Irkçı Yahudiler Akka’yı gözüne kestirdi | " /> Irkçı Yahudiler Akka’yı gözüne kestirdi | "/>

En Sıcak Konular

Irkçı Yahudiler Akka’yı gözüne kestirdi

21 Ekim 2008 13:36 tsi
 Irkçı Yahudiler  Akka’yı gözüne kestirdi Arap bir şoförün Yahudi mahallesine kutsal günde yanlışlıkla girmesi ardından 5 bin yıllık şehirde başlayan olayları Uri Avnery değerlendirdi: Akka İsrail şehri değil hiç olmadı da!

Osmanlı’nın çekildiğinden beri akan kanın ve gözyaşının dinmediği coğrafyada yer alan kadim ve camilerle süslü Akka şehrindeki “karma” yaşayan Yahudi ve Arap toplumlar arasındaki “riyakar” birlikte varoluş örtüsünün yırtıldığını anlatan Uri Avnery’inin* Gush Shalom’daki “Akka hiçbir zaman İsrail şehir olmadı” diye başlayan köşe yazısını TIMETURK için tercüme ettik

AKKA YANIYOR MU?

Binlerce yıllık TÜM tarihinde Akka, hiçbir zaman İsrail şehri olmadı.

Kitabı Mukaddes’in mitolojik hikayesine göre bile, halihazırda kadim bir liman olan şehri İsrailliler fethetmedi. Yargıçlar Kitabı (Book of Judges) ilk bölümü, başka bir bölümde (Book of Joshua) verilen tanımın büyük bir kısmıyla çelişerek su getirmez şekilde: “Asher (boyu) de Akka’nın sakinlerini çıkaramadı. (Yargıçlar 1:31)” der. 

Ülkenin ana limanı olarak dünyadaki çok az şehir Akka (İbranice Akko, Fransızca ve İngilizce Acre) kadar fırtınalı ve dalgalı bir tarihe sahiptir. Mısır’la ticaret yapan, Asurlulara karşı ayaklanan, Haçlılar tarafından fethedilen, Yahudi Hasmonean’lara (MÖ 1 ve 2. yüzyılda yaşayan Judea Krallığı’daki Yahudi rahipler) karşı koyan, efsanevi Selahattin ve onun kadar efsanevi Aslan-Kalpli Richard için savaş meydanlığı yapan, Dahir el-Ömer’in altında Galilee yarın bağımsız Arap devletinin başkentliğini yapan ve Napolyon’un muhasarasına dayanan Akka, Kenan-Fenike şehriydi. Tüm bu dönemler Akka’da, binalar ve duvarlar olarak izlerini bıraktılar. Kudüs’ten sonra belki de en güzel ve kesinlikle en ilginç muhteşem bir şehir.

Bu dönemlerin bazılarında Akka’da çok küçük bir Yahudi toplumu oldu ancak hiçbir zaman Yahudi şehri olmadı. Hatta aksine: Hahamlar arasında şeriata göre (Halacha) Akka’nın İsrail toprağı olmadığına dair süreğen bir tartışma vardır. Bu önemlidir çünkü kesin emirler sadece İsrail Toprak’ına uygulanabilir. Bazı hahamlar Akka’nın dahil olmadığını söylerken bazıları ise en azından şehrin bir kısmının olduğunu ifade eder. (Bu gençliğimde “Akka da İsrail Toprağıdır”ı söylememize engel olmadı. Anlamı deniz kıyısında İngilizlerin Yahudi yer altı örgütlerinden esirleri tuttuğu eski Haçlı kalesi.)

1948 savaşında Akka, İsrail güçleri tarafından işgal edildi ve o günden beri İsrail kontrolünde: 5 bin yıllık tarihinin 60’ında.

Bu, Akka’daki geçen haftaki olayların arka planı. Arap sakinler, Akka’yı Yahudiler tarafından işgal edilen ataların kasabası olarak telakki ederler. Yahudi sakinler, Arapların olsa olsa müsamaha edilen bir azınlık olarak yaşadığı bir Yahudi kasabası olarak görürler. 

Yıllar boyunca şehir ince bir riyakarlık örtüsüyle kaplıydı. Herkes birlikte varoluşun muhteşemliğini övdü ve kutladı. Fakat örtü yırtıldı ve çıplak gerçek ortaya çıktı.

BEN çok laik biriyim. Bu fikrin delilik olduğunun söylendiği günlerde bile din ve devletin tam anlamıyla ayrılması gerektiğini her zaman savundum. Fakat Kefalat Günü’nde araç sürmek hiçbir zaman aklıma gelmedi. Bunu yasaklayan bir kanun yoktur, zaten gerek de yok.

Klasik bir Yahudi için Kefalat Günü (Yom Kippur), diğer günlerden farklı değildir. Bu gün Tanrı’nın önümüzdeki yıl için büyük bir kitaba ölüm ya da hayat yazmakla ilgili nihai karar vereceğine gerçekten inanmasa da, inananların hislerine saygı göstermesi gerektiğini herkes bilir. Bir Yahudi mahallesinde Kefalat Günü’nde araç sürmem, tıpkı Ramazan’da bir Arap mahallesinde yiyip içmeyeceğim gibi.

