Bahanemiz kalmayacak!

6 Ekim 2008 11:16 tsi
Murat Yetkin soruyor: Barzani işbirlği yaptığında ne olacak?

Murat Yetkin/Radikal

Barzani de işbirliği yaptığında

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dün Eskişehir’de katıldığı Aktütün karakolu şehitlerinden Jandarma Astsubay Hasan Önal’ın cenaze töreninde protesto edilmesi bu tür tepkilerin ilki değildi.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleymen Demirel de PKK kurucusu Abdullah Öcalan’ın yakalanış öyküsünü anlattığım Kürt Kapanı kitabının yazımı sırasında kendisinde çok iz bırakan benzer bir protestoyu şöyle aktarmıştı:

“Doğan Güreş Genelkurmay Başkanı idi. Kocatepe Camii’nde bir şehit cenazesindeydik. Bir adam geldi. ‘Paşa, Paşa!’ diye seslendi; ‘Daha ne zamana kadar öldürteceksiniz bu askerleri?’ Sesi kulağımdan hâlâ çıkmıyor. Allah için asker elinden geleni yapıyordu. (Toplumda) Dehşet hakimdi.”
Dün basın toplantısında Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ı dinlerken de, gazeteye dönüşte Gül’ün katıldığı cenaze törenini televizyonda izlerken de Demirel’in aktardığı bu çarpıcı anektod aklımdaydı.

Orgeneral Iğsız’ın PKK’nın Aktütün saldırısı ardından sıcağı sıcağına ve bu kadar kapsamlı bir basın toplantısı düzenlemesi iyi oldu. Basın toplantısı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un ilan ettiği yeni medya ilişkisi yönteminin yeni ve başarılı bir örneği oldu. Aklımızdaki bütün soruları sorduk, tartıştık. Bütün sorulara bir şekilde yanıt aldık.

Ama sorularımızı sormuş ve yanıt almış olmamız, basın toplantısında aklımızda yeni soru işaretleriyle ayrılmadığımız anlamına gelmiyor. Sadece Aktütün baskını konusunda değil, ama hem PKK ile, hem Kürtçülük sorunuyla, hem de genel anlamıyla Kürt sorunuyla mücadeleye ilişkin yanıtlanmanın ötesinde, yanıt bulması gereken ciddi konular bulunuyor.
Biri özel, biri genel iki soru altında özetlemek mümkün:

Aktütün soruşturulacak mı?

Orgeneral Iğsız bu soruyu yanıtlamaya, idari ve hukuki konularda doğru ve yanlışın kesin çizgilerle ayrılabileceğini oysa silahlı mücadele gibi anında karar üretme zorunluluğu olan bir alanda bunun yapılamayacağını anlatarak başladı; belli ki o da anlatırken sıkıntı yaşıyordu. Hayır, 15 (muhtemelen 2 kayıpla 17) askerin şehit düştüğü bu olay hakkında şu anda soruşturma açılmamıştı. İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel’in Aktütün ve bölgesinde yapacağı inceleme sonrasında açılıp açılmayacağına karar verilebilirdi. Aktütün bugüne dek irili ufaklı 38 terörist saldırıya maruz kalmıştı. Karakolun yerini değiştirme kararı aylar öncesinden alındığı halde el çabuk tutulamamıştı. Iğsız’ın anlatımına göre PKK saldırısına karşı Bayrak Tepe’de destansı bir direniş sergileyen askerler, hayatlarını boşuna vermediler tabii ki. Ama ailelerine, topluma ve onların hatırasına şehit oluşlarında bir kişisel hatanın, komuta hatasının, ya da kavram hatasının payı olup olmadığını anlama hakkının verilmesi daha yerinde olmaz mı? Basın toplantısıyla sağlanan şeffaflık silahlı mücadeleyi idari ve hukuki alana da yansıtarak sürdürülemez mi?

Siyaset sorgulanmayacak mı?

Öcalan’ın 1999’da yakalanması ardından yaşanan sükûnet sorunun çözümü için değerlendirilemedi. 2002 yılında hazırlanan kısmi af yasası Meclis komisyonlarında pişmanlık yasasına çevrildi ve yıllar heba edildi. Irak savaşı geldi ve PKK yeniden vurmaya başladı. 2005-2006 döneminde yakalanan fırsat Ankara’da kurumlar arası rekabet nedeniyle kullanılamadı. Yıllarca ‘ABD kontrol ediyor, istihbarat alamıyoruz, sınır ötesi harekât yapamıyoruz’ gerekçesi vardı. 2007’de önce Meclis hükümete sınır ötesi harekât yetkisi verdi, sonra ABD istihbarat paylaşımını sağladı (bu paylaşımda sıkıntı olmadığını dün Iğsız iki kez açıkça tekrarladı) ve sınır ötesi operasyonlarla PKK Irak’ta vurulmaya başlandı. Aktütün saldırısı ardından Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması ardından dün Orgeneral Iğsız da, Irak’ta Mesud Barzani liderliğindeki Kürt Bölgesel Yönetimini Türkiye ile terörizme karşı işbirliği yapmamak ve PKK’ya lojistik destek vermekle suçladı. Barzani’yle sıkıntılar olduğu doğru. Peki yarın belki ABD’nin zorlamasıyla Barzani de işbirliği yaptığında, bizim PKK ile ve Kürt ayrılıkçılığı ile sorunlarımız çözülebilecek mi?

Soruyu başka türlü soralım: Ankara, Ankara derken Hükümet, Meclis, Asker ve Yargı kanadıyla Ankara demek istiyorum, PKK ile, Kürt ayrılıkçılığı ile ve Kürt sorunuyla başa çıkma yöntemini hiç değiştirmeyecek mi? ‘Mücadelede başarı şehit sayısıyla ölçülmez, aksi halde Çanakkale’yi açıklayamayız’ cümlesinin ne kadar acı ve üzücü bir gerçek olduğu üzerinde durulmayacak mı? Mücadelenin insani boyutu, demokratik boyutu hiç konuşulmayacak mı?

Size saldırana elbette cevabını vereceksiniz, caydırmak için önleminizi alacaksınız, bu ayrı. Ama artık büyütene kadar gözlerinin içine baktığımız gençlerimizi yaşatarak soruna çözüm bulmayı konuşmanın zamanı gelmedi mi?

Bence 8 Ekim’de Meclis’teki tezkere görüşmeleri ve 9 Ekim’deki önemli terörle mücadele toplantısı bunları konuşmak için uygun fırsatlar. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yeni bir siyasete cesaret etmek için uygun isimler.
Bu fırsat bari kaçırılmasa.

Bu haber 450 defa okundu.