O marş aslında Ermenice | " /> O marş aslında Ermenice | "/>

En Sıcak Konular

O marş aslında Ermenice

7 Eylül 2008 19:12 tsi
O marş aslında Ermenice Tarihi maçın bir gün öncesinde gazeteci Bağış Erten'in dikkatini bir melodi çeker. Çok tanıdık bir melodidir bu. Çünkü ülkücülerin bir dönem en revaçtaki marşıdır... Bağış Erten'in Erivan izlenimleri.

Karşılaşmanın başlamasına beş saat kala, klasik Sovyet mimarisinin en iyi örneklerinden biri olarak gösterilen Erivan Meydanı’ndayız. Dört tarafı taştan, pembe binaların ortasında kocaman bir alan burası. Maçtan bir gün önceki ışıklı, fıskıyeli gösteriyi izleyen onlarca insan eser yok. Ortalık sakin mi sakin... Abdullah Gül’ün ayak basmasıyla güvenlik seviyesi birkaç tık artırılınca meydan da nasibini almış belli ki. ‘I’m from Van’ (Ben Vanlıyım) yazılı döviz taşıyan şirin genç kızlar dışında maça dönük hiçbir aktivite yok.

Sabahın ilk saatlerinde de durum farklı değildi aslında. Spor açısından yaprak kıpırdamıyordu. Öte yandan, kapitalizmi tüm cafcafıyla yeni yeni keşfeden Ermenilerin düğün arabaları kornalarını kulaklarımızdan eksik etmedi hiç. Son derece lüks arabalar (Porsche ve Rolls Royce bile vardı) meydanı tam yedi kez tavaf etmeden gitmiyor. Meydandaki kafelerde Türkçe konuşan kalabalık ise onları izliyor merakla.

BİLET İLK KEZ PARAYLA

Ermenistan’da ilk defa bir maçta paralı bilet satılıyor. Ne lig maçlarında böyle bir uygulama var ne de milli maçlarda. Futbol seyretmek isteyen elini kolunu sallayıp giriyormuş içeri. Buna rağmen lig karşılaşmalarını seyreden sayısı bini geçmiyormuş. Milli maçlarda durum daha iyiymiş, ama futbolun bir seyirci sorunu olduğu aşikârmış.

Oysa, Erivan’ın dört büyük takımından biri olan Ararat’ın futbol şube sorumlusu İstanbul Ermenilerinden Garo Abi eskileri başka türlü anıyor. Sovyetler Birliği’nin döneminin önemli takımlarından Ararat bazen 90 binleri bulan kişiye oynuyormuş. Her lig maçında da stat dolu olurmuş. “Artık futbol eskisi gibi değil burada” diye ekliyor. Düşünün, şu an lider olan Ararat takımının en pahalı futbolcusu ayda 2 bin 500 dolar alıyor!

DİPLOMASİ FİNK ATIYOR

Futbol açısından ortalık durgun ama diplomasi dünyası fink atıyor. Futbolun sadece futbol olmadığını keşfeden herkes burada. Genelde savaşla özleştirilen ve halkları uyutmakla itham edilen bir sporun barışa da öncülük edebildiğini görüp şaşırmış çoğu.
İşin erbabı ise bunun çoktan farkında. Eskinin Armenia Oteli, şimdinin Marriot Hotel’in çıkışında UEFA’nın Basın Direktörü ve Platini’nin baş danışmanı William Gallard’a rastlıyorum. “Futbolun halkları nasıl birleştirdiğine tanık olmaya geldim” diyor. “UEFA’nın futbolun barışçıl vurgusuna en uygun maç bu”, diye de ekliyor. Bugün ABD- Küba maçının da olduğunu söylüyorum. “Bu maç daha önemli” diye diretiyor.

HASAN CEMAL SAHADA

Son birkaç büyük turnuvada ve önemli maçlarda futbol dünyasına kiralık gelen Hasan Cemal ise bu sefer asıl takımıyla sahada. Cengiz Çandar ve Ali Bayramoğlu’yla tandem oynuyor ve birlikte çizgi defans gibi hareket ediyorlar. “Futbol konusunda hiçbir şeye bakmadım” diyor Hasan Cemal. Eski takımı ağır basmış ve sadece politika yazacak anlaşılan. Meydan bize kaldı diye seviniyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni resmi anlamda temsil eden tek milletvekili Ufuk Uras’la sohbet ediyoruz. O da Futbol Federasyonu’nu sorguluyor. Akredite olmak için talepte bulunmuş, hatta araya Murat Başesgioğlu girmiş. Ama bir cevap alamamış. Kendi imkânlarıyla gelmiş Erivan’a. Futbol Federasyonu’nun hakikaten nasıl bu kadar ‘özerk’ olabildiğini merak ediyor. O da futbolun bir kapı açabileceğini düşünenlerden. Hrant’ı anıp duruyor. Futbolun açtığı bu köprüden, onun mirasına dahil olan dileklerden daha neler geçirebiliriz diye fikir yürütüyor.

Maçtan bir gece önce bir tavernada NTV’den Mete Çubukçu ve İlker Kaş, Habertürk’ten Murat Utku’yla birlikte yemek yiyip, mütevazı bir gruptan Ermeni şarkıları dinliyoruz. Yemekler güzel; mevsim dolmaları, çok lezzetli peynirler, taze soğan ve ıspanak turşusu çok hoş. ‘Sarı Gelin’le başlıyor şarkılar. Bir süre sonra Ufuk Uras da aramıza katılıyor. Mete Çubukçu’nun bir ‘istek parça’ sürprizi var (ki bu istek parça sonradan hesaba da ayrıca ekleniyor!).

Tanıdık bir melodi bu. ‘Bakıp Türk’ün bayrağına’ bölümünde herkes uyanıyor. ‘Çırpınırdı Karadeniz’in Ermenicesi! Daha doğrusu tam tersi. Bir zamanların en ülkücü melodisi meğer Ermeniceymiş!

İstanbul’da serbest gazetecilik yapan Hollandalı Marc Guillet’le maç öncesi sohbet ediyoruz. Onun aklına ise Gül’ün iftarını ne zaman açacağı takılmış. “Sarkisyan’ın vereceği yemeğin saati iftardan çok önce” diyor. Bu arada sohbete Hasan Cemal ve Cengiz Çandar da katılıyor. Hepimiz Gül’ün diplomaside ‘Seferi kartı’ kullanıp kullanmayacağını merak ediyoruz. Bu arada Marc’a ‘Seferi’ ne demek anlatmak kolay, çünkü Türkiye’yi iyi bilen bir gazeteci olarak olaya hâkim.


Bağış Erten/Radikal Gazetesi



Bu haber 1,160 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,401 µs