iyib" /> iyib"/>

En Sıcak Konular

Necdet Pamir: 11 maddede dünyanın enerjik geleceği!

0 0 0000 00:00 tsi
Necdet Pamir: 11 maddede dünyanın enerjik geleceği! iyibilgi, Dr. Necdet Pamir ile açtığı "küresel ve yerel enerjinin anatomisi" dosyasının ikinci bölümünde dünyamızın geleceğini belirleyecek enerji savaşlarını masaya yatırıyor. Üstelik tek tek neler olacağını söyleyerek. iyib

İyiBilgi: Enerji meselesinin külliyen yerkürenin politik geleceğini şekillendireceğini en azından hallice etkileyeceğini görüyoruz.. Başta Uluslararası Enerji Ajansı ve dünyanın önde gelen çeşitli düşünce kuruluşlarının yaptığı bir çok fütürist okuma var. 15-20 yıllık süreçte, dünyadaki olası gelişmeleri değerlendiren çalışmaların ortak tahminlerini analiz ettiğinizi biliyoruz. Madde madde bunların üstünden geçsek...

Pamir: Biraz uzun olur ama önemli tabii... Ben şöyle alt alta sıralamaya çalıştım; 1. İran Körfezi, bugün olduğu gibi 2020'de de dünyanın en önemli ve kilit arz merkezi olacak. Asya açısından Körfez'in önemi daha da artacak, Avrupa açısından ise mevcut önemi devam edecek. 2. Rusya dahil, BDT ülkelerinden gelecek petrol üretiminin mevcut yüzde 9'luk payını, 2020'de yüzde 12'ye çıkarması beklenmekte. Hazar Bölgesi üretimi önemli olacak fakat belirleyici olmayacak. 3. Kuzey Amerika ve Avrupa'nın (özellikle Kuzey Denizi) toplam arza katkısında azalma olacak. 4. Fosil yakıtlar, bugün olduğu gibi (yüzde 86), 2020'de de, dünya genel enerji tüketiminde belirleyici oranını (yüzde 88) koruyacak. 5. Fosil yakıtlar içinde petrol, genel enerji kullanımında ve özellikle ulaştırma sektöründeki başta gelen konumunu, kömür ise elektrik üretimindeki merkezî yerini koruyacak. Buna karşın doğal gaz, çeşitli özellikleri nedeniyle gerek miktar, gerek genel yüzde içindeki yeri itibarıyla, önemli artış gösterecektir. Nükleer enerji, gerek miktar, gerek toplam yüzde içindeki yeri itibarı ile düşüş gösterecek. 6. Başta hidroelektrik olmak üzere yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımında miktar açısından artış olacaksa da, bu kaynakların toplam içindeki oranında çok belirleyici bir artış öngörülmemekte. 7. Önemli oranda artması beklenen petrol ve doğal gaz talebine karşın, gerek rezervler, gerek üretim açısından bu kaynakların arzında bir sorun olmayacağı tahmin edilmekte. Sorun, yatırım gereksiniminden kaynaklanacak. 8. Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığı artacak ve bu da önemli bir bağımlılık unsuru olarak stratejik sonuçlar doğurabilecek. 9. Sektörel açıdan bakıldığında, enerji talebi açısından elektrik üretim sektörü en hızlı büyüyen sektör olacaktır. Bu alanda Asya ve Güney Amerika'nın en fazla tüketim artışı gösteren bölgeler olacakları öngörülmektedir. 10. Doğal gaza giderek artan talep, özellikle de enerji üretimi dikkate alındığında, yeni jeopolitik gelişmelere ve uluslararası planda yeni bağımlılık ve saflaşmalara yol açabilecektir. 11. Önümüzdeki 20 yılda küresel boyutlu ekonomik bir sapma/dalgalanma olmadığı takdirde, dünya genel enerji talebinde yüzde 50 artış beklenmekte. Bu artış, halen görece çok yüksek miktarda enerji tüketen sanayileşmiş ülkelerde daha düşük (yüzde 23), başta Asya ülkeleri olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde ise mevcut miktarların iki katı kadar olacaktır.

 "ABD enerjinin yüzde 23'ünü kullanırken, 2,4 Milyar insan tezek kullanıyor!"

Büyük tüketicilerin artan ithalat bağımlılıklarının enerji ve bağlı savaşları tetiklediği klasik bir söyleme dönüşmek üzere ama doğruluğu bir kenara, gelecekte durum ne olacak o zaman? Örneğin Amerika açısından?

 "Klasik" kelimesinden kastınız sık söylenmesiyse tamam ama doğruluğu ile ilgili bir gönderme yapıyorsanız yanlış. Enerji kaynaklarının dağılımındaki "coğrafi adaletsizliğin" ötesinde, bu kaynakların dağılımı konusunda da ülkeler ve bölgeler açısından büyük farklılıklar var. ABD bir başına dünya birincil enerji tüketiminin yüzde 23'ünü gerçekleştirirken, dünya nüfusunun dörtte biri demek olan 1,6 milyar insan elektrikten yoksun. 2,4 milyar insan, ısınmak ve yemek pişirmek için odun, tarımsal atıklar ve tezek kullanıyor. Ve ABD bu tüketimin yüzde 27'sini ithal kaynaklardan elde ediyor. Daha da önemlisi-kendi rakamlarına göre-enerji tüketiminde ithalata bağımlılık oranı 2025 yılında yüzde 38'e yükselecek. Çok parlak bir durum sayılmaz yani.

Petrolde durum ne?

