İstanbul | " /> İstanbul | "/>

En Sıcak Konular

En büyük Kürt şehri İstanbul

27 Ekim 2008 10:04 tsi
En büyük Kürt şehri İstanbul 'Kürt sorununda kritik evredeyiz'

Fadime Özkan'ın röportajı

Etnik yapısı çeşitli olan başka ülkelerin bu sorunu esneklikle aştığını hatırlatan Prof. Ayhan Aktar , ‘İnadım inat diyenler gidip görsünler. Orada dileyen eğitimini Katalanca alabiliyor’ diyor.

Kürt ve terör sorunu pek çok nedenle farklı olsa da kimlik politikaları nedeniyle bir yerde, bir şekilde örtüşüyor. Etnik kimlik açısından Kürt sorunu bugünkü noktaya nasıl geldi?

Ortadoğu halkları içinde milliyetçilik vagonuna en son atlayan Kürtlerdir. 1820’lerin başından itibaren sırayla Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar, Ermeniler, Türkler, Araplar ve en son da 1960’ların ikinci yarısında ve 70’lerde Kürtler milliyetçilik vagonuna atlamıştır. Milliyetçilik geciktikçe, şiddete yönelik olarak çıkar ortaya. Balkan Harbi sırasında Türk milliyetçiliğinin revaç bulması ve ardından 1915’te Ermeni tehcirinin gelmesi, hiç tesadüf değildir. Gecikmişlikle şiddet arasında bir paralellik vardır. Sahneye geç çıkanlar, arayı kapatmak için şiddete başvurur.

Cumhuriyetin kimlik inşasının nasıl bir etkisi oldu Kürt milliyetçiliğine?

Kemalist milliyetçilik politikaları asimilasyona dayanır. Etnik grubun varlığını kabul etmez. Onları ayrı millet gibi görür, korkar. Cumhuriyetin ilk yıllarında temel mesele Türklüğün çapını genişletmek olmuş. Müslüman olan herkesi -Laz, Boşnak, Kürt, Arnavut- Türklük şemsiyesinin altına sokmak istemişler. Tabii bu ideoloji, nüfusun yüzde 85’nin köylerde oturduğu dönemde yüzde 15’lik kentli nüfusu etkilemiştir. 50’lerde toplumsal değişme hızlanıp iletişim ve ulaşım yaygınlaşınca durum değişti. Herkes Türk’tür, fikriyatı tv ile insanların oturma odasına girdi. O saate kadar çevresinde Kürtçe konuşan, Kürt olduğunun farkında olan insanlar 70’lerde tv yaygınlaşınca birden oturma odalarında sürekli bir Türklük propagandasıyla karşılaşınca ‘valla biz Türk değiliz’ dediler.

NEDEN SADECE KÜRTLER?

Kürtçü örgütlerin ve PKK’nın da kurulduğu yıllar bunlar...

1970’lerin sonunda kuruldu PKK. İsmi ‘Kürdistan İşçi Partisi’ olsa da düpedüz milliyetçi bir örgüttür. İttihat Terakki ne kadar Türkçü ise PKK da o kadar Kürtçüdür. Dolayısıyla 1970’lerin sonundan itibaren bu propagandaya ve 12 Eylül’ün getirdiği her Kürtçe konuşanı içeri tıkma zulmüne karşı Kürtler açık muhalefete başladı. Baskılara şiddetle karşı koyan eli silahlı bir hareket çıktı.

Cumhuriyetin Türklük üzerine kurulu kimlik inşası, neden diğer etnik gruplar; Lazlar, Çerkezler.. üzerinde böylesi bir sonuca yol açmadı da Kürtler de bir uyanışa, direnişe neden oldu?

Çünkü sayısal olarak daha fazlalar. Kürtlerin Osmanlının klasik döneminden beri bir aşiret yapısı vardır; bu yapı merkezce kabul edilmiştir. Terörle mücadele adı altında bazı aşiretler korucu oldu, aşiret yapısı güçlendirildi. Lazların Çerkezlerin böyle katı bir aşiret yapısı yok. Ayrıca Çerkezler Şeyh Şamil olayından sonra 1860’larda Kafkasya’dan; Boşnaklar, Arnavutlar Balkan Harbinden sonra Türkiye’ye intikal etmişlerdir.

Oysa Kürtler...

