Genelkurmay'ın açıklaması üzerine

20 Temmuz 2008 11:48 tsi
"Genelkurmay’ın 18 Temmuz akşam saatlerinde yaptığı açıklama, gerek zamanlaması, gerekse içeriği açısından dikkat çeken ve ciddiye alınması gereken yönlere sahip. Bu nedenle de ayrıntıyla tahlil edilmesinde yarar var." Murat Yetkin yazdı...

Murat Yetkin/Radikal

Genelkurmay'ın açıklaması üzerine

Genelkurmay’ın 18 Temmuz akşam saatlerinde yaptığı açıklama, gerek zamanlaması, gerekse içeriği açısından dikkat çeken ve ciddiye alınması gereken yönlere sahip. Bu nedenle de ayrıntıyla tahlil edilmesinde yarar var.
Altı maddelik açıklamayı üç ana bölüme ayırmak mümkün.

Ergenekon haberine tepki
1- Akşam gazetesinin 18 Temmuz’da ‘20 Subaya Ergenekon sorgusu’ başlığıyla verdiği habere gösterilen tepki. Gazete haberinde bundan üç yıl önce MİT tarafından verilen bir belgeye dayanarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bünyesinde 6’sı kurmay albay olmak üzere 20 kadar subay, astsubay, askeri öğrenci ve sivil personel hakkında soruşturma başlattığı öne sürülüyordu. Dün Radikal’de yayınladığımız haberde, bir MİT yetkilisi-
nin zaman ve içerik (yani Ergenekon olup olmadığını) belirtmeden, bu yönde bir istihbarat raporunu ilgili makamlara ilettiğini aktarmıştık. Genelkurmay da “uzun süredir devam eden bir soruşturma” diyerek soruşturmayı doğruluyor, ancak “halen Türkiye’nin gündemindeki soruşturma ile bir ilgisi” olmadığını söyleyerek haberdeki ‘Ergenekon sorgusu’ vurgusunu yalanlıyor. Ancak Genelkurmay’ın bu konuyu “disiplinsizlik” soruşturması olarak andığı, geçmişte kalan bir konu olarak gördüğü ve sürmekte olan soruşturmayla bağlantı kurulmasına karşı çıkıp bunda kasıt aradığı açık.

Tepki soruşturmaya değil
2- Askerin aradığı kasıtın sahipleri, “görünüşte özgürlük ve demokrasi savunucusu olduklarını vurgulayan” ancak “her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve onun mensuplarını olayların içine çekme gayretinde” bulunan çevrelere. Bu çevreler kim? “Kaynağı neresi olursa olsun” ifadesi yanıtı veriyor; herkes olabilir. Genelkurmay, mensuplarının işlediği ve cezalandırılan suçları kuruma mal eden, TSK’yı adeta bir yasadışı örgütmüş gibi göstermeye kadar varan beyan ve yayınlara sert tepki veriyor. Bunu yaparken de Ergenekon soruşturmasının kendisine, yargı sürecine hiç değinmiyor. Oysa kimi muhalif çevreler bir süredir Genelkurmay’ın, tutuklu bulunan iki emekli orgeneral nedeniyle Ergenekon operasyona tepki göstermemiş olmasına memnuniyetsizlik ifade ediyorlardı. Genelkurmay’ın son açıklamasında CHP lideri Deniz Baykal’ın geçen haftaki dolaylı çağrısının da rolü olmuş mudur?
Şu anda bilemiyoruz; ancak asker, yargı aşamasındaki konu üzerinde konuşmama tutumunu sürdürüyor.

Asker beklentisini söylediğinde
3- Açıklamanın en dikkat çekici yönü olan son cümlesi ve o cümledeki kilit sözcük de “beklenti”. Asker, TSK’nın ve “onun gerçek sahibi” Türk milletinin TSK’ya yönelik saldırılara karşı “yasal ve demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir” derken aslında sadece kendi bünyesine değil, topluma da bir çağrıda bulunmuş oluyor. Kendi bünyesinden bu çağrıyı bir basın açıklamasıyla beklemek olağan ve sıradan değil. TSK’dan bu aşamadan sonra gelecek ‘yasal ve demokratik’ tepkiler, emir-komuta zinciri içinde algılanabilir. Toplumdan ‘yasal ve demokratik’ tepki ne şekilde olabilir? TSK’nın, AK Parti kapatma davasından Başbakan Tayyip Erdoğan’a yasaklama çıkarsa gidilebilecek erken genel
seçimde bir siyasi tutum almasını bekleyemeyeceğimize göre, geriye basın açıklamaları, kitle gösterileri gibi seçenekler kalıyor. Bu tepkilerin hedefi neresi olacaktır? Hükümet mi, yargı mı, Meclis mi, medya mı, yoksa başka bir kurum mu? Burası açık değil.

Sonuçları ne olabilir?
Her kurum gibi TSK’nın da kendisine yönelik haksız saldırı olduğunda buna tepki göstermek hakkı vardır. Açıklamadaki ‘beklenti’ ifadesi kendini savunma hakkının sınırlarını tartışmaya açıyor.
Öte yandan, ‘beklenti’ ifadesi bundan böyle dile getirilecek bütün kitlesel tepkilerin, sanki Genelkurmay’ın çağrısı üzerine yapıldığı algılamasına yol açabilir.
Bunun iki sonucu olabilir: Birincisi, askerin dediği üzerine harekete geçmemek adına, samimiyetle tepki göstermek isteyenler bundan vazgeçebilirler. Nitekim, Danıştay cinayetinin hemen ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, halkın bu “gerici, terörist” saldırıya duyarlılığının “daimilik kazanmasını” beklediğini söylemiş, tepkilerde artış ya da devamlılık ise gözlenmemişti.
İkinci ve daha ciddi sonuç, bu beklentiyi fırsat sayan başka oluşumların, TSK’ya saldırılara sahip çıkma görüntüsü altında kendi gündemleri doğrultusunda harekete geçmeleri olabilir. Bu durum, TSK hakkında oluşturulmak istenen ve TSK’nın şikâyetçi olduğu görüntüyü istemeden güçlendirebilir.
Bütün bunlara karşın askerin, Ergenekon soruşturması çerçevesinde kendisine karşı bir psikolojik kampanya yürütüldüğüne inandığı ve bundan duyduğu rahatsızlık sonucu konuşma pehrizini bozmaya kendisini zorlanmış hissettiği açık. Hangi açıdan bakarsanız bakın, ortaya çıkan hoş bir tablo değil. Ama zaten bu tabloda hoş olan ne var ki?

 

Bu haber 320 defa okundu.