biz korkuyoruz | " /> biz korkuyoruz | "/>

En Sıcak Konular

Şimdi de biz korkuyoruz

6 Ağustos 2008 11:51 tsi
Şimdi de biz korkuyoruz Mitinglerde faşizan sloganlar atan ve darbe çağrıları yapan kitleye karşı belli bir 'entelektüel' kesim anlayışlı olunması ve empati yapılması gerektiğini söyledi durdu. Peki bu öfke dolu kalabalığa karşı beklenen anlayış neden toplumun diğer kesimlerin

Yıldıray Oğur/Taraf

“Ama insanlar korkuyor, onları anlamalıyız.”

Son bir yıldır içinden geçtiğimiz krizin en akıl çelici sözlerinden biriydi bu.

‘Cumhuriyet Mitingleri’nde en faşizan sloganlar atılıyordu. Kürsülerden darbe çağrıları yapılıyordu. Ama yine de o mitinglere katılanları anlamalıydık. Korkuyorlardı çünkü.

Kürsüde konuşanlar kötü, pis adamlardı belki ama onları çılgınca alkışlayan ve yaptıkları her mitinge koşan kalabalıklar samimiydi, saftı, iyiydi. Ülkeye şeriat gelmesinden, laikliliğin elden gitmesinden korkmaktaydılar. Bu kadar insan korkuyorsa bunun da bir sebebi vardı.

Partiler hakkında uyduruk kapatma davaları açıldı. Askerler sesini çıkarsın çağrıları yapıldı. Açık açık darbe istendi. Ergenekon savunuldu. Ama onları da anlamak zorundaydık. Çünkü korkuyorlardı.

Korktukları için böyle kötü şeyler yaptılar. Çaresiz kaldılar. Ama AKP de hiç uzlaşmadı. İnadına Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçti. İnadına türbana üniversitelerin kapısını açtı. “Çoğunluğum her istediğimi yaparım” dedi. Çoğunlukçu oldu, kendine demokrat oldu. Öyle yapınca da ne yapsın sistem kendini korudu, insanlar korktu ve darbeyi destekledi. Suç kimdeydi? Hem bunun ne önemi vardı ki. Korkuyorlardı o halde haklıydılar da.

Korkuları belki mantıksızdı ama korkmuşlardı bir kere ne yapalım, korkmuşlardı ve kendilerini kaybetmişlerdi. En ilkel hayatta kalma genleri devredeydi. Korkuları onların etrafında bir dokunulmazlık zırhı örmekteydi. Faşizan sloganlar attılar, partilerin kapatılmasını savundular, darbe istediler, Ergenekon’u savundular diye onları suçlayamazdık. Çünkü korkmuşlardı.

Sonra birileri çıktı, “Evet ben darbe istemiyorum, partiler kapatılmasın ama onların korkularını da anlamalıyız” dedi. “Ama AKP de uzlaşmalı, kendine demokrat olmamalı, bu korkuları gidermeli” diye parmak salladı. Üçüncü yollara saptı.

Halbuki bu kadar empati, bu kadar hoş görü, bu kadar anlayış, bu kadar müsamaha bugüne kadar bu ülkede hiç kimseye gösterilmemişti. Yüz binlerce ülkücü her yıl Tekir yaylasını doldurup “Turan” istiyordu. Kimse çıkıp “ama onları da anlamalıyız” demedi. Milyonlarca Kürt Nevrozlar’da Öcalan resimleriyle miting yaptı. Ertesi gün onları anlayan çıkmadı. Yüz binlerce başörtülü kadın boydan boya tüm Türkiye’yi kaplayan insan zincirleri oluşturdu, yasağı protesto etti. Kimse de yasakçılara onları da ikna et çağrısı yapmadı, kimse uzlaşmadan bahsetmedi.

Ama aylardır darbe isteyen, AKP kapatılsın diye yalvaran, Ergenekon’u savunan kalabalıklar daha çok eli kalem tutan, mürekkep yalamışlar taifesinin komşuları, akrabaları, tanıdıkları oldukları için sonsuz bir anlayış, empati görmekteler. Onları sahiden sevselerdi bu kadar empatinin, bu kadar anlayışın bu yanlış tutumları meşrulaştırdığı için onların zararına olduğunu görürlerdi.

Ama darbe çağrıları ancak bir sosyolojik inceleme konusu gibi geldi onlara. Korktukları için faşizanlıkları da totaliterlikleri de masumdu, affedilmeliydi... Asıl görev onların korkularını gidermesi gereken hükümetteydi... Evet bu korkular yersizdi ama yine de AKP bu kalabalıkları ikna etmeliydi.

Etmezse adı çoğunluk diktatörlüğüne, çoğunlukçu demokrasiye (ne demekse), kendine demokrata çıkardı.

22 Temmuz akşamı balkonda yaptığı konuşmaya dönmeliydi Erdoğan. AKP kendine oy veren büyük kitlenin taleplerine kulağını tıkamalıydı. Vaatlerini ve politikalarını destekleyerek ona oy verenlerin isteklerini uzlaşma için bir kenara bırakmalıydı. En güzelinden “çoğulcu demokrasi” buydu.

Gazetelerde “AKP kendine oy verenlerin partisi oldu” diye eleştiriler bile çıktı. Halbuki, burası demokrasiyse AKP ondan korkanların, ondan nefret edenlerin, onu darbeyle indirmek isteyenlerin, sırf ona karşı diye Ergenekonlar’ı destekleyenlerin de partisi olmalıydı. AKP kendine demokrat olmamak için kendi seçmeninin türban sorununu çöz baskılarına direnmeli, asıl türbanlılardan korkanların dediklerini dikkate almalıydı.

İşte bu da bazılarının yanılıp faşizm ile karıştırdığı “oybirlikli demokrasiydi.” Kederde, tasada, her türlü siyasi fikirde, siyasi tasarrufta birlik ve dirlik. Herkesin sevdiği iktidarlar, herkesi memnun etmiş partiler, herkesin hem fikir olduğu siyasetler.

Aksi çoğunluk diktatörlüğüydü. O zaman da darbe istemek, parti kapatılmasını savunmak, Ergenekon’u korumak meşruuydu.

Öyle bir demokrasi olmalıydı ki sizin oy verdiğiniz parti seçimi kaybetse de iktidara gelen partiden delice nefret etseniz de yine de hep hoşunuza giden icraatlar olmalıydı. Demokrasinin acıtmasına tahammülü olmayanlar hoşlarına gitmeyen ilk icraatta yan çizdiler. Korktular. İrrasyonel bir korku zırhının arkasından bir iktidar partisinin sadece kendi seçmenini dinlediği için kapatılmasını, askerin müdahale etmesini, Ergenekon çetelerinin ortalıkta cirit atmasını desteklediler.

Şimdi krizin dindiği bu limanda onlara tüm kötü şeyleri yaptıran korkularıyla yüzleşme sırası o kalabalıklarda. Ve şimdi korkma sırası da darbe istendiğini, partilerin kapatılmaya çalışıldığını, çetelerin binbir kumpasla hayatımıza hükmettiğini dünya gözüyle görenlerde. Ne kadar kalabalığız bilmiyorum ama korkuyoruz sahiden. Şimdi ikna edilme sırası bizde. Darbe istemeyeceğinize, Ergenekonlar’ı, parti kapatmaları bir daha savunmayacağınıza bizi ikna edin. Ucuz bir “değiştim” sözüne bile tavız. Söz ne geçmişinizi yüzünüze vuracağız ne kasetlerinizi bulup çıkaracağız. Korkuyoruz, haklıyız ve bekliyoruz.



Bu haber 597 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,836 µs