En Sıcak Konular

ABD ve Çin ne zaman savaşacak?

26 Eylül 2008 15:39 tsi
ABD ve Çin ne zaman savaşacak? Dünyanın merkezi varsayılan Ortaasya ve Ortadoğu’da yaşanan, Batılı tüm devletlerin asal oyuncu olarak katılmakta tereddüt etmediği bugünkü bol krizli durum, bir çok saygın uzmana göre, Çin ile ABD arasındaki çekişmeye, Amerika’nın kısa vadeli

Bugün Türkiye’nin Kuzeyinde, Güneyinde ve Doğusunda yaşanan, Batı’nın da fiilen katıldığı “küçük” ölçekli travmanın büyük resmi bu.

Çin’in-veya bu konuda yazı yazanların kullanmayı pek sevdiği ifadeyle-uyuyan ejderhanın gözlerini 2020-2030 yılları arasında açacağı varsayılıyor. Dünyanın bu en büyük ülkesinin gösterdiği ekonomik performansı ne zaman “hegemonyaya” hatta “savaşa” tahvil edeceği en büyük merak konusu.

Bu konuda kısa süre önce biraraya gelen iki önemli akademisyen/stratejist, Çin’in hangi tercihi-ABD’ye açıkça meydan okuma ile büyümesini barış içinde devam ettirme arasında-yeğ tutacağını tartıştı.

Bunlardan ilki “küresel strateji”nin ve “tarihin” efsanevi ismi Zbigniew Brzezinski. Diğeri ise yine saygın bir stratejist ve önemli bir akademisyen olan John J. Mearsheimer.

Ve kendilerinden beklendiği gibi, konuşmalarının satır aralarında “geleceğin bugünden elle tutulur hale” getirilmesi yönünde çok ilginç analizler geliştirdiler.

“Çin gelişimini riske atmayacak”

Zbigniew Brzezinski’ye göre Çin, bugüne kadar yükselişini barışçıl bir süreçte geliştirmiş durumda. Elbette tarihten kalan tortular da var; kırgınlık, aşağılanma hissi, ulusçuluk gibi, kazanılan güçle birlikte tehlikeye dönüşebilecek duyguları var.

Ama Çin liderliği, ABD'ye askeri meydan okumaya heveskâr değildir. Bunun en somut göstergesi ise ekonomik gelişim ve büyük güç olarak tanınmaya odaklanan politik konsantrasyon.

Brzezinski tartışmanın bir noktasında yakın zamanlı bir tecrübesini anlatıyor; “Bir süre önce zirve yöneticileriyle görüşme yaptığımda beni etkileyen şey, gelecek 15 veya 20 yıl sonrasıyla ilgili tahminlerin bana sorulma sıklığıydı. Çin politbürosu, Batıda eğitim almış iki seçkin profesörü bir süre evvel özel bir toplantı için davet etti ve 15.yy'dan bu yana dokuz büyük gücün yükseliş ve düşüşünü analiz etmelerini istedi. Büyük ve karmaşık yapıya sahip bir ülke liderliğinin üzerinde durduğu çok ilginç bir tâlimdir bu.”

Brzezinski bu örneğin, “siyasi teorinin ve tarihin demir kanunlarının bazı sürtüşme ve çatışmaların kaçınılmaz olduğuna işaret ettiği sonucuna götürebilir” diyor. Ama onun gördüğü daha farklı.

“Rekabekçi bir dış politika, büyümeyi durduracak, yüz milyonlarca Çinli'nin hayatını olumsuz yönde etkileyecek ve iktirdardaki Çin Komünist partisinin gücünü tehdit edecek sonuçlar doğurabilir. Çin liderliği rasyonel, hesapçı ve sadece Çin'in yükselişinin değil devam edegelen zaaflarının da bilincinde görünüyor”.

Peki Çin’in önlemenez yükselişi hiç tehdit olamaz mı? “Çin'in bölgesel rolü ve ‘nüfuz alanı’ arttıkça kaçınılmaz sürtüşmeler olacaktır. ABD gücü de gelecek yıllarda tedricen gerileyebilir. Fakat Çin'in ABD ile gerçek bir çatışmaya girebilmesi için onunla diş dişe gelebilecek askeri yeteneklere de ihtiyacı var. Oysa stratejik düzlemde caydırıcılığı asgari seviyede. Amerika'yı vurabileceği sadece 24 adet balistik füzesi mevcut.”

Brzezinski, Çin ile ABD’nin sıcak anlamda karşı karşıya gelmesinin zorluğunu ABD’nin tecrit gücüne da bağlıyor. Daha doğrusu, bunlara karşı Çin’in savunmasızlığına…

“Bir ülke önce siyasi hedeflerine ulaşabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Amerika'nın tecrit ve ablukasına karşı vahim bir şekilde savunmasızken, Çin'in, hedeflerine ulaşabileceğini hayal edebilmek bile çok zordur. Bir çatışma halinde tüm deniz ticareti duracaktır. Petrol akışı sona erecek ve Çin ekonomisi felç olacaktır Örneğin Çin, iç çatışmaya teslim olursa tüm bahis kaybedilmiş olacaktır.”

