kriz' gösterip 'savaş kriz' gösterip 'savaş

En Sıcak Konular

Amerika 'kriz' gösterip 'savaş 17 Temmuz 2008 15:54 tsi
Amerika 'kriz' gösterip 'savaş Günlerdir Ankara'da dolaşan Marc Parris, ABD'den konuştu. Hem de baya konuştu. Söylediklerinden herkes üstüne düşeni almış olmalı. Bir tek Amerika'nın ne istediği şüpheli. Herkese keskin mesajlar gönderen ABD, sanki 'birşey' olursa, 'bunlar' olmaz

Türkiye’ye gelenin-gidenin haddi hesabı yok. Çoğu da gözden kaçıyor. Ancak bazılarının üzerinde durmak lazım. Bu ziyaretçilerden biri de Marc Parris. Türk kamuoyu Parris’i özellikle Ankara Büyükelçiliği (*) ’nden tanıyor.

Parris’in bugünkü bazı gazetelerde Türkiye’ye ilişkin açıklamaları bulunuyor. Bu açıklamalar oldukça önemli. Türkiye’nin kısa vadeli geleceğine ilişkin keskin tahminlerde bulunuluyor.

Bu nedenle “satır araları” çok iyi okunmalı. İlk söylememiz gereken şu; Parris bu açıklamaları Amerika’da yaptı. (Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi (CSIS) tarafından düzenlenen bir toplantıda.)

Ancak bunlara “ayağının tozuyla” diyebiliriz, çünkü Parris uzun zamandır Türkiye’de, Ankara’daydı. Bir çok kişi, özellikle basın bunu fark etmedi. Ne zaman tam olarak fark edildiğini de-ilginçtir-söyleyelim.

ABD’nin İstanbul’daki Konsolosluğu’na saldırı yapıldığı gün, Başbakanlık önünde açıklama bekleyen basın mensuplarının kameraları yakın çevreyi tararken, binanın dışında bir yerde, “ekibi” ile bekleyen veya olay yüzünden randevuları ertelenen Parris görüntülendi.

Tabii o kargaşa içinde yine üzerinde durulmadı. Ama buradan anlaşılması gereken, Parris ve ekibinin Ankara’da bir süredir bulunduğu ve bir çok çevre ile görüşmeler yaptığı. Şimdi biraz neler söylediğine bakalım, ardından çerçeveyi büyütürüz.

AKP’nin hataları…

Parris, Türkiye’nin içinde bulunduğu sürecin nedenlerini değerlendirirken AKP’ye bir fatura çıkardı. Bu fatura da yer alanlar şunlar; “AB sürecinde ilerleyememek, Anayasa’yı iyileştirememek, İslami gündem korkularını giderecek şekilde köşeleri törpüleyememek,
Erdoğan’ın söz verdiği gibi tüm Türkiye’nin hükümeti olamamak.”

Burada bir yanlış anlamaya imkan vermeyelim. Parris’e sorulursa, “bu görüşlerin ABD hükümetinin düşünceleri olmadığını” söyleyecektir. Olup olmadığına biraz sonra geleceğiz.

Ancak bunu Washington’un bakışı sayarsanız, sanki AKP gözden çıkarılmış gibi bir hava edinebilirsiniz. Bu tam doğru değil. Gerisine bakalım.

“AKP’nin oluşturduğu gökkuşağı koalisyonu (Ne demekse? Bu terim genellikle Avrupa’da bulunan yeşiller ve liberal partiler için kullanılır. Parris’in buradan kastı AKP içindeki dinamikler mi yoksa TBMM içinde bulunan ve bazı konularda AKP’ye destek veren partiler mi tartışmalı.)  geçen sonbahardan sonra zaten çözülmeye başlamıştı. Kapatma davası olmasa aşağı düşüş daha da sert olabilirdi. ‘Tanıdığım bazı Türkler, AKP’yi kendi yanlışlarından kurtardığı için mahkemeye kızıyor”.

Birinci gariplik şurada. Geçtiğimiz Sonbahar, 2007 yılının Eylül, Ekim, Kasım ayları olabilir. Bu AKP’nin büyük başarı ile çıktığı 22 Temmuz’un sadece birkaç ay sonrasına geliyor.

Bu dönemde Türkiye’yi şu an içinde bulunduğu gürültülü zamanlar bulunmuyor. Hani Başbakan’ın İspanya’da dillendirdiği “velev ki” li konuşma sayılsa bile “çözülme” gibi bir ifadenin zamanı denk düşmüyor.

