En Sıcak Konular

O, şimdi sorguda...

18 Eylül 2008 20:41 tsi
O, şimdi sorguda... Eski MHP'li. Sonra DSP'li olduğunu ilan etti. Ama hiçbir partinin üyesi değil. İlişkileri, görüşleri, 28 Şubat sürecinde Fadime Şahin olayıyla hep gündemdeydi. Veli Küçük için düşüncesi: O özel biri. Şimdi Ergenekon soruşturmasında. Sisi'yi hatırlatalı

Türkiye'nin en ünlü transseksüeli olduğuna kuşku yok. Adı Seyhan Soylu, ama kamuoyu onu "Sisi" lakabıyla tanıyor. "Menacerlik" yapıyor ve çok iyi bir "organizatör" olduğunu iddia ediyor. Yeter ki "paradan" haber verilsin... Milliyetçi, ama "aşırı" denebilecek düzeyde. Eski MHP'li. Sonra, ulusalcı görüşlerine daha yakın gördüğü DSP'ye iltihak etti. Yerel seçimlerde Trakya'da bir ilçede DSP'den belediye başkanı adayı olacağını açıklamıştı. Ulusalcı-milliyetçi partilerle yakından ilgili, ama bilindiği kadarıyla herhangi bir partinin kayıtlı üyesi de değil.

28 Şubat sürecinin "sembol" olaylarından Ali Kalkancı-Fadime Şahin olayında rol oynadığı iddiası hayli yaygın. Zaten bu nedenle soruşturma da geçirmişti.

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınması, onun bu "sıradışı" özelliklerini bilmeyen veya unutmuş olanlar açısından "sürpriz" sayılabilir. Fakat onun Veli Küçük için kendisiyle yapılan bir röportajda "O, çok özel biri" demiş olması, bir fikir veriyor olmalıdır. "Çok özel biri" diyecek kadar tanışık olduklarını düşündürüyor çünkü.

Geçtiğimiz Nisan ayında Aksiyon dergisi tarafından "Sisi" lakaplı Seyhan Soylu ile bir röportaj yapılmıştı. Bu röportajdan bazı pasajlar, Ergenekon soruşturmasında "Sisi"nin ne işi var acaba sorusuna cevap vermemizi kolaylaştırabilir. İşte birkaç soru, birkaç "manalı" cevap ile "Sisi":

-Şu anda Türkiye’de kopan kıyametin temelinde ne yatıyor sizce?

Yine çıkar amaçlı tröstlerin kendi çıkarları doğrultusunda, menfaat rüzgârının onları sarmasından kaynaklanıyor. Başka hiçbir şeyden değil.

-28 Şubat süreci gibi mi?

28 Şubat, tröstlerin menfaat savaşı mıydı? Arka planını düşünürsek öyle de denebilir.

-Bankaların içinin boşaltılması ile 50 milyar doların buharlaşması söz konusu oldu.

Hayır, 28 Şubat deyince içinde kendimin de olduğunu düşünüyorum. Soruların oraya geleceğini bildiğim için…

CANLI VAR MI CANLI

-Daha önce Nuriye Akman’a verdiğiniz röportajda “Jandarma İstihbarat Teşkilatı’nın (JİTEM) yayınlarında genel koordinatörlük yaptım” dediniz. 28 Şubat sürecinde neden sizi aralarına aldılar?

Bizi kimse arasına almadı ki. Bakın şu an para ver bana…

-Para ile mi?

Hayır, hayır! Başka bir şey söylüyorum. Şu an para ver, istediğiniz her organizasyonu yaparım. Ben organizatörüm.

-Ama o zaman bu işi yapmıyordunuz.

Hayır. Başka bir şey söylüyorum. Ben ne iş yaparsam en iyisini yaparım.

-Strateji Dergisi’ni çıkarıyordunuz.