Kürtler Anadolu’nun yerli ahalisidir, teknik olarak otokton dediğimiz halktır Kürtler. Dolayısıyla onları Çerkezlerle Boşnaklarla, Arnavutlarla mukayese etmek sosyolojik açıdan doğru değildir.

Bu reaksiyonun devlet sahibi olup olmamakla bir ilgisi var mı? Cengiz Çandar ‘Kürtler tarih boyunca hiç devlet kuramadıkları için sorun, onlar devlet kurana kadar sürecektir’ diyor.

Sorun sırf devlet kurma sorunu değil bence. Dünyada binlerce etnik grup var ama ulus devlet sayısı sınırlı. Gördüğüm şu: Kürtler Türkiye’de kimlik politikasının farkındalar ve hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu, ayrılıp devlet kurmak istedileri anlamına gelmez ama Türkiye’nin AB’ye üyelik perspektifi ortadan kalkarsa ‘ayrı devlet’ gündeme gelebilir.

Ulus devletle neticelenen milliyetçilik süreci nasıl işliyor, bilelim...

Milliyetçilik üç aşamadan oluşur. Önce aydınlar arasında ‘Biz farklıyız, Kürt’üz’ tepkileri yaygınlaşır. Okumuş takımı, halı, şiir, kitap... Kürt olan her şeyi toplama, envanter çıkarma çabasına girer. Ama bu bir aydın faaliyetidir. Sonra bir kriz olur. Türklerde bu kriz Balkan savaşıdır. Krizle, ideoloji kitleler arasında yaygınlaşır. Türk ya da Kürt olmanın onuru yaşanır. Yani milliyetçilik kitlesel hareket olur. Daha sonra da eğer şartlar mümkün olursa, devletleşme aşamasına geçilir. Ulus devlet dediğimiz yapı ortaya çıkar. Uluslaşma tamamlanır.

BU FARKLI BİR İSYAN

Kürtler şu an hangi aşamada?

Gördüğüm kadarıyla ikinci aşamada. Bu aşamaya geçmelerinde, PKK’nın belli bir katkısı olmuş herhalde. Bunu kimse yalanlamıyor. Apo yakalandığında kendini yakanlar oldu, hatırlayın. Bunlar olurken hálá emekli generaller ‘Efendim, halka iyi Türkçe öğretelim’ gibi 1930’lardan kalma lafları ediyorlar. Hem ‘Bugüne kadar bilmem kaç Kürt isyanı oldu bu da onlardan biri’ iddiası da doğru değil.

Nedir öncekilerden farkı?

Bugünlerde yaşanan bir aşiret isyanı veya Şeyh Sait ayaklanması gibi dini kökenli bir isyan da değildir. İnsanlar Kürt oldukları için çıkıyorlar sokağa, Jirki veya Ertuşi aşiretinin üyesi oldukları için değil. Bunlar çok farklı şeyler.

Etnik yapısı çeşitli, çok kültürlü başka ülkeler de var ve bazıları bizim gibi ayrılıkçı terör örgütleriyle mücadele içinde ama yine de bizimki kadar yanmadı canları. Nasıl başa çıktılar?

Bu sorunun sihirli bir değneği yok, sadece akıllı yönetimi var. Nasıl Madrid için Katalonya ya da Bask sorununun yüzde yüz çözümü yoksa, Ankara için de Kürt sorununun yüzde yüz çözümü yoktur. Filistinlilerin günde üç öğün ezildiği İsrail’de bile sokak-yol tabelaları İbranice, Arapça, İngilizce. Siz de bölgedeki tabelaları Kürtçe ve Türkçe yazsanız ne olur? 1930’dan beri bütün köylerin, beldelerin Rumca, Ermenice, Kürtçe olan isimleri değiştirildi. Eski isimlerini iade etseniz dünya mı yıkılır? Merhum Özal Marmaris’te tatil yapardı, şimdikiler Boğaz’da Huber Köşküne gidiyor. Peki, bir tane de Diyarbakır’da yapılsa ne olur? Cumhurbaşkanı da yılda 15 gün oraya gidiversin canım! Ankara, Milli Kütüphane’de bir de Kürtçe yayınlar bölümü açsa, dünya mı yıkılır?

SORUN ÖNCE PSİKOLOJİK

İki taraf için de psikolojik bir eşik var yani ve giderek yükseliyor sanki...

