En Sıcak Konular

Ergenekon tutanaklarının tam metni

24 Ekim 2008 02:00 tsi


TC.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI

BEŞİKTAŞ / İSTANBUL

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ )

 

 

 

DURUŞMA TUTANAĞI

 

ESAS NO                   :2008/209

CELSE NO    :1

CELSE TARİHİ        :20.10.2008

 

BAŞKAN                   :KÖKSAL ŞENGÜN                                               20909

ÜYE                :HASAN HÜSEYİN ÖZESE                                   28298

ÜYE                :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU                                37266

C. SAVCISI   :MEHMET ALİ PEKGÜZEL                                 33954

C. SAVCISI   :NİHAT TAŞKIN                                         36924

KATİP                       :BURAKHAN ERGİN                                93829             

                        13.Ağır Ceza Mahkemesinin daha önce tensip tuanağı gereği yapılmasına karar vrilen Silivri Cezaevi Hudutları içerisindeki mahsus salonda duruşmaya başlandı.

                        Tutuklu sanıklar tamamiyle, tutuksuz sanıklardan ALİ YİĞİT, AYŞE ASUMAN ÖZDEMİR, HAYRULLAH MAHMUD ÖZGÜR , HAYRULLAH MAHMUD ÖZGÜR bilahare gelip huzura alındığı anlaşıldı, ZEKİ YURDAGÜL ÇAĞMAN, TUNCAY HACIBEKTAŞOĞLU, SAİPİR DEBZLELVİTZE , EMİN CANER YİĞİT, SEDAT PEKER, FERİT İLSEVER, İLHAN SELÇUK, FUAT TURGUT ASIM DEMİR, ERDAL İRTEM,RECEP GÖKHAN SİPAHİOĞLU ,RECEP GÖKHAN SİPAHİOĞLU’nunda bilahare geldiği görüldü, TUNCAY HACIBEKTAŞOĞLU’nun da geldiği görüldü.Sayılanların dışındaki tutuksuz sanıkların hazır oldukları anlaşıldı.

                        Sanık müdafiileri huzura alındığında çok sayıda oldukları , duruşma salonu ve kendilerine ayrılan yerlere sığmadıkları , bir kısmın ayakta kaldığı gözlendi.

                        Sabah yapılıp,daha sonra ara verildiği oturuma 1 saatlik öğlen saati sonucunda tekrar kaldığı yerden ve aynı ortamda devam olundu.

                        Dosyanın yapılan yargılamasında sanıkların sayısı ve güvenliği bakımından Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsünün içerisinde bulunan duruşma salonunda icra edilmesine Tensipte karar verilmiş idi, bu nedenle hem insan haklarına saygılı ve  adil bir yargılamanın yapılabilmesi hemde cezaevi kampüsünün güvenliğinin bir arada yürütülmesi zorunluluk arzetmektedir,bu itibarla İddianame ve delillerin kapsamı , tüm delil klasörleri ve iddianamenin sanıklar ve/veya müdafiilerine dijital ortamda verilmiş olması,  sağlıklı bir savunmanın yapılabilmesi için bilgisayar kullanılmasının gerekliliğinin açık olması ve  duruşmaya kamuoyunun ilgisinin fazla olması dikkate alındığında; gerek tutuklu, gerek tutuksuz sanıkların, gerek duruşmayı takip edecek olan basın-yayın organlarının , gerek ulusal veya uluslararası izleme kurullarının, gerekse duruşmayı izleyecek olan kişilerin sayısının çok fazla bir yekun

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:2

 tutması gözönünde bulundurularak, duruşmanın aleniliği ve adil yargılama hakkını sağlayacak ve insan haklarına saygılı bir duruşmanın yapılabilmesi ve bu arada kampüs içerisindeki güvenliğin gözetilmesi ve bugün oturum açıldığında salonda gözlenen ortam dikkate alınarak aşağıdaki ara kararlarının alınmasına gerek duyulmuştur.

                        G.D:

                        1- Yargılama yapılacak duruşma salonunun tadilat sonucu azami ölçüde büyütülmüş, teknik cihazlarla donatılmış ve 60 Avukat 88 sanık ve 79 izleyici koltuğu ancak tahsis edilebilmiştir, bu nedenle ;

                        Yargı çevremiz içerisinde bu özelliklere sahip bir başka duruşma salonunun bulunmaması , bu aşamadan sonra yeni bir duruşma salonunun tefriş edilmesinin yargılamayı uzatacağı, sanıkların ve özellikle tutuklu sanıkların savunmasının daha da geç tespit edilmesi sonucunu doğuracağı, tüm tutuklu sanıkların bulunduğu Silivri Cezaevi dışındaki bir başka yerde duruşmanın yapılması durumunda , tutuklu sanıkların nakillerindeki olası güçlük ve yargılamanın ana sujesi olan bu sanıkların nakil durumunda sağlık durumlarının bozulabileceği ve yorgun düşebilecekleri , dolayısıyla en yakınlarında bulunan duruşma salonunda savunmalarının tespit edilmesinin İnsan Haklarına daha  uygun, Adil Yargılamaya katkı sağlayacak çözümlerden biri olduğu  göz önünde bulundurularak duruşmanın Silivri Cezaevi Kampüsü içerisinde bulunan duruşma salonunda yapılmasına DEVAM EDİLMESİNE,

                        2- Tüm sanıklar ve müdafilerin sayısı dikkate alındığında CMK 252/1-b maddesi gereği tutuklu sanıklar ile tutuksuz sanıkların ayrı celselerde savunmalarının tespit edilmesine, ilk oturumlarda  tutuklu sanıkların savunmalarının alınmaları ile ilgili gerekli işlemlerin yapılmasına, bu işlemler tamamlandıktan sonra tutuksuz sanıkların savunmalarının alınması ile ilgili işlemlere başlanmasına,

                        3- İlk oturuma daha başlanmadan gözlemlenen müdafii sayısının fazlalığı dikkate alınarak,hakkın kötüye kullanılmaması ve adil yargılama hakkı ilkeleri dikkate alınarak ve CMK 192,149/2,189,203 ve 252. maddeleri de göz önünde tutularak her bir sanığın en fazla 3 MÜDAFİİ İLE TEMSİL EDİLMESİNE,bu müdafilerin öncelikle kendilerine tahsis edilen kısma oturmalarına, sayısal olarak bu bölümün yetmemesi halinde izleyiciler için tahsis edilen kısmında müdafiilere tahsisine,

