Yargı yolunu asker açtı | " /> Yargı yolunu asker açtı | "/>

En Sıcak Konular

Fehmi Koru: Yargı yolunu asker açtı

28 Temmuz 2008 11:22 tsi
Fehmi Koru: Yargı yolunu asker açtı Fadime Özkan, iddianameyi, nereye dek uzandığını, ardındaki iradeyi ve derin devletin yok edilme nedenini Ergenekon’un ölüm listesinde yer alan gazeteci-yazar Fehmi Koru ile konuşmuş. Ve ortaya oldukça kayda değer bir röportaj çıkmış!

Ergenekon iddianamesinin devletin ortak iradesinin sonucu olduğunu söyleyen Fehmi Koru: ‘Derin devlet, devlet içinde dışlandığı içindir ki amorf hale geldi ve özelleşti. O yüzden yargı aşamasına gelinebildi. Zaten bir kaç yıldır 1 numara da yok‘

Bir hayalet gibi peşimizi bırakmayan, hayatımızı zaman zaman kábusa çeviren ama en çok da yok edemediğimiz için hepimizi bir şekilde kirleten ‘derin devlet’ nihayet kuyruğundan da olsa yakalandı. İddianamede savcılar, son kılığıyla ‘Ergenekon’ adını alan hayaletin ‘röntgenini çekti’. Devlet daha önce ısrarla inkár ettiği yapının varlığını ilk kez, yok etmek üzere kabul etti. Bu kuşkusuz Türkiye devleti, hukuku, demokrasisi için çok önemli bir gelişme. Hepimizi temiz bir gelecek için umutlandırıyor.

Ergenekon iddianamesini teknik ve içerik olarak nasıl buldunuz?

Dört başı mamur bir iddianame bu. Savcılar gayet makul bir kararla davalı kişilerin sadece eylemlerini planladıkları dönemi almışlar. Daha önce yaptıkları ya da onlarla irtibatlı olabilecek eylemleri dışarıda tutmuşlar. Bu sayede iddianame dikkatle takip edilecek, kişiler hakkında kanaatler daha köşeli olacak, eylemlerle kişiler arasındaki bağlar görülebilecek.

Türkiye devleti ve hukuku için ne ifade ediyor iddianame?

Geçmişi yüzyıla varan bir derin devlet geleneğine sahibiz. Son 50 küsur yılı, resmi derin devlet olarak kayıtlarda. O nedenle iddianame resmi derin devletin, sistemin dışına atılması yolunda atılan ilk resmi adımdır. Daha önce ‘tasfiye ettik’ ya da ‘yok’ denilen yapı ilk kez devlet organlarınca görülmüştür. Emniyet üstlerine gitmiş, TSK arka çıkmamış, varsa kendi içindeki uzantılarıyla uğraşmaya çaba göstermiştir. Yargı da yargılamaya değer bulmuştur.

Demokrasi için anlamı ne peki?

Demokrasinin önünü açacak önemli bir adımdır. Derin devlet, halkın devleti yönetmeye layık gördüğü kadrolar yerine halka karşı sorumluluk taşımayan buna karşın kendilerinde devlet gücünü aşırı biçimde kullanma yetkisi gören bir yapı sonuçta. Bu yapı, demokrasi dışı faaliyetler için de kendine alan yaratmış ve demokrasi dışına çıkılmasını sağlamıştır.

DARBEYE GİDİYORDUK

Eğer engel olunmasaydı ülke darbe yolunda mı ilerliyordu yani?

Bazılarının anlayamadığı da bu! Adı geçenlere bakıp ‘bunlar mı darbe yapacaktı’ deniyor. Elbette onlar yapmayacaktı ama zemin oluşturma çabasındaydılar. Bizde darbeler sanki o gün olmuş bitmiş gibi algılanıyor. Halbuki 27 Mayıs da, 12 Eylül de bir sürecin sonucudur. Dönemin sorumlularından orgeneral Bedrettin Demirel’e ‘niçin daha önce darbe yapmadınız’ diye sorulduğunda, ‘olayların olgunlaşmasını bekledik’ diyor. Dolayısıyla iddianamedeki olayların bir sürecin parçası olduğu açık.

