En Sıcak Konular

Toktamış Hoca ahlaksız teklifi yazdı

6 Kasım 2008 11:48 tsi
Prof. Dr. Toktamış Ateş'in bir yakını bir üniversiteye başvurunca "Toktamış, eğer açtığı davaları geri alırsa, kadronuz açılacak" teklifiyle karşı karşı kaldı

Toktamış Ateş/Bugün

Keser döner, sap döner...

Atalarımızın, güzel bir deyişi vardır: "Keser döner/sap döner/ gün gelir/hesap döner", derler.

Gerçekten; gün gelir, tüm hesap ve beklentiler, tersine dönebilir. Bu deyişi hiç unutmam, hep aklımdadır. İşler, kötü gitse de aklımdadır; işler, çok iyi gitse de aklımdadır. Bazen, karanlıklarda bir umut çağrıştırır; bazen, pırıltılı günlerde, bir soğukkanlılık uyarısı.

Ama her ne durumda olursam olayım, bu deyiş hep aklımdadır. Ergenekon davası, olarak isimlendirilen davanın ilk gününde; Silivri Cezaevi kompleksinin önünde yaşananlar, bu deyişin ne denli doğru bir deyiş olduğunu, bir kez daha gösterdi.

Bu arada, şunu da vurgulamak isterim; "Ergenekon", bir terör örgütü değildir ve Ergenekon davası da, (bence), bir terör örgütü davası değildir. Fakat bu davanın, yakın tarihimizdeki pek çok olaya, ışık tutacağına ve pek çok insanın foyasının ortaya çıkacağına, eminim. Kendini, "dokunulmaz", zannedenlerin; pekala, "dokunulabilir", olduklarının ortaya çıkması bile, başlı başına bir kazanımdır.

Davanın ilk günü; ülkenin değişik yörelerinden, yargılanan arkadaşlarına destek olmak için gelen yandaşlarının kontrol edilememesi, biraz garip oldu. Fakat, duruşmaların ilk günüydü ve beklenmeyen bir katılım olmuştu. Bu bakımdan; acemiliklerin mazur görülmesi mümkündü.

Fakat o karışık ortamdan moral bulan, kimi tutuksuz zanlıların ve destek için gelen kimi siyasetçilerin, ileri geri konuşmaları, her halde hep akıllarda kalacak. Bu konuşmalar arasında, beni çok şaşırtan ve "keser döner...", deyişini anımsatan şey; İstanbul Üniversitesi'nin, Cumhurbaşkanı Sayın Sezer tarafından görevden alınan İstanbul Üniversitesi'nin Eski rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun; "kostaklana, kostaklana", konuşması oldu. Mikrofonların yerleştirilmesiyle oluşturulan kürsüye gelerek, attı-tuttu.

Doğrusu; gülünecek değil, ağlanacak bir hal idi. Sayın Alemdaroğlu görevden alındığı zaman; "Bizim kitabımızda, düşene vurulmaz", diyerek; o konularda, hiçbir şey yazmayacağımı vurgulamıştım. Gerçekten, bu konuda yıllarca yazmadım.

Fakat ne zaman ki; geçmişte yaptıkları unutuldu zannederek, ortaya çıktı ve özellikle; Kocaeli Üniversitesi'ndeki bir televizyon programında, gene Atatürkçülük perdesinin arkasına sığınarak, atıp tutmaya başladı, yeniden yazmaya karar verdim. "Bu bey, geçmişten ders almasını bilmiyor", dedim. Kocaeli Üniversitesi Rektörü, Sayın Sezer Komsuoğlu, (sözde küsmüştü ama), hemşerisine bir jest yaptı ve okulunun kapılarını ve salonunu açtı. Her zaman ve her yerde, böyle sadık hemşeriler bulmak elbette mümkün değil...

Sayın Alemdaroğlu; bugün, hukuk devletinin gereksinimi içinde. Daha doğrusu, bunu dile getiriyor. Fakat eğer hukuk devleti, "adil bir karar" alırsa, bu kararın ne olacağını, hiçbirimiz bilemeyiz. Oysaki güçlü zamanında; "hukuka" değil, "yasalara" sarılıyor ve yasaları, hep kendi lehine yorumlayarak, bunun "yasal hakkı" olduğunu söylüyordu. Yemin etse, başı ağrımaz...

Anlatılabilecek, anımsatılabilecek yüzlerce olay var. Fakat hepsini anımsatmanın, gereği yok. Ben, sadece birkaç örnek vermek istiyorum. Sayın Alemdar yasal hakkını kullanarak, İstanbul Üniversitesi Senatosu'na; bizim, "Uluslararası İlişkiler Bölümü"nü, kapattırmış ve 1.000'e (bine) yakın lisans ve 100 (yüz)'ün üzerinde lisansüstü öğrencisi; bir anlamda, ortada kalmıştı.

Bu arada; bölümün 19 öğretim üyesi de, ne yapacağını bilemez bir duruma gelmişti. Bu meslektaşlarımızın bir kısmı, İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne; bir kısmı, diğer üniversitelere gitti. Ben dahil bazıları da, diğer bölümlere servis dersleri vermeyi sürdürerek, İÜ İktisat Fakültesi'nde kaldık. Bir süre sonra; İstanbul SBF'de, bir profesörlük için ilan yayınlandı. Bizden giden genç ve değerli bir arkadaş, (bu hanım, şimdi bir üniversitenin başarılı bir rektörüdür), bu kadroya başvurdu. Hemen, ikinci bir gazete ilanı, "Bu ilan, yani söz konusu ilan yanlışlıkla verilmiştir"... İlan paraları, elbette devletten...

İnsan utanır. Daha sonra; aynı fakülte için, bir doçentlik kadrosu ilanı çıktı. Bu kadroya da, bir başka yakınım başvurdu. Jüri kuruldu ama, aylarca yanıt gelmedi. Bir gün; Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'ndan, Sayın Alev Coşkun'un aracı olduğu bir telefon konuşmasıyla, "Toktamış, eğer açtığı davaları geri alırsa, kadronuz açılacak", denilince, bu meslektaşımız da, emekliliğini istedi. Şimdi o da, bir üniversitede enstitü müdürü ve profesör...

Fazla uzatmayacağım, zaten yerim de yok. Ama bu bey, şimdi adalet istiyor ve (herhalde) çok korkuyor.Atalarımız güzel söylemiş: "Keser döner/sap döner/ gün gelir/ hesap döner"...

 

 



Bu haber 570 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,639 µs