Tabii, kimlik sorunlarının hepsi temelde psikolojiktir. Ama psikolojik diye de azımsanacak bir mesele değildir. Çok ciddidir. Bölgenin sivil toplum örgütleri Başbakan’la buluşunca diyorlar ki ‘Biz Kürdoloji enstitüsü istiyoruz’. Cevap: Sen Diyarbakır’ın çöpünü bile toplayamıyorsun, işine bak deniyor. Ama bu da psikolojik bir talep işte. Onun açısından baktığınızda, adam kendi kültürünün yok olmaması için elinden geleni yapıyor. Onun için Kürdoloji Enstitüsü şehir suyunun akmasından önemli olabilir. Dolayısıyla bu konularda daha esnek olmaya ihtiyaç var. Açıkçası maddi imkánım olsa, Ankara’da ‘inadım, inat’ diye direnenleri THY uçağına koyar bir hafta Barcelona’ya götürürüm. Gitsinler Madrid ile Barcelona arasındaki kriz nasıl yönetiliyor, bir görsünler. Bırakın belediyenin Kürtçe broşür basmasını, Barcelona’da üniversite düzeyinde Katalanca eğitim yapılıyor. İş bu seviyeye gelmiş.

Nerede nasıl bir hata yaptık?

Geçen hafta MGK’dan önemli bir karar çıktı. Terörle mücadelede ağırlık artık İçişleri Bakanlığında. Bu şüphesiz önemli bir adım. Ama Kürt sorununun çözümü için de somut adımlar gerekiyor. Etnik farkındalık o kadar arttı ki, zihinler ayrıştı, husumet sokaklara taştı. Neden böyle oldu? Bu bir kimlik sorunu ise, Türkiye nerede nasıl bir hata yaptı? Cumhuriyetin kimlik tanımı Kürtleri nasıl etkiledi? Son olaylar yeni bir evreye girdiğimizi mi gösteriyor? Ne yapılabilir? Etnik kimlikler üzerine çalışan siyaset bilimci, sosyolog Prof. Dr. Ayhan Aktar ile konuştuk.

DTP de basiretli olmalı. PKK’yı eleştirememe, kekeme davranma durumundan vazgeçseler iyi olur

PKK’nın siyaseti cesetle

Bu tıkanmışlık nasıl açılacak peki?

Bu siyasilerin işidir. Erdoğan iki seçim kazandı. Ama gerekli adımları atmazsa Kürt meselesi onu götürür. Siyaseten çok sıkışır. Reformcu değil, eyyamcı parti olur. Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı gibi bir şey olur.

Kürt siyasetçilerin payında ne var?

Sivil siyasetçi olduklarının bilincine varmalılar. Belediye seçimleri için kampanya başlamıştır ve maalesef PKK’nın kampanyası cesetle oluyor! Ortalama Kürt vatandaşımız açısından mesele bir kimlik meselesidir ve meselenin bayrağı da PKK’nın elindedir. Hükümet bayrağı onlardan almalı, ‘utangaç politika’lardan vazgeçmelidir.

Utangaç politikadan kastınız ne?

TRT’de Kürtçe yayın nasıl ifade edildi? ‘Efendim, Türkiye’nin bölgede yükselen önemi ve belirleyiciliği var. Biz de TRT’de Kürtçe, Arapça, Farsça yayın yapacağız’. Eh, bravo! Kürtçe diğerlerinin yanına takılıyor. Dış politika gereği gibi sunuluyor. ‘Kürt kökenli vatandaşlarımın devlet kanalında kendi ana dillerinde yayın izleme hakları vardır, bunu yapıyoruz’ denebilmeli. Yatırımlar da GAP’ın içinde sunuluyor. Ne şiş yansın ne kebap ‘iyi saatte olsunlar’ üzülmesin Kürt vatandaşlarımız sevinsin ‘utangaçlığı’.

Sıkışmışlığın zorlaması herhalde?

Evet, ama bu işler ‘karından konuşarak’ olmuyor. Kürt vatandaşlarımız hükümetin işin adını koymasını istiyor çünkü.

Kürtçe lazımsa yayını biz yaparız

Türkiye, Kürt sorununun bir kimlik sorunu olduğunu anlamakta, tedbirini almakta çok mu geç kaldı?