O şöyle oldu. E TV’de genel koordinatördüm. O tarihte Türkiye Gıda Sanayii’nin sahibi Turgut Büyükdağ telefon açıp, “Sisi hanım biz bir grup kuracağız. Bizden ne istersiniz bunun için.” dedi. Ben de “Beyefendi canlı varsa yaparız.” dedim. Yani parası varsa hiçbir şey sorun değil.

-“Canlı varsa oluyor” diyorsunuz. O zaman o dönemde canlı ile bu işin içinde yer aldığınız kanaati hâsıl oluyor.

Böyle düşünürseniz fiyatınızı söyleyin derim. Sen canlıyı aldın, şöyle yap diyorsun. Ben fazla zeki değilim. O zaman şunu söylüyorum sana. Canlı var mı dedim. Benim konuşma tarzım o. Ha eğitimimle ilgili sorarsanız radyo televizyon mezunuyum. Polis Akademisi’nde Türkiye birinciliğim var. Şimdi şunu söylemek istiyorum. Canlı var mı dedim, siz de bu organizasyonu para için mi yaptınız diyorsunuz. Evet, ben devletimi sattım. Olur mu böyle bir şey? Adam bana organizasyon yaptırıyor.

-Neyin organizasyonunu?

Medya kuruyordu. Kurduğu bu medya için transferler yapmamı istedi.

-Büyükdağ’ı tanıyor muydunuz daha önce?

O beyefendiyi hiç tanımam. Zannediyorum Çırağan’da mıydı bir araya gelip konuştuk. Turgut Bey’in siyasi danışmanları da vardı yanında. Ünlü tiplerdi. İsimleri bende saklı kalsın. Dediler ki bize böyle böyle bir sosyete, bir de Nokta gibi, işte Aksiyon gibi diyelim ayıp olmasın, birer dergi lazım. Bunları bana koordine eder misiniz? Ben hemen Ayşe Önal’ı Strateji Dergisi’nin başına getirdim, Güler Kazmacı’yı da danışman aldım. Ümit Oğuztan’ı da magazinlerden birine aldım. Ferda Kıvılcım’ı Alem dergisinden istifa ettirdim. Alem dergisinin başında idi. Ramiz Dağlı, işte Alev Çukurkabaklı, böyle bir ekip kurdum, hatırlayamıyorum şimdi hepsini. Ünlü insanları transfer ettik. Üç dergi açılacak.

KENDİ SEKS FANTEZİLERİNİ YAZMIŞ

-Oğuztan’ı nereden tanıyordunuz?

Ümit Oğuztan’ı işe ben aldım. 1991’de Kraliçe Sisi (Müstehcen olduğu için mahkeme kararı ile yasaklandı) diye bir kitap yazdı bana. Ben adama hayatımı anlattım. O tarihte bir tane araba alınacaktı bana. Dedi ki size bir kitap yapayım.

-Siz de araba istediniz.

Evet, ben de araba istedim. Ben hep bir şey isterim. İstediğim her şeyi de alırım. Ama benim onun söylediklerini yaşamaya yaşım müsait değil. Kendi hayalindeki seks fantezilerini yazmış.

-Kitabı beğenmediyseniz niye bir daha işe aldınız onu?

Ben onu mevcut kariyeri için almadım. Elinde böyle çok ses getiren farklı kitaplar vardı. Sansasyonel yazarlarla anlaşalım dedik. Bize hem magazin boyutunda insanlar yazsın hem de onların kitaplarını çıkaralım. Öyle diye işe alındı eğer bunu soruyorsanız. Oraya geldi gene ortalığı karıştırdı.

-Nuriye Akman’a 28 Şubat’ın kahramanı olduğunuza dair açıklamayı yaptıktan sonra hiç yalanlama olmadı değil mi?

Genelkurmaydan mı? Yalan söylemedim ki. Bugün de yalan söylemiyorum, niye yalan söyleyeyim? İşte dergi çıkarken daha sonra o esnada bir istihbarat geldi.

-Tarikatlarla ilgili mi?

Ben severim böyle tarikatlara gidip gezmeyi. Kiliseye de gidip kendi duamı edebilirim. O açıdan Draman civarında tarikatlara giderim ben.

