En Sıcak Konular

O yazıyla Ergenekon’a mı kefil olmuştu

30 Eylül 2008 20:38 tsi
O yazıyla Ergenekon’a mı kefil olmuştu Özkan, Saçan’ın Ergenekon macerasını biliyor muydu? “Meslekî intihar” anlamına gelen “kefalet” yazısını kaleme almaktan bu nedenle mi kaçınmadı? İşte Alper Görmüş'ün yazısı...

Alper Görmüş / Taraf

Ergenekon zanlısı Tuncay Özkan, 2001 yılında yazdığı bir yazıda son operasyonda kendisiyle birlikte tutuklanan eski polis müdürü Adil Serdar Saçan’a açıktan destek vermiş, kefil olmuş.

MESLEKÎ İNTİHAR • Bu yazıyı o dönemde de eleştiren Alper Görmüş soruyor: Özkan, Saçan’ın Ergenekon macerasını biliyor muydu? “Meslekî intihar” anlamına gelen “kefalet” yazısını kaleme almaktan bu nedenle mi kaçınmadı?

Gazetecilikte hatırlatmanın (tekrarın) önemine daha önceki birkaç yazımda değinmiştim. (“Tekrar”ın önemli olduğunu bile birkaç kez tekrarlamışım yani, düşünün artık!)

En ciddi ithamların bile adeta suya yazıldığı, itham edilenlerin “üç günde unutulur nasılsa”nın güvenli limanına sığınıp dertlenmedikleri bizim gazetecilik ortamımızda hele, “tekrar”, gazeteciliğin mütemmim cüzü sayılmalı.

Yıllardır, aralıklarla tekrarladığım bazı konular var, bunların bir bölümünü Taraf’taki yazılarımda da ele almıştım. Şimdi hatırlatacağım meseleye ise bu gazetede ilk kez değinmiş olacağım.

Mesele şu: Tuncay Özkan, 25 Aralık 2001 tarihinde, o sıralarda köşe yazarlığı yaptığı Milliyet’te olmayacak bir şey yaptı, haklarında çeşitli iddialar bulunan iki polis müdürüne (birinin adı Adil Serdar Saçan’dı) kefil olduğunu belirten bir yazı kaleme aldı.

Gazeteciliğin bir “temas ve mesafe” mesleği olduğu söylendiğinde hepimiz şunu anlarız: Bu meslekte herkesle temas etmek ve konuşmak meşrudur (gazeteci için herkes haber kaynağıdır), fakat belirli bir mesafeyi korumak koşuluyla... Ben o zamanlar Tuncay Özkan’ın yazısını, “haber kaynağıyla mesafesini koruyamamış bir gazetecilik” örneği olarak ele almış, eleştirmiştim. Sonraki yıllarda, yeri geldiğinde yazıya iki kez daha döndüğümü hatırlıyorum. Tuncay Özkan, üçünde de beni telefonla aramış, bütün gazabını üzerime boca etmişti. Doğrusu, yaptığı şeyin gazetecilik çerçevesinde savunulmasının imkânsız olduğu apaçıkken gösterdiği bu aşırı tepki bana anlaşılmaz gelmişti o zaman. Bugün, kefil gazeteci ve kefil olunan polis şefinin Ergenekon soruşturması çerçevesinde aynı gün gözaltına alınıp ardından tutuklandıklarını ve aynı cezaevine konulduklarını düşündüğümde, o günkü kadar şaşırmıyorum.

Aşağıda size, Özkan’ın 25 Aralık 2001 tarihli yazısını eleştirdiğim –bundan yaklaşık iki yıl sonraki- yazımdan uzun bir özet sunuyorum. Ardından birkaç şey daha söyleyeceğim...

“Gazeteci polis şefine kefil...”

(Dönemin Medyakronik’inden)

“Bir gazeteci, adı haklı ya da haksız gene polisin yürüttüğü bir operasyona karışan; bu nedenle hakkında soruşturma açılan bir polis şefine tam da savcılıkta ifade verdiğinin ertesi günü gazetesindeki köşesinden ‘kefalet’ yazısı yazabilir mi?

“Bu soruya hepinizin ‘tabii ki yazamaz, yazmamalı’ cevabını vereceğinizden hiç kuşkumuz yok. Ama 25 Aralık 2001’de bir gazeteci (Tuncay Özkan) Milliyet gazetesinde bunu yaptı. Önce kısa bir hatırlatma... Yukarıda yazdığımız gibi, 2001 yılının aralık ayıydı, gazetelerde, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Müdürü Adil Serdar Saçan ve Mali Şube Müdürü Ayhan Mimaroğlu’nun adlarını, ‘Örümcek Ağı’ davasının baş aktörü Erol Kohen’le ilişkilendiren haberler çıkmaya başladı. İki müdürün Kohen’den birtakım maddi çıkarlar elde ettiği, ondan hediyeler aldığı, uçak biletlerinin ve oraya buraya gönderdikleri çok sayıda çiçeğin parasının Kohen’in şirketinden ödendiği iddia ediliyordu... Sonuçta mesele, iki müdürün Ankara DGM Savcılığı’na ifade vermesine kadar ulaştı. Müdürler, Kohen’in arkadaşları olduğunu, onun bazı yasadışı işlere giriştiğini bilmediklerini, uçak parası, çiçek vb. giderlerinin Kohen tarafından karşılandığını ama sonradan hepsini ona ödediklerini söylemişlerdi...