                        Duruşmayı izleyecek sanık yakınları ve basın mensupları için duruşma salonunda yer kalırsa bu yerin kullanılmasına, aksi durumda duruşma salonu bitişiğindeki alanda duruşmayı izleyebilmelerine ,

                        Bu itibarla;

                        a-Duruşma salonunun hemen bitişiğinde bulunan salonun da duruşma salonunun yetersizliği bakımından duruşma salonu olarak kabul edilmesine  burada duruşma salonunda uygulanacak tüm kuralların geçerli olacağına ve bu durumun ilgililere uygun vasıtalarla tebliğine,

                        Duruşma salonu içerisinde arka kısımda bulunan iki ayrı monitörün birinin bu salona diğerinin ise izleyicilerin bulunduğu kısmın hemen önündeki sütuna kurulmasına,

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:3

                        b-Müdafii- Vekiller, Sanık yakınları, izleyiciler, basın mensuplarının ve ilgililerin duruşma salonuna alınamayan kesiminin duruşmayı takip edebilmeleri bakımından duruşma salonunun hemen yanıbaşında bulunan ve ( a ) nolu ara karar gereği duruşma salonu olarak kabul edilen  bekleme salonuna, verilen talimatlar doğrultusunda yukarıdaki ilgililerin alınmasına, bu kişilerin duruşma salonu içerisinin görüntülerini yansıtacak mönitör ve sesli sistem aracılığı ile duruşnmayı takip edebilmelerine olanak sağlanmasına,

                        4- CMK 147/1-h,CMK 219 maddeleri gereği, sanık sayısının fazlalığı ve dosya kapsamı dikkate alındığında ifade ve sorgu işlemlerinin teknik imkanlardan yararlanmak suretiyle yerine getirilmesine ve tutulan bu kayıtların zaman geçirmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek Mahkeme Heyeti ve Katip tarafından imzalanmasına,

                        Yine CMK 52/3,58,180/5,219 maddeleri gereği tanık ve gizli tanıkların dinlenmesinde gerek duyulduğunda görüntülü ve sesli kayıt sistemlerinden yararlanılmasına ve tutulan bu kayıtların zaman geçirmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek Mahkeme Heyeti ve Katip tarafından imzalanmasına,

                        5- Müdafilerin duruşmalara gelip-gitmeleri sırasında kendilerine yasalardan doğan haklarını kullanmaları yönünde gerekli özenin gösterilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

                        Verilen bu karar gereğince tutuksuz sanıklar ve müdafiileri salondan ayrıldı.

                        ŞEBNEM KORUR FİNCANCI müdafii Av. Özkan YÜCEL söz aldı; Şimdi Usulü uygulamaya elbette çalışıyoruz, biraz evvel söylediğiniz şeye biz aynen katılıyoruz, burada bir yargılama yapıyoruz, gerçek nedir, doğru nedir, haklı Ya da haksız nedir bu ortaya çıksın istiyoruz, bir yargılamanın elbette ki sizin gibi karar verecek mercileri olacak meslektaşlarımız gibi savunma merciileri olacak ama bir tarafta da mağdurların haklarını koruyan şikayet edenlerin haklarını koruyan bu suçlardan işlendiği iddia edilen suçlardan zarar gördüklerini,mesele şu;Bakın biz burda savunma kısmındaki meslektaşlarımız çok fazla sayıda, sizde törelans göstermişsiniz,doğru bir şeyde vermişsiniz, 3’er tane müdafii diyorsuzun, 80 tane sanık var Ya da 60 tane tutuklu var  180 avukat edecek, biz müdahil tarafında 20 kişiyiz, 25 kişiyiz, 30 kişiyiz, şimdi bu salon içerisinde bütün avukatların birbirine saygı ve nezaket sınırları içerisinde davranması Ya da bunun temini aynı zamanda mahkemenizin görevi, bu salonda kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yok,Bu nedenle bize yönelik hakaretler gerçekleştiğinde ki biraz evvel öyle oldu, meslektaşlarımız bizi  salondan attırmak adına bize birtakım şeylerde bulundular, isnatlarda bulundular, bir takım tanımlamalarda bulundular, ben şurada olurken, başkanım söz istiyorum derken oldu bunlar yani şu salonun içerisinde ve şurada oldu,meslektaşlarım söyleyeceklerdir, o zaman, bu uyarıyı sanık vekili olan meslektaşlarımıza yapmanız gerekir ve bu tür müdaheleler noktasında biraz evvelde benzer bir müdahale geldi, bü tür müdahaleler noktasında , bizim talebimiz şimdiden daha duruşmanın başında bu tür müdahalelerin derhal zapta geçirilerek gereğinin yapılmasına yöneliktir ,mahkemenizden bunu özellikle talep ediyoruz, dedi.

                        Bu arada    Dicle Anter, Şükran Aydın, Mehmet Atadeniz, Yakup Danış, Pervin Buldan, Cihan Sincar müdafiileri Av. Seracetin Irmak, Abdulkadir

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:4

 Güleç, M. Sezgin Tanrıkulu, Rojat Dilsiz, ve İdris Danış tarafından ,

                        Yine Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir şubesi adına Alper Tunga Arslan , Ercan Demir, Bahatin Özdemir, Nergiz Tuğba Aslan , Özkan Yücel, M. Ali Koç, Aysun Koç , Züleyha Kılıç, Hafize Çobanoğlu, Nazan Sakallı, Murat Dinçer, Hülya  Üçpınar, Kamil Ağaoğlu, Aysun Solakoğlu Ağaoğlu, Kemal Doğan, İbrahim Arzu, Mehmet Aktın ve Nezahat Paşa Bayraktar tarafından ,

                        İnsan Hakları derneği İstanbul Şubesi adına müdafileri Av. Abdulbaki Boğa, Fazıl Ahmet Tamer ve Özden Gümüştaş tarafından ,

