Batı'da kartı değil çocuğu alırlardı!

30 Ekim 2008 12:15 tsi
Sivil toplum neden reaksiyon göstermedi?

Adana Valiliği’nin gösterilerde polise taş atan çocukların ailelerine yardımları kesip, yeşil kartlarını iptal etme kararında bir gariplik var! Şimdiye kadar AB’den ve buradaki sivil toplumculardan reaksiyon gelmeliydi. Bize sorarsanız tam tersi! iyibilgi ankara

Çeşitli illerde meydana gelen eylemler sırasında, güvenlik güçlerinin önüne sürülen çocuklar konusu uzun zamandır toplumsal reaksiyon çekiyor. Tabii çocuklara diyecek hiçbir şey yok.

Çünkü onlar çocuk. Sabah polislere taş atıp, öğleden sonra yine polislerle futbol maçı yapacak kadar saflar. Peki ya aileler?

Bu kadar çok ve küçük çocuğun son derece tehlikeli ortamlara sürülmesinde ailelerin haberlerinin olmaması düşünülebilir mi? Bu pek mümkün değil. İşin iki yöne var.

Birincisi terör ile ilgili. Çocukların eylemlerde öne sürülmesi pek bilindik ve doğrusunu söylemek gerekirse hiç de vicdani olmayan bir taktik. Ama meselenin bu yönü güvenlik kuvvetlerinin hassasiyeti ile ilgili.

Allah’tan çocukların kullanıldığı bu tür eylemlerde hem polis hem de asker alabildiğine akil davranıyor. Bizim konumuz ise işin ikinci boyutu ile ilgili.

Yani; aile-çocuk-toplum ilişkisi ile. Bu bağlamda Valiliğin müdahil olmasını biraz yanlış görüyoruz. Daha doğrusu az! Batı ülkelerinin tamamında, ABD’den AB’ye Almanya’dan İngiltere’den Fransa’ya istisnasız tüm gelişmiş ülkelerde çocuğun istismar edilmesi affedilmez bir suç.

Esasen, eylemlerde kullanılması gibi bir konu zaten söz konusu değil ama, kendi çocuğunuza attığınız bir tokat, yine bizzat kendi çocuğunuzun şikayeti üzerine kapınıza polisin dayanmasına neden olabilir.

Bu durumda bile kendinizi şanslı saymalısınız. Nihayetinde polis, sizi uyarır ve gerekli görürse gözaltına alıp mahkemeye sevk eder. Bu da canınızın hayli yanacağı anlamına gelir ama “sosyal hizmet görevlileri”nin gelmesinden evladır.

Çünkü onlar gelirse-ki hemen gelir-çocuğu alıp götürürler ve alem-i cihan olsanız, mahkeme karar verene kadar çocuğunuz “devletin korumasında” kalır.

Bundan sonrası da size aittir. Ne denli iyi  ebeveynler olduğunuzu ispatlayana kadar bin dereden su getirirler. Ama bu sırada çocuğunuz devlet tarafından dört dörtlük bakılır.

Geri verseler de sorun çözülmez. Sık sık takip ederler, komşularınızla, çocukla, eşinizle konuşup gelişmeleri izlerler. İkinci bir yanlışlığınız (suçunuz veya kabahatiniz demiyoruz) yakalanırsa bittiğinizin resmidir.

İşte bu modern gerekçeler nedeniyle Valiliğin uygulamasını tatminkar görünmüyor. Esasen görevin ilgili kuruluşlar da olması, örneğin Kadın Hakları’ndan Sorumlu Devlet Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nda olması önerilebilir.

Bir fiske yüzünden AB ve Batı ülkelerinde yaşananlar düşünüldüğünde, terör eylemlerinde çocukların öne sürülmesi nasıl bir tablo ortaya çıkarır onlar karar vermeli.

Eğer aileler bu işte “bilerek” sorumlu ise (!) çocukların devletin ilgili ve “uzmanlaşmış” kurumları ve son kararı verecek mahkemelere müdahil olmalı.

Çünkü nihayetinde şurası bir gerçek ki, bu şartlarda büyüyen bir çocuğun, “geleceği ne olur” sorusu hayli tartışmalı. Türk insanının yüksek ailevi değerlerinin istisnaları olduğu belli. Bu da “sosyal devleti” görevi çağırmalı.

iyibilgi.com

Bu haber 868 defa okundu.