-Video | " /> -Video | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan'dan Doğan'a 2. salvo -Video

8 Eylül 2008 15:24 tsi
Erdoğan'dan Doğan'a 2. salvo -Video Başbakan Erdoğan bugün de Aydın Doğan'a demediğini bırakmadı. Erdoğan, saldırıların arkasında ne olduğunu açıklaması için Doğan'a bir hafta süre verdi ve..

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün Türkiye, özellikle dünya ilişkilerinde korku refleksiyle hareket eden bir Türkiye değildir'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Bayrampaşa İlçe Teşkilatı'nın Bayrampaşa Spor Kompleksi'nde düzenlenen 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kongre ve ramazanın birlik ve beraberliği artırması dileğinde bulundu.

Konuşmasında, gençleri ve kadınları şükranla andığını ifade eden Erdoğan, onların AK Parti siyasetine yaptığı katkının paha biçilmez olduğunu söyledi.

Türkiye'de siyasetin gençler ve kadınlar sayesinde kirlerinden arındığını, milli iradenin de onlar sayesinde daha güçlü tecelli ettiğini ifade eden Erdoğan, toplumun tüm renklerini, bütün desenlerini AK Parti çatısı altında toplayan bu coşku ve heyecanın Türkiye'deki siyasetin nabzının nerede attığını açıkça gösterdiğini kaydetti.

AK Parti'nin kurulduğu ilk günkü heyecanı ve samimiyeti bugün de koruduğunu, gittikleri tüm il ve ilçelerde bu heyecanı, azmi ve sevdayı gördüklerini belirten Erdoğan, ''AK Parti sevdasının Türkiye sevdası olduğunu'' ifade etti. Erdoğan, AK Parti'deki azim ve kararlılığın Türkiye'yi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarma azim ve kararlılığı olduğunu dile getirdi.

Kadrolarının bu çizgiden sapmadan ülkenin yollarını aydınlatmaya devam edeceğini ifade eden Erdoğan, ''Sizlerden ricam şudur; gözünüzü, gönlünüzü ihtiyaç sahiplerine karşı sürekli açık tutun. Milletimize karşı borcumuz, ona hakkıyla hizmet etmektir. Zira millete efendilik yoktur, millete hizmet etmek vardır. Biz bu milletin hizmetkarıyız, efendisi değiliz ve bu yolda devam edeceğiz'' diye konuştu.

-''TÜRKİYE KABUKLARINI KIRIYOR''-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başkalarının siyaseti rekabeti siyasi çatışma olarak görebileceğini, ama kendilerinin tek derdinin insanlara ve ülkeye hizmet etmek olduğunu söyledi.

AK Parti bünyesinde siyasetle meşgul olan kişilerin cevaplaması gereken en önemli sorunun ''Bu ülkeyi dünya üzerinde nereye layık gördükleri'' olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Başkalarının yaptığı gibi kendimizi bu ülkede hangi konuma layık gördüğümüz değildir. Özgüven sorunları olanlar, kendilerine güvenmeyenler Türkiye'yi de kendi dar zihinlerine mahkum etmek istiyorlar. Türkiye ise kabuklarını yeni ve güçlü bir Türkiye için kırıyor. Bugünün Türkiyesi, dünya ilişkilerinde korku refleksi ile hareket eden bir Türkiye değildir. Bugünün Türkiyesi, 'Acaba başkaları ne der' diye sözünü yutkunan bir Türkiye değildir. Bugünün Türkiyesi, Kafkaslar'dan Orta Doğu'ya, Balkanlar'dan Orta Asya'ya dost halkasını alabildiğine genişleten, dostluğu her ülke tarafından talep edilen bir Türkiye'dir. Eski korkularla hareket edenler, Türkiye'nin ufkunu daraltmak isteyenler ne yeni dünyanın gerçeklerinden haberdardır ne de Türkiye'nin kazandığı özgüvenden ve güçten haberdardır.''

-''TÜRKİYE, ARTIK GÜNDEM BELİRLEYEN BİR ÜLKEDİR''-

Erdoğan, Türkiye'nin son dönemde dış politikada uluslararası ilişkilerde artık gündemi geriden izleyen, gündeme ayak uydurmaya çalışan bir ülke olmadığını belirterek, ''Türkiye, artık gündem belirleyen bir ülkedir'' diye konuştu.

