'Terörle mücadelede yeni dönem'

11 Eylül 2008 19:20 tsi
Erdoğan başkanlığında toplanan Terörle Mücadele Zirvesi sonrası yapılan açıklamada kararlılık vurgusu vardı. Ama Hasan Soylu, satır aralarında "terörle mücadelede yeni bir dönem başlıyor" dedirtecek ip uçları buldu. Soylu, hükümetin atacağı hangi adım i

Bugün yapılan “Terörle Mücadele Zirvesi”nden sonra yapılan açıklamada, her zamanki gibi “kararlılık” mesajı verildi. Bu, açıkçası, “rutin” bir ifade. Mesele, bu “kararlılık” vurgusunun ne tür bir anlayışla hayata geçirileceği.

Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında yapılan terörle mücadele zirvesine, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un yanı sıra, ilgili sivil ve askeri yetkililer katıldı. Toplantı sonrasında Başbakanlık Basın Merkezi’nin yaptığı yazılı açıklamada, şöyle denildi:

"Toplantıda, terörle mücadelenin güvenlik, hukuki, ekonomik, sosyo-kültürel, psikolojik ve uluslararası boyutları incelenmiş ve bu alanlarda, devletin ilgili unsurlarını hangi yapı ve yaklaşımla ilave katkılarda bulunabileceği değerlendirilmiştir.

Yapılan toplantıda ortaya konulan kararlılık, halkımızın güvenlik güçlerine verdiği destek ve konuya ilişkin duyarlılığın toplumun tüm kesimlerinde devam etmesiyle, kırılma noktasına yaklaşan bölücü terör örgütüne karşı yürütülen bu mücadele süresinin kısalacağı tespit edilmiştir."

Bu açıklamada “rutin” olmayan hususlar, “ayrıntı” gibi görünen, “güvenlik, hukuki, ekonomik, sosyo-kültürel, psikolojik ve uluslararası boyutlar” vurgusu. Bunun yanı sıra, “kırılma noktasına yaklaşan bölücü terör örgütüne karşı yürütülen bu mücadele süresinin kısalacağı tespit edilmiştir” cümlesi de dikkatlerden kaçırmamak gereken bir saptamaya işaret ediyor.

Sorunun salt bir “güvenlik” ve “terör” meselesi olarak ele alınmaması gerektiği, değişik zamanlarda çok sayıda sivil ve askeri yetkili tarafından bugüne değin sayısız kere ifade edildi. Hatta bu söylemin paralelinde çeşitli “Güneydoğu paketleri” açıldığını da hatırlıyoruz. Ama o “paketlerden” hiçbir şey çıkmadı… Sorun askere havale edildi, güvenlik tedbirlerinin daha da artırılması yoluna gidildi ve olayların durulmadığı yönündeki eleştirilere de “asker, polis ne istedi de yapmadık” türü cevaplar verildi. Açıkçası, sorunu bütün boyutlarıyla ele alarak köklü ve kalıcı bir çözümün sağlanması yönünde güçlü bir irade ortaya konulamadı.

Açıklamada dile getirilen boyutlarla ilgili devletin ciddi bir çalışması varsa, bunun sonuçlarını önümüzdeki günlerde görebileceğiz. “Terörle mücadele süresinin kısalacağı” tespiti de bu kapsamda karşılığını bulacak.

Neler olabilir, hangi adımlar atılabilir gibi sorulara uzun uzun yanıtlar vermek mümkün. Fakat öncelikle bölge halkına güven verecek adımlar atılması, yani moral ve psikolojik kapsamda adımlar atılması gerekli görünüyor. Hala da tam aydınlatılamayan bir cinayete kurban giden Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, bir örnek olarak hatırlanmaya değerdir. Halkla iç içe olmak, sorunlarını sahiplendiğini göstermek, göründüğü kadar basit olmayan sonuçlar yaratır. Gaffar Okan’ın ardından herkes çok güzel şeyler söyledi. Ama, o kadar. Şimdi şöyle bir düşünün: Şimdiki Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün kim olduğunu biliyor musunuz? Veya valisinin? Veya örneğin Hakkari’nin, Van’ın, Tunceli’nin? Fakat Gaffar Okan’ı halkla ilişkileri, etkinliği ve çabaları nedeniyle yaşarken bütün Türkiye biliyor, tanıyordu.

Moral ve psikolojik ortam açısından atılması gerekli en önemli adım ise, DTP ile ilişki kurmaktır. Bu, zaten olması gerekendir. Bu partinin Genel Başkanı veya milletvekillerini gördüğü yerde yüzünü çevirmek, herkesin çağrıldığı devlet tören ve resepsiyonlarına çağırmamak vb son derece kötü ve olumsuz bir imaj yaratmaktadır.

Beğenilsin beğenilmesin, seçilmiş milletvekilleriyle mecliste grubu olan bir partidir. Esas olarak Doğu ve Güneydoğu illerimizden oy alan bir partidir. Söz konusu bölgede çok sayıda belediye başkanı DTP’lidir. Bu özellikleri nedeniyle bile olsa, “bu sorunun çözümü için sizin teklifiniz, öneriniz nedir?” diye sormanın kaybettireceği hiçbir şey olmaz; ama kazandıracağı önemli sonuçlar olacağı kesindir. İnsanların “seçtiğimiz milletvekillerini bile ciddiye almıyorlar” tepkisini gidermek bile başlı başına güven verici bir sonuç olur. DTP bünyesinde “şahin” olarak adlandırılanlar kadar, Ahmet Türk gibi deneyimli ve akan kanın durmasını samimiyetle isteyen siyasetçiler de olduğu unutulmamalı.

DTP, hakkındaki kapatılma davasına odaklanmış durumda. Ama Anayasa Mahkemesi’nin kapanma yönünde karar vermesi ihtimaline hazırlıklılar. Böyle bir ihtimalin DTP’yi, sanılanın aksine yerel seçimler öncesinde canlandıracağını da geçerken belirtmiş olalım. Her halükarda DTP, siyaset yelpazesinde şu veya bu şekilde kendisini sürdürecek…

Bekleyelim, görelim… Ama hükümetin bu yönde bir adım atması, sürpriz olmaz.

Hasan Soylu www.iyibilgi.com

Bu haber 529 defa okundu.