Kürt sorununu çözecek kitap!

10 Ekim 2008 12:30 tsi
Terörle mücadelede sanki bir güç savaşı yaşanıyor. Bir tarafta TSK ve OHAL'i anımsatan istekleri, diğer tarafta siviller ve sivil anayasa destekleri. Dün iyibilgi'de askerin bu konuya yaklaşımını okudunuz. Bugünse teröre çözüm önerileri DTP'den. Çözümü

Aktütün'de yaşananlar ve ardından Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu servisine yapılan saldırı... Herkes bu olayın ardından tepkisini gösteriyor. Geçen yıl başarılı hava operasyonları nedeniyle övülen bir paşa, bugün golf oynadığı için 'Türkiye tarihinde ilk kez' bu kadar ağır eleştirilere maruz kalıyor. En beklenmedik kalemler bile artık askerden 'hesap' soruyor; hatta bazı gazeteler sivil itaatsizlik çağrısı bile yapabiliyor.

Diğer tarafta ise asker, terörle mücadele için elini güçlendirmek istiyor, terörü askeri yöntemlerle çözmenin yollarını ortaya koyuyor. Belki de yıpratılmaya karşı önlemler arıyor.

Burada kim haklıyı düşünmek yerine, belki de yapılması gereken herkesi dinlemek... Dün iyibilgi, emekli Tuğgeneral Nejat Eslen'e kulak verdi. Bugünse söz sırası DTP'li Aysel Tuğluk'ta... İşte Tuğluk'a göre çözümün yazılacağı kitap!
  
Asker neden OHAL yetkileri istiyor?
Bir hak ve özgürlükler sorunu olan Kürt sorununu, siyasi irade olarak siyasetin zemininde değ
erlendirmez ve inisiyatifi askere verip "al bildiğin gibi hallet" derseniz, asker de doğal olarak kendi yöntemlerini uygulayacaktır. Bakınız, asker her fırsatta AB reformlarından yakınıyor ve yeni yasaların elini kolunu bağladığını söylüyor. Bu doğru değil. Bölgede asker her türlü otoritenin üzerindedir ve fiiliyatta zaten ilgili yasalara riayet etmemektedir. Bu konuda binlerce şikayet ve mağduriyet söz konusudur. Asker OHAL ile imtiyazlık istiyor aslında. Bu sorunda siyasi otoriteyi tümden etkisizleştirerek, "Güvenlik ve terör" gerekçesiyle hiçbir hukuk, hak ve özgürlüklere bağlı kalmadan tam yetki almak istemektedir. Bunun da yolunun OHAL'den geçtiğine inanmaktadır diye düşünüyorum
 
Süreç TSK'yı zayıflatır mı?
PKK'nin son eylemlerinden sonra Türkiye'de belki de ilk kez bu düzeyde ordu sorgulanmaya, hesap vermeye çağrılıyor. Bunu bir tek aydın ve siyasetçiler yapmıyor. Halk, acılı aileler başta olmak üzere sivil toplumun çoğu bu tutum içindedir. Büyük çoğunluk artık askerin açıklamalarına şüpheyle bakıyor ve inandırıcı bulmuyor. Bu başlı başına bir güç yitimidir. Kabul etmek gerekiyor; ordu bu işin üstesinden gelemiyor. PKK ile olan mücadelesinde bir adım ileri gidemiyor. Zap operasyonunun sonucunu biliyoruz. Son günlerde olup biten her şey ordunun başarısızlığını iyice belirginleştirmektedir. Anlamak gerekiyor; bu iş silahla çözülmez. Bu ordu için de böyledir, PKK için de böyle! Nitekim, karşılıklı açıklamalar da bunu desteklemektedir. Ordu çatışma ve operasyonlarda ısrar ederse, öyle zannediyorum ki, şimdi yaşadığı sıkıntılardan daha fazlasını yaşayacaktır ve o vakit hesap vermek durumunda da kalacaktır!

Terörün panzehiri ne? OHAL mi sivil anayasa mı?
OHAL olmadığını geçmişte gördük. Geçmişte denenen her şey, OHAL'dan askeri yaklaşımlara kadar her şey bizi çözümsüzlüğe daha fazla sürükledi. Şiddetin dışında, askeri yaklaşımların dışında bir yol var ve bunu uygulamak zorundayız. Aksi halde, ülke ve toplum olarak kaybedeceğiz. Kürt ve Türk çocuklarını küresel çıkarlara kurban etmeyelim. Bu çatışma Kürtlerle Türklerin dışında herkese çıkar sağlıyor ama bizler kaybediyoruz. Bir an önce siyasi iradenin meclis zeminini de kullanarak demokratik bir anayasa için konsensüs oluşturması gerekiyor. Bu konuda sayın Toptan'ın çalışmalarını değerli buluyorum. Umarım partiler de bir karşılığını bulur. Kürt sorununun nihai çözümü anayasaldır! Özgürlükçü ve demokratik bir anayasa ile, üniter devleti tartışma konusu yapmadan hak ve özgürlükler ekseninde birlik çözümüne ulaşabiliriz.

OHAL olursa sonuçları, sivil anayasa olursa sonuçları ne olacak?
OHAL'in sonuçlarını geçmişte yaşadık, gördük. Binlerce faili meçhul, binlerce köyün boşaltılması, düşük yoğunluklu savaş ve hayatın her alanında ciddi ihlallerden başka ne gördük? Yeniden OHAL'e dönmek hepimiz için felaket olacaktır ve emin olun demokratik birlik çözümünün bütün koşullarını ortadan kaldıracaktır. Yapılabilecek en vahim hata bu olacaktır ve telafisi her zamankinden daha zor olacaktır.

Siyasi iradenin, öncelikle de Başbakan'ın artık bir inisiyatif alması gerekiyor bu noktada. Öyle "biz karakolları güçlendireceğiz, operasyonlar sürecek" demekle olmaz! Meclis içinde uzlaşma arayarak, bir tartışma ve diyalog ortamı yaratarak, bizleri yani DTP'yi bu sorunun çözümünde muhatap alarak siyasetin eşsiz çözüm yöntemlerini mutlaka kullanmalıdır. Her şeyden önce de şiddeti durdurmanın yollarını aramalıyız. Biz bu konuda sorumluluk üstlenmeye hazırız. Yeter ki, meşru ve yasal zeminde demokratik çözüm için bir girişim hatta bir iyi niyet gösterilsin. Siyasetin yaratıcılığı ve olgunluğu içinde bunu birlikte yapabiliriz. Daha fazla geç kalmamalıyız. Milliyetçi çatışmanın eşiğindeyiz. Halklarımızı bu tuzaklardan, bu uluslar arası oyunlardan kurtarmanın yollarını bulmalıyız. Demokratik anayasa ile Kürt sorununu çözüm sürecine sokup normalleşmeyi yeniden sağlamak sorumluluğundayız…

www.iyibilgi.com özel Seda Baştuğ

Bu haber 1,304 defa okundu.