En Sıcak Konular

Cumhuriyet Donanması’nı kim engelliyor!

0 0 0000 00:00 tsi
Cumhuriyet Donanması’nı kim engelliyor! Türk Deniz Kuvvetleri, son 10 yıl içinde küresel ölçekte örnek gösterilen bir yapıya kavuştu. Örneğin DKK ilk kez çaplı bir savaş gemisi üretiyor. Fakat başta ABD olmak üzere bazı Batı ülkeleri bu gelişmeyi engellemeye çalışıyor. Sebebi ne mi?

Türkiye Savunma Sanayi’ni ihmal etmenin faturasını oldukça sıkıntı çekerek ödedi. Özellikle bu sıkıntının yükünü çeken silahlı kuvvetler bu meselenin halli yolunu çok önemsedi. 1950’li yıllarda yaşananlar ve Kıbrıs Savaşı dönemindeki yetersizlik ciddi üzüntülere neden olduğundan TSK, dışarıya mümkün olduğunca az bağımlı bir yapı geliştirmeyi çok önemsedi.

Çünkü mesele baştan sona stratejikti ve silahlı kuvvete dışa bağımlı orduların gerekenleri yapması her zaman başa bela olmuştu. Şimdi de ekonomik gerekçeler yüzünden aynı mesele zaman zaman sorun çıkarıyor. Zira gelişmiş ülkeler örneğin bir silah sistemini satışa sunarken, bir üst modelini kendi kullanmaya, ondan sonraki modelini de geliştirmeye başlamış bulunuyor. Teknolojik gelişmeler de bu sürece ayak uydurmayı zorlaşırıyor. Yani sorunun ciddi altyapı yatırımı gerektiriyor.

Bu nefes kesen sorunu aşmanın tek yolu ise kendi üretim ve geliştirme faaliyetlerini ülkelerin kendisinin yapması. Yani modern bir yapı kurmak ve bunu biteviye güncellemek zorunluluğu var. İşte Türkiye bu bağımlılığı kırmak için uzun süredir didiniyor.

Deniz Kuvvetleri “Güney”e kayıyor…

Türkiye harekat konsepti ve tehdit değerlendirmesi sonucu donanmasının ağırlığını daha güneye kaydırıyor. Bakü-Ceyhan Projesi nedeniyle Adana “dünyanın ana enerji merkezlerinden biri haline dönüşecek”. (Okurlarımız bununla ilgili olarak İyiBilgi’nin hazırladığı detaylı bir haberi okuma imkanını sayfalarımızda bulmuşlardı.)

Ek olarak Doğu Akdeniz’in hergün büyüyen önemi ve Ortadoğu meselesi Türkiye’nin etkin hava savunması da yapabilen Fırkateynlere ve deniz yollarını açık (özellikle ekonomik) tutabilecek karakol gemilerine ihtiyaç duymasına neden oluyor. Ve bu ihtiyaç kesinlikle acil.

Bu açığın süratle kapatılmasının kestirme yolu başka ülkelerden savaş gemileri diğer sınıftaki gemilerini satın almak.. Bu alımların miktarları inanılmaz rakamlara ulaştığı için dış kredilere başvurulmak zorunda kalınıyor ama sorun yine çözülmüyor. Çünkü krediyi veren ülkeler, kendi tersanelerinin, silah ve elektronik sistemlerinin kullanılmasını istiyorlar. Böylece aynı tatsız noktaya geliniyor.
Aciliyet ve maddi sorunlar bağımlılığın kırılmasını zorlaştırıyor. İşte bu örüncek ağının yırtılması için geliştirilen projelerden biri de MİLGEM. Yani “Milli Gemi” projesi.

Bağımsızlık…
 
Bu projenin hedefi şu; “uzun vadede ülkemizde yerli harp gemisi dizayn ve inşa kabiliyetinde süreklilik sağlanması, yurt içi savunma sanayiinin geliştirilmesi suretiyle uluslararası rekabet gücüne sahip olunması”. Kuşkusuz çok önemli ma bu kadar değil.

