"Devlet rutinin dışına çıkabilir" | " /> "Devlet rutinin dışına çıkabilir" | "/>

En Sıcak Konular

"Devlet rutinin dışına çıkabilir"

24 Temmuz 2008 15:11 tsi
Hatırladınız değil mi? Süleyman Demirel zamanında böyle söylemişti. Bugünse Aktüel'de Demirel'in bu sözü kendisine rehber edindiğine dair kanıtlar çıktı ortaya.. Aslına bakarsanız Demirel böyle bir anlayışa sahip olduğunu hep itiraf etmiştir. Nasıl mı?

27 Şubat 2000 yılında Yalçın Çetinkaya'nın Mehmet Altan'la yaptığı röportajı kısaltılmış şekilde yayınlıyoruz. Bugün söylenmesi gereken her şeyi Altan sekiz sene öncesinden söylemiş.

*** 

Demirel'in siyasi yaşamına bir göz atarsanız, onun iktidara geldiği vakit İttihat ve Terakkici, muhalefetteyken Hürriyet ve İtilafçı gibi davrandığını görebilirsiniz. İttihat-Terakki geleneği, komitacılık hâlâ devam ediyor Türkiye'de. Devlet, sıkıştığı an komitacılığa yöneliyor.

Cumhurbaşkanlığı tartışmaları "Demirel olmazsa olmaz" noktasına geldi. Demirel olmazsa olmaz mı?

Bu tartışmaları biraz da aşiret beyleri arasındaki iktidar kavgalarına benzetiyorum desem yeridir. Fazla ilgimi çekmiyor ve çirkin buluyorum. Türkiye'nin bu "tek adam" geleneğini anlamakta da güçlük çekiyorum. 64 milyonluk bir ülkede sanki biz bir aşiretiz ve insanlarla kaim bir yönetimimiz var. Bana çirkin gözüküyor bütün bu olan bitenler. Bu iktidar savaşlarını pek şık bulmuyorum. 1953'te Türkiye ile İtalya'nın milli geliri aynı idi. Bugün ise İtalya bize en az on tur bindirmiş durumda. Şimdi, Demirel ne zaman ve nerede başarılı oldu ki "Süleyman Demirel olmazsa olmaz" diye düşünüyoruz.

Şöyle de düşünebiliriz: Süleyman Demirel olmazsa belki daha iyi olur.

Bakın bu da bir düşünce. Süleyman Demirel bütün siyasi yaşamında ilkelerden ziyade kendi çıkarlarını düşünmüş bir siyasetçidir. Kalıcı bir siyasetçi olacağını düşünmüyorum. Çünkü her söylediği lafın kendi siyasi ömrü içinde tersini bulabilmek mümkün. "Süleyman Demirel olmazsa olmaz" sözüne asla inanmıyorum, hatta bunu Türkiye'nin aczi olarak kabul ediyorum ve parlamentonun bu durumu içine sindirmesinin daha da garipsenecek bir tutum olduğunu düşünüyorum.

Biliyorsunuz Demirel'in devlete yüklediği anlam ve devleti algılayış biçimi ilginç. Demirel, devleti bir kutsal yapı gibi gösteriyor. Demirel'in kalması, devletin kudsiyetinin bekası anlamına gelir mi?

Süleyman Demirel'in siyasi yaşamına bir göz atarsanız, onun iktidara geldiği vakit İttihat ve Terakkici, muhalefetteyken Hürriyet ve İtilafçı gibi davrandığını görebilirsiniz. İktidardan düştüğü vakit halkı gözetir, halkı düşünür gibi yapar; iktidara geldiği andan itibaren de İttihat ve Terakkici kesilir, İttihat-Terakki'nin devleti kutsayan, halkı yok sayan mantalitesinin bir neferi olur çıkar.

Muhalefette doğru söyler, iktidarda şaşar.

Doğru. Demirel'in iktidarda yaptıkları ile muhalefette söyledikleri arasında uçurumlar vardır.

Devlet kavramını yeniden gözden geçirmek gerekiyor mu Türkiye'de?

