları tuttururdum. Bu şekilde izleyen diğer kadınların maça gitmesini teşvik etmek istedim. Ne kadar çok hanım giderse böylelikle stadyumda daha az küfür edilecek, daha centilmen olunacak, delikanlılar kendilerine bakacak, deodorant kullanılacak. Musa Çözen iyice hatırlar bu yılları. Hâlâ da aynı şekilde çekim yapmaya devam ediyorlar.

Fırsatınız olsa neler yapardınız, hırslarınız devam ediyor mu?
Söylemeyeceğim. Bu yaşımda hırslarımı göstermemeyi öğrendim. Evvelden çok gösteriyordum. Şimdi göstermiyorum.

Başınıza gelenleri nasıl açıklıyorsunuz?
Şunu öğrendim. İnsan bir zaman karar verirken sonradan şöyle, böyle yapsaydım dememeli. Belli kararları belli sebeplerden dolayı veriyoruz. Bundan pişman olmak insanın gelecekte yapacaklarının gücünü azaltıyor.

Peki neyi düşünemediniz, neydi hesap edemediğiniz?
Doğrusu medyada rekabetin bu kadar bel altı olabileceğini düşünmedim. Şimdi öğreniyorum ki rakip bir medya patronu İktisat Bankası'nın halka açılmaması için Ankara'ya gidip gelmiş. İki tip rekabet var. Ben çok fazla Avrupa ve Amerika'da okuyup çalıştığım için rekabet çeşitlerini bilmiyormuşum. Birincisi, birisi koşarken ondan daha iyi koşmaya çalışmak. Diğeri, birisi koşarken ayağına sopayla vurup onu geçmeye çalışmak. Türkiye'de iyi bir şeyler yapmaya çalışanların başarısını kıskanmak birinci âdetimizdir. Biz daha çok çalışıp geçeceğimize ona nasıl mani olacağımızla uğraşırız. Hürriyet'e yüzde 25 ortak oldum. Show TV ve Cine 5 de benimdi. Bu güçten rahatsız olanlar oldu.

Hiç düşündünüz mü geçmişteki en büyük hatanız ne olmuş?
Eşimi yeterince dinlememek en büyük hatam… Eşim benim diğer yarım. Onun EQ'su (duygusal zeka) oldukça yüksek. Kadınların, genelde erkeklerin göremediği antenleri var. İnsanları daha iyi anlıyor, bir işe daha uzun vadeli ve istikrarlı bakıyorlar. Eşim çok genç yaştan beri çalışan bir insan. Bir çok konuda hakikaten öngörüleri ve söyledikleri bir müddet sonra çıkmıştır. Ama dinlemedim. Keşke daha çok dinleseydim. Daha da çok dinleyebilirmişim.

Çevrenizdeki insanlar, dostlarınız değişti mi?
Kimse zor bir döneme girmeden hakiki dostlarını bilemez. İnsanlar çok iyi rol oynuyor, ancak zor duruma düştüğünüzde anlayabiliyorsunuz. Bir dostum dedi ki “Başarısızlığı hiç tatmamıştın bu şekilde tattın ve daha zengin bir insan oldun.” İddia ediyorum ki kimlerin hakiki dost olduğunu zora düşmeden anlayamazsınız. Dostlarımın sayısı 3-5'ten fazla değil.
 



Bu haber 686 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,899 µs