                        Ahmet Türk , Osman Baydemir, Sebahat Tuncel ve Akın Birdal müdafiileri Av. Seracetin Irmak, Abdulkadir Güleç, M. Sezgin Tanrıkulu ve Rojat Dilsiz tarafından ,

                        İşçi partisi adına  izaf eden İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Bedri Gültekin  , Turan Özlü,   Servet Cömert ,Yalçın Büyükdağlı müvekkilleri Av. Zerin Öztürk tarafından,

                        Davaya müdahil olma istemlerine havi ayrı ayrı dilekçe verdikleri,Tüm dilekçelerin dosyada bulunduğu anlaşıldı,

                        Yine Cumhuriyet Vakfı ve Yeni Gün Vakıf Haber Ajansı Basın Yayıncılık A.Ş adına Av.Bülent Utku, Av. Akın Atalay ,Av. Tora Pekin tarafından,

                        Şebnen Korur Fidancı müdafiileri Av. Özkan Yücel, M. Ali Koç tarafından,

                        Hukukçular Derneği adına Dernek Başkanı Kamil Uğur Yaralı tarafından verilen ve davaya katılma istemlerini içeren dilekçelerin verildiği görüldü,

                        Bu arada İşçi Partisi adına verilen müdahale talebine havi dilekçe konusunda Av. Zerrin ÖZTÜRK söz istedi, verildi: Geri çekiyoruz talebimizi dedi.

                        Vaki geri çekme talebi üzerine dosyaya sunulan dilekçe kendisine iade edildi.

                        Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Kadir Kartal söz istedi, verildi;Tam bu sırada ve vakit harcamadan ve bu dar ortamda tabi zaten herşey gözlem altında Maalesef bir yargılama olumsuz şartlarda yapıyoruz, fakat muhterem heyetinizden sayın Sedat Sami Haşiloğlu hakkında güvenimiz olmadığı noktasında aşağıda açıklayacağım hususlar çerçevesinde mahkemeden Reddini, Çekilmesini arzetme dilekçemi arz edip size heyete arzedecem ve ondan sonrada bu Cumhuriyet Gazetesi ve ona bağlı bir şirketin ki hızlı söylediniz elinize geçmedi bu evraklar onun dışında gerek Hukukçular Derneği, Gerekse şahıs veya başka şekilde müdahale talepleri ile ilgili beyanlarımı müsadenizle arz etmek istiyorum , mahkemenizin üyesi Sedat Sami Haşıloğlu’nun tarafsızlığını şüphe düşürecek sebeplerin zuhül etmesi nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 25/1 madde uyarınca Reddetmiş olmakla, Red talebinin Ceza Muhakemesi Kanununun 27/1 maddesi uyarınca Müzekare edilerek Kabulüne , Ceza Muhakemesi kanununun 27/4 maddesi uyarınca Heyetin tamamlanması için bir başka hakimin görevlendirilmesine karar verilmesi arzımızdan ibarettir, Red gerekçelerine kısaca değinmek istiyorum zaman almamak için , Ceza Muhakemesi kanununun 25, maddesinin 1. fıkrası tarafsızlığını şüpheye düşürecek

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:5

sebeplerden dolayı bir hakimin Reddi ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya kadar istenilebilir, mahkemenizin üyesi Sedat Sami Haşıloğlu hakkındaki Red gerekçelerinin tamamı soruşturma aşamasında doğmuş olmakla , sorgununun başladığı ana kadar red hakkımızı kullanma imkanına sahip olduğumuzdan süresi içerisinde üyenin Reddine ilişkin dilekçemizi mahkemeye arz ediyoruz, sayın üye nezdinde gerçekleşen red gerekçelerimiz şunlardır, 26.01.2008 tarihinde sayın üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu huzurunda müvekkil sorgu için şüpheli olarak çıkıyor,kendisinden şahsına isnat edilen suçlamalarla ilgili sualler sorulmasını beklerken sayın hakim “Buyurun Kemal Bey anlatın bakalım , siz ne anlatacaksızın “ diye bir girişte bulunuyor, bizde kendisine sayın hakimim suçlanan benim , suçlandığım konularda bütün sorularınızı cevaplandırmaya hazırım dediğinde kendisi “Ben sizi dinliyorum” şeklinde ve tabi ki ben çok fazla aşağı yukarı 30 sayfadan ibaret bilemiyorum zamanı da iyi tutmak istiyoruz, bütün bu tutuklamaların aşağı yukarı yüzde kırkı sayın üye tarafından sağlanmıştır.Sanki sayın iddianame savcıları da aslında yerleri orası değil soruşturma savcıları olması nedeniyle evrensel hukuk ve vicdanları açısından orada durmamaları gerekir hatta ayrı biyerde durmalı ve bu kovuşturmayı başka savcıların yapması gerektiği inancındayız, öncelikle bu işlerin halolması lazım, bu işler yani usul işlemleri hallolması lazım ve adil bir kararın çıkması lazım, ben bu 30 sayfadan ibaret tek tek anlatmayacağım ve kısaca özetliyorum, sayın heyete arz ediyorum, diğer taratan katılanlarla ilgili şunları arz etmek istiyorum , dedi.