Tabii ki gözden geçirmek gerekiyor. Çünkü Cumhuriyet ilan edildi ama, padişahlığın anlamı farklılaşmadı. Bugünkü Türkiye'de devlet, Osmanlı'da padişah neyse odur. Cumhuriyet, padişahlığı devralmıştır ama, padişahsız bir padişahlıktır o. Onun yerine asker ve sivil bürokrasiyi, biraz kadroyu genişleterek ikame etmiştir. Onun için de bugün devlet kavramı halkın hizmetkarı olmaktan ziyade, halkın patronu anlamına geliyor. Yani padişahın yerini cumhuriyette devlet aldı. Bu devlet, hiçbir şekilde gerçek bir devlet tanımıyla bağdaşmıyor.

Gülay Göktürk'ün bir sözü vardı, "Bizdeki devlet yarı tanrı" diyordu...

Çünkü Osmanlı'da padişah Tanrı'nın gölgesidir, hiçbir şey tartışılmaz. Burada da devlet bir şekilde iktisaden halkın patronu, arazilerin çok büyük bir kısmı devletin elinde, bankacılık sisteminin büyük bir kısmı devletin kontrolünde, çalışanlar açısından, hatta tarımı da bunun içine katabiliriz, çünkü onun parasını da devlet veriyor, bu bakımdan devlet, en büyük patron. Normal gelişmiş ülkelerde devletin bu kadar ekonomik gücü olmaz. Üstelik bu devlet, ideolojisi itibariyle o ekonomik gücünü, siyasi pozisyonunu halka empoze etmekte de kullanıyor. Yani tamamen kendi içinde ekonomik ve siyasal bir parti gibi davranıyor halka karşı.

Devletin bütün güçleri, özellikle asker başta olmak üzere hepsi, bu devlet kavramının üzerine kapanmış ve onu muhafaza etmeye çalışıyor. Neden ve kimden muhafaza ediliyor devlet?

Devlet deyince silahlı bürokrasi anlaşılıyor. Mesela geçenlerde Süleyman Demirel "Devlet rutinin dışına çıkabilir" demişti. Devlet kavramını açmak lazım. Yasama-yürütme-yargıdır devlet. Halbuki o anlatımda yasama-yürütme-yargı ayrımını, yani Montesque'nun oluşturduğu kuvvetler ayrımını yok sayarak, devleti bir başka şekilde ifade ediyorlar. Yasama-yürütme-yargı Montesque'dan gelen bir ayrımdır. Ama bugün "devlet" dendiği vakit, yani yasama- yürütme-yargının dışında silahlı bürokrasi, bir şekilde kanun dışı işler yapabilir anlamına geliyor. Çünkü böyle bir devlet yeryüzünde yok. Lockheed mesela, askeri uçak alımındaki rüşvet olayı bir türlü bir tek Türkiye'de açığa çıkmadı. Halbuki şirket, "Biz rüşvet verdik"dedi. Mesela vatandaşına dışkı yediren bir çağdaş devlet düşünemiyorum. Dışkı yediren kişi terfi etmeye devam ediyor ve yargılanmadı. Köylülere dışkı yediren eğer silahlı bürokratsa, cezası yok. Ama gerçek bir hukuk devleti olsa! Yahut köylü grubu bir binbaşıya dışkı yedirmiş olsaydı, acaba aynı şekilde davranılır mıydı? Aradaki fark, Türkiye'nin ne kadar devlet olmadığını ortaya koyar. En üsttekiler değil, devlet içinde devlet olan bir odak var. Onların harcamalarını hiçbir şekilde denetleyemiyorsunuz, kendilerine göre paralel yargıtayları var, idari mahkemeleri var. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan ve devlet tekniğinin dışında bir başka bürokrasinin egemenliği var. Bunlarla devlet olunamaz. Devlet olmanın birinci gereği "hukuk"tur. O, bütün işleyişi hukukla çözer. Hukuk dışında olan, hukuku kendine göre oluşturan bir egemen zümre varsa, o devlet, devlet olmaktan çıkar.

"Devlet rutinin dışına çıkabilir" demişti Sayın Cumhurbaşkanı. Siz bu ifadeyi nasıl yorumluyorsunuz? Devlet aradabir kanunsuz işler de yapabilir manasına mı geliyor?

