En Sıcak Konular

Yönetmeden hükmeden ordular

18 Eylül 2008 16:14 tsi
Yönetmeden hükmeden ordular Göreve geldikten sonra son olarak ‘konuşmayacağım’ diyen Org. Başbuğ aslında bizlere çok şey söylüyor. Anlatmak istedikleri her cümlesinden açıkça okunabiliyor. Bu kez satır arası değil, hangi mesajları verdi değil, deşifre değil… iyibil

Kendisine ‘Paşa’ denilmesini istemiyor Org. Başbuğ… Bu sürpriz çıkış aslında oldukça ilkeli bir Genelkurmay Başkanı’yla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Kendine has bir tarzı, bir üslubu var. Nice komutanlar kendisine paşa denmesini isterken, o ‘hayır Başbuğ’ deyin diye uyarıyor… Biz isteğine uyuyor ve bu yüzden kendisine Başbuğ diyoruz.

Aslında göreve geldiğinden beri yaptıklarıyla sürpriz bir Genelkurmay Başkanı profili çiziyor Başbuğ. Kandıra ziyaretiyle ilk önce Türk siyasetiyle ilgilenenleri sarsıyor. Ardından verilen ‘hukuk’ mesajıyla rahatlatıyor, sonra soluğu hem de ayağının tozuyla Doğu’da, üstelik Diyarbakır’da alıyor. Orada Kara Kuvvetleri Komutanıyken söylediklerini dile getiriyor. Yeni ve kapsamlı bir terörle mücadele diyor…

Başbuğ’un sürprizleri bununla sınırlı değil elbette… Akreditasyon meselesi örneğin. Başbuğ 12 yıldır Türkiye’de uygulanan bir yasağın zincirlerini kırıyor. Star gazetesi ve Yenişafak için akreditasyonu kaldırıyor. Her ne kadar bu ayıptan tam olarak vazgeçilmemiş olsa da Başbuğ bu konuda da gelecek için umut vaat ediyor.

Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un sürprizleri bir zincirin halkası gibi… örneğin ‘artık resepsiyonlarda konuşma yok’ sözü oldukça önemli ve manidar… Basına ve siyasetçilere yönelik ‘TSK ve şehitler üzerinden siyaset yapmayın’ şeklindeki uyarısı da artık TSK’nın bir toparlanma dönemine girdiği, tartışmalardan uzak durmak istediği şeklinde yorumlanabilir. Diğer bir deyişle Başbuğ şaşırtmaya devam ediyor, üstelik bunu ustalıkla yapıyor…

Bu konuşma ve sürpriz adımlardan ‘TSK demokrasilerde gereken yerini alıyor’, ‘TSK siyasetten çekiliyor’ sonucuna varılıyor. Artık resepsiyonlarda, gazetecilerin önünde mesaj devri kapanıyor. Toplumla ilişkiler daha kurumsal bir düzleme oturuyor.

Ancak her şey toz pembe değil… Başbuğ bunları yaparken çok dikkatli bir ‘strateji’yi adım adım uygulamaya koyduğu mesajını veriyor. Toplumla ilişkiler daha kurumsal bir yapıya bürünürken siyasetle ilişkiler de kurumsallaşıyor. Ve şunu açıkça ilan ediyor Başbuğ: Benim görevlerim arasında siyasete dokunmak da var… Siyaset ile ilişkileri de MGK çatısı altında kurumsallaştırıyor. MGK’ya eski önemini kazandırma amacı güdüyor Başbuğ… Yani bu şu anlama geliyor: Artık MGK kararlarını tekrar canlı yayınlardan izleyeceğiz…

Şimdi Başbuğ’un siyasetle ilgili o sözlerini hatırlayalım:

Ben kameralar önünde olmayacağım, ayaküstü konuşmayacağım. Resepsiyonda da çok konuşmayacağım. ’Asker siyaset yapmaz’ diye bir şey yok. Belli platformlar vardır, Milli Güvenlik Kurulu gibi. Burada siyaset konuşulur. Asker de burada siyaset konuşur. Kim siyaset yapacak? Ben ya da benim görevlendirdiğim kişi olur. Ondan başkası TSK adına siyaset yapamaz. Ülkeyi 28 Şubat’a getiren nedenlerin hala karşısındayız. Aynı şartlar gündeme gelirse aynı şeyleri yine söyleriz. Hata varsa bırakın zaman değerlendirsin.
Şu söze dikkat: Asker siyaset yapmaz diye bir şey yok…

Şimdi ne yapmalı? Ne düşünmeli? Başbuğ ‘demokrasinin ordusu’ hayallerini boşa mı çıkaracak? Önceki açıklamalarından böyle umutlar doğmuştu… Bu umudu besleyenler hayal kırıklığına mı uğrayacak?

Hemen şunu söyleyelim: Org. Başbuğ’un önceki sözleri ile şimdiki sözleri çelişkili değil… Başbuğ’un önceki söylediği şu: Artık toplum önünde tartışmayacağız, TSK’yı tartışmanın tarafı gibi göstermeyeceğiz. Ancak Başbuğ’un resmi bundan ibaret değil. Son söylediğini de hesaba katarsak yapboz şöyle tamamlanıyor: Ama içerde, aramızda bunu güçlü bir şekilde konuşacağız…

* * *

Başbakan Erdoğan’ın sık sık söylediği bir şey var: İktidar olduk ama muktedir olamadık… Malum: Muktedir olmak için inisiyatif almak, boşluğu doldurmak gerekiyor. Başbuğ şu anda inisiyatif alıyor, eşyanın tabiatı da boşluk kaldırmıyor…

Peki, tüm bunları neden yazdık? Hayy Kitap’tan yayınlanan ilginç bir kitap var: Yönetmeden hükmeden ordular… Steven Cook imzalı kitapta aynen şunlar yazıyor:

Orta Doğu orduları bakanlıklar ve hükümetlerin diğer aktörleri üzerindeki doğrudan denetimlerinden çoktan vazgeçmiş olsalar da Mısır, Cezayir ve Türkiye gibi ülkeler, askerin hakimiyeti altında kaldılar. Orta Doğu ordularının asker ve levazımı, rejim savunmasının açıkça görünen dışçevresini oluşturur, fakat daha az görünür olan rejimin bekasında askeri hakimiyetin çok katmanlı kurumsal mirasının oynadığı belirleyici roldür. Ordunun hem demokratik bir vitrin hem de siyasi kontrolün ana unsurlarının doğrudan denetiminden doğan çıkarları karmaşık ve ince ayrıntılarla doludur. Subaylar, iktidarda olmadan yönetmek peşindedir.

Dikkat çekelim istedik…

Kitapla ilgili bilgi için tıklayınız



Bu haber 1,368 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,068 µs