İddianame bu haliyle güdük değil mi o halde? Hem sanıkların darbe zemini hazırlığından bahsediyoruz hem örgütün darbeci ayağı iddianamede yok. Üstelik günlükler, lahikalar ortadayken.

Bu çok yerinde bir soru ancak ikiye ayırmak lazım. 1) İddianamenin kendisi, varlığı çok değerli. Bu büyük yapıyı röntgenini çeker gibi gözümüzün önüne seriyor. 2) Olaylar iddianamedeki tablodan ibaret değil tabi ki. Bunu en iyi bilenler de savcılar. Ama dağıtarak yanlış değerlendirilmesinden kaçınmışlar. İçinde olması gerekenlerin olduğu, olmaması gerekenlerin olmadığı, dava sürecinde adları gündeme gelebilecek olanların da derdest edildiği bir tablo bu.

Ek iddianameyle alan genişler mi?

Bu süreç ister ek iddianamelerle, ister yargı safhasında tanıklarla, olduğundan çok daha farklı bir zemine oturacaktır. Geçmişte olmuş bir dizi siyasi cinayet, o cinayetlerden hiç bahsetmeyen bir iddianame sayesinde daha anlaşılır hale gelecektir. Belki tüm failleri cezaevinde göremeyeceğiz ama bileceğiz ki artık faili meçhullerle, siyasi cinayetlerle, toplumsal eylemlerle desteklenen anormallikler bitmiştir. Darbeler geride kalmıştır. Dava sayesinde bunu idrak etmemiz bile benim için yeterlidir.

Psikolojik döngü sağlayacak yani?

Kesinlikle. Zira bu, devlet içindeki kararlılığın sonucu. Devlet kendi içindeki yanlışlıkları kendi eliyle tasfiye ediyor.

Böyle bir davada siyasi iradenin tavrı elbette önemli ama Türkiye’de devletin tavrı dediğimizde sadece siyasi iradenin tavrı demiş olmuyoruz?

Haklısınız. Susurluk’ta da siyasetin eline fırsat geçmiş, değerlendirilememişti. Şimdi ilk defa AK Parti hükümeti, 2 yıl önce Şemdinli de ıskaladığı fırsatı bu kez ıskalamama basireti gösterdi. Evet, devlet bizde parçalanmış bir erktir. Ancak çok önemli olan şu: Türkiye Cumhuriyeti, gelişmiş demokrasilerde devlet denilince ne anlaşılıyorsa artık öyle bir devlet olmayı kabul etmiş görünüyor.

Yine de kör noktalar yok mu? Mesela örgütün ‘deşifre olana sahip çıkmama’ ilkesi var. Adı ortalarda olanlar kolay harcanırken bazıları için kampanyalar yapıldı. Öte yandan Ergenekon’u yakın takip eden Şamil Tayyar ‘1 numara Veli Küçük değil, 1 numaranın Genelkurmay Başkanına yazdığı uyarıyı gördüm’ dedi. Yani evet, devlet irade gösteriyor ama sanki asıl gidilmesi gereken yere de uzanılamıyor?

Bence öyle değil. Başka ülkelerdeki örgütlerde de tepede birkaç kişi var, bizde de böyle olmalı diye düşünüyoruz ama karşımızda yapı farklı bence.

1 NUMARA YOKTU ZATEN

Nasıl ve neden farklı?

Bu yapı Gladio diye bildiğimiz yapının amorf halidir. Yapının içinde vaktiyle yer alan insanlar var ama artık o kurumların desteğine sahip değiller. O yüzden de 1, 2, 3... diye bir karar merciinin bulunduğunu zannetmiyorum.

Bunu size düşündürten ne?

O kurumun veya benzer devlet organlarının, o kişilerle aralarına mesafe koyması, yapının da özelleştirilmesi. 1 numara yapı içinde konumunu muhafaza ediyor olsaydı şu anda olana müsaade etmezler, yapı ortaya çıkarılamazdı. Darbe de bu kadar kolay engellenemezdi. ‘Bu öldürülsün’ vb. son yıllarda alınmış kararların da devletle değil o özel yapının çıkarlarıyla ilgili olduğu kanısındayım.

Bu değişim ne zaman oldu peki?

