'Grand' proje: Türkiye vazgeçmiyor | " /> 'Grand' proje: Türkiye vazgeçmiyor | "/>

En Sıcak Konular

'Grand' proje: Türkiye vazgeçmiyor

13 Ekim 2008 10:51 tsi
'Grand' proje:
 Türkiye vazgeçmiyor Yüzünü tekrar gösteren PKK terörünün aslında kapsamlı bir hedefi var. Bu hedef Türkiye’yi ‘grand’ projeden uzaklaştırmak. Ancak teröre rağmen projeden vazgeçilmiyor. İlklerin iyibilgi’si terörü ve o projeyi masaya yatırıyor…

Yahya Bostan’ın haberi

Tarih 21 Ekim 2007… Terör örgütü PKK’nın, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünde düzenlediği saldırıda 16 asker şehit olmuş, sekizi kaçırılmıştı. Sadece Türkiye’nin değil, sınırötesi operasyon ihtimalini doğurduğu için dünyanın da gündemine bomba gibi düşen bu saldırı haberi, iki ay önce seçilmiş olan Cumhurbaşkanı Gül’ün, güneydoğuya gerçekleştirdiği ziyaretin ardından meydana gelmiş, terör örgütü Gül’ün ziyaret ettiği birliklere saldırmıştı.

Saldırının bu ziyaretin ardından gelmesi elbette manidardı. Türkiye iki yılı aşan bir siyasi gerilimden 22 Temmuz seçimleriyle çıkmış, siyasi tarihe geçen e-muhtıra ile Cumhurbaşkanlığı engellenen Gül Çankaya’ya oturmuş, ilk yurtiçi gezisini Güneydoğu’ya yaparak ‘bölgeye ve teröre’ yönelik yeni açılım ve stratejilerle ilgili önemli mesajlar vermişti.

PKK ile Kuzey Irak ayrı dosyalara alındı

Üstelik bu mesajlar aslında daha önce yapılmak istenen ancak çıkan Cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasi gerilimiyle rafa kaldırılan kapsamlı bir açılımın tekrar gündeme geldiğini ortaya koyuyordu. Daha önce devlet kendi içinde Kuzey Irak’ı tartışmaya açmış, PKK ile Kuzey Irak’taki yerel yönetimi birbirinden ayırmaya başlamış, MİT Müsteşarı kurum tarihinde ilk kez bir basın açıklaması yaparak ‘pro-aktif’ politika izlenmesi gerektiğini belirtmiş, Washington Türkiye’yi Irak konusunda kendisine yardımcı olması için ‘sıkıştırmaya’ başlamıştı.

Kuzey Irak kabul etmek durumunda

Erbil’den gelen ‘ılımlı’ açıklamalar da ‘mesajın’ alındığı anlamına geliyordu. Kuzey Irak yönetimi yapılacak ‘küçük’ bir hatayla Irak’taki kazanımlarını kaybetmek istemeyen ABD’nin baskılarına boyun eğmek zorunda kalmıştı. ABD artık Irak’ta daha fazla kalamazdı. Washington’da Irak’tan çekilme tartışmaları yapılıyor, o günlerde giderek yaklaşan Başkanlık seçimlerinden Cumhuriyetçilerin yenilgiyle çıkacağı tahminleri kulaktan kulağa yayılıyordu. Nitekim daha sonra Demokratların Başkan adayı olacak Barack Obama, seçim kampanyasında Irak’tan çekilmeyi öne çıkarıyor, Bush yönetimi ise seçimleri beklemeden Bağdat ile çekilme takvimini hazırlamak için anlaşma masasına oturuyordu. Kuzey Irak zor durumdaydı. Bölge jeopolitiğini gözden geçirmek ve Washington’un kendisine yaptığı telkinlere boyun eğmek durumundaydı. Türkiye artık Kuzey Irak’ın ‘hamisi’ olacaktı.

PKK bu birlikteliğe karşı

Tam da o günlerde PKK Kuzey Irak ve Ankara arasındaki yakınlaşmaya sert tepki gösterdiği ajanslara düşen haberlerden anlaşılıyordu. Özellikle PKK’ya yakınlığı ile bilinen Fırat News Agency Kuzey Irak yönetiminin ‘Türkiye ile anlaşarak Kürtlere ihanet ettiğini’ yazıyor, bu yakınlaşmanın PKK’nın aleyhine olduğu imasında bulunuyordu. PKK etrafında daralan çemberin farkındaydı. Bu yüzden Dağlıca ile tekrar saldırılarını artırıyor ve sınırötesi operasyona yol açacak bu saldırı Kuzey Irak yönetiminin sert tepkisini çekiyordu. Talabani sürpriz bir şekilde 1 Kasım 2007’de Hasan Cemal aracılığıyla Türkiye’ye sesleniyordu: PKK’nın yaptıklarını Kürtlere ihanet sayıyorum.