Son birkaç ayda komşu bölgelerde gelişen olaylara karşı Türkiye'nin nasıl bir tavır takındığını, gündemin oluşmasına nasıl katkılar yaptığının görüldüğünü dile getiren Erdoğan, Gürcistan ile Rusya arasındaki krizde iki tarafın da güvenini sağlayacak şekilde sürece müdahil olduklarını söyledi.

Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde de yine iki tarafın tam güvenini kazanmış şekilde müzakereleri sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, perşembe günü Şam'da katıldıkları ''İstikrar için Diyalog'' başlıklı zirve toplantısında da bölgesel meseleleri değerlendirdiklerini kaydetti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her konuda, her sorunda Türkiye artık yapıcı katkısı aranan, süreçlere katılması istenen bölgesel ve küresel bir aktör haline gelmiştir. Desteği, katkısı aranan bir ülke haline gelmek durup dururken olmuyor. Ziyaretler yapmakla, diyalog kurmakla, işbirliklerini geliştirmekle oluyor. Tarafların güvenini kazanmak, ara bulucu ve aracı olmak durup dururken olmuyor. Sağduyulu hareket etmekle, dengeli ve ölçülü olmakla, dürüst ve samimi davranmakla oluyor.''

Erdoğan, Türkiye'nin Balkanlar'da, Orta Doğu'da, Kafkaslar'da her zeminde işbirliği aranılan, güvenilir bir ülke konumuna geldiğini, ülkeyi ve milleti geriye götürerek, uluslararası irtibatı zayıflatarak, bölgesel ve küresel gücü zafiyete uğratarak, demagoji siyaseti yapmanın zamanının çoktan geçtiğini söyledi.

Uluslararası zeminde ülkelerin sözü ne kadar dinleniyorsa, ne kadar ciddiye alınıyorsa, uluslararası gündemin belirlenmesinde ne kadar etkisi olabiliyorsa uluslararası gücünün de o kadar olduğu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz diyoruz ki, hem ülkemiz güçlü olacak, hem milletimiz güçlü olacak hem de devletimiz güçlü olacak. Milleti aç ve açıkta bırakarak milliyetçilik yapmak, milleti aç ve açıkta bırakarak devletçilik yapmanını devri çoktan geçti. Türkiye'nin yeri alt kümeler değildir, süper ligdir. Türkiye tarihi ile doğal kaynaklarıyla, coğrafyasıyla, insan gücüyle hem bölgesinin hem de dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir.

Bu ufka sahip olmayanlar, atılan her adımı yıllarca hamasetle körelmiş dar kalıplı zihinleriyle değerlendiriyor. Bu zihniyet Türkiye'ye hiçbir fayda vermiyor. Türkiye'nin potansiyeline AK Parti iktidarıyla erişen ülkemiz, inşallah bu potansiyeli daha da artırarak bu yolculuğu devam ettirecektir. Onlar olanı biteni hala mahkum oldukları o kısır döngü içinde değerlendirmeye çalışıyorlar. Biz bu duruma üzülüyoruz. Keşke onlar da büyük düşünseler. Büyük bir ülkenin, büyük bir milletin mensubu olduklarını, o millete yakışır bir vizyonla olayları değerlendirebilseler.''

-''BU KERVAN, BU YOLDA EMİN ADIMLARLA YÜRÜYOR''-

Başbakan Erdoğan, bu durumun AK Parti ve Türkiye'nin yürüyüşünü sekteye uğratamayacağını ifade ederek, ''Çünkü bu kervan bu yolda emin adımlarla yürüyor. Bu kervana dahil olanlar zaten dahil oldu, olacak ama bu kervana dahil olmayanlar da ancak tribünden seyredecek'' dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin önemli bir ülke olduğunu, komşularıyla ve dünya ile olan ilişkilerini büyük ve itibarlı bir ülke gibi yürütmeye devam edeceğini belirterek, şöyle konuştu:

''Büyük ve itibar sahibi ülkelerin kompleksi olmaz. Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülke kompleksi artık geride kalmıştır. Bu kompleksle hareket eden bir Türkiye artık yok. Bu düşünceyi artık olumlu istikamette faydaya çevirmeye gayret eden, bunun planlarını yapan, bunu uygulamaya sokan bir Türkiye var. İşte geldiğimizden bu yana düşman üreten değil, dost üreten bir Türkiye var.''

