Bir yolumuz daha var | " /> Bir yolumuz daha var | "/>

En Sıcak Konular

Bir yolumuz daha var

5 Ekim 2008 17:23 tsi
Bir yolumuz daha var Meclis gündemindeki tezkerenin süresi uzatılacak. Operasyonlar hızlanacak. “Terörle mücadelede kararlılık" açıklamaları sürecek. Asker, hükümetten daha fazla yetki isteyecek… Peki bütün bunlar ne demek? Hasan Soylu, soruna bir başka açıdan ba

Aktütün sınır karakoluna yönelik saldırı, haklı ve anlaşılır bir tepki ve heyecan yarattı. Ancak bu tür zamanlarda bazı çevrelerin özellikle tırmandırmak istedikleri milliyetçi atmosferin güçlü çekiminden uzak durabilmek, büyük önem taşıyor.

Zira tahrik edilmiş bir duygusallıkla hareket etmek, “başka” kötü niyetli plan ve senaryolara alet olmayı ciddi ve bir o kadar da tehlikeli bir olasılık haline getiriyor. Olayın üzüntüsü ne kadar sahiciyse, provokasyonların bizi içerisine sokacağı mecranın, daha fazla kan ve can kaybetmekten başka bir sonuç üretmeyeceği de bir o kadar ciddi ve ürkütücü bir olasılıktır.

Olayın ardından, benzer durumlarda da hep olduğu gibi, medya araçları “uzman” yorumcuların görüş ve değerlendirmelerine başvuruyor. Yapılan yorumlarda olayın boyutları değerlendiriliyor, zamanlamasına dikkat çekiliyor ve soru işaretlerinin cevapları aranıyor. Bu, son derece doğal ve olağan. Ben, bu değerlendirmelerin bir benzerini daha yapmaktan ziyade, hakim olan havayı belki de zorlayacak bazı hususlara dikkat çekeceğim.

Gireceğimiz haftada TBMM, çalışmalarına başlayacak. Bu ortamda, sınır ötesi operasyonlara cevaz veren tezkerenin süresinin mecliste uzatılacağı kesinleşti diyebiliriz. Siyasi ve askeri yetkililerden gelen “terörle mücadeledeki kararlılığımız artarak devam edecektir” yolundaki açıklamalar da sürecek. (Nitekim Genelkurmay brifinginde “yeni” denilebilecek herhangi bir hususla karşılaşmadığımız gibi, 9 Ekim Perşembe günü yapılacak olan Terörle Mücadele Zirvesi’nde askerlerin sanki sorun buymuş gibi ‘daha fazla yetki’ diye bastıracaklarının güçlü işaretleri verildi.) Yurt içi ve dışında askeri operasyonların hızlanacağı da belli. Dolayısıyla “ölüm” ve “cenaze” haberleri, maalesef gündemdeki yerini koruyacak. Milliyetçi ortamın tırmanması üzerinden siyaset yapan açık ve gizli çevreler hareketlenecekler. Altınova’da yaşanan provokasyonun daha düşük veya yüksek ivmeli başka örnekleriyle karşı karşıya gelme olasılığı da var…

Tam da bu noktada, bu olabilecek olanların Türkiye’ye ne kazandırıp ne kaybettireceğinin ciddi ve samimi muhasebesini yapmak durumundayız. Bunlar, bugüne değin zaten izlenen politikaların devamı niteliğinde. Dolayısıyla “yeni” bir sonuç ortaya çıkartacağını düşünmek, ummak oldukça zor.

Buna karşılık yaşanan tabloyu değiştirmesi olasılığı son derece yüksek ve bugüne değin resmi anlayış ve politikaların çerçevesinden çıkmamak adına denenmesinden uzak durulan başka yol ve yöntemler de var.

“Terörle mücadele sadece askeri yöntemlerle olmaz” türü sözleri yıllardır duyuyoruz. Ancak bu mücadelenin “başka” yol ve yöntemlerinin neler olduğu noktasında, ortada kayda değer fazla bir “icraat” olduğunu söylemek de mümkün değil.

Sorunu adını koyarak tartışmakta dahi yeni yeni bir noktaya geldik. Ortada bir Kürt sorunu var. Bu sorunu, ülkemizin, toplumumuzun birlik ve bütünlüğünü bozmayacak, tersine daha da güçlendirecek, temellerini sağlamlaştıracak demokratik, barışçıl yollarla çözme, en azından bunun sürecini başlatma imkanları var. Terör, şiddet, silahlı mücadele, adına her ne denirse densin, bu yollarla hiçbir netice sağlanamayacağını Kürtler de iyi biliyorlar.

Örneğin operasyonları hızlandırma, yeni sınır ötesi operasyonlar düzenleme yerine siyasi iradenin inisiyatifi eline alması, milliyetçi gerginlik atmosferini dağıtacak güven verici adımlar atması, DTP’den ve bölge illerinin ileri gelenlerinden, kanaat önderlerinden, sivil toplum örgütlerinden bu yönde daha fazla gayret ve duyarlılık istemesi, sorunun demokratik çözümü yönündeki istem ve beklentilerin derli toplu tartışılmasına olanak sağlanması ciddi bir paradigma değişikliğinin temelini atacaktır.

Gerginlik ve milliyetçilikten beslenen çevreler dışında bu yeni yaklaşımın büyük ilgi ve sahiplenme göreceğine inanıyorum. Bu ortamda terör yol ve yöntemlerinde ısrar edenlerin kısa sürede izole olacaklarını öngörmek de zor olmasa gerektir. Anayasa Mahkemesi’nin DTP’nin kapatılma istemini reddetmesinin de benzer bir etki yaratacağı belirtilebilir.

Ölümden değil, çözümden yana düşünmenin zamanıdır.

Esen rüzgara karşı durmak, tahrik edilmiş duyguların hakim olduğu bir atmosfer hüküm sürüyorken yapıcı ve çözümleyici bir siyasetin önünü açmak, elbette farkındayım, kolay değildir. Ama siyaset, aslında böylesi zamanlarda tarihi bir rol oynamak içindir.

Güç ve ilham kaynağı ise, bence, esen rüzgarın gücünden daha güçlüdür: Anaların gözyaşlarını, acılarını dindirmek…

Hasan Soylu www.iyibilgi.com



Bu haber 603 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,312 µs