Türkiye açıkça özeleştiri yaptı

İşte tam da bugünlerde, Dağlıca saldırısının getirdiği ağır atmosferde Türkiye bir yandan sınırötesi operasyonu bir yandan da terörizmle mücadelede gelinen noktayı tartışmaya başladı. 24 yıl terörle mücadele etmiş komutanlar 2007 Kasım ayı başında Fikret Bila’ya terörizmi ve terörle mücadelede yapılan yanlışları anlattı. Kenan Evren ‘Kürtçeye ağır yasak koyduk ama hataydı’ diyordu. İki ayda bir düzenlenen MGK toplantıları sonuç bildirgesinde Kuzey Irak’a yönelik açılım yapılacağı mesajları metin arasına serpiştiriliyordu. Deniz Baykal yine aynı günlerde olağanüstü bir basın toplantısıyla ilginç bir çıkış yapıyordu: CHP’nin yeni Kuzey Irak politikası.

Bunun üzerine iyibilgi.com Türkiye’de ilk kez Kuzey Irak’a yeni bir tanımlama getiriyor ve 9 Kasım 2007’de ‘İkinci yavru vatan: Kuzey Irak’ manşetiyle okurlarının karşısına çıkıyordu. İyibilgi.com’u Aktüel dergisi takip ediyor 30 Kasım 2007’de ‘Yeni yavru vatan: Kürt devleti’ kapağıyla yeni stratejiyi anlatıyordu. İki haber arasındaki fark iyibilgi.com’un Kuzey Irak’taki yerel yönetimin Türkiye’ye ekonomik olarak bağlanacağını ve ‘himayesini’ kabul edeceğini duyurması, Aktüel’in ise bir Kürt devletinden söz etmesiydi.

Dosya tekrar rafa kalktı!

Ancak her ne kadar Kuzey Irak’ı hedef almadığı açıkça ilan edilse de sınırötesi operasyonun gerçekleşmesi Erbil’de soğuk duş etkisi yaptı. Kuzey Irak ile Türkiye’yi yakınlaştıracak dosya soğumaya başlamış, ardından Türkiye’yi ciddi bir belirsizliğe ve içe kapanmaya iten kapatma davası ile tamamen rafa kaldırılmıştı. Kuzey Irak AK Parti hükümetinin gündeminden düşmüş, yerini kapatma davasına bırakmıştı. Türkiye uluslar arası dinamiklerin hızla değiştiği bir dönemde yeniden iç kavgalarına dönmüş, siyasi belirsizlik havası Ankara’nın omuzlarına çökmüştü. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Gül Mayıs ayında ‘Biz Kafkasya’da Gürcistan ve Azerbaycan ile önemli bir ortak pazar yarattık. Bunun bir benzerini de Kuzey Irak ile kurmak istiyoruz’ şeklinde mesajlar gönderiyorsa da Türkiye bölge ve Kuzey Irak ile tekrar ilgilenmek için Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz’da verdiği ‘kapatmama’ kararını beklemek zorundaydı.

Kafkaslar İstikrar Paktı PKK’yı ürküttü

Artık Türkiye’de siyasi belirsizlik bitmiş Ankara ‘tarihi uzlaşma’ ile dikkatini tekrar bölgesinde olup bitene verme şansı yakalamıştı. Kapatmama kararı çıktıktan tam on gün sonra Kafkaslarda savaş patlak vermiş, Rus zırhlı birlikleri Gürcistan’ın Güney Osetya bölgesine girmişti. Tüm dünyanın dikkatle izlediği savaş Türkiye’nin hemen yanı başındaydı. Üstelik taraflardan birisi ekonomik ilişkilerin hızlı bir şekilde geliştiği güçlü komşu Rusya, diğeri ise Türkiye için çok önemli olan BTC’nin ikinci ayağı Gürcistan’dı. Ankara bir şeyler yapmak zorundaydı, bekleyemezdi…

Bunun üzerine Kafkaslar Barış ve İstikrar Paktı Başbakan Erdoğan tarafından devreye sokuldu. Rusya’dan onay alan plana Ermenistan’da katılmalıydı. Üstelik bu Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Türkiye için de bir fırsattı. Yıllardır birbirine kapalı olan iki komşu kapı, iki taraftan gelen ılımlı açıklamalarla barış için aralanmaya başlamıştı. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Gül Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın ‘maçı birlikte izleyelim’ önerisini reddetmedi.  Tarihler 6 Eylül 2008’i gösterirken Türk ve Ermeni milli takımları Erivan’da karşı karşıya geliyor, Gül ve Sarkisyan statta kendilerine ayrılan bölümden seyircileri selamlıyordu. Türkiye ve Ermenistan arasındaki en önemli psikolojik engel kırılmıştı. Ankara sorunlu komşusunun elini tutuyordu. Bu Kuzey Irak için bir emsaldi ve PKK’nın hoşuna gitmedi.
Terör içerde ve dışarıda sıkıştı