“Tuncay Özkan’ın yazısı, işte bu ifadelerden birkaç gün sonra gelmişti. ‘Bir linç girişiminin sorgu tutanakları’ başlıklı yazısına şöyle başlamıştı Özkan:

‘İstanbul Emniyeti’nde görevli iki polis müdürü. Biri hukuk fakültesini bitirmekle kalmamış bir de doktora yapmış: Dr. Adil Serdar Saçan. Organize suçlarla mücadele için kurulan şubenin ilk ve halen görevdeki tek müdürü. Diğeri polis koleji çıkışlı. Yurtdışında irtibat görevlisi olarak çalışmış. Sonra adım adım yükselip mali şube müdürlüğüne kadar gelmiş: Ayhan Mimaroğlu.’

“İki müdürün asla ‘yanlış’ bir şey yapmayacağının kanıtı olarak gösterilen ‘doktora’ ve ‘kolej’ hatırlatmasından sonra Özkan bir dizi argümanla polislerin ‘yasadışı güçlerin korkulu rüyası’ olduğunu anlatıyor, yapılanın ‘linç girişimi’ olduğunu söylüyordu...

“Bu yazının üzerinden 1,5 yıl kadar geçtikten sonra Dr. Adil Serdar Saçan ‘sorguda işkence yapmak’ suçundan meslekten ihraç edildi. Bu gelişmeyi size duyurmuştuk. Ve taze haber: Şimdi de üç müfettişin ‘uyuşturucu kaçakçısıyla bağlantısı var’ raporu üzerine Ayhan Mimaroğlu’na meslekten el çektirildi. (...)

“Yanlış anlaşılmasın: Tuncay Özkan’ın ‘kefalet’i, iki polis şefinin akıbeti böyle tecelli ettiği için yanlış değil! Onların karakterlerinden, davranışlarından bağımsız olarak yanlış! Bir gazeteci, mesleğinin özellikleri gereği polis şeflerine kefil olamaz. Çünkü o andan itibaren gazetecinin onlarla ilgili olarak ‘objektif’ haber yazabileceğine kimse inanmaz. Ayrıca herkesin aklına şu soru gelir: Bir gazeteci hangi neden ya da nedenlerle, aslında meslekî intihar anlamına gelen böyle bir davranışta bulunmak zorunda hisseder kendini?”

İtham etmiyorum, şüphe belirtiyorum

O zamanlar bilmiyorduk, şimdi öğrendik: 2001 yılı, aynı zamanda Adil Serdar Saçan’ın, ifadeleriyle Ergenekon örgütünü ortaya çıkartan Tuncay Güney’i sorguladığı yıl. Gene şimdi öğreniyoruz ki, Saçan o zamanlar Tuncay Güney’den aldığı altı çuval belgeden ikisini, soruşturmayı devrettiği İstihbarat şubesine göndermemiş, kendisine saklamış.

 

Tuncay Güney, basına verdiği söyleşilerde sorgusunun hemen ardından Saçan’ın kendisine sağladığı pasaport ve biletlerle yurtdışına kaçtığını söylemiş, Ergenekon soruşturmasını Saçan’ın kapattığını öne sürmüştü. Serdar Saçan şimdi tutuklu, bu iddiaların ne ölçüde gerçeği yansıttığını öğrenme şansımız artık daha yüksek.

 

Asıl mevzuumuza dönersek: Tuncay Özkan’ın, yukarıda özetlediğim “kefalet” yazısını Saçan’ın 2001’de gerçekleştirdiği Ergenekon soruşturmasının ardından yazdığı kesin (yazı, 25 Aralık 2001 tarihli çünkü). Gene kesin olan bir nokta da şu: Tuncay Özkan, dönemin, Saçan’dan bilgi alarak haber yazan gazetecilerinin başında geliyordu. Özkan, bu çerçevede çok sayıda sorunlu habere imza atmıştı ve ben zamanında bu haberlerle epeyce uğraşmıştım.

Soru şu: Tuncay Özkan, Saçan’ın 2001’deki Ergenekon macerasını biliyor muydu? O dosyalardan haberdar mıydı? En önemlisi: Aslında “meslekî intihar” anlamına gelen “kefalet” yazısını kaleme almaktan bu nedenle mi kaçınmadı?

İtham etmiyorum, hüküm vermiyorum, sadece soru soruyorum.




Bu haber 520 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,771 µs