-''DERE AKAR TÜRK YAPAR''-

Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasının çalışıp ülke için ranta dönüştürülmesi halinde faydası bulunduğunu ifade eden Erdoğan, büyüklerin ''Dereler akar, Türk bakar'' sözüne atıfta bulunarak, artık bunun geride kaldığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, kendilerinin artık ''Dere akar, Türk yapar'' dediklerini ve bunu gerçekleştirdiklerini; şimdi iktidarlarının bunun adımlarını attığını belirterek, şunları kaydetti:

''Bugün, Türkiye, bölgesindeki her sorunun çözülmesinde aktif görev alan, sözü dinlenen bir ülke konumunda geldiyse bu korkularla değil, özgüvenle hareket ederek olmuştur. İnancına güvenmeyen inanç hürriyetinden korkar, düşüncesine güvenmeyen düşünce hürriyetinden korkar. Bizler AK Partililer olarak düşüncemize de güveniyoruz, inancımıza da güveniyoruz. Ne düşünce hürriyetinden korkuyoruz, ne inanç hürriyetinden korkuyoruz. Emin adımlarla yola devam ediyoruz. 'Ben hiçbir şeye karışmam, kendi kabuğumda yaşar giderim' deseydik bu mümkün olabilir miydi? Biz hiçbir konuda masadan kaçmayız. Herhangi bir konuda masadan kaçmamızı gerektirecek bir durum yok. Çünkü biz Türkiye'ye güveniyoruz, milletimize güveniyoruz, kendimize güveniyoruz.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Taşradaki vatandaşımız dahi gözünü dünya ülkesi olmaya dikmişken, birileri Ankara'da hala taşra siyaseti yürütmeye çalışırsa bu anlayışla bir yere varılamaz'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Bayrampaşa İlçe Teşkilatı'nın Bayrampaşa Spor Kompleksi'nde düzenlenen 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kendilerinin hiçbir zaman masadan kaçmadığını, hiçbir konuda masadan kaçmayı gerektiren bir durum da olmadığını ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Neden böyle düşünüyoruz, neden böyle adım atıyoruz? Çünkü biz dünya ile bütünleşmek suretiyle Türkiye'yi o tarihte olduğu şanlı yerine yeniden çıkartacağız. Türkiye'ye güveniyoruz. Milletimize güveniyoruz. Gençlerimize, kadınlarımıza güveniyoruz. Türkiye'nin her yerine gidiyoruz. Vatandaşlarımızla görüşüyoruz, konuşuyoruz.

Taşradaki vatandaşımız dahi gözünü dünya ülkesi olmaya dikmişken, birileri Ankara'da hala taşra siyaseti yürütmeye çalışırsa bu anlayışla bir yere varılamaz. Türkiye'nin nereden geldiğini, nereye yöneldiğini hepimiz çok iyi anlamak durumundayız.''

-AB MÜKTESEBATI-

Erdoğan, AB müktesebatı ile ilgili çalışmaların devam ettiğini anlatarak, Dışişleri Bakanı'na bu konuda ana muhalefet partisi, MHP, DSP, DTP ve diğerlerini bilgilendirmesi konusunda talimat verdiğini belirtti.

CHP'den haftalarca cevap gelmediğini, en son 2 gün önce  ''Onur Öymen'e gelip brifingi versinler'' şeklinde cevap verildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Herhalde beyefendinin ihtiyacı yok. Ben bakanımı gönderiyorum. Eğer siz bakanımdan böyle bir brifingi almayacaksanız yapılacak olan iş şudur; bürokratımızı göndeririz, bilgiye ihtiyacınız varsa alırsınız, yoksa almazsanız.

Aynı şekilde MHP'nin verdiği cevap. Efendim 'Dışişleri Bakanı bizim eski genel başkanımız için (Petrosyan ile geçmişte görüştü) dedi. Ondan dolayı kırgınız. Filancaya gelsinler brifingi versinler.' Kusura bakmayın, eğer çok arzu ediyorsanız, bir bürokrat da gelir size bu brifingi verir. Olay bu. Bu kadar gayri ciddilik olur mu? Söylenen şey eğer yalansa Dışişleri Bakanı'nı eleştirirsin. Petrosyan ile sayın Alparslan Türkeş de bir zamanlar görüşmüştü deniliyor. Bu olmuş mu? Olmuş.

