İttihat ve Terakki'yi tasfiye davası | " /> İttihat ve Terakki'yi tasfiye davası | "/>

En Sıcak Konular

İttihat ve Terakki'yi tasfiye davası

16 Temmuz 2008 17:40 tsi
İttihat ve Terakki'yi tasfiye davası Bu dava, kökü İttihat ve Terakki'ye kadar giden ve Türkiye'nin başına musallat olan derin devletle hesaplaşma davasıdır. Neden mi? Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük yazıyor..

Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük*/Yeni-Şafak-Yorum

Ergenekon yapılanmasına ilişkin 13 aydır sürmekte olan soruşturma neticelendirilerek iddianame 14.07.2008 günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verildi. maktadır. 01.07.2008 günü gözaltına alınıp tutuklanan Emekli Org. Hurşit Tolon, Org. Şener Eruygur ve ATO Başkanı Sinan Aygün bu iddianamede yer almamıştır; bunlar için ek iddianame düzenleneceği belirtilmiştir. 86 şüpheliyi kapsayan iddianamede, Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen Darbe Günlükleri'nde öne sürülen iddialar yer almamıştır. Bu konu ile alakalı kişiler hakkında iddianame düzenlenmediği için, mahkemeye sunulan iddianamede bu konunun yer almaması normaldir. Nitekim Başsavcılığın iddianameyi mahkemeye sunduğu gün, Genelkurmay Askeri Başsavcılığı'nın da "Darbe Günlükleri" ile alakalı soruşturmayı başlattığı öğrenilmiştir. İddianamede, silahlı terör örgütüne üye olmak ve yardım etmekten cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya, hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrikten Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmeye kadar bir dizi ağır suçlamalar yapılmıştır.
Günümüze gelinceye değin bu kabilden yapılanmalar kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler, bazı istisnalar hariç, hep görmezden gelinmiştir. Geçmiş yıllarda gerçekleştirilen darbe teşebbüslerinde sadece Talat Aydemir cezalandırılmıştır. Cemal Madanoğlu, benzer teşebbüste bulunmuş ve yasama dokunulmazlığı kaldırılmış ise de, Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Savcılıklarının yetkisizlik kararları neticesinde gerekli ceza verilmeyerek fiilin üstü örtülmüştür.

DEMOKRASİ TARİHİNDE İLK

Hakkında iddianame düzenlenenler ile isnat olunan suçlar itibariyle bu kapsam ve nitelikte bir soruşturma ve iddianame, Türk demokrasi tarihinde bir ilki teşkil etmektedir. Bu sayede dokunulamaz sanılan kişilere dokunulmuş, bu kişiler gözaltına alınarak tutuklanana kadar çetecilerin yargılanabileceğine inanamayanlar, bu kişilerin tutuklanması ile artık inanmaya başlamışlardır. Artık bu sayede hukuk devleti olabilme ihtimali belirmiştir.

Bizim ülkemiz çok garip bir memlekettir. Gelişmiş demokratik memleketlerde darbe yapmak, darbeye teşebbüs etmek ya da yukarıda sayılan diğer fiilleri işlemek suç olduğu gibi, bunları gerçekleştirenler anında cezasını bulmaktadır. Bunun içindir ki bu memleketlerde demokratik hukuk devleti kesintisiz işlemektedir. Bizde ise darbe yapmak, darbeye teşebbüs etmek suç, ama ne 27 Mayıs, 12 Eylül, 12 Mart askeri darbelerini gerçekleştirenler, ne 27 Nisan E-Bildirisi'ni yapanlar, ne de başarısız darbe teşebbüsünde bulunanlar cezalandırılabilmiştir. Aksi yöndeki tek örnek Talat Aydemir'dir. Şayet Ergenekon yargılamasında failler layıkıyla cezalandırılabilirse, benzer ikinci örnek ortaya çıkmış olacaktır. Ergenekon'a ilişkin yargılamanın kapsamının genişliği, faillerin kimliği ve çeşitliliği, gerçekleştirilen fiillerin giriftliği sebebiyle doğuracağı sonuç, birincisinden çok daha farklı olacaktır. Birincisinde çok sınırlı bir yargılama söz konusu iken, ikincisinde bir örgütlü yapılanma çökertilmeye çalışılmaktadır.

Ergenekon çetesinde, medyadan siyaset dünyasına, öğretim üyelerinden iş adamlarına kadar geniş yelpazede yer alan insanlar bulunmaktadır.

Bunlar, kökü devlet içinde olan ve devlet yönetimini kanun dışı yollarla, sansasyon ve komplolarla devralmayı öngören İttihatçı ruhun mirasçılarıdır. Türkiye, İttihat ve Terakki'nin bıraktığı enkazı bir türlü ortadan kaldıramamıştır. Her ne kadar bu örgütün başındaki yöneticiler yaptıklarının bedelini ha-yatlarıyla ödemişlerse de, bıraktıkları mirasın bedelini bizler çok daha ağır bir şekilde ödedik, ödemeye de devam etmekteyiz. Bu ruh yıllardır askeri darbelerle ve müdahalelerle devlet içindeki varlığını sürdürmektedir.

