En Sıcak Konular

Bu günlere nasıl geldik?

18 Temmuz 2008 15:03 tsi
Bu günlere nasıl geldik?
ABD ve İran gerginliği yumuşarken Türkiye dünyanın gündeminde. Oysa Hamas’lı Meşal Türkiye’ye geldiğinde Ankara’nın üzerinde nasıl bir baskı kurulduğunu hatırlarsınız. O günden bugüne Ankara “başına buyruk” tavrını terk etmed

Yahya Bostan'ın yazısı...

Türkiye’nin dış politikada göstermiş olduğu performans, hadi itiraf edelim, göz dolduruyor. ABD ve İran’ın Akdeniz ve İran Körfezi’nde yapılan tatbikatlarla neredeyse savaşın eşiğine geldiği yorumlarının yapıldığı bir dönemde, yani İran krizi dünyanın birinci gündem maddesiyken Türkiye iki ülke arasında adı konulmamış bir diplomasi trafiği yürütüyor. Başkan Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Stephen Hadley önceki gün Ankara’daydı. Bugünse İran Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret ediyor.

Aslında Türkiye arabuluculuk konusunda önemli bir tecrübe kazanmış durumda. Yıllanmış bir düşmanlığı bitirmek için İsrail ve Suriye’yi bir araya getirebilen tek ülke Türkiye. Hatırlayın, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ile Filistin lideri Mahmut Abbas’ı TBMM’nin çatısı altında buluşturmuştu. Ankara, Filistin’deki Erez sanayi bölgesini kurarak daha sonra Sarkozy’e de ilham olacak bir barış projesi geliştirmişti.

Ankara’nın barış köprüsü oluşturmaya yönelik diplomatik tecrübesi aslına bakılırsa söz konusu iki önemli soruna el atmadan önce oldukça gelişmişti. Afganistan ve Pakistan’ın Ankara’da buluşarak aralarındaki iflah olmaz sorunlara çözüm arayışı içine girmeleri Türk basını tarafından yeterli ilgiyi görmedi. Ancak önemliydi. En az onun kadar önemli olan Ankara’nın Irak içindeki parçalı yapının bir araya getirilmesi, Sünnilerin Irak siyasetine katılması yönünde ortaya koyduğu yadsınamaz katkıydı. Lübnan siyasetinin normalleşmesinde Türkiye’nin oynadığı önemli rolü bir kez daha anımsatalım.

Şimdi Türkiye dünyanın ilgiyle izlediği bir barış köprüsü hüviyeti kazanmış durumda. Oysa Türkiye bu noktaya gelene kadar birçok eleştiriyle yüzleşti. Benim sözüm o dönemde içerden gelen eleştirilere.
Şu noktada hata yapmamalıyız: Dış politikadaki olumlu gelişmelerin AK Parti’nin başarı hanesine yazılması bizi bu başarıların hakkını teslim etmekten uzak tutmamalı. Ülkemizin son beş yılda dış politikada geliştirmiş olduğu farklı ve ilgi çekici politikalar AK Parti yönetiminin eseri olabilir, ancak bu politikaların getirisinin tüm Türkiye’ye olduğunu unutmamalıyız. Mesele ulusal kazanç olduğunda siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakabilme yetisini kazanmalıyız.

Hatırlayın… Hamas’lı Halit Meşal Türkiye’ye geldiğinde yapılan eleştiriler AK Parti hükümetini oldukça zor durumda bırakmıştı. Elbette ABD ve İsrail’in Türkiye’yi bu noktada eleştirmesi çok doğal, ancak ülke içinden gelen eleştiriler Türkiye’nin yalnızlaştırılacağı noktasına odaklanıyordu. Türkiye yanlış hamleler yapıyordu. ABD ile “fikirsel düzeyde” çatışmak bir yarar sağlamayacaktı. Halbuki başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere hükümet yetkilileri Türkiye’nin dış politika yapımında geleceği görmenin önemli olduğunu, Hamas’ın Filistinlilerin oyunu almış bir yönetim olarak dışlanmaması gerektiğinin altını çizip durdular. Tıpkı Suriye’nin tecrit edilmemesi, İran’la diyalog kurulması yönünde vurgu yaptıkları gibi…

O dönemde bu isimler çok eleştirildi. Irak’a komşu ülkeler toplantısı düzenlediklerinde müstehzi ifadelerle başarı şansı irdelendi. Tıpkı 1 Mart tezkeresi sırasında olduğu gibi…

Ancak geldiğimiz süreç şunu kanıtlıyor: O dönemde Türkiye’nin dış politikasını yapanlar ne dediyse, ABD’ye ne önerdiyse, şu anda Washington ve AB bu politikaların izinden gidiyor. İsrail Suriye ile uzlaşmanın yollarını arıyor. Aynı zamanda Hamas’la ileriye dönük bir barışın temellerini atıyor. ABD İran’la ilişkilerini yeni bir boyuta getiriyor.

O dönemde ABD tek taraflı bir politika izliyordu. Türk dış politikası yapımcılarını eleştirenler ABD’nin tek taraflı politikaları penceresinden gelişmeleri ele alıyordu. Ancak tek kutuplu dünya psikolojisinden artık sıyrılmaya başlayan Washington tek yanlı müdahale tutumundan vazgeçiyor. AB’yle ortak hareket ediyor, bölgede Türkiye’nin uyarılarını dikkate alıyor. Çünkü söylediğimiz gibi Türkiye’nin yapmayın dediği her şeyi yapan ABD’nin bölgemizde geldiği nokta ortada.

Türkiye’nin son beş yılda izlediği “kendi başına buyruk” dış politika artık meyvelerini topluyor. Çünkü son beş yılda izlenen politikayla artık tüm ülkeler Türkiye’ye güveniyor. İran güveniyor, Suriye güveniyor, ABD güveniyor, Filistin yönetimi güveniyor, en zor döneminde kendisine kapı açan Hamas güveniyor ve İsrail güveniyor. Çünkü Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın söylediği gibi, Türkiye şeffaf bir dış politika izliyor. O gün bu şeffaf politikayı eleştirenler umarım toplanan meyveleri görünce artık yapılanların doğruluğuna hak verecektir.



Bu haber 705 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,082 µs