Yine de Parris’in söylemini doğru kabul edersek şöyle bir havada doğuyor; “AKP zaten dağılıyordu, düşüşü sert olacaktı, dava kurtardı”. Burada anlaşılmayan, bununu bir “serzeniş” mi olduğu yoksa bir durum tespiti mi yapıldığı! Bu da ilk notumuzla ilgili. Yani Parris kimin sesi?

Basının Parris’in konuşmasından büyük bir hevesle başlıklara taşıdığı cümlesi ise davanın “Ağustos ayı ortasında bir Cuma akşamı” sonuçlanabileceği. Konuşmanın içindeki inanılmaz ifadeleri boş geçip bunun büyütülmesi hayli yanlış.

Bir kere Parris’in verdiği zaman büyük bir feraset örneği değil. Herkes biliyor ki, bu ülkede kritik ve resmi açıklamalar Cuma günleri mesai saatinden sonra, Borsa kapanışının ertesinde yapılır.

Ağustos ortası da öyle. Parris’e gelinceye kadar belki 20 gazeteci bu tarihi hatta gün bile vererek söylediler. Ama yabancı biri söylediği için önemli oluyor. Oysa değersiz ve geçiyoruz.

Eski büyükelçinin bu ana kadar söyledikleri belli bir görüş ve beklentinin etkisi altında varsayılabilir. Yani ABD’nin AKP’ye bakışının nasıl olduğunu gösterebilir. (Tekrarlayalım bunu söylemek için hala erken.)

ABD’nin dili bunu söylemez…

Ama bir konu var ki ayrıca işlenmeli.  Parris, “yolsuzluğun AKP’ye bulaştığının ortaya çıktığını ve bu anlamda da, AKP hükümetinin selefleri ile ‘aynı kültürü paylaştığı’nın görüldüğünü" söyledi.

Bu cümle Amerikan tarzı değil. Geçmişte Washington’un Türkiye’nin tamamıyla içinde olduğu, siyasi mülahazaları dayattığı, hatta bazı iktidarlara karşı savaş açtığı dönemlerde bile “yolsuzluk” konusu aleni biçimde dillendirilmiş değil.

Belki şu söylenebilir, ABD istemediği iktidarı yıpratmak için yolsuzlukların ortaya çıkmasını teşvik etmiş olabilir, ama o zaman bile bunu dillendirmemişti. Keza, AKP’ye yönelik yolsuzluk iddiları bulunsa bile, bu konu ne şu anda gündemde ne de böyle mahkemelerden “yıkıcı” etkisi olan büyük bir yolsuzluk soruşturması-hükmü bulunuyor.

Peki o zaman Parris bunu neden söylüyor? Bu, “yolsuzluk dosyaları” açılır anlamına mı geliyor? Bilmiyoruz ama öyle ise “ABD bir şey istiyor” ortaya çıkıyor. Yazıyoruz, geleceğiz. Bunu Parris’ten gelen ilk “aba altı sopa” sayabiliriz. 

“Hangi taraftasın kararını ver…”

Marc Parris’in konuşmasının bundan sonraki tonları hep bunlarla dolu. “AKP’nin liberal demokrasiye bağlı olup olmadığı soru işaretlerine yol açıyor. ‘Liberal ve Batı yanlısı’ kesim, son bir ayda aksi yönde eğilimleri göstermesine rağmen, ‘Parti kapatılmasına karşıyız ama bu kez olabilir yönünde.”

Bu daha açık. Parris ve neyi temsil ediyorsa AKP’ye soruyor; “Kararını ver, Batı tarafında mısın Doğu tarafında mı?” “Liberal”in burada büyük önemi yok. Taraf belli olduktan sonra o zaten belli oluyor.

Türkiye’nin aktörlerini biliyor musunuz?

Parris’in Ankara’daki görüşmelerinde derslerini iyi çalıştığı anlaşılıyor. Bugüne kadar akademisyenler dışında pek az kimsenin Amerika’dan dillendirdiği sınıflandırmayı yapıyor.

“Türkiye’deki aktörleri, ‘AKP, liberal elit, Kemalist derin devlet, asker-devlet adamı ve 3. güçler’dir.

AKP, asker/devlet adamı kavramlarının ne olduklarını az-çok biliyoruz. Diğerlerini netlemek gerekiyor. Parris’in “Kemalist derin devlet” dediği şeyin ne olduğunu devam cümlelerinden anlıyoruz.

“Reformlarla bazıları şiddete eğilimli olan Kemalistler marjinalize edilecek”. 3’üncü güçler ise, yine kendi sözleriyle, “polis içinde güçlü olduğunu ve savcıları etkileyebildiklerine dikkat çekiyor”

Parris şöyle diyor; "Erdoğan adına mı hareket ediyorlar bilmiyorum. Ama, Erdoğan’ı devirmek isteyenlerin kazanmasını istemiyorlar" dedi.