                        Bu arada ,Şebnen Korur Fincancı vekili Av. Ali Koç söz istedi verildi; Öncelikle Red talebi konusunda bir karar verilmesi gerekiyor, red talebi konusunda bir kara verilmeden ne başka bir talep ileri sürülebilir usulü gereğince ne de başka bir karar verilebilir, bu nedenle ayrıca biz ceza usul yasasanın sözlü yargılama usulü gereğince müdahale talaplerimizi mahkemeye sözlü olarak da sunmak istiyoruz, bizim müdahale dilekçelerimiz kısa müdahale dilekçeleridir, asıl gerekçelerimizi yüz yüzelik ve vicahilik ilkeleri gereğince sözlü olarak mahkemenize arz etmek istiyoruz, bu nedenle meslektaşımızın müdahale talepleri konusundaki talepleri alınmadan önce savunmaları alınmadan önce öncelikle red konusunda bir karar verilmesini , red konusundan sonra bizim müdahale talepleri konusundaki beyanlarımızın alınmasını talep ediyoruz, dedi, devamla,bizim müvekkilimiz Şebnem Korur Fincancı hakkında iddianame ile çeşitli sanıklara hukuka aykırı verilerin kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesine ilişkin isnatlarda bulunulmuştur, bunlardan biriside müvekkilimiz Şebnem Korur Fincancıdır, hem iddianamede, hem  de klasorlörde hangi yerlerde kendisine ait kişisel verilerin kaydedildiğini belirtmiş bulunmaktayız, Ceza yasasının 135. maddesi gereğince bu suç aynı zamanda şikayete tabi bir suçtur ve usul yasasının 90. maddesi gereğince de şikayete tabi suçlar hakında iddianame düzenlenmeden önce müştekilerin bu konudan haberdar edilmeleri ve şikayet ve delilerinin sorulması gerekmektedir, iddianamede bu husus eksik bırakılmıştır, şikayete tabi suçlar bakımından iddianamede müştekilere ve mağdur edilenlere yer verilmemiştir, bu hususların gözetilmesini, müvekkilimize ilişkin kişisel verilerin kaydedilmesi dolayısıyla bazı sanıkları suçlanmasının yine aynı suçun örgüt kapsamı içerisinde değerlendirilmesi nedeniyle de tüm sanıklar yönünden örgüt üyeliği ve örgüt kurma suçu yönünden müdahillik talebimize karar verilmesini talep ediyoruz, sanırım başka meslektaşlarımızda müdahale konusunda talepde bulunacaklar , dedi.

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:6

                        Cumhuriyet Vakfı ve Yenigün A.Ş vekili Av. Bülent Utku, : İddianamede Cumhuriyet gazetesinin 3 kez bombalanmasına ilişkin bir fiil tanımlanıyor, bu fiilleri ile ilgili olarak da bazı sanıklara suç isnat ediliyor, bu fiillerle ilgili olarak biz daha önce Ankara ‘da birleştirilip görülen Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ile Danıştay saldırısının birleştirilerek görülen dosyasında müdahale talebinde bulunmuş ve bu davayı müdahil olarak takip etmiştik, yine bu dava da Cumhuriyet gazetesinin tüzel kişiliği suçtan zarar gördüğü için müdahil olarak davaya katılmamıza karar verilmesini diliyoruz,dedi.

                        Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı yerine yetki belgesine istinaden Hukukçular Derneği Başkan yardımcısı Av. Reşat Petek ‘ söz istedi, verildi:Ceza Muhakemesi kanunu 237. maddesi suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin gerekçelerini açıklamak suretiyle davaya müdahele talebinde bulunabileceklerini içermektedir, bizde 1000’e yakın üyesi 3000’e yakın organize ettiği avukat grubuyla temsilen hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devletinin devamı yönünde çalışmalar yapma tüzüğümüzde bulunan bir derneğiz, iddianameden anladığımız kadarıyla demokratik hukuk devletini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ıskata teşebbüsten dolayı özellikle açılmış bir dava söz konusu , burada da hukuka inanan, hukukun üstünlüğü ile temel hak ve hürriyetlerini korumaya çalışan bütün bireyler zarar görmüş durumda, biz hukukçular derneği olarak ve dernek tüzüğümüzdeki amacımızın doğrultusunda burada suçtan zarar görme ihtimalimizin olduğunu düşünerek 08.08.2008 tarihinde mahkemenize müdahale talebinde bulunduk, dilekçemizde de gerekçelerimizi, İnsan hakları mahkemesinin evrensel hukuk kurallarını maddeler halinde zikrettik, burada uzatmak istemiyorum, müdahillimize karar verilmesini saygıyla arz ediyorum, dedi.

                        Ahmet Türk, Osman Baydemir, Sebahat Tuncer ve Akın Birdal müdafii Av. Seracettin Irmak ‘dan soruldu: İddianamede ve dilekçemizde müdahale talebimizi içerir nedenleri ifade etmiştik, kısaca yine arz etmek istiyoruz, iddianamede müvekkillere dönük suikast hazırlığnın yapıldığı ifade edilmekte, bu suikast hazırlığı çerçevesinde tetikçilerin temin ettiği ve tetikçilerinde eylem hazırlığı içerisinde olduğu çok ayrıntılı bir şekilde ifade edilmektedir yine eylemin hazırlığı yapan ve eylemi yönlendiren sanıklarla ilgili yoğun telefon görüşmeleri olduğu ifade edilmiştir,örgüt suçlarında , tüm yargıtay kararlarında  ve neticenin gerçekleşmesinde alınamayacağı ifade edilmektedir, dolayısıyla hazırlık hareketlerininde cezalandırılacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir,biz bu sebeplerden dolayı müdahale talaplerimize ilişkin dilekçemizde ifade ettik, bu taleplerimiz ışığında müvekkiller adına talebimizin kabulüne karar verilmesini istiyoruz, dedi.

                        İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi müdafii Av. Özlem Gümüştaş’dan soruldu: İnsan Hakları Derneği 1986 yılında kurulmuş bir dernek , kendini her türlü devletin ve hükümetin her türlü siyasi iradenin dışında ve üstünde tanımlayan gönüllü bir insan hakları kuruluşudur, hukukun üstünlüğüne inanır, ırk , dil , din , cins ayrımı gözetmeksizin herkesin düşünce ve vicdani özgürlüğünü savunur, yaşama hakkını savunur, burda yargılamasını yapmakta olduğunuz dosyada Ergenekon ismiyle tanımladığınız ve iddianamenin bir terör örgütü olduğunu değerlendirdiği davanın dosyasında bu örgütle ilgili herşeyden önce Ülkeyi kaosa sürükleyecek bir takım eylemler gerçekleştirdiği, bu eylemlerde sayısız insanımızı yitirdiğimizin değerlendirmesi yapılmaktadır, çok sayıda , aydının gazetecinin ve