Kefalat Günü’nde Arap şoför Tevfik Cemal’in ağırlıklı olarak Yahudi mahallesine girdiğinde ne düşündüğünü bilmek çok zor. Bunu provokasyon gibi bir art niyetle değil, aptallık ya da dikkatsizlikle yaptığını varsaymak daha makul.

Tepki öngörülebilirdi. Kızgın bir Yahudi kalabalığı bir Arap evine kadar takip etti ve onu orada sıkıştırdı. Uzak bir Arap mahallesinde camilerdeki hoparlörler Arapların öldürüldüğünü ve bir Arap’ın hayati tehlikede olduğunu haykırdılar. Hararetli Arap gençleri sarılan Arap ailesine ulaşmaya çalıştılar ancak polis tarafından durduruldular. İçlerindekini Yahudi dükkanları ve araçlarına zarar vererek çıkardılar. Aşırı sağcıların katılımıyla Yahudi gençleri kendi kasabalarında mülteci haline gelen Arap sakinlerinin evlerin yaktılar. Birkaç dakika içerisinde 60 yıllık “birlikte var oluş” yok oldu. Bu “karma” bir kasabada gerçekten bir arada oluşun olmadığı ve sadece birbirinden nefret eden iki toplum olduğunun ispatı oldu.

Bu nefreti anlamak kolaydır. Diğer tüm “karma” kasabalarda ve hakikatte bütün İsrail’de olduğu gibi Arap toplumu devlet ve belediye yetkilileri tarafından ayrımcılığa uğrar. Daha düşük bütçeler, düşük eğitim tesisleri, kötü barınma ve kalabalık mahalleler.

Arap vatandaşları saldırgan bir çemberin kurbanlarıdır. Unutulmuş gettolara dönüşen kalabalık kasabalarda ve mahallelerde yaşarlar. Sakinlerin yaşam standartlarında yükselme olduğu zaman, daha iyi bir çevre ve yaşam alanı için karşı konulmaz bir istek oluşur. Genç çiftler unutulmuş ve desteklenmeyen Arap mahallelerini terk ederek Yahudi bölgelerine taşınır. Bu da anında bir kızgınlık ve karşılık oluşturur. Aynısı Amerika’da Afrika kökenli Amerikalılara oldu. Onlardan önce de çeşitli yerlerdeki Yahudilere.

Arap aileler saldırgan bir Yahudi çevresinde yaşadığında tüm eşitlik, iyi komşuluk ve bir arada var olma konuşmaları havada yok olur. Nedenler her zaman bulunabilir ve Tevfik Cemal’in girişi sadece özellikle elem verici bir örnektir.

Böylesi durum dünyanın birçok yerinde bulunabilir. Dini, milli, etnik ya da toplumsal duyarlılıklar her an patlayabilirler. Sivil hakların kanunlaşması için kölelerin özgürlüğe kavuşmasının ardından 100 yıl geçmesi gerekti ve tüm o yıllar boyunca düzenli linçler yaşandı. Beyaz Saray’ın yaklaşabilecek zenci bir aday için 40 yıl daha gerekti. Londra polisi ırkçılığıyla adı kötüye çıkmıştır, Berlin’de Türk kökenli vatandaşları ayrımcılığa uğramaktadır ve bir Afrikalı Fransız milli takımında futbol oynayabilirken başkan olma şansı yoktur.

Bu bağlamda, Akka dünyanın diğer kalanından farklı değildir.

JEAN-PAUL SARTRE, her birimizin içinde küçük bir ırkçı olduğunu söylemişti. Fark sadece bunun farkında olan ve üstesinde gelenle, kendisini ona bırakan arasındaydı.

Tesadüfen isyanlar Akka’yı sarsarken Kefalat Günü’nde William Polk’un ırkçılığın kökenini irdelediği “Komşular ve Yabancılar” adlı muhteşem kitabını okuyordum. Diğer hayvanlar gibi, kadim insanlar da avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını idame ettirdi. 50’den fazla olmayan akraba çevresiyle, kendi varlıklarına ancak yeten bir bölgede gezinip durdu. Hayatta kalma şansını artırmak için komşunun bölgesini işgal etmeye çalışırken, kendi bölgesine giren her yabancı ölümcül bir tehditti. Başka bir ifadeyle, yabancı ve onu dışarı çıkarma isteği biyolojik mirasımızın derin köklerinde yatıyordu ve milyonlarca yıldır vardı.

Irkçılığın üstesinden gelinebilir ya da en azından dizginlenebilir ancak bilinçli, sistematik ve kararlı bir ele alışa ihtiyaç var. Ülkedeki diğer yerler gibi Akka’da da böyle bir durum yok.

Bu ülkede ırkçılık, pek tabii ki, beş nesilden beridir süregelen ulusal çatışmayla ilintili. Akka olayları bu ülkenin iki halkı arasındaki savaşın sadece yeni bir bölümü.