1 numaranın bundan 3-4 yıl önce var olduğunu ama bugün cezaevinde olsa da, 1 numara denilmeyecek halde olduğunu düşünüyorum. Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığının bir bölümü ve Yaşar Büyükanıt’ın Başkanlığının bütününde bunlarla ilişkilerin kesildiği ve bu tür ilişkilerin kurulmasının engellenmesi için çaba gösterildiği çok açık. Günlükler o dönemde 1, 2, 3’ün kim olduğunu gösteriyor zaten. Ama biliyoruz ki darbe girişimleri defalarca denense de başarılı olamadı. Sebebi benimsenmemesi, kalkışanların dışlanması ve sonra gelenlere o eski konumun verilmemesidir. Şu anki Genelkurmay Başkanlığı, komutanlık kademesi, kadrolar bu konuda kararlı görünüyor. Önemli olan da bu. Eğer öyleyse bu yapı çökecek demektir.

Kapatmanın iddiası pörsüdü

AK Parti kapatma davası ile Ergenekon arasında eş zamanlılık dışında benzerlik bulmayan Koru ‘Kapatmayla sonuç alınamayacağı görüldü, ilk heyecan bitti’ diyor

Ergenekon’un kapatma davasına rövanş olduğu iddiası var malum. Ve iki davanın eş zamanlı yürümesine bakıp bir uzlaşma umudu taşıyanlar da. Siz nasıl görüyorsunuz?

İkisi çok ayrı süreçler. Biri fevkalade siyasi, diğeri devletle, kendinde devlet adına hareket etme yetkisi görenlerle ilgili. Hem bir iktidar partisi kapatma davasına cevaben devletin savcılarını yargıçlarını nasıl harekete geçirebilir ki? İstese de yapamaz bunu. Üstelik şu da var: Siyasi iktidar Şemdinli’den sonra bu defa da işin vahametini idrak edemeseydi, soruşturma, iktidara rağmen devletin yargıçları savcıları tarafından sonuç alacak şekilde sürdürülürdü. Bu dava tamamlandığında yargı gerçek anlamda bağımsızlığını da bu sayede yakalayacaktır.

Susurluk’ta kamuoyunun sokağa dökülmüş bir iradesi vardı ancak biriken enerji el çabukluğuyla Refah-Yol hükümetinin devrilmesinde kullanıldı. Şimdi Ergenekon için halktan değil bilakis devletten gelen bir irade var ama yine de, o derin devlet yapısı son bir hamleyle AK Parti’ye yönelebilir mi?

Hayır. Ama kapatma davası zaten açıldığı günden bu yana o ilk heyecanını yitirmiştir, iddiaları tavsamıştır. Zira parti kapatılsa da kapatılmasa da başarılı olunamayacağı, sonuç alınamayacağı görülmüştür. AK Parti’yi bir kararla sona erdirebilirsiniz ama her iki seçmenden birinin oyunu almış, hatta yüzde 70 potansiyelini yakalamış bir siyasi partinin kapatılarak yok edilemeyeceği de anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin bu amaçla devreye girdiğini düşünüyor, onun için söylüyor değilim ama sonuçta böyle de bir görüntü var.

Danıştay’da da‘false flag’ var

Derin devlet bugüne dek ne zaman görünür olsa devletin yüksek menfaatleri, kurşun atan da yiyen de şereflidir denirdi. Hukuk dışılık ‘ülkeyi sevmek, korumak’ gibi bir kutsallık kılıfına sarılırdı ama temel güdü bu mudur hakikaten?

Hayır. Bakınca bu kişilerin devletin ulu çıkarlarını değil bilakis kendi çıkarlarını gözettiğini, demokrasiye kayıtsız kaldığını görüyorsunuz. Bu kavramları başka gladiolar da kullanmıştır. Ama kendi devletlerinin değil başka devletlerin çıkarları için. İstihbarat dilinde buna ‘false flag’ yanlış kartvizit bırakma diyorlar. Yani cinayeti siz işliyorsunuz ama benim kartvizitimi bırakıyorsunuz. Mumcu öldürüldüğünde gülünç gösterilmeyi göze alarak ‘hayır failleri gösterilen ilk adreste aramayın’ diye yazan nadir yazarlardan biriyim. Yoksa vatan sevgisiyle Mumcu, Kışlalı öldürülebilir mi? Bu vatan sevgisini değil başka ilişkileri gösterir.