Şu anda Cumhurbaşkanımızın, Milli Takımımızın Ermenistan Milli Maçı için Ermenistan'a gitmesi sizi niye bu kadar rahatsız ediyor?

Biz her şeyin masada çözüleceğine inanıyoruz. Böyle gitmemekle, bunlar Türkiye'ye yakışmaz. Gideceğiz, oturacağız, konuşacağız, problem çözeceğiz. İşte bu zihniyetlere ülke teslim edilmez. Çünkü bunlar problem çözemez, bunlar problem üretir. Farkımız bu.''

-YEREL SİYASETTEN MERKEZİ SİYASETE GELİŞ-

Recep Tayyip Erdoğan, yerel siyasetten merkezi siyasete devamlı sorun çözerek geldiklerini, bundan sonra da yine sorunları çözmeye devam edeceklerini ifade ederek, ''Bu bizim işimiz. Ama bugün ne ana muhalefetin böyle bir derdi var, ne yavru muhalefetin böyle bir derdi var. Bunlar da böyle bir dert yok'' diye konuştu. 

Milletin desteği ile AK Parti siyasetinin ülkenin geleceğine damga vurmaya devam edeceğini belirten Erdoğan, eğitim, sağlık, adalet, emniyet, sosyal yardımlar, ulaşım, toplu konut ve ekonomide nerelerden nerelere gelindiğine herkesin bir bakması gerektiğini bildirdi. Erdoğan, ''Yaşadığımız şehre, İstanbul'a, Bayrampaşa'ya bir bakın. Tanık olduğumuz gelişme AK Parti siyasetinin ülkeye kazandırdığı gelişmedir'' dedi.

Bu siyasetin milletin sesini, hissiyatını ve ideallerini iktidara taşıdığını, sokakların sesini, halkın vicdanını devlete ulaştırdığını dile getiren Erdoğan, ''Sessiz yığınların sesi olmuştur bu siyaset. Kimsesizlerin kimi olmuştur bu siyaset. Devlet ve millet birbirine yabancı iki unsur olmaktan çıkmış el ele vererek Türkiye'yi karanlıktan aydınlığa çıkarmıştır'' diye konuştu.

-''İNSANI YÜCELT Kİ DEVLET YÜCELSİN''-

Erdoğan, merkezi yönetim, hayırseverler, belediyeler ve girişimcilerin el ele vererek, Türkiye'yi bir yatırım cennetine dönüştürdüklerini kaydetti.

Sosyal devlet olma ilkesinin bir gereği olarak siyasetin odağına milleti, insanı koyduklarını ve ''İnsanı yücelt ki devlet yücelsin'' dediklerini kaydeden Erdoğan, ''Önce insan. Önce devlet değil. Çünkü insanı güçlü olan devlet güçlüdür. Bütün insanlarımıza ulaşmaya gayret ettik, ediyoruz. Bundan sonra da kaybedecek bir dakikamız olmadığını bilerek, enerjimizi zayi etmeden çalışıp çabalamaya devam edeceğiz'' dedi.

AK Parti'de siyaset yapmanın, teşkilata mensup olmanın ve parti aidiyeti taşımanın bazı özelliklere sahip olmayı gerektirdiğine işaret eden Erdoğan, AK Parti'de siyaset yapmanın en önemli ilkelerinin, Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunu bilmek, ülkenin birlik ve bütünlüğüne inanmak olduğunu belirtti. Erdoğan, ''AK Parti hiçbir zaman dar bir zümre partisi olmadı, olmayacaktır'' diye konuştu.

Bayrampaşa ilçesinde de çok önemli işler yapıldığını, çocuk ve gençlere yönelik merkezlerin hizmete girdiğini ifade eden Erdoğan, Bayrampaşa Cezaevi'nin kaldırılmasının hepsinden önemli olduğunu söyledi.

Erdoğan, Bayrampaşa Cezaevi yerine İstanbullulara ve Bayrampaşalılara yakışır bir projeyi gerçekleştireceklerini kaydetti.