-Bu olaydan önce gidiyordunuz yani.

Tabii tabii. Ben normal tarikatlara giderken bir anda Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, bu tarz üç beş tane daha yerle ilgili bilgiler gelmeye başladı bana. İlgimi çekti. Dinin istismar edildiğini…

-Açık sorayım, o bilgi nereden geldi size?

Arkadaşlarımdan diyorum.

-Sonraki süreçte…

Ben de gittim.

-Kaç defa gittiniz mesela?

Gerekli olacak bilgileri toplayana kadar. Aptalım ama o kadar da değil!

-Orada izlenim edindiniz, bilgiler aldınız. Sonra bunları TV’lere çıkarmaya başladınız.

Hepsini ben yolladım. İşte Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Emire Kalkancı o süreçten takip edilerek ekrana çıkmak istediler, uyandırmak istediler. Ama 28 Şubat, Sincan olayları vs. ile pekişti. Elma ile armudu karıştırıyorlar. Yani Müslüm Gündüz, gibi Ali Kalkancı gibilerin devletin rejimine zarar vereceği herhangi bir konu yoktu. Onlar dine zarar veriyorlardı.

ONLAR KULLANILMADI, SİZ ÖYLE ALGILIYORSUNUZ

-Nuriye Akman’a verdiğiniz röportajdan anlaşıldığına göre onlar o süreçte kullanıldı.

Yok. Hayır, siz öyle algılıyorsunuz. Bugün de bir haber programı yapsam, gidip de tarikatçıları bilmem neyi haber yapmaya değmez. Her hafta iki tanesi yakalanıyor. İtibar edilmiyor artık. İnsanlar doğru yolu gitgide görmeye başladı. Ben şunu söyleyeyim size. Lütfen mertçe yazın. O zaman tarikat haberleri ilgi görüyordu, bugün iki tane büyücü, bir tane tarikatçı hıyarın ekrana çıkması daha küçük yer alabiliyor. O tarihte biz bu dosyaları hazırlarken şu anda düşünüyorum ki, bak bu bile olabilir, tröstlerin, mevcut hükümetle hesaplaşmasının kurbanı da olunmuş olunabilir; eğer bunu istiyorsanız söylememi.

-Sizin düşüncenizi soruyorum.

Eğer yönlendirmek istiyorsan bunu da diyebiliyorum ben. Ama bu derin devletin, bakın ben başka bir şey söylüyorum. Ben hayatımda suyun altından bile gitmem. Derine fazla gitmem. Anladınız mı? Eğer ki derin devlet olarak bir şeyi adlandırıyorsanız…

-Siz nasıl adlandırıyorsunuz?

Devletin derini olmaz. Maden yatakları gibidir. Neyi ne zaman satacağınızı, neyi yapacağınızı bilmeniz lazım. Derin devlet deyince toprağın altındaki osmiyum gelir aklıma. Bir de bor yatakları gelir. Bir de onları pazarlayan insanlara bunun hesabını soracak insanlar gelir.

"ALLAH DEMİREL'E MAKAMIMI BENZETSİN, KİŞİLİĞİMİ DEĞİL"

-Süleyman Demirel gibi konuştunuz.

Allah makamımızı benzetsin, kişiliğimizi değil. (Gülüyor) Biz o zaman öyle bir yapılanma içerisinde bu operasyon olarak adlandırılan olayı ortaya çıkardık. Fakat bir kısım medya olarak adlandırılanlar olayı farklı empoze etti. Bugün de aynı o medyanın 106 milyon dolar, toplam 300 küsur milyon dolar borcunu ertelemek için farklı oyunlar içerisinde olabileceğini ben görebiliyorum, vâkıf olabiliyorum.

-Biraz açabilir miyiz bunu?

Yanlış olur. Siz benim ne demek istediğimi gayet iyi algıladınız.

-Ben anlamıyorum.

