En Sıcak Konular

Sıradışı zamanın sağduyulu insanları mısınız?

28 Temmuz 2008 15:08 tsi
Sıradışı zamanın sağduyulu insanları mısınız? Dün gece Güngören’de yaşanan trajedi, bir yandan terör örgütünün karşılık verme çabalarına bir yandan gündeme yontuluyor. Aslında ikisinin de pek önemi yok. Örgütlerle ilgili kısmı güvenlik güçlerimiz halleder. Ama öte tarafını bizim halletmemiz ger

Türkiye ne terör örgütlerine ne de terörizme yabancı bir ülke. Aslında “uzmanlar” bir yana kamuoyunun dahi terörizm konusunda uzmanlaştığı söylenebilir.

Gerçi dün gece yaşanan ilk patlamadan sonra, ikincisinin olabileceğini akla getirmeden olay yerine koşmak iyi bir fikir değilse de, en azından alışkanlıklarımızdan ölüm tehlikesiyle bile vazgeçmediğimizin ispatı.

İkinci doğru, Türkiye’nin özel bir dönemden geçtiği. Terör bu toprakların alıştığı bir şey olabilir. Ama kaderi bu manasına gelmiyor. Diğer yandan siyasi zemin de gergin. Kapatma ve Ergenekon davaları kamuoyunu hayli yoruyor.

Davalar artık yargıda. Yargı neylerse iyi eylemiş olacak ve kararları kesin olacak. Terörle de güvenlik güçlerimiz ilgileniyor ve kabul etmek lazım geliyor ki, işlerini iyi yapıyorlar.

Bu denli sinirlerin gerildiği bir ülkede, hem teröre sık rastlanan Güneydoğu Anadalu Bölgesi’nde hem sınır ötesinde ve hem de şehirlerde genel olarak asayişin berkemal olduğu söylenebilir.

Elbette dumanı tüten bombalama olaylarının ve TV’lere yansıyan kanlı görüntülerin üzerine bu saptamayı yapmak ilk bakışta iddialı durabilir.

O zaman meseleyi bir başka açıdan görelim. Teknik boyutuyla bakalım.

İstanbul-Güngören’de iki bomba patladı. İyibilgi doğal olarak olayı dakika dakika izledi ve yansıttı. Bakın durum nasıldı? Olaydan 10 dakika sonra tüm haber kanalları haberi izleyicilerine ulaştırdılar. Sadece 15 dakika sonra polis ekipleri ve sayıları 10’u aşan sayıda ambulans olay yerindeydi.

45 dakika sonra televizyonlar canlı yayın yapıyordu, sayısız polis, terörle mücadele ve olay yeri inceleme ekipleri dahil, sayısı 20’yi aşmış ambulansla birlikte olay yerindeydi. Dahası yaralılar hastanelere sevk edilmiş, ilk müdehaleler yapılmış, hafif olanlar tedavi bile edilmişti.

1 saat ve sonrasında, İstanbul şehrinin Valisi, Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı ve bir bakan olay yerindeydi. Yine bir saat sonra bu yetkililer resmi açıklama yapıyor, ölü ve yaralı sayısı veriyordu.

İş o hale gelmişti ki, yetkililere mikrofon uzatan basın mensupları, MOBESE kameralarının görüntülerinin alınıp-alınmadığını soruyor, TV spikerleri olaya müdehale eden sağlık görevlilerinden “yaralılarda görülen kesik ve kırıkların niteliği”ni öğrenmeye çalışıyordu.

Hatta iş o raddeye geldi ki, İstanbul bir tarafa Türkiye’nin Ankara gibi büyük şehirlerinde kalabalık bölgelere ekipler sevk edilmiş, yine emniyette uzmanlar toplanarak eylemin niteliği ve sorumlusu hakkında tespitler yapar hale gelmişti.

Zaten PKK ismi ilk bu noktadan sonra duyuldu ve süre hala ilk 120 dakikanın içindedir. Bu resim size nasıl bir Türkiye tablosu veriyor?

Bir bomba patlaması olayının ertesinde gösterilen bu organize tavır, “hazırlıklı” ve ne yaptığını bilen bir devlet mimarisinin işareti. Üstelik unutmamak lazım, neticede bomba patlamıştır ve ölü ve yaralılar vardır.

Kuşkusuz güvenlik sistematiğinin görevi bu bombanın patlamadan önce bertaraf edilmesidir. Fakat terör konusuda uzmanlaşmış bir ülkenin fertleri olarak biliyoruz ki bu her zaman mümkün olmuyor.

Kaldı ki istihbarat servisleri benzeri bir çok oluşum ve bombayı daha yerine bile konulmadan yakalıyor, patlamadığı için de kamuoyuna yansımıyor, yansısa bile sansasyon olmadığı için büyük ilgi görmüyor. Ama sistem çalışıyor.

Peki bunları söylemekten meramımız ne? Dediğimiz gibi Türkiye özel bir süreçten geçiyor ve herkes görevini yapmaya didiniyor.

Ancak bize düşen görevler de var. Bu görevin ifası için de iki silaha. Bunlardan biri akıldır. Ne yapılmak istendiği, nereye işin sürüklenmek istendiği, patlayan bombanın aldığı canlar kadar bizde nasıl bir etki yaratmak istediğini görmek gerekiyor.

Kalabalığın seçilmesi, biri küçük çaplı, biri sonrası için büyük hacimli iki bombanın kullanılmasının sebebi bu. İzleyenleri de terörize etmek. Bu manada bizi de en azından yaralamaya çalışmak.

Bu kısmen başarıldı. Ama onların beklediği açıdan değil. Yaralandık çünkü kendi kardeşlerimiz öldü ve yaralandı. Yoksa terörün bizi sürüklemek istediği noktaya geldiğimiz için değil. Bu nedenle akıl gerekiyor.

Ve ikincisi ise bugünlerde kutsal bir tılsım gibi kalbimizde taşımamız gereken sağduyu. Sağduyu, her olaya, herkese, her kesime kapsayıcı ve olumlu bakmaktan geçiyor.

Günlük cepheleşmelere taraf olmadan ve taraf olmayı da eleştirerek sadece ülkemiz için en iyisinin ne olduğunu görerek ve talep ederek barış ve uzlaşı aramak anlamına geliyor.

Ve hepsi için şimdi tam zamanı. O zaman olağanüstü bir dönemin sağduyulu ve akıllı insanları olduğumuzu dosta düşmana gösterebiliriz.



Bu haber 514 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,747 µs