Bazı şeylerdeki gecikme öyle bir noktaya vardı ki, TRT Kürtçe yayın yapsa ne değişir diye düşünüyorsunuz. Bir olay anlatayım. Diyarbakır Sur Belediyesi, birkaç yıl evvel bir anket yaptırıyor. Ortaya çıkıyor ki, Belediye sınırları içindekilerin yüzde 72’si Kürtçe konuşuyor. Belediye Meclisi de çok dilli belediyecilik yapmaya kararı veriyor. Orada konuşulan her dilden, Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Arapça, Keldanice ve İngilizce olarak Diyarbakır’ı tanıtan broşürler basılıyor. Bunun üzerine kıyamet kopuyor. İdari davalar açılıyor. Belediye başkanı, meclis üyeleri görevden alınıyor. Yetmiyor, Başkanla birlikte 21 kişi hakkında ceza davası açılıyor. ‘Türkçe harflerin kabulü hakkındaki kanuna muhalefet etmek, ülkeyi bölmeye çalışmak’ vs. Görüyorsunuz ki bu bir kimlik kabulü savaşı. Ankara’da TRT’de Kürtçe yayın yapacaksınız ama Diyarbakır’da onlar Kürtçe broşür bastıramayacak. ‘Kürtçe yayın yapılacaksa onu da biz yaparız, size ne oluyor?’ deniyor aslında.

Öcalan’ın niye 600 tane bakıcısı var?

DTP son olarak Kürt sorunuyla ilgili tüm politikasını Öcalan’a indirgemiş gibi bir resim verdi. Ve Apo’yu dışarıda tutan bir çözüm içinde olamayacaklar gibi... Ama devlet de Apo’nun dahil olduğu bir çözüme ne kadar yakın durabilir ki?

Ama anladığım kadarıyla, bazı omuzu kalabalıklar İmralı’da Apo’yla görüşmüşler zaten. Şunu gözden kaçırmayalım. Öcalan, tamam özel bir mahkûm. Evet, ağırlaştırılmış müebbedi var ama bir adada 600 bakıcıyla kalması biraz tuhaf değil mi? Öcalan’ı İmralı’da tutmakta ısrar edilirse, korkarım hiç hak etmediği halde Mandela seviyesine çıkabilir. Öcalan’ın saçını kestiler, gibi bir söylenti bile insanları sokaklara döküyor. Bu sorunun çözümü kriz yönetimidir. Öcalan’ın önce Kürtler açısından yarı tanrısal bir şahsiyet olmaktan çıkarılması lazım. Bunun en kolay yolu yapılan muamelenin normalleşmesi, diğer ağırlaştırılmış müebbetle yatan mahkûmlara benzer şartların uygulanmasıdır. DTP’nin de ‘sayın Öcalan’ muhabbetinden çıkıp PKK’yı meşrulaştırma tavrından uzaklaşması lazım.

En büyük Kürt şehri İstanbul

Tamam, Kürtlerde bir acı birikimi var ama toplumun geneli için de öyle artık. Binlerce asker polis sivil teröre kurban verildi. Türkiye cayır cayır yanıyor ve acı gibi öfkede de bir eşitlenme var artık...

En büyük Kürt şehri Diyarbakır değil, artık İstanbul. Özellikle köy boşaltmalardan sonra birçok Kürt ailesi ülkenin batısına yerleşti. Altınova’da olanlar ortada. İş Ankara’daki bürokratların sandığı gibi yumuşak değil. Çok sertleşiyor. Onlar makam arabalarından inip sokağa çıksalar, gerçekleri somut şekilde görecekler. Felaket tellalı olmak istemiyorum, ama gidişata bakınca daha büyük gerginlikler de olabilir. Hele de krizle birlikte ekonominin daralacağını, insanların işten atılacağını düşünürsek. Eski usul ‘idareyi maslahat’ politikalarıyla sürdürülecek noktayı çoktan aştık galiba. Unutulmamalı, askerde kaybedilenlerin yüzde 27’si de Kürt kökenli. Tabii Kürt siyasetçileri ve DTP de basiretli olmalı. PKK politikalarını eleştirememe, ‘kekeme olma’ durumundan uzaklaşsalar iyi olacak. Bugünlerde olanları seçim kampanyası olarak görmek lazım. PKK cesetle siyaset yapıyor, Kürt kimliğini böyle kabul ettirmeye çalışıyor. Bunu izlemek de bana acı veriyor.

(Star)



Bu haber 507 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,579 µs