MİLGEM projesinin içinde Deniz Kuvvetleri’nin geleceği ilişkin vizyonu ve güvenlik anlayışı da saklı. Bu anlayış aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyayı nasıl algıladığı ve kendisini bu coğrafya içerisinde nasıl konumlandırdığı ile yakından ilintili. Zira MİLGEM projesi ile bundan böyle daha küçük, harekat kabiliyeti yüksek ve her türlü donanıma sahip, tonajı düşük gemiler üretilecek.

Gerek ekonomik sıkıntılar, gerekse Gölcük depremi, projenin bir süre askıya alınmasına sebep oldu. Ama tüm bu sıkıntılara rağmen proje sonunda ilk ürünlerini vermeye başladı. Askeri tersanelerin altyapı seviyesi, harp gemisi inşa kültürü, her türlü gemiyi inşa edebilecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip kadroları ile mühendislik ve işçilik kalitesi temin edildi ve elle tutulur bir seviyeye ulaşıldı.

Yeni Konsept…

Güncel doktrinlere göre, modern batı donanmaları muhrip ve daha büyük savaş gemilerini envanterden çıkarırken, su üstü platformları bazında bunların yerine sofistike sistemlerle donatılmış, son derece etkili firkateyn, korvet ve hücumbot üçlüsünü tercih ediyor.

Bu konsept değişikliği zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün MİLGEM projesinin hayata geçirilmesi ile ilgili yaptığı konuşmasında da saklıydı: “Günümüzün politik, ekonomik ve güvenlik konjonktürü, mülteci ve yasa dışı göç hareketlerini de alışılmadık düzeyde artırmış ve denizler, tarihte yaşanmamış düzeyde sık kullanılan bir kaçakçılık platformu haline gelmiştir (...) TSK’ değişen yeni koşullar ışığında vizyonunu yeniden tanımladığını ve bu vizyonun tanımlanmasında Deniz Kuvvetleri’ne de önemli görevler düşmektedir.”

Ancak bu paklyak vizyon ve hızlı pratiğin başta ABD olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin hoşnutsuzluğunu fazlasıyla çektiği de anlaşılıyor… Proje çerçevesinde Tuzla Tersanesi’nde yapımı süren ilk savaş gemisi TCG Heybeliada 2012’de tamamlanacak. Yani yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.

Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin 233’üncü kuruluş yıldönümü etkinliklerinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu bu durumu mümkün olan en açık ifadeyle söylemiş bulunuyor…  “Milli olanaklarla savaş gemisi inşasına yönelik Milli Gemi Projesi’nin Cumhuriyet Donanması’nın en önemli projesidir. Bu projeyi tüm engellemelere rağmen yürütmekteyiz." 

Batı Mutsuzluğu…

Oramiral Karahanoğlu, bu açıklamadan sonra akla ilk gelecek soru olan “kim engelliyor” sorusunun yanıtını vermedi. Ama zaten bu yanıt büyük bir sır değil.
ABD’nin Türkiye’nin yapacağı gemilere silah satmakta çok zorluk çıkardığı, konuya ilgisi olanların iyi bildiği bir gerçek. 

MİLGEM gemileri son derece iyi düşünülmüş ve tasarlanmış gemiler. Esasen büyük eksikleri de bulunmuyor. Ancak bu silahlar gemilerin gücünü katlayan silahlar ve bulunmaları önemli. Yoklukları handikap sayılabilir.

Bazı Avrupa ülkelerinin de uzun menzilli bu projeden fazla pay alamamaları, dahası bu projenin Türk Deniz Kuvvetleri’ne nispi bağımsızlık kazandıracak olmasından rahatsızlık duyuyorlar. Esasen tüm bu ülkelerin tek kaygısı TSK’nın kendi başına bir güç haline döşmeye başlamış olması ve bunu dışarıya bağımlı olmadan üretebiliyor olması.

Bu aynı zamanda şu demek… TSK stratejik bir güce dönüşüyor! Bunun biraz zımni de olsa en iyi anlatımı yine Oramiral Karahanğulu’nun şu sözlerinde görülüyor; “Deniz Kuvvetleri son yıllarda tüm dünyaya örnek oldu. Deniz Kuvvetleri Blackseafor, Karadeniz Uyumu, Akdeniz Kalkanı Harekatı gibi faaliyetlerle güvenlik üreten bir yapıya kavuştu.. NATO ve BM gibi uluslararası oluşumlar içerisinde de aktif olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz.”