ABD, dünyada tüketilen ham petrolün de yüzde 25'ini tüketmekte. Petrol tüketimindeki ithalata bağımlılık oranı 2000 yılındaki yüzde 54'lük seviyesinden 2025 yılında yüzde 70'e yükselecek! Petrol ürünlerinde ve doğal gazda da ithalat oranları ciddi boyutlarda ve hızla artıyor.

Dünyanın diğer tarafları? Örneğin girmeye didindiğimiz AB, yükselen Çin vb?

AB de büyük tüketici... Enerjinin %16'sını tüketen AB de gerek petrolde gerek doğal-gaz için büyük oranlarda dışa bağımlı. Üstelik bağımlılığı hızla artıyor.  İç üretimin 2010 yılından itibaren 2030'a kadar giderek hızlanan bir eğilimle azalacağı öngörülmekte. AB'nin yerli kaynakları zaten oldukça sınırlıdır. Kaldı ki üretim maliyetleri de dünya ortalamasının hayli üzerindedir. Genişleme mevcut durumu iyileştirmeyecek daha olumsuz kılacaktır. AB'nin doğal gazda giderek artan oranlarda Rusya Federasyonu'na bağlanması, ekonomik ve jeopolitik açıdan sakıncalı ve Avrupa Komisyonu, bağımlılık oranlarının azaltılması için uyarıda bulunuyor. Çin ve Hindistan da dünya enerji tüketiminde payları çok hızlı artan önemli oyunculardır ve ithalata bağımlılıkları da hızla artmaktadır. Çin'in petrol tüketimi dünya tüketiminin yüzde 8'ini aşmış durumda. Hindistan ise dünya tüketiminin yüzde 3,2'sini gerçekleştirmekte.

Enerjinin üretim ve tüketim kaynaklarının hepsi başlı başına problem demek... Ancak önümüzdeki dönem sorunlar kaynaktan "yollara" düşecek gibi! Ve bu yollarda Türkiye gibi önemli bir "hancı" bulunuyor. Ne dersiniz?

Rezervlerin bugünden yarına bitmesi beklenmiyor. Sonuçta tükenir kaynaklar olan petrol, doğal gaz ve kömür rezervlerini, bu kaynakların taşıma yollarını ve ticaretini kontrol etmeye yönelik savaşım sürecek. ABD özellikle 1973-74 petrol krizinin ardından Orta Doğu rezervlerinin dünya piyasalarına arzındaki en önemli çıkış noktası olan Basra Körfezi'nin kontrolü için güce dayalı politikaları uygulamaya koydu. Carter Doktrini açıkça, "Bir dış gücün Körfez'i kontrole kalkışması ve petrol akışının kesintiye uğraması ABD'nin yaşamsal çıkarlarına saldırıdır ve askerî güç dahil her yolla engellenecektir." İfadesini kullanıyordu. Reagan döneminde, Avrupa ve Asya'nın merkezindeki alanı kontrol amacını yansıtan adı ile CENTCOM. "Dünya petrol rezervlerinin yüzde 65'ini elinde bulunduran Körfez ülkelerinin, ABD petrol ithalatının yüzde 20'sini, Batı Avrupa ithalatının yüzde 43'ünü, Japonya'nın ithalatının yüzde 68'ini sağladığı" ve "söz konusu petrol akışındaki olası bir kesintinin dünya ekonomisini alt üst edeceği"ne dikkat çeken Pentagon da, bu komutanlığın en önde gelen görevlerinden birinin ABD'nin söz konusu "merkez bölge"deki yaşamsal çıkarlarının çok uzun erimli olduğunu açıkça ifade etmekten geri durmadı. Birinci Körfez savaşı aynı amaca yönelik yapıldı. Bunu Afganistan'a müdahale ve nihayet Irak'ın işgali izledi.

Meseleye verdikleri önem malum... İthalat oranlarının yükseleceğini söylediniz. Bu nakledilen enerjinin miktarının da, ticaretinin de artacağı anlamına gelir. Yani yolların önemi konusu.

Doğal bir çıkarım zaten bu... Halen dünyada üretilen petrolün yüzde 46'sı bölgeler arası ticaretin konusu iken 2030 yılında bu oran yüzde 63'e çıkacak. Doğal gazda da hem üretilecek miktar artacak hem de bunun bölgeler arasında taşınan yüzdesi 15'ten 26'ya çıkacak. Dolayısıyla, sadece rezervlerin değil bu kaynakların tüketiciye ulaşmasını sağlayacak olan deniz (tanker) yollarının ya da boru hatları güzergâhlarının kontrolü özellikle büyük tüketiciler açısından en önemli savaşım alanları olacak. Dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin yüzde 10'unu (115 milyar varil) barındıran ve en az 100 milyar varillik ilave potansiyel rezervi olduğu tahmin edilen Irak'ın işgalinin, tek değilse de en önemli nedenlerinden biri, bu zengin ve düşük geliştirme maliyetli rezervlerin kontrolü çabasıdır.

"Enerji şirketleri bayram yapıyor!"

Bu kadar patırtı arasında enerji şirketlerini gözden kaçırıyoruz. Oysa bu oyunun belki en majör oyuncuları onlar olsa gerek?

Son yıllarda hızla ve arz-talep kurallarının çok ötesinde, yapay biçimde artan petrol fiyatları, spekülatör alım-satım şirketlerinin yanı sıra en çok ulus-ötesi enerji şirketlerinin yararına oldu elbette. Dünyanın en büyük petrol şirketlerinin borsadaki hisse değerleri sadece 2004 yılında 400 milyar dolardan fazla artmıştır.

Nedret ERSANEL
nedretersanel@iyibilgi.com

Röportajın ilk bölümünü okumak için lütfen tıklayın



Bu haber 376 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    4,550 µs