AYDIN DOĞAN'A ÇOK SERT CEVAP

 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Basın özgürlüğü size yalan yazma, insanların şeref ve haysiyetleriyle oynama hakkı vermez. Yazacaksanız, doğrusunu yazın. Yalan yazmaya, insanları asılsız iftiralarla karalamaya hakkınız yok. Bunun adı basın özgürlüğü değildir, olamaz'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Bayrampaşa İlçe Teşkilatı'nın Bayrampaşa Spor Kompleksi'nde düzenlenen 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, dün Göngören'de yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak, şunları kaydetti:

''Tabii, sayın Aydın Doğan çok rahatsız oldu. Akşam da yazılı bir cevap vermiş. Tabii, bu yazılı cevabın cevapsız kalması mümkün değil. Çünkü bu hamur daha çok su kaldırır. Sayın Doğan, verdiği yazılı cevapta ağını kurtarmaya gayret etti. Benim dünkü açıklamayı biraz daha açmam gerekecek. Öyle görünüyor. Tabii Aydın Doğan'ın Genel Yayın Yönetmeni ve kendisi bir cevap verme yarışına girmişler. Yönetmen diyor ki 'İnsani duyguları sömürenleri yazmayalım mı?' 'Yazma' diyen mi var? Yaz da, doğruları yaz; yalan ve iftira yazma...

Daha düne kadar Baykal ile paslaşma halinde, toplanan yardım paralarının Başbakan Tayyip Erdoğan'a elden verdiğini veya verildiğini gösteren makbuz belgesi diyordunuz, bunu Sayın Baykal da diyordu, kendileri de diyordu, hatırlayınız. Peki ne oldu belgeye? Kayıp mı oldu? Yoksa bir gecede değişi mi verdi? Nerede o sözünü ettiğin tutanak? Ben 'Hadi çıkın ispatlayın' deyince, şimdi yarım ağız 'Başbakan'a elden değil, başbakanlığa verildiğini' söylüyorsunuz. Bu iki şey aynı şey mi peki? Madem öyle, baştan doğrusunu yazsaydınız ya. Doğrusunu beni konuşturduktan sonra mı öğrendiniz de şimdi yazıyorsunuz?''

-AYDIN DOĞAN'A SORULAR-

Aydın Doğan'ın dün yaptığı yazılı açıklamaya değinen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Sayın Aydın Doğan, dün hala 'İddia sahibi ben değilim. Sanıklardan biri toplanan paraların Başbakan'a verilmek üzere birisi tarafından alındığını söylüyor. Benim medyam sadece mahkeme safahati hakkında bilgi veriyor' diyor. Peki soruyorum. Hukukta 'yataklık etme' diye bir olay var sayın Doğan. Şu anda böyle bir iftiraya yataklık ettiğinin farkında mısın? Önce bunu da bir öğreneceksin, soracaksın. Hani sen Türkiye'nin bir numaralı medya grubusun ya, sor bakalım, Başbakanlığın basın baş müşaviri var... 'Böyle bir şey duyduk doğru mudur?' diye, buradan bir teyit etsene. Niye teyit etmiyorsun?

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına bir kara leke atmanın ne denli çirkin olabileceğini hiç aklının ucundan geçirmiyor musun? Yoksa eski komünistlerin yaptığı gibi 'İftira at, tutmasa da iz bırakır' mantığıyla mı hareket ediyorsun? Mantığın bu mu? Sanığın sözünü ettiği, dosyasına konan tutanak nerede? Onu neden yayımlamıyorsunuz?

Bak, ben sana tutanağı anlatayım. Ne yazıyor iyi dinle. Bunu da öğren... Tutanak dediğiniz, ama yayınlayamadığınız şey, üzerinde imza ve rakam olmayan bir makbuz. 'Taslağı, başbakanlık üzerinden tsunami bölgesine göndermek üzere teslim aldım' diyor. Benim adım da unvanım da yok. Rakam ve imza bile yok. Yani başbakanlığın açtığı yardım hesabına herhangi bir paranın yatırıldığını da kanıtlamıyor bu makbuz dediğiniz şey, tutanak dediğiniz şey. Mahkeme safahati hakkında böyle mi bilgi veriyorsunuz?''

