Kanatlı aslanlar

19 Temmuz 2008 09:30 tsi
"Pati kapatma, Agarta filan; geçiniz efendim." diyor Necef Uğurlu bugünkü yazısında. Ve meselenin özüne temas ediyor. İşte o yazı..

Necef Uğurlu/Star

Kurbanların cellatlaştığı, cellatların kurban olduğu bir masal... 

Milyonlarca tanığı, milyonlarca sanığı olan bir dava görülüyor ülkemizde. Bazı sanıklar, tanıklar yaşıyor, bazıları öldüler, tuhaf olan bu davada kimi tanıklar aynı zamanda sanık! Hatta daha ileri gidelim failler ile maktulin (öldürülmüş, vurulmuş insanlar) de aynı kişiler. Çok masumun da katledildiği, çok ortaklı suçların olduğu bir dava.

Kurbanların cellatlaştığı, cellatların sonunda kurban olduğu bu kurt masalı bütün dehşetiyle Cumhuriyetin genç savcılarının önünde, onlar hukuk tahsil ederken acaba böyle yaman bir imtihandan geçeceklerini bilselerdi tahsillerine devam ederler miydi... Milyonlarca insanın, bir ülkenin, ulusun geleceği bellerine bir iple bağlanmış, bu ağırlıkla kuyudan su yüzüne çıkıp soluk almak zorundalar, onlarla birlikte biz de soluk alacağız ya da boğulacağız, iş hukuk meselesi tamam da, su çok derin!

Bu davanın belki de en büyük suçluları, yıllardır suskun kalmış biz seyirci yurttaşlar; hep derin devleti aradık ama aslında dava derin.

Neredeyse Cumhuriyet tarihimiz boyunca üst üste yığılan yanlışların suçları bunlar. Dolayısıyla aslında sır mır da yok, herkes bal gibi her şeyi biliyor. Çöp gibi birikti, pis kokusu dayanılır gibi değil. Duramıyoruz, çürüme denilen bu değil mi zaten!

ALIŞIK DEĞİLİZ

‘Kurumsal yapıları sorgulamalıyız’ diyebilen Prof. Eser Karakaş gibi aydınların bıkmadan katıldıkları TV programlarında ellerindeki notları adeta gözümüze sokarcasına salladığı ve cesaretle sorguladığı yapının ne olduğunu anlamalıyız; ancak o zaman kürsüden ‘Hukuk, demokrasi, evrensel değerleri geliştirmeliyiz...’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerinin geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği üzerindeki çok önemli şifrelerini çözebiliriz. Çözülecek şifre benim yurttaşlık sorumluluğumda budur; Agarta ya da artık kimden nereden geldiği iyice kördüğüm olan meydanlara davetler değil. Artık bu davetlerin meydanlara insan toplamak için yankesicilerin sponsorluğunda yapıldığından şüphelenmek üzereyim. Bu ucuz oyunlardan canımı, ruhumu, aklımı kurtarayım derken delirmekten korkuyorum. Ergenekon veya adını ne koyarsanız koyun bu süreç alışık olmadığımız cesur insanları da çıkartan, aynı zamanda aydın sorumluluğunu ayaklar altına almışların midemizi de altüst ettiği bir süreç.

Aslan gibi insanlar var bu süreçte, aslan olmaları yetecek mi bilmiyorum, kanatlanın aslanlar, takın kanatlarınızı uçurun şu ülkeyi ve yüzlerce yıllık vehimlerden çıkartın ve sizin öyküleriniz anlatılsın artık, ‘Kanatlı aslanlar’ ın efsanesi dolaşsın dilden dile!

Tayyip Bey ve kördüğüm

İskender (Alexander the Great III), M.Ö. 356 yılında Makedonya’nın başkenti Pella’da dünyaya geldi. İskender daha çocukluğundan itibaren efsanelerle büyütülmüş, öykülü, şiirli bir çocuk. Zekası, bilgisi de hafife alınacak gibi değil çünkü aynı zamanda Yunanlı büyük filozof Aristo’dan dersler almış. Genç Aristo ona bilim, tıp, edebiyat ve filozofi öğretirken, devlet yönetimiyle ilgili de bilgiler vermiş. İskender daha o zamandan küçük şehirlerden oluşan büyük devlet modelinin yanlış olduğuna karar vermiş. Bir gün üzerine hiç bir biniciyi bindirmeyen, ehlileştirilmesi imkansız bir atı isteyince atın çok huysuz olduğu, kendisine başka bir at seçmesini söylenmiş. Ama İskender atı sevmiş vazgeçmemiş, hayvanı ilgiyle incelemiş ve atın kendi gölgesinden ürktüğünü görünce başını güneşe doğru çevirmiş, ona alçak sesle tatlı şeyler söylemiş. Sonra onun üzerine binmiş ve at binicisini üzerinden atmamış. İskender bunun ardından ordusuyla birlikte Gordion’a yöneldiğinde (Gordion, Sangarius (Sakarya) ırmağından geçen Pers kraliyet ordularının yolundaki bir kent idi.) Gordion’daki (Gordium) düğümün efsanesini biliyordu. Vaktiyle Kral Gordius gelecekte bir gün bu düğümü çözenin Asya’nın fatihi olacağını söylemişti. Düğüm, bir öküz arabasının öküzlerinin bağlandığı tahtaya bağlı, halatın ucu gözükmeyen, çözülmesi imkansız görünen bir düğümdü. İskender kılıcıyla halatı bir hamlede kesip düğümü yok etti, der efsane, ne var ki akıl oyunlarının ustası Aristo’nun talebesi olan İskender’in şimdiki puzzle’lara temel olan karışık düğümleri çözme tekniğini çok iyi bildiği düğümü kılıcıyla değil elleri ve aklıyla çözdüğü de tartışılıyor ki bana daha akla yakın geliyor. Öyle ya Aristo’nun talebesinin mantık bilmecelerinden bihaber olması düşünülebilir mi? Haddimi aşayım. Düğümün iki ucu birbirine bağlı tek bir uçtu bence, şaşırtma buydu iki uç bir edilmişti, kesti veya elleriyle çözdü her neyse; ve Asya’ya hükmetti. Şimdiki Kördüğüm’ü çözen ise bu ülkeyi belki de Ortadoğu’ya hükmettirecek.

Tayyip Bey kendi gölgesinden ürkmemesi gerektiğini, başını güneşe çevirirse gölgelerin yok olacağını anlattığı bir halkı Ortadoğu’nun kralı yapabilecek mi? Sır bence budur.

Parti kapatma, Agarta filan; geçiniz efendim.

Bu haber 1,343 defa okundu.