En Sıcak Konular

İran: ABD’nin 300 Spartalısı kim?

22 Temmuz 2008 13:30 tsi
İran: ABD’nin 300 Spartalısı kim? Tüm yakınlaşma iddialarına rağmen gerçek şu ki; İran’la savaş hiç bu kadar yakın olmamıştı. Uzlaşı girişimleri ‘diplomatik adımları tüketme' amaçlı gibi! Herkes tehlikenin farkında. Eğer ABD bu çılgınlığı yaparsa, Ankara da bir karar vermek z

Irak’ın çeşitli bölgelerinde, düşük seviyede gerçekleşen ABD-İran görüşmeleri, Amerika’nın İran’da açmayı düşündüğünü söylediği dipmlomatik merkez açılımları, uranyum zenginleştirmeme ön koşulunu geri çektiği ifadesi, son günlerin süper arabulucusu Türkiye’nin emekleri, Cenevre’de iki taraf arasında yapılan görüşmelerin duvara toslamasıyla farklı bir safhaya erişmiş bulunuyor.

Verdiğimiz bu yakın zamanlı örnekler, iki ülke arasındaki krizin belli çözüme evrileceği yönündeki umutları yükseltmişti. Zira, ABD’nin ve genel anlamı ile Batı’nın İran’ın nükleer silah edinme isteğini engelleme girişimleri bir kenara, iş, İsrail’in Akdeniz’de tatbikatlar yapmasına, Irak’ın yine İsrail’e hava koridoru açtığının duyulmasına ve elbette efsanevi Yahudi lobisinin Washington’a baskıyı artırdığı bilgileri herkesi huzursuz ediyordu.

Gerçekte ABD yönetimi içinde İran’ın bir şekilde, daha doğrusu silahla “terbiye” edilmesi fikrine yakın, hatta yapışık duran kesimin varlığı zaten biliniyor. Ancak kritik nokta, Kasım ayında yapılacak seçimler.

Hem Tel Aviv hem de Cumhuriyetçiler, bu tarihten sonra, (2009’un ilk ayından sonra yeni başkan göreve başlayacak) yapılabileceklerin sınırlanacağının, fırsatın kaçacağının farkında.

Kısaca, İran-ABD-İsrail çatımasının yakınlaştığına ilişkin bilgiler hızla yükselirken, bir anda bu gelişmeler ortadan kalktı ve yerini bir uzlaşı, barış arayışı aldı. Bir başka bakışla bu okumanın suni olduğu şöyle de gösterilebilir.

ABD iç politik dengeleri

İktidarının son aylarını yaşayan ABD yönetimi neden kısa sürece sonuç almayacağı aşikar bir barış sürecine girer? ABD Başkanları çok iyi bilindiği gibi, tarihe geçmek istediği çalışmaları ikinci görev dönemlerinde yaparlar. Bu kamuoyu baskısı olmadan yapılabilecek işler manasına gelir.

Ama aynı zamanda, çelişik gibi görünse de, kendi partilerine avantaj yaratacak bir zemini de miras bırakmak isterler. Örneğin, bugün ABD’de yapılan anketlerin bir çoğu Barack Obama’yı önde götürüyor.

Amerikan halkına sorulan, “hangisi ekonomiyi iyi yönetir, sağlık sorunlarını çözer, vergileri artırır veya özgürlükleri yükseltir” türünden soruların tamamında Obama önde. Bir tek soru hariç.

“Hangisi daha iyi bir başkomutan olur” sorusuna ABD halkının yüzde 84’ü John McCain yanıtını veriyor. Başlamış bir savaşla göreve gelecek yeni liderin bu avantajı kullanacağı görünüyor.

Öte yandan İran krizi değerlendirilirken, ABD iç politikasındaki dengeler de önemli. Rice’ın Cenevre sürecini yaratan kişi olması, Ortadoğu’da aracılar bulması, Türkiye’yi önemsemesi, Beyaz Saray yönetimi içinde Cheney-Rice çekişmesinin bir sonucu olarak değerlendirildi.

Persleri çemberlemek?

Fakat bugün gelinen nokta da Rice’ın da başka bir dil kullandığı, İran’a yönelik olarak sertleştiği görülüyor. Cenevre’den hemen sonra Birleşik Arap Emirlikleri’ne uçarken verdiği beyanat da iyi bir örnek oluşturuyor.

İşin ciddiyetini gösteren önemli bir bulgu da, Cenevre dönüşü Türkiye’ye uğrayan İran müzekerecisinin (Said Celili) tam 5 saat boyunca Dışişleri Bakanı Babacan ile görüşmesi.

Bu görüşmeden bir sonuç çıkmadığı gibi, bunalımın daha da arttığı tespiti yapılmış bulunuyor. Celili’nin söyledikler şöyle; “Bizi doğru dürüst dinlemeyip hemen dolaylı yollardan tehdite (özellikle ABD’yi kastediyor) başlıyorlar. Daha ne istiyorlar?"

Burada önemli kelime “dinlemiyorlar”. Oysa diplomaside cümleler, kelimeler bir kenara virgüllerin yeri bile önemli. O halde “dinlememe” ne anlama geliyor?

Savaşın ayak sesleri duyuluyor mu? Bu sanki daha çok bir zamanlama konusu olmuş gibi. Hem ABD siyaseti hem de askeri teknik açısından bu yaz ya olacak ya da uzun bir süre ertelenecek.

Gerçekte ikisinin de ötü patlıyor! Çünkü savaş değil, 'geri kalanlar' önemli. Lütfen TIKLAYINIZ

Yine de İran’ın ağır yara alacağı kesin. Çünkü kısa süre önce Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) yaptığı İran karşıtı söylev eski sayılsa bile, dün İngiltere Başbakanı’nın aynı kürsüden dillendirdiği “İran’ın etrafındaki çemberin daraltılacağı” sözü tam yerine oturuyor. 

Peki kesin olmasa da önemli ipucu nereden gelebilir? ABD Başkanı Bush, günde en az bir kere değindiği İran konusunda bir süredir sessiz kalıyor. Muhtemelen bu konuda yapacağı ilk konuşmanın renkleri, gelinen ve gidilecek noktayı işaret edebilir.



Bu haber 1,638 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,888 µs