Yerleşimcilerinkiler de dahil aşırı sağcılar, tüm Arapları sürüp bütün ülkeyi Yahudi devletine dönüştürme niyetlerini saklamıyorlar. Anlamı: etnik temizlik. Küçük bir azınlığın rüyası gibi görünebilir ancak kamuoyu araştırmaları bu eğilimin daha geniş kitlelerin içini yarı bilinçli, gizli ve reddedilir şekilde kemirdiğini ortaya koydu.

Muhtemelen Arap toplumunda, Yahudilerin bu ülkeye gelip zorla almadan önceki güzel günlerin hayalini kuran bazıları vardır.

Akka’da Yahudiler soykırım yürüttüklerinde, o anki neden ne olursa olsun, ulusal bir olay haline dönüşür. Yahudi mahallelerindeki Arap evlerinin yakılması anında etnik temizlik korkularını alevlendirir. Arap gençleri, tehlikedeki Arap kardeşlerini kurtarmak için Yahudi mahallerini bastıklarında, 1929’larda “karma” bir kasaba olan el-Halil’deki Yahudi katliamı hatıralarını hortlatır.

Bir gelecekte ulusal savaşı sonlandıracağımız ve her iki halkında kabul edeceği barışçıl bir çözüme (çünkü başka alternatif yok) ulaşacağıma dair makul bir umut VAR. 

(Akka olayları, Yahudilerin ve Arapların kardeş ve eşit olarak yaşadığı “Tek-Devlet” çözümüne inanan herkesin zihinlerinde soru işaretleri doğurdu. Böylesi bir “çözüm” tüm ülkeyi tek büyük bir Akka’ya dönüştürecek.)

Yan yana yaşayan iki devlete dayalı barış, kendini “Yahudi” olarak niteleyen İsrail’deki Arap vatandaşlarının sorunlarını otomatik olarak çözmeyecek. Devletimizin karakteri üzerine uzun, tutarlı bir savaşa hazır olmalıyız.

Aşırı sağcı Avigdor Liberman, Yeşil Hat’tın arkasındaki Yahudi yerleşim bloklarının İsrail’e bağlanması karşılığında hattın içinde kalan Arap köylerinin Filistin’e bağlanmasını önerdi. Tabii ki bu Akka, Hayfa, Jaffa, Nazareth ve Galilee köylerini etkileyemeyecek. Fakat Yeşil Hat’tın yakınlarındaki köylerde yaşayan Araplar bile bu fikri kabul etmediler. Liberman’ın önerisi tüm köyleri toprakları ve taşınmazlarıyla beraber Filistin’e vermeyi içerse de, hiçbir Arap onay sesi çıkmadı.

Neden? İsrail’deki 1,5 milyon Arap vatandaşları hükümetin politikalarını, ulusal marştan hoşlanmıyorlar. İşgal altındaki bölgelerdeki nüfusa yapılanlardan bahsetmeye bile gerek yok. Fakat İsrail demokrasini, sosyal gelişimi, Ulusal Sigorta sistemini ve sosyal servisleri tercih ediyorlar. İsrail yaşantısı ve örflerinde kendilerinin farkında olduğundan çok daha derin kökleri var. Bu devlette, karşılıklı saygı ve eşitlik şartlarında vatandaş olmak istiyorlar.

Etnik temizlik hayali kuran Yahudiler Arap toplumunun İsrail’e yaptığı katkıyı anlamamaktadırlar. İsrail’in diğer sakinleri gibi, onlar da burada çalışıyor, GSMH’ya katkıda bulunuyor, herkes gibi vergilerini ödüyorlar. Hepimiz gibi onların da alternatifleri yok. Aldıkları her şeyde KDV ödedikleri gibi maaşlarını gelir vergisi düştükten sonra alıyorlar. 

Sonuçlar çıkarılabilecek farkına varılması ve tartışılması gereken birçok soru var. Bu ortamda Arapların Yahudi mahalleleri yakınlarında yaşaması cazip mi değil mi? Arap mahalleleri nasıl Yahudi mahallerinin ekonomik seviyesine lafta değil pratikte nasıl yükseltilebilir? Hayfa Belediye Başkanı’Nın bu hafta içinde önerdiği gibi her Yahudi çocuğu Arapçayı ve her Arap çocuğu İbraniceyi öğrenmeli mi? Arap eğitimi, aynı statüye ve eşit bütçelere çıkartılmalı mı, tıpkı bağımsız ancak hükümetin finanse ettiği Ortodoks Yahudi eğitimi gibi? Özerk Arap enstitüleri kurulmalı mı? Bu sorunlara en azından bir kısmına çözümler bulmak ırkçılığın belirtilerine değil köklerine karşı savaşta elzemdir.

Hakikatte başka alternatif yok: İsrail vatandaşları, Yahudiler ve Araplar, sevseler de sevmeseler de birlikte yaşamaya “lanetli”ler. Ancak Akka’daki olayların yeniden gösterdiği gibi, bağlantı dokusu hala zayıf. Bunu değiştirmek için, sorunu gözünün içine bakacak cesaretimiz olmalı, olduğu gibi görmeliyiz, sahtesiz ve riyasız. Çözüm bulmak için tek yolumuz bu.

timetürk



Bu haber 560 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,863 µs