Nedret ERSANEL Nedret ERSANEL

En Sıcak Konular

‘Kılıçdaroğlu Baron’la el sıkıştı!’

25 Eylül 2008 17:08 tsi
‘Kılıçdaroğlu Baron’la el sıkıştı!’ Taktıkları kravattan tartışma tekniklerine, üsluptan insani öykülerine, iddialardan yanıtlara, kamuoyunun algısından medyanın kullanımına, hangi iddia inandırıcıydı hangi iddia çürütüldü? Gazeteci-yazar Nedret ERSANEL

İyibilgi: Tartışmayı nasıl buldunuz?

Ersanel: Heyacanlıydı.

İyibilgi: Tarafları nasıl değerlendirirsiniz?

Ersanel: Önce şunu söyleyeyim, yıllarca girip çıktığım için, televizyonlardan izleyenlerin gözüne farklı görünebilir ama TBMM Basın Odası aslında bu tür toplantılar için hiç uygun değil. Çok küçük. Kameralara az yansıdı ama iki taraf da çok terledi ve sıkıldı. Zaten Uğur Dündar yönetici olarak seçilmişken, yine basın mensuplarının izleyeci olarak katılacağı bir toplantı farklı bir mekanda yapılabilirdi. Neden illa burası kullanıldı anlamadım.

İyibilgi: Basın mensupları dışında iki taraftan milletvekilleri de bulunuyordu sanırız salonda.

Ersanel: Bakın orada bir noktayı belirtmek lazım. Böyle girelim değerlendirmemize. Uğur Dündar başarılı bir yöneticilik yaptı ama bana göre yapmaması gereken bir ikazda bulundu. Salondaki milletvekillerini dışarı davet etti. Bu olmaz. Dündar bunu yapıyorsa Ankara görmemiş gazeteciler Allah bilir neler yapar. TBMM çatısı altında milletvekilleri bir salondan dışarı davet edilir mi? İyi ki birisi çıkıp, “sizi dışarı alalım” demedi. Orası basın mensuplarına tahsis edilmiştir ve açılan koridor da basın organlarının büroları bulunur. Fakat neticede TBMM’nin resmi alanıdır. Ondan öte, dışarı çıkarmaya çalıştıkların milletvekili. Hiçbir parlamento muhabiri bunu yapmaz. Çok önemli mi, değil ama bizim gözümüze batıyor işte.

İyibilgi: Fırat ve Kılıçdaroğlu’nun hazırlığını nasıl buldunuz?

Ersanel: Önce fiziki performanslarını söyleyeyim. İkisinin de takım elbiseleri yayıncılığa ve fona uygundu. Ama Fırat’ın kravatı olmadı. Kılıçdaroğlu, hem ekranlarda kolay seçilecek hem de fonla uyumlu bir elbise kullandı. Fon açık mavidir ve üzerinde TBMM amblemi olduğundan mavi-kırmızı hakim görünür. Kılıçdaroğlu’nun elbise-kravat seçimi hem bu tonlara uygun hem de bunlardan ayrılacak kadar farklıydı. Fırat ise siyah-beyaz kravat seçince sadece fonla değil tüm mekanla ve kişilerle uyumsuz durdu.

İyibilgi: Dosya hakimiyetleri?

Ersanel: O konuda sorun yok. İki taraf da çok iyi çalışmış dersine. Hatta diyebilirim ki olası gelişmelere karşı senaryolar hazırlayarak gelmişler. Doğrusu bu. İkisi de masanın üzerine bir çok doküman ve dosya koydular. İzleyici algısı açısından önemlidir.

İyibilgi: Kamerayı iyi kullandılar diyorsunuz yani?

Ersanel: Kamerayı iyi kullandılar ama foto muhabirlerini hiç iyi kullanamadılar. Artık her iki siyasetçinin-hatta tüm siyasilerin-iyi bilmesi gerekiyor ki, foto muhabirleri özellikle hareketli resimleri bekler. Gazete editörleri de bunları seçer. Bu yüzden o kadar muhabirin karşısında put gibi durursanız, ertesi gün gazetede rakibinizin resmini basarlar. Burada biraz Kılıçdaroğlu avantajlı. Belgelerin sallandığı görüntülerin resmi çok çekildi. Bu yüzden yarın iç sayfalarda bunları görürüz.

İyibilgi: Manşet resmi ne olur?

Ersanel: El sıkışmaları. Kesindir. Tartışma bittikten sonra tarafların hararetle el sıkışma anını ilk sayfaya koymayan editörün aklından şüphe ederim. Ama bu da daha çok Fırat’ın işine yarar.

İyibilgi: Neden?

Ersanel: E, Kılıçdaroğlu kendi iddiasına göre Baron’la el sıkıştı. Buradan kastını anlıyoruz Kılıçdaroğlu’nun. Uyuşturucu Baronu manasına söyledi bunu. Şimdi CHP milletvekili baronla el sıkışmış oldu. Bir tür aklamadır.

İyibilgi: Çok ilginç. Ama Fırat’da bu manada müfteri ile el sıkışmış olmadı mı?