PKK’nın hoşuna gitmeyen elbette sadece bu değildi. Türkiye’de yine Ağustos ayı sonu, Eylül ayı başında komuta kademesi değişti. Genelkurmay Başkanlığı’na Org. İlker Başbuğ gelmişti. Bu değişim beraberinde pek çok tartışmayı da getirdi. Çünkü Başbuğ farklıydı ve farkını ortaya geçmek için çok fazla beklemedi. Başbuğ da tıpkı Cumhurbaşkanı Gül gibi ilk ziyaretini Güneydoğu’ya gerçekleştirdi. Oradaki sivil toplum örgütleriyle görüşüp halkla diyaloğa girdi. Artık açıkça söyleniyordu: Türkiye yeni bir terörizmle mücadele stratejisi geliştiriyordu. PKK hem içerde hem de dışarıda tecrit ediliyordu. Kuzey Irak dayanağını kaybeden terör örgütünün içeride ayağının altındaki halı çekiliyordu.

Terörün uluslar arası hesabı

Tarih 3 Ekim 2008… Başbuğ’un Güneydoğu ziyaretinin üstünden bir ay geçmemiş, Cumhurbaşkanı Gül’ün Irak’ın Kürt kökenli Cumhurbaşkanı Talabani ile Washington’da yaptığı görüşmenin hemen ertesiydi… Yani Türkiye içerde terörizmle mücadele ederken halkla terör arasına kalın bir çizgi çekeceğini söylüyor, Ankara dışarıda Kuzey Irak ile PKK’nın ayrı şeyler olduğu mesajını veriyordu. Başbuğ Güneydoğu’da halkın arasına karışıyor, Cumhurbaşkanı Gül Talabani’ye ‘Bağdat’a mutlaka geleceğim’ diyordu. Ancak yer yine Hakkari’ydi… Kimi kaynaklara göre 350 terörist, Cuma vakti köylüler namazdayken Aktütün karakoluna saldırdı. Saldırıda 17 asker şehit oldu. Türkiye tekrar ayağa kalkmış, saldırı dünya ajanslarına son dakika olarak geçmişti.

Saldırıdan sonra Türkiye hala terörizmi ve terörle mücadelede zaafları konuşuyor. Genelkurmay Başkanlığı eleştiri oklarının hedefi oluyor. Televizyonlara çıkan kimi uzmanlar sınırötesi operasyonun gerekliliğini tartışırken Türkiye Büyük Millet Meclisi orduya sınırötesi operasyon yetkisi veren tezkereyi bir yıl süreliğine uzatıyor. Bu sırada Genelkurmay Başkanlığı sık sık yaptığı açıklamalarda hava akınlarıyla Kuzey Irak’taki hedeflerin başarıyla vurulduğunu ve uçakların güvenli bir şekilde üslerine döndüğünü belirtiyor. Elbette şunun altını çizerek: Sivil halkın zarar görmemesi sağlanmıştır.

‘Grand proje’den taviz yok!

Yapılan açıklamalardaki bu vurguya dikkat. Çünkü PKK Türkiye’de yaptığı saldırılarla ‘içeride’ Türk-Kürt gerilimi yaratmaya çalıştığı gibi sınırötesi operasyonu sağlayarak ‘dışarıda’da Türk-Kürt gerilimin körüklemeyi ve Türkiye ile Kuzey Irak’ın yakınlaşmasını engellemeye çabalıyor. Genelkurmay’ın açıklamalarındaki bu ‘sivil’ vurgu ise iki yere mesaj veriyor. Birinci mesaj uluslar arası topluma: Hedefimiz terörizm diyor. İkinci mesaj ise Kuzey Irak’a gidiyor: Füzeler size dönük değil, amaç PKK…

Bu Türkiye’nin ‘o Grand proje’yi tekrar raftan indirdiği ve PKK ne yaparsa yapsın bir daha kapatmayacağı anlamına geliyor. Kuzey Irak’tan gelen açıklamalar ‘karşı taraf’ın da PKK’nın tuzağına düşmeyeceğini ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün iki gün önce yaptığı açıklama ise her şeyi özetliyor: Irak’ın istikrarı, güvenliği ve zenginliği Türkiye ile dostluk ve işbirliğinden geçiyor. Bundan matuf bizim de büyük faydamız vardır. Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiler gelişmekte. Kuzey Irak’taki Kürt liderlerin söylemlerine bakarsanız, onlar da terörden şikâyet etmeye başladılar. Buna ‘bela’ demeye başladılar. Dolayısıyla bazı son terör hareketleri bu dayanışma, işbirliğini önlemeye dönüktür. Bu açıdan bunlar Türkiye’nin yeni, bugün aldığı bir karar değil, bu yönde zaten bu görüşmeler var. Bunların da gayet doğru olduğu kanaatindeyim.

iyibilgi.com



Bu haber 2,085 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,890 µs