İTTİHAT'LA HESAPLAŞMA

27 Mayıs, İttihatçı ruhun o dönem yeniden hortlamasından başka bir şey değildir. Zinde güçlerin desteğini alan genç subaylar, sivil hükümeti darbeyle devirerek, Başbakan ve iki Bakan'ı idam sehpasına göndermiştir. Bu güçler, İttihatçılar gibi devlet içinde örgütlenerek, gizli çalışmalar yürütmüş, medya, sivil bürokrasi ve üniversitenin desteğini alarak hükümete el koymuştur. 28 Şubat'a giden süreç ve uygulamalarda da benzer yöntemlerden faydalanılmıştır.

Ergenekon oluşumu, AB sürecindeki demokratikleşme, şeffaflaşma ve sivil siyaset alanının genişlemesiyle devlet içindeki zeminini kaybetme aşamasına gelen İttihatçı ruhun tezahürüdür. Danıştay saldırısı, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bomba, gerçekleştirilen "Cumhuriyet Mitingleri", İttihatçı refleksleri yeniden harekete geçirmek üzere hazırlanan projenin icraya konulması çabalarıdır. Bu dava, kökü İttihat ve Terakki'ye ve Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar giden ve Türkiye'nin başına musallat olan derin devletle hesaplaşma davasıdır. Rejimimizin demokrasiye doğru mu yoksa otoriterleşmeye doğru mu kayacağı bu davanın akıbetine bağlı bulunmaktadır.

İddianameye karşı tavır sergileyen kesim, bu yargılamadan adil bir sonucun ortaya çıkmaması için her türlü yolu denemek isteyebilecektir. Türk halkının geniş kesiminin sağduyu ile buna mukabele etmesi, yargı organlarının da bu kabilden davranışlara suç teşkil ettiği oranda müsaade etmemesi gerekmektedir. Adil yargılama bunu gerekli kılmaktadır.

Burada en tehlikeli vartayı, derin devletle hesaplaşmanın bir noktasında işi pazarlığa dökmek; geçmişle hesaplaşmayı "devletin yüce çıkarlarının gereği", "değerli kurumlarımızı yıpratmamak" adına, "belli bir noktadan ileri götürmemek" gafletine düşmek oluşturmaktadır. Umarım Türkiye bu vartaya düşmez. Aksi takdirde ödeyeceği bedel çok ağır olur.

Böylesi önemli davalarda arzu edilen neticeye ulaşılabilmesi, ancak arkalarında güçlü bir siyasi iradenin, devletin temel kurumlarının ve aktif toplumsal desteğin varlığına bağlıdır. Derin bir hayal kırıklığı ve fiyasko yaşamamak için, bu davanın arkasında, halk destekli çelik bir iradeyle, eğilip bükülmeden, sonuna kadar dimdik duran bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır. Böylesi bir siyasi iktidar, siyasi tarihimize adını altın harflerle yazdırabilecektir.

BUNDAN SONRASI

Sürecin çok yönlü sonuçları ortaya çıkacaktır. Bunları şu şekilde sıralamamız mümkündür:


Artık darbe teşebbüsünde bulunmanın yaptırımının olduğu ve etkin bir şekilde uygulandığı görülecek, bazı kişilerin bu yönde bir yönelim içinde olabilmeleri cesaret meselesi haline gelecektir. Aksi takdirde Türkiye darbelerin yapıldığı, konuşulduğu ya da böyle bir tehlikenin her an mevcut olduğu bir memleket olmaktan bir türlü kurtulamaz.

Eğer Ergenekon yargılaması başarılı bir şekilde sonuçlanır, bu yolla Türkiye, devlet içindeki İttihatçı oluşumlardan kurtulabilirse, hukukun hâkim kılınması, demokratikleşme ve liberalleşme ekseninde modernleşmesini hızla sürdürme fırsatını yakalar. Aksi takdirde, İttihatçı ruhun ortaya çıkaracağı ağır bedeli, tüm millet olarak ödemek durumunda kalırız.

Gerek bu oluşum içinde yer alanlar, gerekse destekçileri, hep Cumhuriyet, laiklik ve Kemalizm'in korunması kalkanlarından faydalanmaktadırlar. Bu iddianameyi kötülemek için, "bu bir kirli savaştır", "AK Parti hakkında açılan kapatma davasının rövanşıdır", "laik Cumhuriyetçiler tasfiye edilmeye çalışılıyor", "Korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor" tarzındaki yaftalarla hedef şaşırtmaya çalışılmaktadır. Bütün bu çabalar neticesinde, laiklik, Cumhuriyet ve Kemalizm, kanun dışı suç fiilleri ile özdeşleştirilmekte, asıl bu yolla Kemalizm'e ve laikliğe kötülük edilmektedir. Nitekim iddianamede, "örgütün, Kemalist ve Atatürkçü ideolojinin arkasına saklanarak, bu ideolojilerden farklı hareketler yaptıkları" tespitine yer verilmiştir.

Artık bu oluşumları desteklemek siyasette ve toplumda prim yapmayacaktır. Yargılamanın titizlikle yürütülmesi, herhangi bir şekilde bozularak geriye dönmeye mahal vermeyecek delillere ulaşılarak karar verilmesi, verilen bu kararın insaf sahibi herkesi tatmin edici nitelikte olması gerekir.

* Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi



Bu haber 601 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,337 µs