En Sıcak Konular

Seküler aydınların “dil” sorunu!

0 0 0000 00:00 tsi
Seküler aydınların “dil” sorunu! Dünyayı birtakım eş ve zıt kavramlar üzerinden tanımlayan seküler dil, dindarlığı öyle totaliter ve cahilce yaklaşımlarla yargılama telaşında ki, kendi varoluş hakikatini bile bu uğurda inkâr ettiğinin farkında değil. Sizce böyle kutuplaşan bir dünyada mü

Seküler dilde mümini anlatırken

Merhamet, vicdan ya da evrensel ahlaki değerler… İnsanlığın başlangıcından beri felsefeden tarihe, kahramanlık destanlarından sanata varoluşumuzu açıklamak için kullanılan bu sözcükler seküler dille yetinenler tarafından “dini bir şeyi çağrıştırır” korkusuyla zihnimizin gramerinden uzaklaştırılıyorsa, düşüncelerimizden ve giderek yaşantımızdan da koparılıyorlar demektir.

Çünkü ‘öteki’ni yargılamak için kullanılan her yanlış tanımlama, önce insanın kendi değerlerine olan sadakatini azaltıyor. Ve giderek ötekileri anlamaya ve kavramaya olan yatkınlığını da kaybediyor insan.

Aydının kibri

Mümkün olabilecek her konuya ilgi duyan aydınlar İslam söz konusu olduğunda anlamayı değil, bilmemeyi yüceltiyorlar tuhaf bir refleksle. Sanki öğrenirlerse İslam tarafından yutulacaklarmış gibi bir ürperti duyuyorlar. Bir müminin “ben aydınlandım; sen de aydınlan” diyerek kendi kibri üzerinden öteki’ni ıslah etmeye çalışmak gibi bir derdi olmadığını, çünkü niyetinin ve hakikat tasavvurunun çok daha farklı olduğunu söylerseniz, aradaki tek farkın, onların ‘bağnazlık’ olarak tanımladığı imanda olduğunu sanırlar.

Çünkü insan kendisine tecrübe yoluyla açık olmayan bir düşüncenin sesini işitecek kulağa da sahip değildir çoğunlukla. Bu durumda şahsi tecrübeye öyle çok anlam yüklüyorlar ki, öncekilerin, eski ustaların, kısacası tüm insanlığın biriktirdiği bilgi hazinesine sırtlarını kolayca dönüyorlar. Sanki insanlığın büyük varoluş hikâyesi yalnız bugünün seküler kavramlarıyla açıklanabilecek kadar kısırlaşabilirmiş gibi.

Örneğin İslam’ı tarihsel bir eksene oturttukları için “bin beş yüz yıl önce ortaya çıkmış bir öğretinin evrensel olamayacağı”ndan hareketle son derece sığ yorumlar yapıyorlar. İslam’ın Adem’den beri var olan tek tevhid dini olduğunu, hepimizin ezeli tabiatında Müslüman doğduğunu (Yaratan’ına teslim olmuş) ve hayatının bir anında, belki de son anında can çekişirken bile tevhide dönme ihtimalinin herkes için bulunduğunu söyleyen bir mümini anlama niyetiyle belki sadece nesnel sorular sorabilselerdi, kaba sataşmalardan başka bir tartışma dili de kurulabilirdi karşılıklı.

Oysa “bu nasıl faşizan bir tutumdur” diye saldırıyorlar çabucak. İnsan ile İslam arasındaki bağların ve nimetin bizim üzerimizde tamamlanmasının insan adına nasıl bir şeref olduğunun açılımlarını elbette kendine saklayacaktır mümin. Çoktanrılı dinler döneminde tevhidin nasıl sürdüğünü, bunun hangi kaynaklardan doğrulandığını soran ise pek çıkmayacaktır.

Bu çok katmanlı Müslüman gerçeğinin sadece bir katman altında İslam’ın öteki’ne olan bakışını anlamak için ilk ipuçları yatmaktadır halbuki. Herkesi potansiyel kardeş olarak görebilen bir mümin, neden “tüm peygamberleri kabul eden tek din İslam olmuştur” şeklinde bir merak sorusuna bile neredeyse hiç tanık olmaz.

“Ben de ahlaklı bir insanım. Neden ille de bir dinim olması gereksin ki?” şeklindeki soruyla ise sık sık muhatap olur mümin. Yaratan’ın adıyla bir şey yapmakla salt kendimizden kaynaklandığı varsayılan bir kudrete taparak bir iş yapmak arasındaki farkı anlatabilir bu durumda. Veya yalnızca Alemlerin Rabbi’ne ait bir kelime olan ‘rahmet’in açılımlarını da ifade etmek isteyebilir. Acaba kaç kişi bir kez olsun dinleyecektir onu?

Seküler ahlakın hudutlarını daraltan en önemli açmaz, O’nun rızasıyla niyet edilmedikçe amellerin boşa gitmesindedir. Zira insan kendi içinden çıkarmış değildir ona bahşedilen niteliklerini. Aklımızı da, irademizi de Yaratan’ın lütfuyla O’ndan emanet alır ve kullanırız. Bu yüzden de ahlakın aslında tüm öteki değerler gibi dini bir açılımı vardır. Tabii bunları diyemez mümin ve yine susar.

Ama onlar ‘cahiliye döneminden kalma kavramları’nı ona boca etmekten başka bir dil geliştirmedikleri için habire aynı sığ sözcüklerle mümini suçlamayı sürdürürler... Gönülden hamd etmeyi bir başkasına anlatabilir misiniz?

Sınırlı sözcüklerle

Ahlak ile yaratılış arasındaki organik bağlardan, tevhid dininin kıyamete dek tüm insani değerleri barındırdığından, dinin evrenselliği olmadan ahlakın her çağda, her yeni kavramla birlikte farklı bir tür ahlakçılığa dönüştüğünden dem vuramaz hale gelir mümin giderek.

Velhasıl dinin siyaset, bilim ve hukuk dahil tüm alanları kapsadığını ve onlarla asla çelişmediğini, aksine onları bıçak sırtı bir doğruda tutabildiği ölçüde insanlaştığımızı söylemeye çalışsa, sözü hemen kesilir: “Nasıl yani, laikliği mi sorguluyorsun?”

Zihin, doğası gereği hakikati hep iki’leyerek algılıyor. Güzeli çirkinle, doğruyu yanlışla. Oysa kalp, her şeyin bir’lendiği mahal. Çirkindeki güzeli, kötüdeki iyiyi görebilen gözleri var kalbin. Seküler ve İslami olarak giderek kutuplaşan bir dünyada müminin üzerine düşen şeylerden biri de şu olabilir belki:

Seküler zihin dağarcığındaki son derece sınırlı sözcükleri kullanarak Müslüman’ın kalbinden konuştuğu dili ifade etmesine katkıda bulunmak. Tabii, her birimizin diline kendi nasibimiz olan harflerin verileceğini unutmadan…

Leyla İpekçi
l.ipekci@zaman.com.tr



Bu haber 268 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,266 µs