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:7

 davanın eklerinde bir takım cinayetlerin toplumun hala hafızalarından silinmeyen bir takım cinayetlerin hem delilleri hem de sanıkları bulunmaktadır,Danıştay saldırısı gibi, Behçet Cihantürk gibi, Musa Anter gibi Vedat Aydın gibi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi, herşeyden önce İnsan hakları derneği olarak yaşama hakkını savunan bir insan hakları kuruluşu olarak bu örgütün yaşam hakkına dönük sağlamlarından dolayı suçtan zarar gören kurumu olduğumuz değerlendirmesinde bulunuyoruz ve bu nedenle müdahale talebinde bulunduk, bir diyebiline hem iddianamede hem dosyanın eklerinde değerlendirilen ergenekon örgütünün tetikçi kurumu olduğu değerlendirmesi yapılan TİT tarafından derneğimize çeşitli dönemlerde saldırılar düzenlenmiştir, derneğimiz 1998 yılında bu örgütle tanışmıştır derneğimizin genel başkanı Akın Birdal bu örgütün kurucusu olduğu söylenen Semih Tufan Günaltay tarafından vurulmuştur, yine 2001 yılında bu örgütün üyesi olduğu söylenen Zeki Genç İstanbul Şubemize bütün yöneticilerimiz ordayken silahlı saldırıda bulunmuş, şube başkanımız olan Eren Keskin’i öldürmekle tehdit etmiş ve bütün şube yöneticilerimizi alıkoymuştur, yine şube başkanlarımızdan Kiraz Biçici’nin 2003 yılında başkanlığını yaptığı dönemde derneğe tehdit mailleri ve tehdit mektupları göndermek suretiyle aynı tehditlerini sürdürmüştür, bu nedenle derneğimizin bu örgütten dolayı da faaliyetlerinden dolayı da mağdur olduğunu düşünüyoruz, o nedenle müdahale talabinde bulunduk, müdahale talebimizin kabul edilmesini talep ediyoruz, dedi.

                        Çağdaş hukukçular derneği İzmir şubesi adına Av. Ercan Demir’den soruldu:Bizim müdahil olmayı istememizin iki nedeni var, 1. nedeni teknik bir neden sayın mahkemenize sunulan dosya içerisinde mevcut, bu dosyadaki yargılamaya neden olan Ergenekon olarak tabir edilen örgütün çalışmaları içerisinde çağdaş hukukçular derneğininde fişlendiği, çağdaş hukukçular derneğine yönelik de bir takım kayıtlar ve hedef gösterici bilgiler, belgeler ve çalışmalar yapıldığına yönelik sanık Ergün Poyraz’dan elde edildiği bildirilen belgeler içerisinde bir takım belgeler vardır 330 nolu klasörde, yine sanık Fikret Emek’den elde edildiği bildirilen 18 nolu klasördeki belgeler vardır, dolayısıyla bu çalışmalar içerisinde bizim derneğimizde hedef gösterilmiş , hedef olarak gözetilmiş , derneğimize yönelikde çalışmalar olduğu iddia olarak ortaya konulmuştur, bunu bilemiyoruz tabi yargılama aşamasında ortaya çıkacak, 2. nedenimizde bizim derneğimizin tüzüğümüzde yer alan kuruluş amacına ilişkin nedenimizdir, derneğimizin tüzüğünde yer alan temel amacın insanlığın binlerce yıllık mücadelesinin ürünü olan temel kazanımların, temel hakların, demokratik toplum bilinciyle güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklerin korunması için mücadele etmektir, bu keza  avukatlık kanununda barolarada böyle bir görev bir genelge verilmiştir,        dolayısıyla bizde bir hukuk örgütü olarak bu davanın niteliği bellidir, bu davanın niteliği gereği bu hukuk örgütünün bu davada taraf olmasının tarifsel bir sorumluluk olduğu düşüncesiyle ve iddiasıyla bu davada müdahil olmayı talep ediyoruz, şimdi tabi bu dava ile ilgili kamu oyunda, hukuk örgütlerinde, hukukçular arasında, siyasi görüşler arasında çok farklı, çok ciddi çatışmalar, tartışmalar yaşandı, şimdi bu davada taraf olmak bu Ülkenin AKP’li ve Ergenekoncular arasında ayrılması anlamına gelmemektedir, özellikle bunu belirtmek istiyoruz, bizim müdahalemizin temel kaynağı, bizim müdahalemizin temel nedeni Türkiye’de bizim neredeyse Cumhuriyetin kuruluşuna yakın bir dönemde tarihsel olarak bütünleşmiş Kontür Gerilla örgütlenmesinin, Türkiyenin Nato’ya üye olmasıyla birlikte özellikle perçinlenmiş ve yapılanmış Kontür Gerilla örgütlenmesinin

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:8

 Türkiye’de günümüze kadar deşifre edilmiş , ortaya çıkarılmış ama bir yargılama faaliyetiyle muhatap kılınamamış olmasından kaynaklanan sürecin Ergenekon davasıyla bir umut, bir parçasıyla ortaya çıkarılması ümididir, bizim yaklaşımımız, ancak biz kamu oyunda özellikle iddianamenin ortaya çıkış sürecinde iddianamenin servis edilen yanlarıyla kamu oyunda tartışılan yanlarıyla Kontür gerilla örgütlenmesinin üstünün örtülüp , insanların özel hayatlarınında  dahil edildiği, magazinsel bir yansımayla, ergenekon örgütünün gerçek yapısının, eğer bu örgütün adı ergenekon örgütü ise , gerçek yapısının karartılmaya çalıştığının dolayısıyla gerek iddianamede ve gerek bu davaya sayın iddia makamının sunmuş olduğu delil ve belgeler ile kontür gerilla örgütlenmesinin ortaya çıkarılmasına yönelik gerçeği sulandırmaya da yönelik bir takım çalışmaların olduğunu, çabaların olduğunu ve iddia makamının bu yönde yetersiz kalacağını düşündüğümüz için buz dağının görünen yüzü olan bu örgütlenmenin gerçek yapısının, gerçek niteliğininde kovuşturma aşamasında ortaya çıkmasını sağlamak bakımından sayın mahkemenize kovuşturma sürecinde müdahil olarak katkıda bulunmak adına müdahale talebimizin kabul edilmesine karar verilmesini talep ediyoruz, dedi.