Ersanel: Bakın bugünkü tartışmada iddialar çürütüldüyse-ki buna kamuoyu karar verecek-müfterilik meselesi biter. Ya da Kılıçdaroğlu çıkıp, “tamam ben tatmin oldum” dese iftira-müfteri polemiği sona erer. Böyle dese bir özür yerine geçer ve Sayın Fırat da zaten “mesele kapanır” dedi. Oysa Kılıçdaroğlu’na göre Baronluk duruyor. İddiasını geri almadı çünkü.

İyibilgi: El sıkışma finalde gerçekleştiğine göre tartışmadan Fırat kazançlı çıktı diyebilir miyiz?

Ersanel: Kamuoyunun kararını belirleyen faktörler çok farklıdır ve belli yargılarla beraber hareket eder. Ama tartışmanın başlangıcında “kerhen” el sıkışan taraflar, sonunda daha sevecen ve “kuvvetlice” el sıkıştılar. Bu uzlaşı mesajı da verir ama daha çok Kılıçdaroğlu’nun aklaması saymak gerekir. Bunlara dikkat edeceksiniz. Başka şansı var mıydı? Vallahi pek de yoktu yani. Onu işin başından düşünecekti.

İyibilgi: Üslubu nasıl buldunuz?

Ersanel: Akıllıca. Kimse sinirlerinin kontrolünü kaçırmadı. Çünkü sinirlerine sahip olamayan, o kameralardan sağ çıkamaz. Televizyonda başınıza gelecek en kötü şey sinirlenerek kontrolünüzü kaybetmektir. Kimse sizi toparlayamaz. Ha, gergin miydiler? Evet öyle. Kılıçdaroğlu biraz daha huzursuz göründü ama zaman geçtikçe sakinleştiler. Bunu cümle kurma sürelerinden anlayabiliriz. Daha belirgin ve hızlı konuşmaya başladılar.

İyibilgi: Derdini kim daha iyi anlattı?

Ersanel: Başta Kılıçdaroğlu sonunda Fırat. Bu da kesin.

İyibilgi: İlk puanı kim aldı?

Ersanel: Bana göre ilkini de sonuncusunu da Fırat aldı. Tartışma başlamadan rakibine teşekkür etmesi ve düello sözcüğünü ortadan kaldırmasını ilk puan sayarım. Mülayim mesajlar hep işe yarar.

İyibilgi: Arada Kılıçdaroğlu mu puan kazandı?

Ersanel: Bence bu puan söylemi üzerinden çok gitmeyelim. Konuyu sulandırıyor. Ama tartışma tekniğini kullanma açısından bir çok noktada Kılıçdaroğlu’nun meramını daha iyi anlattığını söyleyebilirim. Gerginliğini attıktan sonra, iddialarını net biçimde, madde madde ve belli bir kronolojiye bağlı kalarak anlattı. Bu iyidir. Ama tartışmanın başında, örneğin Fırat’ın bir gümrük görevlisiyle ilgili yaptıklarını anlatırken meramını hiç anlatamadı. Konu karıştı ve izleyenler, “e, ne olmuş, adamağız bir görevliyle ilgili gerekli yerlere şikayette bulunmuş” dediler. Halbuki konu o değildi.

İyibilgi: Buradan hemen iddialara geçebiliriz. Kılıçdaoğlu iddialarını ispatlayabildi mi, Fırat bunları çürütebildi mi?

Ersanel: Her ikisi de. Zaten bu tartışmalardan kesin galip çıkmayacağını bugün iyibilgi’nin Ankara bürosunun hazırladığı bir haber çok iyi anlatmış. Buradan herkes kendi meşrebine göre galip ve mağlup ilan edecektir. Bu hep böyle olur zaten.

İyibilgi: Biz yine de iddialar üzerinde biraz duralım.

Ersanel: Olur. Neticede 3 dosya vardı. Gümrük meselesi, hayali ihracat meselesi ve uyuşturucu meselesi. Dediğim gibi gümrük meselesi çok anlaşılmadı ve Fırat’ın “ben de vatandaşım haklarımı ararım” savunmasına takıldı. Tabii ben bu analizi iddiaların doğruluğu-yanlışlığı bakımından yapmıyorum. İkna edicilik, iletişim ve tarafların performansı açısından yapıyorum.

İyibilgi: Hayali ihracat?

Ersanel: En karışık bölüm orasıydı. Kendileri karıştırdı izleyici de karıştırdı. Bu işin uzmanı olmuş gazeteciler bile eminim “ne oluyor, de diyorlar” diye şüpheye düşmüştür bir ara. Ki seyirciler açısından sadece intiba bırakır. Rapor sayıları birbirine girdi, tarihler birbirine girdi. Halbuki olay basitti. Fırat’ın ortağı olduğu bir şirketin hayali ihracat yüzünden mahkemeye düştüğü ve hayali ihracatın belirlendiği iddia edildi. Fırat da “benim o şirketle alakam yok, ayrılmıştım” dedi. Özü bu.

İyibilgi: Peki kim haklıydı?

