Atlatıyor musunuz, atlatılıyor musunuz? | " /> Atlatıyor musunuz, atlatılıyor musunuz? | "/>

En Sıcak Konular

Atlatıyor musunuz, atlatılıyor musunuz?

5 Kasım 2008 16:15 tsi
Atlatıyor musunuz, atlatılıyor musunuz? 1990’lı yıllara kadar ayağını yorganına göre uzatmasını bilen, elindeki ile geçinip aynı zamanda komşusu ile paylaşıp mutlu olabilen halkımız şimdilerde banka kartlarının “atlatma” kampanyalarının esiri oldu. Peki Türk halkını borç bat

01.Kasım Cumartesi günü star gazetesi ekonomi sayfasındaki bir haber dikkat çekiciydi!

İşte star gazetesinin “Tüm alışverişlerde taksit atlama formülü” başlıklı haberi:

"Bir yandan artan döviz kuru nedeniyle fırlayan kiralarla mücadele veren perakendeciler, bir yandan da müşterilerini kaybetmemenin ve ticareti artırmanın yollarını arıyorlar. Önceki gün bu amaçla bir araya gelen yaklaşık 50 perakende yöneticisi, dernek başkanları, alışveriş merkezi temsilcileri tüketiciyi alışverişe teşvik edecek yöntemlerin neler olabileceğini konuştular. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’ın da destek verdiği toplantıda alınan karara göre, perakendeciler bankalarla işbirliği yapacak ve tüketici yaptığı alışverişin ödemesini 3-4 ay sonra gerçekleştirecek.

BANKALAR DA DEVREDE

Sektörün lokomotifi olan ünlü markaların bu toplantıda bir araya geldiğini söyleyen Stefanel Türkiye Genel Müdürü Füsun Çevikel ‘Sektör dernekleri, perakendeciler, AVM yöneticileri toplandık. Tüketiciyi nasıl alışverişe teşvik ederiz, alışverişi nasıl artırırız diye çözüm yolları aradık. Sonunda bankalarla birlikte çalışmanın ve yapılan alışveriş sonunda ödemelerin ötelenmesinin en doğru karar olacağı kanısına vardık’ dedi. Bu hafta sonu da bankalarla bir araya geleceklerini kaydeden Çevikel, pazartesi günü de alınmış kararların üyelere bildirilmiş olacağını belirtti.

‘2009 İÇİN TEDBİR ALIYORUZ’

ÇEVİKEL, sektörün kesinlikle birlikte hareket etmek istediğini kaydetti. Krizin ciddiyetinin farkında olan perakendecilerin el ele verdiğini ifade eden Tescilli Markalar Derneği (TMD) Başkanı Selçuk Güzenge de sektörün ciddi desteğe ihtiyacı olduğununu kaydederek ‘Krizin etkilerinin artacağı 2009 yılında ciddi bir yara almamak için çözüm yolları arıyoruz. Bu konuda tüm perakende grupları birlik içinde hareket ediyoruz. Yüksek kira, rekabet ve alışverişin canlandırılması konuları öncelikli. Çerçeveler henüz netleşmese de peş peşe yapılacak toplantılarla neler yapabileceğimizi karara bağlayacağız’ dedi."

Biz de bu haberden yola çıkarak soruyoruz: Atlatıyor musunuz, atlatılıyor musunuz? 

Son yıllarda bankaların avantaj diye sundukları kredi kartları ve taksit seçenekleri ne anlama geliyor?

Aslında amaç tüketiciye kazandırmak mı yoksa kazanmak mı?

Son beş yıldır ele avuca sığar bir artış görmeyen maaşlarla geçinmeye çalışan insanlarımıza nasıl oluyor da alışverişi arttırmaları için kampanyalar düşünüyor?

1990 sonrası yaygınlaşmaya başlayan ve 2000 sonrası peynir ekmek gibi dağıtılmaya devam eden bir kredi furyasıdır gidiyor…

Peki hiç düşündünüz mü bu krediler ve kredi kartlarına nasıl sahip olduk? Önceleri çok yabancı olduğumuz 1990 öncesinde sadece gerçekte parası olan belli bir zengin kesimin nakit para taşımamak için kullandığı kredi kartları, nasıl oldu da vatandaşın olmayan parasını harcama aleti oldu?