                        Dicle Anter, Şükran Aydın, Mehmet Atadeniz, Yakup Tanış, Pervin Buldan ve Cihan Sincar müdafii Av. M.Sezgin Tanrıkulu’ndan soruldu: Müvekillerden Dicle Anter Musa Anter’in oğludur, öldürülen Musa Anter’in oğludur, müvekkillerden Şükran Aydın Diyarbakır’da 5 Temmuz 1991 tarihinde öldürülen Berat Aydın’ın eşidir, yine müvekkillerden Mehmet Atadeniz ve Yakup Danış Silopi’de 25 Ocak 2001 ‘de kaybedilen ve halen cesetleri bulunamayan Sedat Danış ve Ülkü Deniz’in kardeşleridir, yine müvekkillerden Pervin Buldan 3 haziran 1994 tarihinde İstanbul’dan kaçırılıp daha sonra cesedi bulunan Savaş Buldan’ın eşidir, yine müvekkillerden Cihan Sincar eski DEP milletvekili Mehmet Sincar’ın eşidir, Mehmet Sincar 4 Eylül 1993 tarihinde Batman ilinde öldürülmüştü, iddianamede sanıkların içinde bulunduğu suç örgütü tarif edilirken , bu örgütte uzun yıllardır devlet içerisinde örgütlenerek faaliyet yürüttüğü , belirledikleri siyasi hedefler doğrultusunda birçok kanlı eylem ve cinayet gerçekleştirdikleri, yine örgüt üyelerinin devlet üst yönetiminde görevde oldukları ve görevde oldukları süre zarfında bu faaliyetlerini illegal bir şekilde sürdürdükleri gözetilmektedir,biraz önce saydığım cinayet olayları halen faili meçhuldur ve failleri yakalanmamıştır, sanıkların kurucusu , yöneticisi ve içinde bulundukları suç örgütü tarafından bu cinayetler işlenmiştir, iddianamede yer yer buna ilişkin tespitler vardır, bu nedenle müvekkillerimiz bu suçun ve bu örgütün mağdurlarıdırlar, usulün 237. maddesi uyarınca müdahale talebinde bulunuyoruz, ayrıca usulün 238. maddesi uyarınca sözlü bir talebimiz var , ben aynı zamanda Diyarbakır barosunun başkanıyım, barolar avukatlık yasasının 76. maddesi uyarınca Demokrasiyi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumakla amaçlandırılmış bir hukuk örgütüdür, meslek örgütüdür, ayrıca 1136 sayılı avukatlık yasasının 95. maddesinin 21. fıkrası baro yönetim kurullarına hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumak ve bu kararlara içtenlik kazandırmak görevini vermiştir, sanıklar içinde bulunduğu örgüt demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına karşı konuşlandıkları açıktır ve içinde bulundukları örgüt insanlığa karşı suç işlemek amacıyla kurulmuştur, biz bu amaçla Diyarbakır Barosu olarak sözlü olarak müdahale talebinde bulunuyoruz, esas itibariyle  Türkiye’de yargının işlevselliği bakımından savcılık her ne kadar kamu oyunu temsil ediyor ise de işlevi bakımından burada kamu daha çok Devlet anlamında gelmektedir, burada toplumu koruyacak

Esas No: 2008/209                                                                   sayfa:9

 toplumun hukukunu koruyacak toplum adına iddialarını ileriye sürecek başka bir makama ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz, bu makamda bize göre münhasıran bu işle amaçlandırılmış ve yasayla görevlendirilmiş barolar olmalıdır, bu nedenle Diyarbakır barosu da içinde bulunuduğu koşullar içerisinde bu suç örgütünün kurulduğu yıldan beri çok fazla bir şekilde mağdur olmuş insanların bulunduğu yerde örgütlenen bir barodur, bu nedenle Diyarbakır barosu olarak da bu sanıkların özellikle 1999’dan önce işledikleri suçların açığa çıkması açısından bu konudaki bilgilerimizi , belgelerimizi, görgülerimizi ve deneyimlerimizi mahkeme ile paylaşmak ve bu amaçlada adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmak amacıyla müdahale talebinde bulunuyoruz, Diyarbakır barosunun da müdahale talebinin kabulünü talep ediyoruz,dedi.

                        Müdahale talepleri konusunda görüşleri sorulan İddia Makamı : Suçtan zarar gören konumunda olan Cumhuriyet gazetesi Vakfının müdahillik talebinin Kabulüne, şu anda müttalip olduğumuz diğer müdahale talepleri ile ilgili dilekçeler incelendikten sonra mütaamızı bildireceğiz, dedi.

                        Sanık Kemal Kerinçsiz vekili Av. Kadir Kartal söz istedi, verildi: İçerisinde bulunduğumuz ortamda maalesef bu sadece şu ortamı değil Türkiye’nin siyasi sosyal ekonomik kültürel bilgi ve teknoloji alanlarında kamu vicdani kan ağlıyor, hukuk öngöremez hale gelmiştir ve siyaset hukukun önüne geçmiştir, bu kaybı ben herşeyden önce usul ve esas açısından başlamak  usule ilişkindir çünkü bu davada dikkat buyurulursa iki ana dava üzerine kurulmuştur sayın iddianamenin hazırlayıcı savcılar, bu birisi Danıtay diğeri de Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar , 5-6-11 Mayıs 2006 Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar 17 Mayıs 2006 Danıştay’a yapılan baskın, bu dava Ankara 11. Ağır ceza mahkemesinde görüldü, İskelet bu , şimdi böyle olunca şu davanın açılmasında , baktığımızda ne Anayasamız ne ceza muhakemesi kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle mücadele yasası, evrensel hukuk belgeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi , 2911 sayılı yasa, 1136 sayılı Avukatlık yasası ,5225 sayılı dernekler yasası, çok özür dilerim, ben bu iddianameyi tarif edemiyorum, dedi, devamla, bu iddianamede öne sürülen suçlarla ilgili bütün sanıklar adına arz ediyorum, söz konusu suçların zarar göreni doğrudan doğruya iddia bu zaten maalesef zaman içinde görülecek bizim korkumuz zamana yayılarak bu işte sorumlu olanlar Türk milletinin vicdanına , Türk milleti adına karar veriyoruz, Türk milleti adına karar verme noktasında burada zarar gören , burada iddianame tabi içine giremiyorum, maalesef giremiyorum ama girmem lazım ve saatlerce konuşmam lazım, söz konusu suçtan zarar göreni doğrudan doğruya Kamu Düzenidir, yani sanki içine gireceğim bu iddianamenin, girmek istemiyorum iddianame değil ,vesika , kağıt parçası, bu suçlardan ötürü tüzel veya gerçek bir kişi zarar görmüş değildir, şimdi Cumhuriyet gazetesi ve ikinci bir yan şirket var sanıyorum , öyle geçti, onlar zaten Ankara’da tabi ki bu Cumhuriyet gazetesine atılan 05-06-11.Mayıs 2006 tarihleri üç tane ve bir de 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay baskını oldu maalesef, burada yetkisizlik verdi Şişli Cumhuriyet savcılığı öbür davanın içinde birleşti, Cumhuriyet gazetesi ile diğer şirket ve Allah rahmet eylesin şehidimiz Mustafa Özbilgin ve ailesi o davada zaten müdahil , bu davada onun üzerine kurulmuş , bu durumu parantez içinde arz ederek onun müdahilliği noktasında ne karar vereceğinize saygı duyarak diğer taraftan adları geçen tüm müdahillerin müdahillik talepleri kabul edilemez çünkü sorun diğer sanıklar ve davanın bütünü açısından baktığımızda da iki şey var onun dışında burada örnekler