MilGem Projesi Gerçekleşme Safhaları

Mayıs 1993 MilGem Projesi konsept belirleme çalışmalarına başlandı.
Mayıs 1996 Proje resmi olarak başlatıldı.
Mayıs 1998 Projenin milli olanakların azami ölçüde kullanılarak gerçekleştirmesini öngören ilk tedarik modeli uygulamaya konuldu. Bu modelde, gemiler tersane sahibi yerli veya yabancı bir ana yüklenici firma/konsorsiyum sorumluluğunda inşa edilecek, tüm tasarım faaliyetleri Türkiye'de yapılması öngörülmüş ve yerli sanayinin projedeki katkı payı % 50 olarak hedeflenmişti.
Mayıs 2000 Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından ihaleye teklif verme süresi Ocak 2001 tarihinde sona ermek üzere "Teklife Çağrı Dosyası" yayımlandı.
Haziran 2002 Alınan teklifler arasında yapılan değerlendirme sonucu geçerli teklif kalmaması nedeniyle ihale sonuçlandırılamadı.
Haziran 2002 Harp Gemisi sistemlerindeki teknolojik gelişmelerin projeye yansıtılabilmesi ve yerli katkı oranını en üst düzeyde sağlamak amacıyla tedarik modelinin güncellenmesi için yeniden çalışmalara başlandı.
Aralık 2003 MilGem Karakol Gemisi tedarik modeli güncellenmesi çalışmaları tamamlandı. MilGem Projesinin, performans sorumluluğu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda, tasarım, tasarımın kontrolü, teknenin inşası, sistemlerin temini ve sistem entegrasyonunun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile SSM ortak sorumluluğunda ve eşgüdümlü yönetim şeklinde gerçekleştirilmesine karar verildi.
Mart 2004 İstanbul Tersanesi Komutanlığında gemi tasarım ve inşa faaliyetlerini koordine etmek, malzeme ve hizmet alımlarına yönelik teknik şartnameleri hazırlamak üzere MilGem Proje Ofisi faaliyete geçirildi.
Mart 2004 Milgem Proje Ofisi tarafından MilGem tasarımına başlandı.
Haziran 2004 Proje ile ilgili olarak SSM tarafından yapılan basın bilgilendirme toplantısı ile proje hedefleri ve tedarik modeli kamuoyuna duyuruldu.
Ağustos 2004 SSM tarafından proje kapsamında Bilgi İsteği (Request For Information) yayımlandı.
Kasım 2004 Gemi Ön tasarımı tamamlandı, sözleşmeye esas tasarım çalışmalarına başlandı.
Aralık 2004 Klas Kuruluşu seçimine ilişkin Teklife Çağrı Dosyası (Request For Proposal) SSM tarafından yayımlandı.
Ocak 2005 SSM ile Dz.K.K.lığı arasında projenin yönetim ve uygulama esaslarına dair protokol imzalandı.
Şubat 2005 Savaş Sistemleri Sözleşmeleri (AR-GE Dahil) hazırlıklarına ve savaş sistemlerinin tedarik modeline dair çalışmalara SSM tarafından başlandı. Bu modelde Sistemlerin, yeterli üretim ve geliştirme altyapısına sahip kuruluşlar (üniversiteler, TÜBİTAK, Aselsan, Havelsan ve ilgili diğer yerli kuruluşlar) üzerinden üretimi/tedariki öngörülüyordu.
Mart 2005 SSM tarafından, Tekne Form Optimizasyonu ve Model Deneyleri Hizmet Alımına ilişkin sözleşme çalışmalarına başlandı.
Nisan 2005 TÜBİTAK ile Milli Sonar Üretim ve Entegrasyonu, Kızıl Ötesi (IR) İz Tahmini, Elektromanyetik Uyumluluk (EMU) ve Etkileşimin Azaltılması ile Sualtı Telefonu Üretimine yönelik çalışmalara başlandı.
Temmuz 2005 TCG HEYBELİADA adı verilen projenin ilk gemisinin ilk kaynak töreni İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda yapıldı.



Bu haber 987 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    4,194 µs