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ-

Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:

''Bak, bugün yayın yönetmenin başbakanlık diye yazıp duruyor. Sense hala 'Başbakan'a verilmiş' diyorsun. Eski yalan üzerinden devam ediyorsun. Biz hangisine inanalım şimdi? Hanginiz yalan, hanginiz doğru söylüyor? Şimdi ben bunun neresini düzelteyim?

Önce iftiralarla insanların şeref ve haysiyetine saldıracaksınız, sonra da 'Ne var canım bunda niye kızıyorsunuz' diyeceksiniz. Bu kadar ucuz mu bu iş ya? Kusura bakmayın, bu kadar ucuz değil.

Basın özgürlüğü size yalan yazma, insanların şeref ve haysiyetleriyle oynama hakkı vermez. Yazacaksanız, doğrusunu yazın. Yalan yazmaya, insanları asılsız iftiralarla karalamaya hakkınız yok. Bunun adı basın özgürlüğü değildir, olamaz. Aydın Doğan, 'Ben Deniz Baykal'ın ve NTV'nin yalancısıyım' diyor. 'Bana değil, ona söyle' diyor. İyi de, Baykal'a sorunca o da 'Ben Aydın Doğan'ın gazetelerinin yalancısıyım' diyor. Böyle şey olur mu? Hani, şıracının şahidi bozacı... Oyun mu oynuyoruz ya? Böyle tezgah olur mu? Tayyip Erdoğan, hiçbir zaman yanlışın, yanlış yapanın yanında olmamıştır, olmayacaktır. Yanlış yapan elbette cezasını çekmeli. Kimsenin yanına yaptığı yanlış kar kalmamalıdır. Ama hala bilmiyorsanız benden duymuş olun.''

-''GAZETE SAYFALARI DEĞİL''-

Konuşmasında suçluyla masumun birbirinden ayırt edileceği yerin gazete sayfaları olmadığına da ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

''Suçluyla masumun birbirinden ayırt edileceği yer gazete sayfaları değildir, mahkeme salonlarıdır. Siz ne hakimsiniz ne de savcı. Kimin suçlu, kimin masum olduğuna, hangi iddianın doğru, hangisinin iftira olduğuna siz mi karar vereceksiniz? İnsanları önce suçlu ilan edeceksiniz, sonra kendilerini aklamalarını isteyeceksiniz. Buna hakkınız yok. O işi mahkemelere bırakın. Zaten devam eden, karar aşamasına gelen bir dava var. Gerçekler orada ortaya çıkacak. Adalet tecelli edecektir. Sizin bu telaşınız niye? Bu saldırganlığınızın altında ne var? Siz asıl onu söyleyin. Bunu bir açıklayın. Bunun altında bir şey muhakkak var. Açıklamadığınız bir şey var. Bunu ben biliyorum da siz açıklayın. Açıklayın bunu... Bir hafta süre. Önümüzdeki hafta cumartesi-pazar kongreleri için gene İstanbul'dayım açıkladın açıkladın, açıklamadın ben açıklayacağım. Onu da açıklayacağım. Çünkü nedenini biliyorum.''

-''RTÜK'TE HANGİ İŞİNİZ VAR?''-

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''RTÜK'te hangi işiniz var? Bir menfaat davanız mı var? Yok mu? Bunu açıkla. Açıklamadığın takdirde açıklayacağım. Birkaç gün daha, görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasını bekleyemeyecek kadar niye aceleniz var? RTÜK Başkanını peşinen suçlu ilan etmenizin çıkar hesaplarınızla alakası var mı, yok mu? Açıkla... CNN'in karasal yayın talebiyle ilgisi var mı, yok mu? Açıkla... Gerçekleri yazacaksanız. Siz önce bunları yazın. Yazmadınız, ben açıklayacağım.

'Biz sadece iddiaları yazdık' diyorsunuz. İnsaf... Yazdıklarınızın daha mürekkebi kurumadı. Tek taraflı iddiaları böyle kesin doğru olarak ilan ediyorsanız, yarın mahkeme kararıyla kesinleşenleri acaba nasıl vereceksiniz?

