Erdoğan'ın Yimpaş tepkisi

0 0 0000 00:00 tsi

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün Yimpaş'taki yolsuzluk iddialarını dile getiren muhalefet partileri ve basına yaptığı sert çıkışı siyasi dengeler açısından iyi değerlendirmek gerekiyor. Keza TBMM Genel Kurulu'nda dün Yimpaş Holding ve Dış Ticaret Bakanı Kürşad Tüzman aleyhindeki
iddialar nedeniyle yaşanan sert tartışmaları da...
Önce şekli açıdan bakalım. Başbakan Erdoğan günlerdir gündemi işgal eden bu konuya AK Parti il başkanlarına dünkü hitabında girdi. Zamanlaması, konuşmasının içeriğine bakılarak belki CNN Türk'te önceki akşam Ahmet Hakan'ın programına konuk olan Yimpaş Holding Başkanı Dursun Uyar'a yönelik suçlamalara (ve bu suçlamalarda bulunan bir kişinin fazicilik suçlamasına pek yanıt verememesine) kızmasına bağlanabilir.
Ya da önceki gün CHP lideri Deniz Baykal'ın Meclis'te daha önce Yimpaş'la ilgisi olmuş kaç AK Parti milletvekili ve yöneticisi olduğunu sormasına kızmasına bağlanabilir. Çünkü Başbakan dün, konuşmasının asabiyeti en üstteki bölümünde, AK Parti'nin zaten bu ilişkilere tepki duyarak ayrılan 10 kişiyle kurulmuş olduğunu vurgulamak ihtiyacı duydu. Bir anlamda, bu ilişkilerin içinde olmakla, kendisinin de içinden çıktığı Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Görüş hareketini ve onun çeşitli adlarda kurulmuş, kapatılmış partilerini sorumlu tuttu.
Ne de olsa Yimpaş'ın yurtdışında da soruşturmalara konu olan usulsüz para aktarma ve sahte belge düzenleme gibi iddalarında, örneğin dönemin eski Fazilet Partisi Yozgat İl Başkanı (şimdi de Uyar'ın yardımcısı) Abdullah Örnek'in adı geçtiği bilgisi mevcut. Siyaset ve ticaret Yimpaş örneğinde iç içe girmiş görüntü sergiliyor.
Erdoğan da dün, bu konuya partisinin adının karıştırılmış olmasına tepki gösteriyor. Kanıt olarak da partisinin kuruluş nedenlerinden birini de bu ilişkilerden bıkmış olmasına bağlıyor.
Oysa işin başka boyutu da var.
Erdoğan bu açıklamayı AK Parti İkinci Olağan Kongresi'ne 10 gün kala, il başkanlarına hitaben yapıyor. Zamanlamadaki asıl faktör de burada. Çünkü gerek Yimpaş haberlerinin, gerekse Dış Ticaret Bakanı Tüzmen hakkındaki iddiaların parti tabanında belli bir etki-tepki ilişkisine neden olacağının farkında. Yimpaş dosyasının yeniden açılmasına, AK Parti Yozgat millevekili İlyas Arslan'ın vefatı nedeniyle düzenlenen cenaze töreninde, aralarında üç başbakan yardımcısı, İçişleri Bakanı ve valinin de bulunduğu cenaze namazı fotoğrafı vesile oldu. CHP sonradan suçlamalara dahil oldu ve İstanbul milletvekili Bilhun Tamaylıgil'in konuya hâkimiyetiyle de can yakmaya başladı. Ancak Erdoğan da, CHP'nin Tüzmen dosyasını gündeme getiriş zamanlamasının AK Parti Kongresi ile bağlantısını kuruyor olabilir.
Tüzmen, hakkında en çok iddia ortaya atılan ve parti tabanında en az seveni bulunan bakanlardan birisi. Bu kongre sonrası kabine değişikliği senaryolarında yerinden olmasına en çok ihtimal verilenler arasında. Böyle bir senaryo gerçek olsa bile, bu haberler ve Meclis'te dün CHP tarafından salvo ateşine maruz kalması ardından, Erdoğan tarafından sahip çıkılması ve görevde tutulması ihtimali artmış bulunuyor.
CHP, daha önce Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik için uyguladığı taktiği Tüzmen için de devreye almış görünüyor. Çelik'in görevden alınacağı söylentilerinin zirveye çıktığı zamanlarda ona en büyük destek, tam o sırada saldırı başlatan CHP oluyor. Maliye Bakanı kemal Unakıtan'dan Erdoğan'ın kolaylıkla vazgeçeceğini söylemek mümkün değil. Ama CHP'nin Unakıtan'ı nokta hedefe koymasında onu yerinde tutma niyeti rol oynuyor. Böylelikle Erdoğan'ın kendisine sorun çıkaran unsurlardan kurtulamaması sağlanmış oluyor. CHP açısından başarılı bir taktik sayılabilir, işe yarıyor.
Tabii Erdoğan, parti vitrininde ciddi değişiklikler beklenen Kongre öncesinde aniden tırmanan bu yolsuzluk iddiaları kampanyasına bakıp, cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştığında nelerle karşılaşabileceği endişesine de kapılmış olabilir. Daha önceki hükümetlerin akıbetinin yolsuzluk iddialarına ne kadar bağlı olduğunu en iyi bilenlerden biri de kendisi. Dünkü çıkışını bu açıdan da ele almak gerekiyor.

Bu haber 211 defa okundu.