Okurlarınız anlar o zaman. (Gülüyor) Bütün sermaye kuruluşlarının yok ettiği o bin kişilik hanedanın parçalarına 40 milyar dolar verildi. 300 milyon doları da bugün için diyorum. O tarihte tamamen tröstleşmiş bir halde değildi. Tröstleşme yolunda ilerleyen bir medya grubu idi. Kimi kastettiğimi bilmiyorum ben. Bilmeden konuşuyorum!

-1997-2008. Hadiseleri gözünüzün önüne getirdiğinizde 2007-2008’de neler yaşandı, yaşanıyor?

28 Şubat’taki balans ayarı 11 yıl sonra, bugün rektifiye olarak adını değiştirdi. Gönül ister ki atılan sekmanlarla motor kurtulsun!

BU AMAÇ İÇİN HER ŞEY KULLANILACAK

-Motorun kurtulmama ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

İşte laf burada gizli. Şoför değişse bile araç değişmeyecek. Amaca giden tüm yollarda her şey araç olacak. O açıdan balans ayarı bitmiştir bu ülkede. 5 yılda yapılacak rektifiyelerden sonra tam yol ileri gidecek Türkiye.

-Önümüzdeki 5 yıl…

Bu 5 yılda son rektifiyelere ihtiyacımız var. Balans ayarları bitti, motor yalpalıyor. Rektifiyelerden sonra yepyeni günler başlıyor; Türkiye için son sıkıntılı 5 yıl. Ne askerî darbe ne post modern darbe ne de yargının vereceği ağır yaptırım cezaları. Türkiye bir demokratikleşme sürecinde, yargı da bunun denetimcisidir.

-Seyhan Hanım şu soruyu sormasam okur bana kızar. Neden 5 yıl dediniz?

Bakın 28 Şubat’la ilgili devletin genelkurmay ikinci başkanı (Çevik Bir’i kastediyor) olan bir şahıs dahi o şekilde hitap ediyorsa benden daha fazlası beklenmez ki. Ben kimim ki! Sıradan bir vatandaşım. Onlar nutuklarında balans, süspanse dedi, biz de rektifiyeyi getirdik.

-Neden 5 yıl dediniz de 4 veya 6 yıl demediniz? Ne var 5 yıl sonra?

5 yıl, çünkü darbeden postmodern darbeye lütfen bakar mısınız, 20 yıl.

-1980-1997, 17 yıl…

Aşağı yukarı bir 15-20 yıl arası süreç. Bu çok önemli. Bu süreç 20 yılı tamamlayacaktı. Postmodern darbeye dönüştü, darbe. Askeriyenin esnek olduğu yerde yargı da esneyecek ve doğru bulunacak.

-Onun için 5 yıl var, öyle mi?

Elbette. Bu geçiş süreci içerisinde yargının da devletin bölünmez bütünlüğüne zarar verebilecek kişilerin toparlanıp ifadelerinin alınması ile -bu başbakan da olsa cumhurbaşkanı da olsa- adına Ergenekon dediğimiz kişiler de olsa, yargı en doğru kararı verir. Gelecek 50 yılda Avrupa’nın sibobu Türkiye olacak. Avrupa’nın en önemli üreticisi hâline gelecek. Hiç şaka yapmıyorum. Bu açıdan Avrupa’nın bize ihtiyacı var. Biz Türkler Avrupa’nın hem namus koruyucularıyız hem de gelecek tohumlarıyız. Türkiye inanılmaz çok önemli bir süreci atlattı. Demokratikleşme adına çok iyi bir dönemden geçiyor. Yani Türkiye’yi kötü günler değil çok iyi günlerin beklediğini düşünüyorum. Tayyip Erdoğan da artık vizyon değiştirdi.

"KAPATMA DAVASI VATAN HAİNLİĞİ"

-Ama kapatma davası ile karşı karşıya...

Ben AK Parti’nin kapatılmasına en çok karşı çıkan insanım. Bugün AK Parti’nin kapatılması demek demokrasi sürecinin ağırlaşması demek. Bence kişilerin siyasi ceza görmesi lazım, eğer yasak konacaksa. Partilerin böyle kapatılması gericilik.

