İddianamedeki 5 kritik açı!

27 Temmuz 2008 09:16 tsi
İddianamede sonuçlandırılamayan davalar ile ilgili belge ve bilgiler de yer alıyor. İşte dava dosyası içerisinde yer alan ve olası yeni davaların da açılmasına yol açabilecek bazı ilginç iddia ve bilgiler:

Dava içinde davalar

Ergenekon iddianamesinde Danıştay saldırısı, Gazi Olayları, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi, Susurluk’taki ilişkiler gibi sonuçlandırılamayan davalarla ilgili belge ve bilgiler de yer alıyor. Bu belgeler, yeni davaların açılmasına da yol açabilir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan Ergenekon davası, bugüne dek sonuçlanmamış ve failleri bulunamamış birçok davayanın akıbetini değiştirebilecek nitelikte...

Çünkü iddianamede, Danıştay saldırısı, Atabeyler Çetesi, Necip Hablemitoğlu suikastı, DTP’li kayıp şahıslar, Gazi Mahallesi olayları, Özdemir Sabancı suikastı, Eşref Bitlis’in öldürülmesi, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi, Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombası atılması olayı, Adapazarı-İzmit-Sapanca ölüm üçgeninde yaşanan faili meçhul cinayetler gibi halen sonuçlandırılamayan davalarla ilgili belge ve bilgiler yer alıyor.

Dava dosyası içerisinde yer alan ve olası yeni davaların da açılmasına yol açabilecek bazı ilginç iddia ve bilgiler şöyle:

GAZETECİ CİNAYETLERİ: “02 Şubat 1993 tarihli ve 01.789.0879/435 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan, Sönmez Koksal müsteşar imzası ile “çok gizli” ibaresi ile Başbakanlık makamına hitaben yazılmış, imzalı, Uğur Mumcu konulu resmi belgede; ‘ABD‘nin Ortadoğu’yu kontrol altına alıp Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek amacıyla, ABD Haberalma servisi CIA denetiminde, İsrail kabine görevlisi Haim Bar-Levi kontrolünde, İsrail “OADNA” birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel timin ‘Hayre’ deniz üssünden botla Türkiye’ye giriş yaptıkları, bahse konu timin hedefinin gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürtmek olduğu, gazeteci Mumcu’yu öldüren tim elemanlarının ikinci görevleri Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmadıkları, tim elemanlarının İsrail hükümetinin Ankara temsilciliğinde kaldıklanın tespit edildiğine dair istihbarat raporu olduğu...” Ancak MİT, o dönem yaptığı açıklamayla söz konusu belgenin doğru olmadığını bildirmişti.

SUSURLUK: “Ergenekon soruşturması kapsamında yakalanarak tutuklanan Hikmet Çiçek’ten ele geçirilen dataların çözümünde şu ifadeler yer aldı:

“Abdullah Çatlı ile Dursun Karataş, taa Paşa Güven döneminden tanışıyorlar, görüşüyorlar. Paşa Güven Erzincanlıdır. Karısı ve iki çocuğu hâlâ Fransa’da. ÖHD’nin soldaki adamı Paşa Güven, sağdaki adamı Çatlı idi.

12 Eylül öncesinde Paşa Güven de Çatlı da CIA’nın denetiminde ÖHD’ye bağlı olarak çalışıyorlardı.

Ülkücülerin ellerindeki silahlarla Dev Sol’un elindekilerin seri numaraları birbirini takip eder. Aynı kaynaktan silah geliyordu. Bir gün, randevular karışmış, Paşa Güven ile Çatlı karşılacaklar diye büyük panik olmuş...”

MUSTAFA DUYAR: “30.05.2008 tarihli gizli tanık Yüksel ifadesi: ‘Sabancı suikastının tetikçisi Mustafa Duyar’ın öldürüleceğini ihbar eden Adil Yanık’ın cezaevinde gözü kör edildi.

Sami Tokur ve  Ahmet Yarguder isimli kişiler, Duyar’ı öldürmek için Afyon Cezaevi’ne sevk edildi. Cinayette kullanılan mermileri Nuri Ergin’in avukatı Tuncay Kütükoğlu isimli kişi sigara paketi içinde getirdi.’

Savcılık görüşü: Eylem, Duyar’ın konuşmasından korkulduğu için yapıldı. Eylemi planlayan ve asıl azmettirici olduğu anlaşılan Veli Küçük’ün, hem DHKP-C terör örgütü ile hem de Nurişler çetesi ile gerekli koordineyi sağladığı anlaşılmaktadır.”

GAZİ MAHALLESİ: “17.05.2008 tarihinde gizli tanık Dilovası ismiyle ifadesi alınan şahıs Dev-Sol ve DHKP-C terör örgütünün gizli bağlantıları ile ilgili olarak, ‘Dev-Sol örgütünün Veli Küçük’le bağlantılı olan bu kooperatifle ilişkisini ilk kuran kişi Zeynel Özarslan’dı.

Zeynel Özarslan isimli kişi DHKP-C örgütünün Karadeniz Kırsal Sorumlusu Hüseyin Özarslan’ın abisidir.

Zeynel Özarslan, 1994’te havaalanında 10 kilo kokain alırken tutuklandı ve Bayrampaşa Cezaevi’ne girdi.

Örgütün bilgisi dahilinde eskiden örgüt içerisinde bulunmuş ama gasp, uyuşturucu ve benzeri suçlardan yakalanarak tutuklanan şahısların bulunduğu B bloka gönderildiler. Yani bu kişilerle örgütün üst sorumluları cezaevinde irtibat halindeydiler...

Bu süreçte 1995 yılı Gazi olayları meydana geldi. Gazi mahallesi bilinçli bir tercihti, örgütlerin taban buldukları gecekondu mahallesiydi. Kahve taranarak halk sokaklara döküldü. DHKP-C örgütü açısından bir var olma çabası vardı. Alevi vatandaşların yer bulduğu sol terör örgütlerinin yeniden hareketlenmeleri için yapılmış bir provokasyondu...”

ATABEYLER ÇETESİ: “Askeri malzemeyi saklamak suçundan mahkûm olan Atabeyler Çetesi şüphelilerinden Murat ..., Ergenekon sanıklarından Kemal Kerinçsiz ile bağlantı kurmuş, Kerinçsiz ise toplantıda alınan karar gereği davaya ücretsiz bakacağını bildirmiş, böylece tek başına değil diğer örgüt üyeleriyle karar aldıklarını ortaya koymuştur.”

milliyet

Bu haber 432 defa okundu.