Siz değil misin, önce 'Alman mahkemesine Tayyip Erdoğan baskı yaptı' diye yazıp, sonra da 'Pardon, doğru değilmiş' diye yazan. Bak bu iftiranın dayandırıldığı belgeyi de arkadaşlarım buldu. Delil olarak sanığın dosyasına konan belgede Alman yetkili diyor ki 'Biz Türk hükümetinden tutuklu bir Alman vatandaşı için talepte bulunmaya gittik. Onlar da bize yargının bağımsız olduğunu anlatıp Almanya'da tutuklu Türklerin durumunu hatırlattı. Siyasi baskı söz konusu olmadı' diyorlar. Bunu Alman söylüyor. Size ne oluyor? Madem yazacaksın. Al sana, 'delil' diye dosyaya eklenen belge... Bunun kupürünü neden gazetene koymuyorsun? Milleti aldatma yoluna niçin gidiyorsun? Böyle mi gazetecilik yapıyorsun sen? Böyle mi gerçekleri haber yapıyorsun? Bu mudur ikide bir arkasına saklandığınız basın özgürlüğü? Nasıl olsa köşe yazarlarınız bu konuda gayet iyi avukatlığınızı yapıyorlar. Doğru da olsa, doğru da olmasa gayet güzel avukatlığınızı yapıyorlar.

Onlar patronlarını savunmakta bayağı mahirler. Onlara da diyorum 'öncelikle gelin de patronunuzun bu yanlışlarını sahiplenmeyi bırakın da gerçekleri yazın, gerçekleri...' Gerçekleri yazın. Aydın Doğan da tutmuş bana yazılı cevap vermiş. Her seferinde aynı şeyi söylüyor. Özgür basını susturmak istiyormuşuz. Böyle cevap mı olur Allah aşkına? Cevap vereceksen çıkar gazetelerinin yazdığı iftiraların doğru olduğunu ispatlarsın. Kusura bakma, kimseye de bu yazdıklarını yutturamazsın.''

-HİLTON OTELİ ARAZİSİ-

Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan'ın açıklamasında ''Hilton ile ilgili konuyu ben belediyenin sorunu olarak biliyordum'' dediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

''Doğru. Konu belediyenin sorunu. Peki belediyenin sorunuysa, bu sorunu bana niye getirdin? Niye bunu benle konuştun? Niye benden bu konuda yardım istedin? Şimdi teferruatını açıklayacağım. Herhalde benim milletim kimin doğru söyleyeceğini çok iyi bilir. Sayın Doğan, Hilton'un önündeki devasa boş alanı, yeşil alanı benden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıma bu noktada talimat vermek suretiyle rezidans yapmak üzere benden ricada bulundu.

Dedim ki, 'mümkün değil, olmaz.' Benden sonra büyükşehir belediye başkanımla da gitti, görüşme yaptı. Herhalde bir yemek de yediniz değil mi? Evet, bir yemek de yediler. Evet, yanların da bir üçüncü şahıs daha vardı. O da Şişli Belediye Başkanı. Sayın Aydın Doğan, herhalde bu söylediklerim yalan değil? Çünkü ben gerçekleri söylüyorum. Kovaladığın iş hakkın değil. Hakkın olmayan bir şeyi... Gazetelerin 'çevreci çevreci' dolaşıyor ya, işte ben de diyorum ki 'çevreci Doğan.' Sevsinler seni...

Hilton'un önündeki o devasa yeşil alanı rezidans yapmak üzere Şişli Belediyesi'nden herhalde işini halletmişti, değil mi? Ama büyükşehirden 5 binlikler noktasında işini halledemedi. Dün akşamki o yazılı cevaplardan sonra bugün bunu açıklamamız gerekiyordu. Çünkü Hilton olayı da o kadar basit bir olay değil. Kullandığı ifade şu; 'Ben boşuna mı bu kadar parayı Hilton'a verdim' dedi. 'Orayı rezidans yapmayı düşünerek bu parayı verdim' dedi. Aynen bana kullandığı ifade bu. Bunlar köşeyi böyle döndüler. Bu ülkede vurgunları böyle vurdular. Şimdi bugüne kadar bunları iyi yürütüyorlardı. Bizden bunları temin edemedikleri için şimdi rahatsızlar. Sıkıntı buradan geliyor.