Liberal elit ile ilgili bir açıklama ise yok. Kestirilebilir ki, örneğin TÜSİAD gibi işveren grupları ve medyanın belli kesimi bu sınıfa dahil olabilir.

En önemli satırlar ve araya sıkışanlar…

Eski Büyükelçi’nin basına yansıyan sözlerinin son bölümü, her bir satırına özen gerektiriyor. Tek tek açalım.

"Bu işleri başlatanlar AKP ve Erdoğan’ın dengesini bozdular. Ama, bu işlerin nasıl biteceği ve sonuçları konusunda akıllı bir öngörüleri yoktu"

(Hangi işleri başlatanlar? Kapatma davasını ve Ergenekon’u mu? İkisini de hukuk başlattı! Konuşmanın gelişinden daha çok kapatma davası anlaşılıyor. Demek bunların ardında farklı güçler görülüyor. İki soru ortaya çıkıyor. Kim bunlar? Her kim ise ABD taraf mı karşıt mı?)

“Durum Sovyet döneminde, ‘MAD’ diye tanımlanan "karşılıklı yok etme güvencesi’ haline benziyor.”

(Paris soruları mı yanıtlıyor? Neden 30 yıl önceki örneği veriyor? “MAD” kısaltması düz okunduğunda İngilizce anlamı “çılgın-çılgınlık” anlamına geliyor. “Karşılıklı yok etme güvencesi”ne uygun düşüyor. Örnek bilerek veriliyorsa, Sovyet, yani bugünkü Rusya ne anlama geliyor?)

Evet, Erdoğan’ı devirip partiyi kapatabilirler. Ama, birçok kişi de beraberinde devrilir. Çok can yanabilir. Anayasa Mahkemesi kendilerini içine soktukları durumdan çekinmeye başladı. Farklı bir çözüm bulunmazsa herkes uçurumdan kayabilir. ‘MAD’ durumunda birileri hapse girer, birileri siyasetten yasaklanır, ekonomi başaşağı gider. Rasyonel biri, daha iyi bir yol bulunmalı diye düşünür”.

Bu sözlerin hemen hiçbiri yenilir yutulur gibi değil. Parris, kime sopa gösteriyor, ne zaman durum tespiti yapıyor, örneğin Yüksek Mahkeme için bu sözleri neye dayanarak söylüyor-doğrulu yanlışlığı bir kenara!-, yoksa “herkese ve herkesin aklındakileri mi söylüyor!!! iyi değerlendirilmeli.

Ve nettir. Bu iyi çalışılmış bir metin. Dışarıdan bir ülkenin iç politik analizi gibi duruyor ama “herkese mesaj” gidiyor.

Özüne gelmek zor mu?

Peki sonuç ne? Yani AKP kapatılacak mı diyor Parris; “Bahse girsem AKP kapatılır derdim. Ama bir süredir bu işin içinden zararsız çıkılması için fırsatlar arttı gibi"! Yani kapatılmayacak?

“Bahara kadar Türkiye’de bir genel seçim yapılması şansı yüksek!” Kapatılmazsa neden seçim oluyor? Neden AKP yoluna devam etmiyor? Parris “çelişkiler”den bir düzen kuruyor. Bu düzenin derdi ne? 

Tekrarlayalım… “Ama bir süredir bu işin içinden zararsız çıkılması için fırsatlar arttı gibi.”

Nasıl ve hangi fırsatlar? Bu fırsat, ABD’nin ne istediğini soran sorumuzla mı ilgili? Prof. Dr. Hasan Köni bu “açmaza” bir cevap getiriyor; “Hepsi hikaye. Mesele İran. İran’a bir saldırı hiç bu kadar yakın olmamıştı! ‘Anlaşıyorlar’ laflarına kulak asmayın. İran’a saldırı kapımızın önünde.”

(*) Buraya not düşelim. Biz de aynı ifadeyi kullandık ama vesile olsun diye. Bir başka ülkenin Büyükelçisi, “Ankara Büyükelçisi” olmaz. Örneğin, ABD’nin “Türkiye Büyükelçisi” vardır. Bir ülkede bir tane büyükelçi olur. O da normal olarak Başkent’te bulunur. Diğer şehirlerdeki diplomatik şeflere “Konsolos” denir. Bu “hatırlatmayı” okurlarımıza değil, çeşitli basın kuruluşlarındaki meslektaşlarımıza yapıyoruz.)



Bu haber 2,038 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    4,045 µs