“Kesinlikle çatışacaklar…”

John J. Mearsheimer, Zbigniew Brzezinsky ile tamamen farklı fikirde. “Çin'in barışçıl yükselişi söz konusu olamaz. Gelecek on yıllar boyunca, tutturduğu dramatik büyüme hızını korumayı sürdüğü takdirde A.B.D ve Çin'in, potansiyel bir savaş tehlikesini barındıran rekabee girmeleri kaçınılmaz”.

Mearsheimer’in dünyadaki tüm tarafların tüylerini diken diken edecek bu öngörüsü engellenebilir mi? Bunun kesin yanıtı yok. Ama yollar var.

“Çin gücünü kuşatmak amacıyla Hindistan, Japonya, Singapur, Güney Kore, Rusya ve Vietnam gibi Çin'in komşusu pek çok ülkenin, Amerika Birleşik Devletleriyle ittifak yapmaları muhtemeldir”.

Peki ya Çin?.. “Amerika'nın Batı yarımküresine hakim olması gibi Çin'in de Doğu yarımküresine hakim olmaya çalışması ihtimali mevcuttur. Çin, kendisi ve komşularıyla, bilhassa japonya ve Rusya'yla arasındaki güç farkını artırmaya bakacak, Asyalı hiçbir gücün kendisini tehdit edemeyeceği bir noktayı güvenceye almak isteyecek”.

Mearsheimer böylesi bir durumda ABD’nin ne reaksiyon göstereceğini de açıklıyor; “Tarihi kayıtlar, Çin'in Asya'ya hakim olmaya teşebbüs etmesi durumunda Amerika'nın nasıl tepki vereceğini göstermekte. Amerika hoşgörü göstermeyecektir. Doğrusu şu ki Amerika'nın Çin'e karşı sergileyeceği davranış, Sovyetlere sergilediği davranıştan farklı olmayacaktır”.

“Nükleer! Herşeyi Değiştirir”

Bu güçlü teoriye Zbigniew Brzezinski’nin yanıtı “daha güçlü bir silah” üzerinden geliyor… “Dünya, geçmişin hegemonik güçlerinin birbirlerini bir toplum olarak yer yüzünden silmeksizin savaştıkları dünyadan çok farklıdır. Nükleer çağ, güç politikasını öylesine derinden değiştirmiştir ki ABD-Sovyet rekabeti sırasında çok açık bir biçimde görülmüştür.”

Brzezinski neredeyse açık biçimde nükleer silahları koz olarak ortaya sürüyor; “Tarafların birbirlerini etkisiz kıldığı bu rekabette doğrudan çatışmaya girmekten uzakta kalınması, toplumların topyekün yokoluşunu savaşın hızlanan dinamiklerinin parçası kılan nükleer silahlar sayesinde olmuştur. Bu size bir şey anlatmaktadır ki o da Çinlilerin askeri kapasiteyi Amerikayla dalaşmak için artırmaya çalışmadıklarıdır.”

20 yıl sonra kimin daha çok nükleer silahı olacak?

John J. Mearsheimer’in bu daha güçlü teze yanıtı Çin’in öngörülen ama şekillendirilimeyen gelişmesi ile ilgili; “Çin'in 20 yıldır sürdürdüğü ekonomik büyümenin başlıca nedeni ABD ile kapışmaktan uzak kalmasıdır. Fakat bu mantık I.Dünya savaşı öncesi Almanyasına, II.Dünya savaşı öncesi Almanyasına ve Japonyasına da uygulanmalıdır”.

Bu harika cümle özünde “güce sahip olanın ne yapacağının bilinemeyeceği” fikrine dayanıyor… “Çin'in ABD ile boy ölçüşecek askeri imkan ve vasıtalara sahip olmadığı Ama şimdilik! Fakat Çin'in ABD ile boy ölçüşebilecek güce sahip olacağı bir zaman hakkında konuşuyoruz. Çin bugün olduğundan daha büyük ve çetin bir orduya sahip olduğunda ne olacak? Çin, ABD'yi Asya dışına atmaya teşebbüs edecektir”.

Brzezinski’nin bu yanıta bakışı oldukça kısa ama özlü! “Çin'in Amerika'yı Asya'dan atabileceğinden şüpheliyim. Başardığını farzetsek bile sonuçlarıyla baş başa kalmak isteyeceği şüphelidir.”

Çin bunu gerçekten yapar mı?

Mearsheimer yapacağından emin olduğu gibi, yollarını da anlatıyor; “Yapmaları gereken şey, ekonomilerini ABD'nin ekonomisinden daha büyük noktaya taşımaktır. Ardından ekonomik güçlerini askeri üstünlüğe tahvil edebilir ve bölgedeki devletlere kendi şartlarını dayatabilecekleri ve Amerika'nın başına her türlü sorunu açabilecekleri bir durum yaratabilirler. Çin için ideal olan, Asya’nın hakimi olması, Brezilya, Arjantin veya Meksika'nın büyük güç olmalarını sağlayarak ABD'yi kendi bölgesine yoğunlaşmaya sevk etmesidir”. 

Ya ABD’nin avantajları?.. “ABD'nin en büyük avantajı, bugün için, Batı yarımküresinde hiçbir devletin Amerika'nın bekâsını veya güvenlik çıkarlarını tehdit edemeyecek durumda olmasıdır. İşte bu yüzden ABD, yer küre üzerinde serbestçe hareket ederek diğer ülkelerin arka bahçesinde sorun çıkartmakta hürdür.”



Bu haber 1,614 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,346 µs