AKP bu riski ‘nasıl’ aldı?

15 Ekim 2008 14:59 tsi
Aktütün’ün ardından gelen, terörle mücadelenin siyasi inisiyatife bırakılacağı eğilimi, politik açıdan büyük risk taşıyor. 25 yıldır bir sayısız siyasi iradenin kökten çözüme kavuşturamadığı bu konuda 'hevesli' olunması, ancak büyük bir beklenti o

Aktütün Karakolu’na yapılan saldırı, Türkiye’nin terörle mücadelesini-en azından teknik boyutta-farklı bir konuma kaydırdı. Tüm tartışmaların ardından Ankara, “önümüzdeki dönemde terörle mücadelenin yönetimini tümüyle sivil inisiyatife bırakabilecek” kararlar almış gibi.

Bu iyi bir karar mı, işe yarar mı yoksa geçmişteki benzer ama aynı olmayan örneklerinde görüldüğü gibi kısmen mi çözüm getirir, bunu zaman gösterecek.

Ama işleri bu noktaya getiren kronoloji sıralandığında tablo biraz daha netleşebiliyor. Hiç büyük infial uyandıran Dağlıca olayına gitmeden, Aktütün’den başlayarak neler olduğuna bir göz atalım.

Aktütün saldırısının ardından kamuoyundan gelen reaksiyon, önce Hava Kuvvetleri Komuta’nının olay sırasında golf oynadığı, geç haberdar olduğu, makamına dönmediği haberleri ve kritiklerine birleştirildi.

Bu durumla aynı zamanda basının tüm organları tarafından “sorun nasılm çözülür” minvalli tartışmalara yol açtı ve karakolların yerlerinin değiştirilmesi veya kaldırılması, tampon bölge, yeni bir sınır ötesi operasyon gibi teknik konulara kadar yükseldi.

Kısa süreyi takiben ilk icraat, Polis Özel Timleri’nin bölgeye dönüşü oldu. Güneydoğu’da daha önce de görev yapan bu timler geri çekilmişti ve o zamanki iddia talebin silahlı kuvvetlerden geldiği yönündeydi.

Ama nihayetinde özel tim bölgeye geri döndü ve bu da bir ucu “OHAL geri mi geliyor” türünden yeni tartışmalara yol açtı. Bu arada, Ankara’da üst düzeyde terörle mücadele toplantıları yapılıyordu ve yeni uygulamalar gündeme getiriliyordu.

Tam aynı zamanlama ile Türkiye, Barzani ile görüşmeye büyükelçisini gönderdi. Bir süredir Türkiye ile Kuzey Irak yönetimi arasında görüşmeleri israrla destekleyen Batı ülkelerinin arzusu bu vesileyle yerine gelmiş oldu.

Ve yine aynı zamanlama ile Aktütün saldısısına ilişkin çok ilginç belgeler ve görüntüler Taraf Gazetesi tarafından yayınlandı. Bu belgeler çok ciddi iddialar öne sürüyordu. Bunların başında da saldırıdan TSK’nın haberi olduğu geliyordu.

Nihayetinde terörle mücadele toplantılarından, İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir koordinasyon merkezi kurulması kararı çıktı. Basın bu kararı, önümüzdeki dönemde mücadelenin sivil erkin yönetimine geçeceği olarak okudu.

Kısaca, Aktütün’den sonraki birkaç gün içinde Türkiye’nin hem terörle mücadele hem de dış politikanın önemli bir ayağı olan Kuzey Irak’la iletişim açısından bir dönüşüm geçirildi.

Kronolojik açıdan yaşanan olayların listesini okumak, aralarında, “olayların akışı gereği” bir bağ olduğunu zaten gösteriyor. Ama bu bağların bütünü nereye varıyor diye de düşünülmeli.

İlginç noktalardan biri de siyasi erkin, sorumluluk almakta en azından siyaseten bir risk görmemesi, hatta hevesli olması. 25 yıllık mücadele sürecinde hiçbir iktidarın, dönemsel ve görece başarılar dışarıda tutulduğunda kökten bir çözüme ulaşamadığı düşünüldüğünde, siyasi erkin ana sorumluluğu üstlenmesi ilginç.

Çünkü olası bir başarısızlık durumunda faturanın nereye kesileceği belli. Bu durumda hükümetin bu sorumluluğu devralması, önemli bir beklentisinin olduğu anlamına gelir mi? Bu nedir?

AKP bu riski nasıl aldı, beklentisi nedir, gerçek nedir? için lütfen TIKLAYINIZ

Bu haber 1,294 defa okundu.