Yitik kabile: Üzerinde '13' var! | " /> Yitik kabile: Üzerinde '13' var! | "/>

En Sıcak Konular

Yitik kabile: Üzerinde '13' var!

22 Eylül 2008 12:49 tsi
Yitik kabile: Üzerinde '13' var! Yani, Kafkaslar’da küresel savaşların zirve yaptığı bir zamanlama ile. Arthur Kostler’in artık efsane olmuş kitabı ‘13’üncü kabile’nin yitik başkenti, bakın hangi zamanlama ile bulundu, ve bunda kimlere mesajlar var!

Ünlü yazar Arthur Koestler’in bir tür fenomen sayılan “13’üncü kabile” kitabını yazmasının üzerinden hayli zaman geçti. Tam 32 yıl. Koestler bu kitapta, Hazar Türkleri’nin "Museviliğin kayıp 13’üncü kabilesi" olduğunu ileri sürmüştü. 

Yazarın iddiası günümüz arkeologları tarafından da destekleniyor. Buna göre bin yıl önce Museviliği kabul eden, çok güçlü ve zengin bir devlet kuran, ardından da tarih sahnesinden bir anda çekilen “kayıp kabile”, Hazar Türkleri’ydi.

Musevi Hazar Türkleri’nin varlığı bu bağlamda bilinse de, kurdukları ülkenin başkenti bugüne değin bulunamamıştı. Kabile gibi başkent “İtil” de (İdil) yitikti.

Ama “şimdi” bulundu. Rusya’nın Astrahan Devlet Üniversitesi öğretim üyelerinden Dimitri Vasilyev liderliğindeki arkeoloji ekibi, 9 yıldır tarihi İpek Yolu üzerindeki Hazarlar’ın kayıp başkent İtil’i arıyordu.

Ekip, Hazar Denizi’nin kuzeyinde, Rusya-Kazakistan sınırındaki Astrahan kenti yakınlarında, yaptığı kazılarda üçgen şeklinde bir kale ile Hazarların konut olarak kullandığı yurtların kalıntılarına ulaştı.

Pişmiş tuğlaları kim yapar?

İtiraf etmek gerekir ki, 13’üncü kabilenin başkentinin burası olup olmadığına ilişkin ellerindeki delil hayli parlak! Kalıntıların kayıp başkent İtil olduğuna ilişkin bulgu şu; bulunan kale kalıntısı pişmiş tuğlalardan yapılmış. Hazar kanunlarına göre pişmiş tuğlanın sadece başkentte kullanılmasına izin veriliyormuş.

Anlaşılıyor ki o dönemde “pişmiş tuğla” yapmak belli bir “usta”lık istediğinden, kaliteli malzeme İtil’e layık görülmüş.

Peki geniş bir coğrafya olmasına rağmen, bilim adamlarının geniş ve seri araştırmalar yaptığı, hemen her ülke arkeologlarının en az bir kere uğradığı bu bölge bin yıl sonra nasıl bulundu? Veya şimdiye kadar nasıl bulunamadı?

Bu sorunun yanıtı elbette bir dizi bilimsel yanıt bulabilir. Ancak zamanlama ile ilgili olarak “politik ve diplomatik” tesadüfler de dile getirilmeli.

Çünkü bu buluş şu olaylar ile eş-zamana denk düşüyor; Tüm küresel oyunuların dikkatlerini ve “hırslarını” Kafkasya’ya yönelttikleri, Kafkasya ve Ortaasya üzerinde başta enerji olmak üzere politik hakimiyet kurmak istedikleri, Rusya ile Gürcistan arasında savaşın yaşandığı, bu savaştan önce binlerce İsrailli askeri ve politik uzmanın Güristan’ı hızla alanı terk ettiği, bu çatışmaya bölge ve dünya ülkelerinin bir çoğunun müdahil olduğu, bölgedeki tüm ülkeleri kapsayan enerji yollarının inşa edildiği, yine bölgenin artık Ortadoğu ile birlikte aynı miğfer sayıldığı, Ermenistan ile Türkiye’nin arasında yeni ve sıcak ilişkilerin inşa edildiği, (bu konuyla ilgili olarak bugün iyibilgi sayfalarında ilginç bir haber okuyacaksınız.) yine Türkiye’de aslında içerik ve tarih açısından çok dolu olmayan bir kitabın “Yahudi-Türk ilişkileri bağlamında” günmede getirildiği, Azerbaycan’dan başlayarak, Bakü-Tiflis-Ceylan-Irak (Suriye)-İsrail-Hindistan ve belki Çin eksenini izleyen çok katmanlı bir enerji hattı inşasının gündemde olduğu, AB’nin bölgedeki oyuna katılmak istediği/zorladığı bir sürece.

Mesaj var mı, kime?

Acaba önemli olsa da nihayetinde sadece bilimsel bir buluşu fazla mı büyütüyoruz. Bu sorunun yanıtını belki Rus ekibin lideri Dimitri Vasilyev’in Associated Press’e yaptığı açıklamada bulabiliriz.

“Doğu Avrupa’nın ilk feodal devletinin başkentini bulmanın önemi büyük. Bunu Rus tarihinin bir parçası olarak görüyorum”.

Demek buluş sadece Ortaasya ve Kafkasya’nın tarihi değil. Doğu Avrupa’nın da başkenti bulunmuş oluyor. Ve bunu Ruslar söylüyor. Yukarıda saydığımız tüm eş olaylara itirazlarını söylüyor gibiler!

Peki örneğin İsrail buna ne diyor? Görünüşe göre İsrailli uzmanlar başkentin bulunmasından memnun değil. Çünkü, kalıntılar ile ilgili olarak, “asıl mesele yazılı eserlere ulaşmak” demişler. Yani bu haliyle İtil’i tanımıyorlar.

Kuşkusuz İtil’in ana ögelerinden biri de Türkler. Acaba Türkiye ve/veya bölgedeki Türki ülkeler İtil’i nasıl yorumlayacak? Bekleyip göreceğiz.


İTİL: 60 bin nüfuslu olduğu sanılan İdil kenti, Avrupa ile Çin arasındaki ticaretin odak noktası haline gelerek hızla zenginleşmişti. Bir Türk kavmi olan Hazarlar’ın kurduğu devlet, 7. ve 10. yüzyıllar arasında hızla büyüyerek Çin’in kuzeyinden Karadeniz’e kadar genişledi. 8. veya 9. yüzyılda Museviliği kabul eden Hazarlar, Rus saldırıları, Tatar-Moğol asimilasyonu ve Hazar Denizi’nin sularının yükselmesiyle tarihten silindi.



Bu haber 2,561 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,641 µs