neden üflemez? | " /> neden üflemez? | "/>

En Sıcak Konular

Türkiye kendi yarasına neden üflemez?

21 Temmuz 2008 12:13 tsi
Türkiye kendi yarasına neden üflemez? ‘Ara bulmak’ ve ‘arada kalmak’. Türkiye’nin ‘dış’ ve ‘iç’ durumunu bu iki deyimle anlatmak tam olarak mümkün. ‘Dünyanın sorunu’nu çözen Ankara, iş kendi dertlerine gelince, ‘söküğünü

Tek tek hepsini sayıp, ne yer ne de zaman kaybedelim. Türkiye, Ortadoğu’nun, sınırındaki ülkelerin ve Orta Asya coğrafyasının tüm kilit sorunlarında “arabulucu” görevini yürütüyor.

Şu ana kadar büyük bölümünde de başarılı olduğu, bir kısmında krizlerin kronik nedenleri yüzünden tam sonuç alamasa da ilerleme kaydettiği görülüyor. Taraf gözükmeyen ama “ilgili” görünen ülkelerden de, özellikle Batı ülkeleri, bu kompozisyona taltif edici yorumlar geldiği izleniyor.

Bu işin dış boyutu. İçerde ise tam tersi bir durum var. Ankara, “dünyanın sorunu”nu melhem olmaya çalışırken, kendi yaralarını üflemekte hayli naif kalıyor. Çatışma alanlarını yamamakta zorlanıyor.

Üstelik bu konular, sadece Ergenekon dosyası ve Kapatma davası ile sınırlı tutulsa bile, bu süreçlerin gelmiş, geçmiş, gelecek varyantları, ülkenin hemen bütün boyutlarını, ekonomik, siyasal, jeopolitik açıdan, etkileyebilecek önemde.

Her iki olayın zamana bağlı süreçleri, tartışmanın bir türlü bitmeyişine katkıda bulunsa da, ikisinin üzerinden yapılan tartışmalar azalmadan, keskinleşerek sürüyor. Bitmiyor.

 Dünyanın en kudretli ülkeleri, bölgemizde cereyan eden olaylara çözüm getirmekten illallah demişken, Türkiye “bulaşılmaz” denilen sorunlarda araya giriyor ve bu teşvik de ediliyor.

Ama kendi içindeki sorunlarda “arada kalıyor”! Bu mümkün mü? Nasıl oluyor?

Başbakanlık Başdanışmanı ünvanı sahip ama kulislerde ziyadesiyle gölge Dışişleri Bakanı olarak anılan Prof. Ahmet Davudoğlu dış meselelerdeki başarının sırrını, Fatih Çekirge’ye şöyle anlatmış; “ 5 yıldır bu ilişkileri örüyoruz. Türkiye artık bu bölgede sözü geçen proaktif bir ülkedir. Bakın bütün bu coğrafyada herkes ve her ülkeyle konuşabilen tek ülkeyiz.”

Bu teşhis doğru olsa bile-ki örmek kelimesi şu an ki duruma gelinmesinde bir strateji olduğunu alenen gösteriyor, küresel aktörlerin bu parlak durumu geçiş sağladığı da belli.

Ama aynı mantıkla şu da sorulabilir; Türkiye’deki iç gelişmeleri kim ördü? Bu herşeyi yavaşlatan belki Ankara’yı tamamen farklı politik süreçlere itecek olan geçişleri kim sağladı?

Bir ülkenin küresel oyunda öne çıkarken, içeride bu denli sıkışmasına imkan veren gelişmeler nasıl yeşermiş olabilir?

Daha basit soralım; İç ve dış gelişmeler arasında “tersine” bir bağlantı var mı, bu bağ nasıl kuruldu? Beklenti ne? Bu basit soruların yanıtları aslında hem Ergenekon hem de Kapatma davasının sonuçlarını gösterecek!



Bu haber 715 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,208 µs