Türkiye gelişmekte olan bir ülke.Türk toplumu da yeniliklere açık insanlardan oluşuyor. İşte tüm mesele burada başlıyor… Çünkü yabancı şirketler bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkede, ülke genelinde araştırmalar yapıp, halkın yaşam kültürü, inançları, gelir düzeyleri, tüketim alışkanlıkları, zevkleri, merakları, kısaca tüm hayatlarını analiz edebilecekleri sorularla ortam hakkında bilgi edindikten sonra amaçlarını ona göre belirleyip o ülkeye ona göre yatırım yada yaptırım yapıyorlar.

1990 ve sonrasındaki yenilik diye tanıdıklarımıza bir göz atmaya ne dersiniz?

Önce Avrupai büyük alışveriş merkezleri ile tanıştık, falanca ithal markanın falanca kıyafetini ışıklı ortamlarda ve daha pahalıya alınca kendimizi zengin sandık! Bu alışverişi yaparken oradaki kıyafetlerin daha kaliteli olduğu için değil, o ürünlerin mağaza kirası ve yüksek kar amacı yüzünden o kadar pahalı olabileceklerini hiç düşünmedik!  Bizim çarşılarımız, pazarlarımız, mağazalarımız ve kıyafetlerimiz yok muydu? 

Ardından doğadan kopuk kapalı ortamlarda, masa başlarında duman altında oturup falanca markanın kahvesini ve poşet içinde bardağa konan çayı içip sohbet etmeyi yenilik saydık, bizim kahvemiz çayımız yok muydu? Sonra bir hamburger fırtınası geldi çocuklar, gençler, yaşlılar, çalışanlar bütün toplum bir anda sandviç ekmeği arasıda bir parça eti, kızarmış patates ve asitli içecekleri büyük bir yenilik ve hazır yemek sandı!

Bu arada özel televizyon ve radyoların hayata başlama tarihlerini 1993 yılını göz ardı etmemek gerek!

Hemen beraberinde cep telefonları, kredi kartları, televizyon ve radyo kanalları bir anda hayatımızı kapsama alanına aldı ve bir daha bırakmadı!

Ardından 1995 ve sonrası yıllarda bilgisayar, çocuklara oyun diye sunulan aslıda beyinlerini uyuşturan bilgisayar oyunları, hemen ardından internet ve bir bakmışsınız robotlaşmaya doğru giden insanlar…

Ve uzmanların hamburger, cola, patates kızartması, televizyon, cep telefonu, internet ile ilgili hemen her gün yaptıkları sağlığa zararlı oldukları ile önemli uyarıları…

Kısa bir göz gezdirmeden sonra şimdi konumuza dönelim, reklamları izlerken banka ve finans kuruluşlarının yıllardır “atlat atlat taksit atlat” “bu kartla al ilave 7 taksit” “al ne olur bizim kartı al sana bir sürü puan verelim” gibi 1998 ve sonrasında durmadan artarak devam eden reklam sloganlarının paralarının kimin cebinden çıktığını hiç düşündünüz mü? Bankalar bir taraftan yıllı kart kirasını peşin alırken, diğer taraftan 10 YTL’yi niçin on taksite bölmek için avantaj sunuyorlar?

Peki bu kadar yenilikten sonra, hayatımıza baktığımızda elimizde kalan ne?  Gerçekte toplumda kimler ilerledi kimler geriledi? Şu anda sadece İstanbul’da kaç büyük alışveriş merkezi var sayısını takip edebiliyor musunuz? Peki borçsuz yaşabilen kaç vatandaş bunu tahmin edebiliyor musunuz? 

Ve birileri hala tolumun kalanını niçin borca bağlamak için çaba harcıyor bunu hiç düşünüyor musunuz?

Üretmeden sürekli tüketen toplumların sonlarının ne olduğuna bakmak belki de tüm sorularımızın cevabı olabilir…

www.iyibilgi.com

 



Bu haber 650 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,698 µs