Ersanel: İşte sorun orada zaten. İddiaya göre olay gerçekleştiğinde Fırat’ın bağı vardı. Fırat’a göre yoktu. Bunun yanıtını söylemek için işte o dağıttıkları belgelere bakıyoruz. Ama ikna açısından burun farkıyla, tekrarlıyorum burun farkıyla Kılıçdaroğlu önde sayabiliriz. Sebebi konuyu daha iyi anlatmış olması. Pekala berabere görenler veya Fırat’ı haklı bulanlar olacaktır. Çok da doğal.

İyibilgi: Peki uyuşturucu taşınması konusu.

Ersanel: Fırat ikna ediciydi. Burada önemli bir noktayı belirteyim. İnsani öyküler bu tür çok gergin ve ciddi oturumlarda, hele sona denk gelirlerse başarılı oluyorlar. Fırat şirketin nasıl kurulduğunu gençlik günlerinden bir hatıra gibi anlattı ve aslında bir başarı öyküsü anlatmış oldu. İki arkadaşın bir şirket kurarak başarıyı nasıl yakaladıklarını anlattı. Bilerek mi yaptı bilmiyorum ama takdir ettim. Uyuşturucu taşıma gibi son derece ağır bir iddiayı yumuşattı. Ama Kılıçdaroğlu da iddiasının çok sağlam olmadığının farkındaydı bana göre. “Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ortak olduğu şirketin mallarını taşıyan bir TIR’da uyuşturucu yakalandı mı yakalanmadı mı” diye iddia olur mu? Biz yapsak mahkemelerde süründürürler. Olayı duyuran Vatan Gazetesi bile sadece Fırat'ın resmini koyabildi. Böyle yaparsanız çıkar, “yakalandı, hapiste, benimle ne ilgisi var” der çıkarlar işin içinden. Ve öyle de yapıldı. 

İyibilgi: Tamam ama Nedret bey kim kazandı bu tartışmayı?

Ersanel: Soru güzel de kesin bir yanıtı olmaz diyorum ya bunun. Bu biçimdeki oturumların, tartışmaların kesin galibi olmaz. Olacak olsa taraflardan biri gelmez ya da buluşmayı kabul etmez zaten. Size yönelik uyuşturucu ile ilgili bir iddianın kesin biçimde ispatlanacağı bir oturumu katılır mısınız? Hele ortada “ispatı boşverin, şüphe uyandıracak kadar ispatlayın milletvekilliğini bırakırım” gibi bir iddia varsa. Doğası budur bu işin. Her iki taraf da geldiler savlarını savundular. Gerisi izleyenlerin ne karara vardıklarıdır. Onların da objektif olduğuna inanmam.

İyibilgi: Kazananı yok yani.

Ersanel: Buna çok takıldınız. Kazanan mı arıyorsunuz. Kazanan Uğur Dündar’dır. Dündar hem iyi gazetecilik yaptı hem de tüm siyasiler tarafından bundan sonra da seçilecek kişi olduğunu gösterdi. TBMM’de milletvekillerinin-bu gündemle-tartışacağı oturuma bir gazetecinin yöneticilik yaptığı görülmüş mü? Bunu daha öncede yapmıştı ama stüdyodaydı. Bunun için bir kazanan varsa o. Ha, öte yandan bazı bölümlerde Kılıçdaroğlu’nun bazı bölümlerde de Fırat’ın öne çıktığını söyleyebiliriz. Bize düşen de söz konusu belgeleri incelemek ve basitleştirerek hangi tarafın doğruyu söylediğini aramak.

İyibilgi: Tartışma sırasındaki hatalar neydi?

Ersanel: Özellikle iki tanesi göze battı. Birincisi Fırat'ın çifte faturadan bahsetmesi ki, hem böyle bir şeyi söylemesi yanlış hem de Kılıçdaroğlu'na söylemesi yanlış. İşi bu. Fark etmemesi mümkün değildi ve etti. Bunu da ilan etti. İkincisi ise biraz estetik meselesi. Fırat'ın finalde anlattığı fıkrayı estetik bulmak zor. Yarın bu eleştirilir. Son derece gereksiz bir şirinlik. Anlatmasa hiçbir kaybı olmazdı.

İyibilgi: Peki yarın medyanın kazananı kim olur?

Ersanel: Bakın bu önemli. Kamuoyunun dikkatli ve seçici olması lazım. Medya da objektif değil ve yargılarını hem bu akşam televizyona hem de yarın gazetelere kendi meşreplerine göre yansıtabilirler. Özellikle mesai saatlerine denk geldiği için bir çok kişi oturumu izleyemedi. Bu yüzden kararlarını medya onlara ne söylerse ona göre vereceklerdir.

İyibilgi: Son olarak, halkın kazananı kim olur?

Ersanel: Tamamını izlemeyenler ve belli tarafa zaten eğilimi olanlar hariç, hakim çoğunluk bundan tatmin olmaz. Tatmin edici değildir. Şimdi TV'ler yola çıkıp sorarlar, emin olun özünde tatmin olmadıklarını söyleyecektir insanlar.



Bu haber 1,634 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    7,852 µs