Deniz Baykal kendinden korkuyor

Soruşturma kıyasıya eleştirildi, ‘iki emekli general mi yapacak darbeyi’ diye alay edildi. Ama farkına varmadan çeteye hizmet edenler de olabilir sonuçta?

Elbette. Ya da karşımızdaki tabloda siluetlerini gördüğümüz halde orada göremediğimiz kişiler de vardır mutlaka. Ama gelişmeleri küçümseyenlerin hepsinin bunlarla irtibatlı olduğunu düşünmüyorum. Onlar da kişisel olarak rahatsızlardır herhalde. U dönüşü yapmaları lazım ama nasıl? O yüzden farklı mesajlar verebilirler. Bunu da biraz doğal ve anlayışla karşılamak lazım.

Susurluk’ta savcı konumunda olanların Ergenekon’da avukat pozisyonuna geçişinin ardında da bu mu var?

Geçmişte devlet yönetiminde bulunup bu işin üzerlerine sıçrayabileceğini düşünmelerinin büyük rolü var. Baykal olaya bu kadar karşı çıkıyorsa, kendisini, savcıların eli silahlı gördüğü bir örgütün avukatı ilan edebiliyorsa, niye diye sormak lazım. Bu, tanıdığım Baykal değil. Geçmişte hükümetlerde görev aldığı için ‘iş dallanıp budaklanırsa partim de, ben de yara alır mıyım’ diye düşünüyor olabilir.

Kürt sorunu artık daha kolay çözülür

Ergenekon davası Kürtler için özel bir anlam taşıyor mu?

Gladio irtibatlı bu yapı 1950’den 80’lere dek gayri milliydi. Sonra millileştirildi ve iki konuda kullanıldı. Kürt sorununda PKK’ya ve Ermeni sorununda ASALA’ya karşı. Kürt sorununun çözülmez hale gelmesinin en önemli sebebidir. Güneydoğudaki pek çok olayın ardında buna benzer bir yapının payı büyük. Generaller kendileri itiraf ettiler, ‘Biraz hötzöt gerektiğinde birkaç bomba atıyorduk’ diyenler oldu. Bölge insanının çözüm önerilerini yarım kulak dinlemesinin bir nedeni de buydu. Ama şimdi devletteki irade, yanlış yapılara müsaade etmeyeceği şeklinde açık bir görüntü verdiği için kendilerini güvende hissedeceklerdir.

Tüylerim diken diken oldu

Ergenekon’un suikast planladığı isimlerden biri de sizdiniz. Neden hedef olmuş olabilirsiniz?

Engenekon gibi bir çetenin hedefi olmamı gerektiren özel bir konumum olduğunu düşünmüyorum. Ama Ergenekon özelinde, böyle bir çetenin kurulma aşamasına geldiğini ilk defa ben, 7 yıl önce bir belgeyi de kullanarak kamuoyuna duyurmuştum. Bir de iktidar partisi açısından, yazdıkları ayrı bir dikkatle okunan, değerlendirilen birkaç yazardan biriyim. Bunlardan rahatsızlık duymuş ve bir tür cezalandırma aracı olarak suikast planlamış olabilirler.

Rahatsız mısınız adınızın bu şekilde geçmesinden?

Olağanüstü rahatsızım. Hem nesnelliğimi etkiler ya da dışarıdan böyle algılanabilir diye hissettiğim için, hem de birini öldürmenin bu kadar kolay görülmesinden dolayı. İddianamede benimle ilgili bölüme göz attığımda tüylerim diken diken oldu. Birilerinin belki tanımadıkları, yazılarını okumadıkları biri hakkında ölüm kararı veriyor, bunu da bir tetikçiden, sanki ‘bakkaldan şeker al’ der gibi talep etmeleri insanın aklını başından alabilecek kadar olağanüstü bir durum.

Gündelik hayatınızı nasıl etkiledi bu durum?

Özgürlüğüne düşkün biri olmanıza rağmen koruma altında bir insansınız sonuçta. Hareketleriniz ister istemez sınırlanıyor. Bu da insanın hayatını zorlaştırıyor elbette.

Hissettiğiniz temel duygu neydi, korku mu?

İnsansınız tabi, korkuyorsunuz ama özel olarak bir korku duyanlardan değilim. Sizinle buluşmaya da korumasız geldim.

Star-Fadime Özkan



Bu haber 693 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,832 µs