Önce köşeye sıkıştıracaklar. Gazetelerinin taktiği de, tekniği de budur. Köşeye sıkıştırırlar, köşeye sıkıştırdıktan sonra biter. Her yerde bunu yapıyorlar. Yaptıkları bu. Bizden bunu alamadıkları için o zaman da çılgına dönüyorlar. Tabii ki, bizim bu tür meşru olmayan şeylere 'evet' dememiz mümkün değil. Ve Hilton Oteli'nin imar değişikliği noktasında bizzat kendileri geldiler benden bu konuda destek istediler ama bu desteği vermedim. Tabii, sadece konu bu değil, onu söyleyeyim. Dedim ya, bu hamur daha çok su kaldırır. Biraz sabırlı olacaksınız. Bizi izlemeye devam edeceksiniz ve bundan sonra sayın Doğan Grubu yazdıkça ben de açıklayacağım. Çünkü bu hamur su kaldıracak. Daha çok vaktimiz var. O yazacak biz açıklayacağız ve bunların bütün o kara kaplı defterleri ortaya çıkacak. Bunu bilmeniz lazım ve bu konularda attıkları adımlar, yaptıkları ve biz eleştirilirken hakları... Ama biz onları eleştirirken... Niye kızıyorsunuz, bir dakika ya... Sen eleştirirken, hakaret ederken senin hakkın da, senin bu hakaretlerine, bu eleştirilerine siyasetçi olarak en önemli sermayesi konuşmak olan bizler susacağız öyle mi? Kusura bakma, attığın her hakaretin, her iftiranın cevabını alacaksın. AK Parti budur.''

-''3 Y İLE MÜCADELE''-

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Şimdi önümüzdeki hafta içerisinde sayın Baykal ve sözcülerinin de kampanyalarına karşı, grup başkan vekili arkadaşlarımın belgelerle, bilgilerle cevaplarını duyacaksınız. Şu ana kadar 'eteklerinde ne var, ne yok hepsi dökülsün' diye bekledik. Şimdi bunlara gerekli cevapları arkadaşlarım da vermeye başlayacaklar. Bunları da duyacaksınız. Çünkü AK Parti 3 Y ile mücadelenin adresidir. Yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk... Bu mücadeleyi vererek iktidara geldik. Bundan sonra da vererek, inşallah bu iktidar yolculuğumuza devam edeceğiz.

Tabii, benim burada bir şeyi ifade etmem lazım: Diyorum ki Doğan Grubu'na, eğer 'demokrasi' diyorsanız, o zaman sana son bir katkım olsun. Sana yanlış söylemişler. Bunu da iyi öğren. Demokrasilerde konuşma hakkı, eleştirme hakkı sana da, senin gazetelerine de mahsus değildir. Gazete sahibi olmak, hiçbir zaman bir gazete patronunu veya köşe yazarını layüsel (sorumsuz) yapmaz. Siyasetçiler için de bu geçerlidir. Başbakanların da konuşma hakkı vardır ama eleştirilme durumu da vardır. Öyle tek taraflı özgürlük olmaz. Eleştirmek istiyorsan, eleştirilmeyi de göze alacaksın. Ne kadar tahammüllü olduğunu, cevap hakkına ne kadar saygılı olduğunu zaten yaptığın açıklamalarla, yaptırdığın yayınlarla ortaya koyuyorsun. Çünkü senin maaşlı köşe yazarların var, silahşörlerin var. Benim o kadar köşe yazarım, silahşörüm yok. Senin bu noktada maaşlı, paralı silahşörün bol. Milletim bunu görüyor. Sen en iyisi bir defa bu eleştirilere tahammül konusuna pek girme. Önce git, kendi dersine iyi çalış. O da bir yayıncının ilk öğrenmesi gereken cevap hakkına saygı meselesidir. Bunu öğrendiğin zaman seninle bu meseleyi bir daha konuşuruz ama cumartesi ve pazarlar hariç. Oradan bu işi takip edeceğiz ve bu bahse, temenni ederim ki, kaldığımız yerden devam etmeyelim. Hafta içerisinde bu konuda doğrular yazılsın, çizilsin bize de cumartesi ve pazara böyle bir şey kalmasın. Ama devamı halinde cumartesi ve pazar yine İstanbul ilçe kongrelerindeyiz. Orada gerekli olan cevaplar verilmeye devam edecektir.''

Başbakan Erdoğan'a konuşmasının ardından 2009'da yapılacak yerel seçimleri temsilen minik bir seçim sandığı ve mazbata hediye edildi.


HABER 7

 



Bu haber 269 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,813 µs