Türk milliyetçiliği
0 0 0000 00:00 tsi
Türkiyenin ideolojik fay hatlarının geçtiği yerleri ve kesişme noktalarını görebilmek için ideolojilerin buğulu gözlüklerini çıkartmak gerekir.
Çünkü ideolojilerin her biri, toplumda var olan tarihsellikten ve yaşanan toplumsallıktan bir iz, bir işaret ve tortu taşır. Çoğu zaman da karşımıza toplumda yaşananların doğrudan bir tezahürü olarak çıkar.
Milliyetçilik yaygın, köklü ve güçlü yapısı ile nelerin tezahürüdür?
MHP milliyetçiliği ile ulusalcılığı bir araya getirme çabaları neden sonuç vermemiştir?
MHP milliyetçiliğinde muhafazakâr tonlar neden her zaman çok güçlüdür?
Milliyetçilikten bahsettiğimiz zaman sadece bugüne ait olmayan, tarihin örs ve çekici arasında dövüle dövüle şekillenen bir ideolojiden bahsediyoruz. Bu yüzden yukarıdaki sorulara, tarihe ve toplumların hayatî ihtiyaçlarına eğilmeden cevap veremeyiz.
Öncelikle milliyetçiliğin modernleşen toplumların ideolojisi olduğunu fark etmemiz gerekir. Kendi cemaatine, köy yaşamına gömülü olarak yaşayan toplumlarda milliyetçiliğin izine bile rastlanmaz. İletişimin ve ulaşımın yaygınlaşması ile bireyler kendilerini küçük ve kapalı cemaatler yerine daha büyük toplumsal birimlerin mensupları olarak görmeye başladıkları zaman milliyetçilik tarih sahnesinde boy göstermeye başlar. Milliyetçilik ile millet realitesi arasında sanıldığının tersine bir ilişki vardır: Milleti bir toplumsal-siyasal varlık olarak tarih sahnesine çıkartan güç milliyetçiliktir; yoksa milliyetçilik var olan milletlere dayanarak vücut bulmamıştır.
Milliyetçiliği, siyasî kardeşlik (fraternite) (uhuvvet-i siyasiye) olarak icat eden Fransız İhtilali ve bu ideolojinin gücü ile bütün Avrupaya egemen olan Napolyon, tarihin yönünü bir daha geri çevrilmeyecek şekilde belirlemiştir. Farklı dilli ve farklı dinli heterojen toplumlara dayanan çokuluslu imparatorlukların idam fermanı imzalanmış, tarih bir buçuk asra yayılan infazlarla bu fermanların gereğini yerine getirmiş; imparatorlukların yerini ulus-devletler almıştır.
Elbette, tarihin akış yönünü ilk gören ve imparatorluk sahibi oldukları için panik içinde çare arayanlar Osmanlı devlet ricali ve yeni yeni varlık göstermeye başlayan münevverler olmuştur. Çok erken tarihlerde Osmanlı Devletini içten içe kemiren milliyetçilik mikrobuna karşı tek çarenin mukabil bir milliyetçilik oluşturmak olduğu fark edilmiş ve teşebbüse geçilmiştir. Bir imparatorluğu yaşatacak milliyetçilik ise toprak esasına dayanan vatanseverlik(patriotism)tir. Vatan, farklı dilleri, ırkları ve dinleri bir arada kardeşçe yaşatan Osmanlı vatanı, bu esas üzerine inşa edilen milliyetçiliğe verilen isim de Osmanlıcılıktır. Devlet nezdine ittihad-ı anasır ve imtizac-ı akvâm (unsurların ittihadı ve kavimlerin kaynaştırılması) olarak isimlendirilen bu politika, ısrarla ve inatla devlet politikası olarak uygulanmış ve I. Dünya Savaşı sonuna kadar resmen savunulmuştur. Osmanlıcılık gibi bir vatanseverlik (patriotism) türü olan Fransız ve Britanya milliyetçilikleri hâlâ resmen sürdürülmektedir. Bugün sahip olduğumuz vatan fikrinin arkasında Osmanlıcılığın birikimi yatmaktadır.
İslâmcılık veya dönemin yaygın ismiyle Pan-İslamizm de, Müslümanlar tek millettir hükmüne dayanan bir tür milliyetçiliktir. Osmanlı Devleti, özellikle Sultan Abdülhamid-i Sanî döneminde, İngiliz diplomasisini frenlemek için dünya Müslümanlarına yönelik İslâmcı politikalar izlemiş; ama hiçbir zaman bu politika resmî devlet ideolojisi olan Osmanlıcılık fikrinin yerini almamıştır.
Cumhuriyete kadar Türkçecilik veya dilde milliyetçilik şeklinde gelişen Türk milliyetçiliği, II. Meşrutiyet sonrası birikimini de Cumhuriyete naklederek kurulan yeni devletin resmî ideolojisi haline gelmiştir. Bu milliyetçilik başlangıçta savunmacı (tedafüî) bir milliyetçilik olarak geliştiği için gerçekçi olmuş, yeni devlet kökleştikçe daha iddialı ve atak tezlere sarılmaya başlamıştır. Türk milliyetçiliği tek egemen milliyetçilik türü haline gelince, kendi içinde birbiriyle rekabet eden farklı milliyetçilik türlerinin ortaya çıkması da kaçınılmaz olmuştur.
Bugünün ulusalcılığı ile MHPde temsil edilen milliyetçilik, iki ana damarı temsil etmektedir.
Bu haber 253 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle