Kalbimizden vuracaklar: Uyanık olun!

İyibilgi elinden geldiğince sık sık vurguluyor. Artık gelişmeleri okumaya çalışırken şu gerçeği göz ardı edersek fotoğraf eksik kalır: Uluslar arası dengeler tüm dinamizmiyle değişiyor. ABD’nin dünyaya ve Ortadoğu’ya bakışı eskisi gibi değil. Türkiye’nin de Rusya’nın da Çin’in de dünyaya bakışı eskisi gibi değil. Dünya çok hızlı dönüyor, hesaplar değişirken kimi statüko yanlıları bu değişime ayak sürüyor. Çomak sokmaya çalışıyor.

Daha önce de vurguladığımız (dün de Cüneyt Ülsever’in dikkat çektiği) ABD’nin dışpolitika değişikliğiyle başlayalım: ABD Irak savaşı sonrasında Ortadoğu ve küresel politikasını gözden geçiriyor. Dışişleri Bakanı Condolezza  Rice’ın Foreign Affairs dergisindeki yazısı bunun ipuçlarıyla dolu. ABD tek yanlı müdahalelerden vazgeçiyor. Bu değişimin ilk örneğini İran nükleer krizinde okumak mümkün. Washington İran’a askeri seçeneği masadan kaldırıyor, AB ile daha sert yaptırımlar konusunda uzlaşıyor.

Ancak bunun için ABD’nin İsrail’i ikna etmesi gerekiyor. İsrail’in ‘hükümet’ kanadı buna ikna olmuş gibi. Türkiye’nin arabuluculuğunda Suriye ile gerçekleştirilen barış görüşmeleri ‘değişim’ yönünde atılan diğer adım. İsrail, ABD’nin bölgede görece zayıflayan gücünün e ‘yapabilirliklerinin’ farkında. Bu yüzden barış görüşmeleriyle, elbette ABD’nin de desteğiyle, kendisini sağlama almaya çalışıyor. İsrail’in sürekliliği için kendisine karşı diş bileyen komşu ülkelerden ‘garanti’ almak istiyor. Ancak İsrail’in içinde değişime, yani barışa, direnen bir kanat şimdi Olmert’i yerinden ediyor. Tıpkı bundan yıllar önce barış masasına oturan İzak Rabin’in öldürülmesi gibi. Olmert canından değil, ancak koltuğundan oluyor.

İsrail’de Olmert’in koltuğuna kimin oturacağı önemli bir soru işareti. Şu anda en güçlü aday olarak Dışişleri Bakanı Tzipi Livni görünüyor. Livni kendi deyimiyle ‘eski bir MOSSAD ajanı.’ Güçlü bir kimliği, sert bir üslubu var. İsrail’de ‘değişimden rahatsız olan kesimlerin’ desteğini arkasına alıyor. Bugün çıkan haberlere göre Livni, yoğun bakımdaki şahin Ariel Şaron’un imaj ekibini kiralamış. Diğer bir deyişle kendisine nasıl bir makyaj yapacağı kimlerle çalıştığı ile doğru orantılı…

Yukarıda ele aldığımız iki gelişme bölgenin ve küresel politikaların değişim sancısı olarak ortaya çıkıyor. Bu iki olgu adeta ‘etki ve tepki’ mesabesinde. Ancak bu gelişmeler uluslar arası dönüşümün tezahürü ve bu değişime direncin tezahürüyse, elbette bunun Türkiye’ye de yansımaları olacaktır.

Şimdi sizi bugün yapılan iki açıklamayla buluşturalım: birinci açıklama KDP Dışilişkiler sorumlusu Safeen Dezayee’den… Dazayee şu sıralar Ankara’da temaslarda bulunuyor. Murat Yetkin’in köşesine taşıdığı açıklamalar oldukça önemli. Dazeyee Kerkük’teki saldırılarla ilgili olarak şunları söylüyor: Saldırıdaki bulgular, kuşkuların El Kaide üzerinde yoğunlaşmasına neden oluyor, ama soruşturma henüz bitmedi. Bölgede çok sayıda kışkırtıcı ajan çalışıyor. Bu tuzağa düşmememiz lazım.

Dezayee’nin yaptığı açıklamayı bir kenara koyalım. Şimdi ikinci bir açıklamaya göz atalım. Bu sözler akademik kimliğiyle önemli çalışmalara imza atan terör uzmanı Doç. Dr. Sedat Laçiner’e ait: ABD ve İsrail'de terör örgütü PKK'nın tasfiye edilmesinden rahatsız olan aşırı sağ gruplar var. Buna, ABD ve İsrail'in gizli devleti, derin devleti ya da 'Ergenekon'u da denilebilir. Bunlar, Irak'ın kuzeyinde Türkiye'nin istediği çözümü İsrail ve ABD'nin yararına bulmadığını, tersine PKK'nın hala İran'a karşı ve Irak'ın kuzeyinde Kürt devleti kurulabilmesi için faydalı olduğunu düşünüyor. Bu nedenle bence Irak'ın kuzeyinde ve Türkiye'nin içerisinde Türk-Kürt gerginliğine katkı sağlamaya, zemin hazırlamaya çalışıyorlar. İstanbul Güngören'deki saldırı ve Kerkük'teki olayların arkasında İsrail ve ABD'deki bu gizli grupların parmağı olabilir.

Söylediğimiz gibi Türkiye içinde de ABD içinde de İsrail içinde de değişime direnen, statükonun değişmemesi için çaba sarfeden ve bunun için kan akıtmayı göze almış gruplar bulunuyor. Ve anlaşılan bu gruplar Türkiye’yi yakından ilgilendiren meselelerde karmaşık ve kaotik adımlar atıyor. Olmert’in iktidardan indirilmesi ve Livni’nin sivrilmesi tesadüf olmamalı. ABD’nin İsrail’deki değişimi kaygıyla izlediği, İran’a yönelik tek taraflı bir müdahaleyle hesapları alt üst edebileceğine yönelik kaygılarını Tel Aviv yönetimine aktardığını da vurgulayalım. Çıkan sonuç bölgede ne olursa olsun bunun sonuçlarının Türkiye’ye doğrudan yansıyacağı. Anlaşılan ABD ve İsrail’deki değişim karşıtı bir kanat bölgedeki normalleşmeyi durdurmak için harekete geçiyor. Üstelik bunun için Türkiye’nin kalbini hedef alıyor. Saygın terör uzmanına göre Güngören ve Kerkük’ü aynı anda hedef alıyor. Anlaşılan ‘kalbimiz’ saldırıya açılıyor: Uyanık olalım…

iyibilgi.com