Dehşet verici bir laf. "Devlet, rutinin dışına çıkar". Bunu bir Cumhurbaşkanı'nın düşünmesi, seslendirmesi bir Türkiye gerçeğini yansıtıyor aslına bakarsanız. Onun için de Türkiye bir türlü "devlet" olamıyor. Ayrıca Türkiye'de hukukdışı o kadar çok şey oluyor ki. Bakın Susurluk olayına, henüz çözülmüş değil. Bırakın onu, kendisini halkına hizmetle yükümlü bile saymıyor. Örnek mi? Deprem. Bolu'da 54 yılında da deprem oluyor ve aradan bunca yıl geçmesine ve oranın zemininin kötü olduğunu bilmesine rağmen devlet depreme karşı tedbir almadığı için son depremde yine bin kişi öldü. İkibin yılındayız ve depremde binlerce kişi ölüyor... öldükleri yerler de, daha önce deprem yaşanmış ve tedbir alınması gereken yerler. Bu olaylar, devletin olmadığını gösterir. Ama işin diğer önemli bir yanı; halk da, "Bu ne biçim devlet" deyip gerekeni yapmıyor.

Halk epey sesini yükseltmişti.

Hayır hayır, halk istemediği vakit devlet dönüşür. Buradaki çıkmaz şu: Devlet halkı, uyuşturucuya alıştırır gibi devletten geçinmeye alıştırmış. Üretime ve rekabete yönlendirmek yerine, devletten geçinmenin şiar edinildiği bir ülkeyiz biz. Yani "bir şekilde rekabet edelim, üretelim, başka ülkelerle yarışalım" mantığının yerini, "devletin içinde pozisyon alalım, hakkımızdan fazlasını siyaseten elde edelim" düşüncesi almış. Türkiye'nin bedbahtlığı bu. Türkiye'de devlet ekonomiden elini çekmedikçe, demokrasi de olmaz. Çünkü bu halkın da terlemesi lazım... halkın da devlet imkanlarından bağımsız, piyasada kendi hünerini gösterip para kazanması lazım. Ama halk öyle bir alıştırılmış ki, tıpkı afyon içer gibi, bütün her şey devletin imkanlarını ele geçirme üzerine kurulu. Halbuki sağlıklı ülkelerde üreterek, rekabet ederek, yeryüzüyle yarışarak para kazanmak sözkonusudur. O zaman zaten devlet de halkın hizmetçisi olur. Türkiye'de devletle birey arasında illegal bir sözleşme var. Devlet yargısız infaz yapıyor halk sesini çıkarmıyor... halk gecekondu yapıyor, devlet de bu sefer onu görmezden geliyor. Sosyal mukavele, Türkiye'de illegalite üzerine kurulmuş. Yoksa halkın istemediği devlet, böyle sürebilir mi? İrrasyonel olmak, ortak mutabakat noktası Türkiye'de.

Devlet önce terörü temizleyip, Amerikalılar'ın dediği gibi "bağırsaklarını temizleyip" öyle mi demokratikleşme yoluna gidecek?

Her türlü illegal örgütlenmeden devletin haberi vardır. Türkiye'de devlete rağmen illegal bir örgütlenme olmaz. Devlet bunların hepsinden haberdardır ve hepsini de istediği gibi kullanır. Bu illegal örgütlenmeleri izler ve siyaseten istediği şekilde kullanma imkanını taze tutar. Batman olaylarında gördük. O silahlar muhtemelen kontrgerilla silahlarıydı ve onun üstünü örtüverdiler. Devletin bu kadar kontrol ettiği bir toplumda devlete rağmen illegal örgütlenme olamaz. Devlet bunları kurduruyor, bunlardan menfaat sağlıyor, bunları illegal amaçları için kullanıyor. Eğer bu devlet gerçek bir hukuk devleti olsa, önce Susurluk çetesini temizlerdi. İttihat-Terakki'den gelme bir çetecilik anlayışı var Türkiye'de. İttihat-Terakki geleneği, komitacılık hâlâ devam ediyor Türkiye'de. Devlet, sıkıştığı an komitacılığa yöneliyor. Devlet olamıyor burası. Neden? Çünkü buranın yerel burjuvazisi hiçbir zaman oluşmamış, gelişmiş bir işçi sınıfı oluşmamış. Demokrasiyi ve dolayısıyla hukuku garanti altına alacak sosyal gelişmesi yaşanmamış.

(...)

Yeni Şafak/Yalçın Çetinkaya



Bu haber 1,552 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,594 µs