Esas No: 2008/209                                                                 sayfa:10

 de vermek istiyorum, Türk Ceza Kanununun 168. maddesinde açılan davaya suçtan doğrudan zarar görenlerin Ceza muhakemesi usulu kanunu eski kanunumuzun 365-366. madelerinde gösterilen biçimde müdahil olmaları mümkündür, ancak doğal olarak salt örgüt mensubuyeti suçu ile  yargılan kimselerin eylemi ile doğrudan bir zarar görülmesi söz konusu olmadığından ortada bir kamu gerçeği açısından bakılarak ileri sürülen tüm müdahale talepleri hem davayı başka mercalara çekmek zaten içerisinde yaşadığımız sürecinde sonucu bir bakıma emperyalizmin oyunu olarak buradayız, maalesef emperyalizmin aracı olarak açılan bir davadır, bu anlamda tüm taleplerin Cumhuriyet gazetesini parantez içinde huzurlarınıza arz ederken diğerlerinin tümünün reddini heyetinizden arz ediyorum, dedi.

                        Sanık Kemal Kerinçsiz vekili Av. Taner Kazanoğlu’ndan soruldu: Şimdi Red ile ilgili ve Usül açısından bir ikazda bulunacağım , şimdi reddi istenen hakimin yapabileceği işler burda 29/2. maddede hakimin oturum sırasında reddedilmesi halinde bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunabilir, şu kadar ki 216. madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez, şimdi burada bir şekilde müdahale talep edenler tamamen iddiaları ile yani bunların dinlenmesine bile gerek yok usul açısından, öncelikle verilmesi gereken Reddi hakim  konusunda bir karar var diye düşünüyorum, dedi.

                        Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın ‘ndan soruldu:Çok net bir husus var , iddianame, Ceza Muhakemeleri usulu kanununun 170/h maddesine göre iki araç ve iki amaç suçu öngörülerek açıldı, dolaylı mağduriyet iddiası katılma talebinin gerekçesini oluşturamaz, dolaylı mağduriyet iddiası davayı çok farklı mecralara sokabilir, bu sebeple sadece Cumhuriyet Gazetesinin suçtan direk zarar gören sıfatı ile davaya müdahil olarak kabulüne , diğer tüm müdahale taleplerinin Reddine ve varsa yine özelde ,genelde, kamu özelde ve hükümet bu suçun mağduru olarak adledilecebileceği için hükümetin bu konudaki müdahale talebi varsa bu müdahale talebinin de kabulüne karar verilmesini saygılarımla arz ediyorum, dedi.

                        Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk vekili Av. Yaşar Ağsu’dan soruldu: Vekil arkadaşımdan birisi az önce müdahale gerekçelerini arz ederken bir cümle kullandı, bu davanın biz müdahale etmek suretiyle AKP ve Ergenekoncular arasında bir dava olarak kalmamasını istiyoruz, anlam ve mealinde bir cümle kurdu, şayet bununla ilgili ciddi anlamda bu davanın AKP ve Ergenekoncular arasında bir sürtüşme, bir çekişme ve bir dava olduğu iddiası var ise bunun ekindeki delilleri mahkemeye arz etmeli, bizde bu delileri birlikte incelemeliyiz , çünkü bunun arkasında iddianame şuan karşımda , davacı kamu hukuku demektir, o zaman iddianame savcılarının çok ciddi bir suçlama ve töğmet altında bırakıldığını düşünüyorum, bu anlamda ya delilerini ortaya koymalı ve bu çok açıklanmalı, o zaman bu müdahalenin de heralde kabulü çok keyifli olacak , çünkü mağlumunuz Başbakan’da bu davanın savcısı olduğunu ilan eti, savcısının Başbakan, müdahilinin DTP olduğu bir dava heralde müvekkilimle diğer şüpheliler bakımından da çok onur verici bir yargılama süreci getirecektir, ancak bu hususun çok hassasiyetle saygıdeğer heyetinizin değerlendirmesini arz ediyorum, yani bu davanın AKP ile Ergenekoncular arasında bir sürtüşme olduğu iddiası maddi bir delile dayandırılıyor ise bu konuyu saygıdeğer mahkeme red ya da kabulünde değerlendirmelidir diye

Esas No: 2008/209                                                                 sayfa:11

 düşünüyorum, dedi.

                        Sanık Gazi Güder vekili Av. Özbay Demirel ‘den soruldu: Müdahale taleplerinin ferdi olduğu görülmektedir, zaten iddianamede de müştekinin mağdur olan tarafın kamu hukuku olduğu bellidir, dolayısıyla tek tek ferdi müdahalelere gerek yoktur, müdahale taleplerinin Reddini talep ediyorum, dedi.