-Kimin işine yarayacak kapatılması?

3-5 tane cebini dolduracak ruhları çulsuz olup paraları çok olan vatan hainlerinin işine yarayacak. AKP’yi bugün kapatmak vatan hainliğidir. Demokrasiye ihanet ediyorlar. Erdoğan’a yasak koyun. Erdoğan da desin ki ben bağımsız olarak başbakanlık yapacağım. O da bir süreçtir. Türkiye onu da görebilir.

-Peki hak ediyor mu yasak konmayı?

Erdoğan’ın yasaklanması için somut olarak ispatlar lazım. Biz 70 milyon bir tarafta olsak o 1 de olsa biz hepimiz biriz. Biz toplumu bütünleştirdiğimiz zaman toplum olur. O toplum olunca devlet olur. Anladınız mı?

VELİ KÜÇÜK ÖZEL BİR İNSAN

-Şimdi irtibatınız var mı o çevrelerle, o dergi çevresiyle?

Son Ergenekoncu olarak mı düşünüyorsunuz beni?

-Sizi ilk aradığımda telefonu açar açmaz böyle dediniz bana. Neden?

Bir sürü gazeteci aradı Hürriyet, Sabah, Milliyet’ten. Ben dedim ki 784 bin kilometrekare toprağımızın bölünmez misak-ı milliye çerçevesinde ve devletin bölünmez bütünlüğüne inanan bir insanı kim alabilir efendim. İlhan Selçuk’un alınmasına çok ayıp ettiler ve hemen adlandırıyorlar. Millicilik ve vatanseverlik adı altında insanların düşüncelerini kimse tasfiye edemez. Ha o grubun içerisinde elma ile armutlar var. Veli Küçük Paşa…

-Tanışıyor musunuz kendisi ile?

Veli Küçük Paşa, aklınıza kim gelirse, sokaktaki bir tinerci de gitse kapısının açık olduğu, kapısını çaldığında kontak kurabileceği özel bir insan.

-Buradan tanıştığınızı anlıyorum.

Ben cevabı verdim zaten. Olay şeye benziyor. Her iki tarafın da kapatılma sürecine dönüştürüldü. İki bakkalı kapayalım yeni bir market açalım… Türkiye yarınlar için en önemli savaşı, laiklik ve demokratikleşme savaşını veriyor. Ve ne yazık ki bu savaşı Tayyip Erdoğan veriyor. Ben AKP’li değilim. Ama vatanseverim. Bu savaşı kim verirse onun yanında olmak isterim. Ne yazık ki, şu avuçlarımla Erdoğan’ın yaptıklarını alkışlıyorum. Hem de oturarak değil, ayakta.

-Tehdit alıyorsunuz.

Ee çok umurumda değil. Kahramanlar çok uzun yaşamaz, biliyor musunuz? Kahraman deyince bir nefes alış kadar yaşamalı. Belki çok bile yaşamış olabilirim.

-Ali Kalkancı ne yapıyor şu anda?

Gene kurmuş tarikat, 3-5 bin müridi varmış. İnternet aracılığı ile mürit topluyor. Sanal tarikat. Bu sefer siz çıkarın da hiç olmazsa Ergenekon yaptı demesinler.

DÜŞÜNCELERİM VE HAYATIM DEĞİŞTİ

-Bu ne zamanın bilgisi?

1,5 yıl önce. Anlatmayın bile dedim. O kadar pis bir şey, ya ben gene bulaşıyorum. Ben yapınca Ergenekoncu olacağım.

-28 Şubat’la alakalı o röportajdan sonra bir yere oturtuldunuz. Bundan ötürü bir rahatsızlık oldu mu sizde veya çevrenizde?

İnsanlar korktu biliyor musun? “Aman” dedi, “sen istihbaratçı mısın, bilmem ne misin?” Ben kaşeleri sevmiyorum.

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,026 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,138 µs