                        Sanık Oktay Yıldırım vekili Av. Ahmet İlyas’dan soruldu: Ben yazılı olarak da dilekçemi sundum ama sözlü olarak da ifade etmek istiyorum, önce mahkemenin bu davayla ilgili yetkisizlik kararı vermesi gerektiğini ileri sürüyorum çünkü iddianame, Danıştay saldırısı üzerine konuşlaştırılmış ,temelini o oluşturmaktadır, Danıştay Ankara’dadır, Ankara içerisindedir, bu nedenle bütün usulü işlemlerden önce sayın mahkemenizin bu konuda yetkisizliği konusunda karar vermesini ve yetkili Ankara Ağır ceza mahkemesine dosyayı göndermesi gerektiğini düşünüyoruz, bu yetkisizlik iddiamızın arkasında teker teker mahkeme heyeti üyelerini reddediyoruz, red gerekçemizde , red olguları da şunlardır; Sayın İstanbul Başsavcısı iddianameyi basına açıkladığı , basın bildirisinde de olduğu gibi yine iddianamenin kendi içeriğinde de olduğu gibi bu davanın burada yargılanan sanıkların bugüne kadar hiçbir sistemde görülmeyen bir suç örgütü olduğu , yani kanunlarımızda bu kişilerle ilgili birlikteliğin bir yeni suç tipi oluşturduğu ancak bunun ceza kanununda tarif edilmediği ileri sürülmektedir, yani açıkça suçta kanunilik ilkesinin basın yoluyla ve iddianamenin içeriğininde açıkça alanen belirtilmesine rağmen , sayın mahkemeniz bu iddianameyi kabul etmekle tarafsızlılığı ve bağımsızlığınız hususunda şüphe duymamıza neden olmuştur, çünkü çok failli suçlarda bir terör örgütünden bahsedilmesi için hiyerarşik bir amirin altında ikiden ziyade  kişilerin bir suç işlemek  amacıyla bir  araya  gelmeleri  iradelerini birleştirmeleri , daha sonra  bu kararı uygulamaya  koymak  için uygun  araçlar  temin  etmeleri  gerekir ki ,bu davada  hükümete karşı halkı  silahlı isyana teşvik etmek suçu ağırlığı oluşturduğu ve  bu iddianamede  ortada halkı birerbirer silahlı  isyana  teşvik edecek  hiç birinde  silah bulunmadan hata  hiç birisinin silah kullanmasını  bilmediği  kesinken ,bu iddianemenin kabul edilmiş  olması ve suçta kanunilik ilkesinin  göz ardı  edilmiş olması,  sayın mahkeminizin bu kararıyla  tarafımızda  kuşkular yaratmıştır , ayrıca Avrupa Birliği Karma  Komisyonunca  Ergenekon davasının derinlemesine ve  devleteki kadrolarına kadar  veya  İçişlerine kadar gidilmesi  şeklinde bir  karar  almasıda geçmişdeki  uygulamalara baktığımızda Abdullah Öcalan ‘ın arkasında Avurapa  Birliği olduğunu  görüyoruz ve  Türkiye ‘ye dayatmada bulunarak siyasilere  baskılar yaparak  sadece Abdullah Öcalan ‘ı  idamdan  kurtarmak  için Türk Ceza  Hukuk Sisteminden İdam  Cezasını kaldırdığı ve  bu şekilde Avrupa  Birliğinin  hem siyaset üzerinde   ve siyaset üzerinden yargı  üzerindeki  gücünü görüyoruz ve bu  gücün  bu dava  Ergenekon davasının Avrupa  Parlomenter Komisyonunda derinlemesine gidilmesi  yönündeki  kararları  nedeniyle büyük bir kuşku  ve  endişe  içerisinde kalıyoruz, ayrıca  huzurunuzda  bu  gün , dün , evvelki gün Ak Parti  Milletvekili Dengir  Fırat  ‘la  görüşen Şemdin  Sakık  bu gün  bu iddianameyi  tamamlatmak  üzere provakasyon amacıyla  yanında Şemdinli  İddianamesinde  olduğu  gibi   aslı  astarı  olmayan  iddialarla  bu  iddianameyi kuvvetlendirmek  için geldiklerini  görüyoruz şimdi  cezaevinde  olan Şemdin Sakık ,Sırrı  Sakık ,  zannediyorum Leyla  Zana , Ahmet Türk, terör  örgütüne  yataklık yapmaktan  cezaevindeydi  ama  kudretli  Avrupa  Birliği,  siyasilere  baskı  yaptı  ve biz  TCK ‘yı  değiştirdik  onları  milletvekili  yaptık, ilk karşılayanda bugünkü  Cumhurbaşkanımız

Esas No: 2008/209                                                               sayfa:12

 sayın  Abdullah Gül  oldu  ve Avrupa’nın gücünü siyaset  yolu kullanarak  Türk Yargısı  üzerinde ne kadar  etkili  olduğunu  gördük.Bizim bir Elif Şafak davası  vardı . Kemal  Kerinçsiz ‘in  en büyük suçlarından biri,Elif Şafak ne demişti “Başbakan Çakaldır ,TBMM ‘indeki Milletvekilleri  Penguendir ,Türkler daldas geldiler Anadoluyu  işgal  ettiler, bunlar köylüdür, bunlar  ile aynı yerde bulunmaktan  utanıyorum, dedi.Hakaret etti ,roman diliyle kullandı,ama yargılanmasının   yapılacağı 20 Eylül  2006  tarihinden bir gün önce başbakan  telefon  açtı  geçmiş olsun dedi. Bir  gün sonra  her ne  hikmetse  yargılamaya dahi  girmeden  Beraat etti , Ondan sonra Royter  birisi  Avurapının gücü ,hakime  baskı yaptılar,   Beraat  etti  denildi. .Demekki  Avrupa  Birliği kararlarına  giren  Avrupa Birliği  ile Türkiye ‘de iş birliği yapan  Türkiye ‘yi  tasvip  etmeyen ,Türkiye ‘yi  parçalamaya çalışan herkez  yargıda   kolaylıkla  sıyırabiliyor  ama onlara karşı olan onların  sömürülmesine ,emperyalizmine ,Türk  milletinin  şeref ve haysitine yönelik saldırılarına karşı  çıkanlara kendilerine düşman bildiklerinden  Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüt  ihtas edilerek bunu raporlarına alıyor  5  Kasım  2008  tarihinde  de   yer verme  raporlarında  açıklayacaklar.Ergenekon davası  öyle bir  hale  getirildi ki  Ak Partinin  kapatılması  intikamı , düşünün ki,  Anayasa  gibi bir  yüce bir yargı ve yargıtay başsavcımız<

Bu haber 1,093 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,522 µs