'terör tanımı' tartışılıyor! | " /> 'terör tanımı' tartışılıyor! | "/>

En Sıcak Konular

Savcının 'terör tanımı' tartışılıyor!

15 Temmuz 2008 09:03 tsi
Savcının 'terör tanımı' tartışılıyor! İddianamede Danıştay saldırısının yer aldığı açıklandı. Ancak ‘Danıştay Davası’nda mahkeme böyle bir bağlantı kurmamıştı. Peki şimdi ne olacak?

Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Ergenekon iddianamesinde şüphelilere yöneltilen suçlar arasında saydığı ‘Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek’ maddeleri kafaları karıştırdı. Danıştay davası Ergenekon’la ilişki kurulmadan kapatılmış ve dosya Yargıtay’a gönderilmişti. Peki, iki dava arasındaki bağlantı bundan sonra nasıl sağlanacaktı? Ayrıca sayılan suçlardan biri de ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs’tü. Peki darbe girişimini ve darbe suçunu sivil mahkemeler mi yargılar, askeri mahkemeler mi? Başsavcının Ergenekon için ‘Bölücü ya da ideolojik olmayan farklı bir terör örgütü tanımı da hukukçuların tepkisini çekti. Hukukçuların iddianame konusundaki görüşleri şöyle:

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Donay: Danıştay davasında karar bozulur mu bozulmaz mı bilinmiyor. Ama yine de Ergenekon iddianamesine konması alışılmış değil. Genellikle başka bir mahkeme olayı çözümlemişse, aynı eylem dolayısıyla yeni bir iddianame düzenlenmez. Şöyle olabilir: Dava sonuçlanır, örneğin bazı kişiler mahkûm olur. Ama daha sonra ortaya yeni deliller çıkar ve “Bu işte şu şu kişiler de vardır” denir. Bu durumda savcılığın o davayı gören mahkemeye yeni bir suç duyurusunda bulunması gerekir. Danıştay ve Ergenekon davalarının birleştirilmesi söz konusu olamaz, birisi sonuçlanmış. Ayrıca soruşturmada ismi geçen paşalar şu an sivil. Eğer bu olayları emekli olduktan sonra yapmışlarsa, sivil mahkemede, ‘askeri görevini ifa ederken’ suç işlemişlerse, askeri mahkemede yargılanırlar.

Emekli Askeri Hâkim Ümit Kardaş: Madem burada daha değişik bir iddia ve güçlendiren kanıtlar var, bence Danıştay saldırısı davası kararını bekletici unsur sayılabilir.  Kanuna göre azmettiren de eylemi gerçekleştirenle aynı şekilde cezalandırılır. Danıştay saldırısı Ergenekon bağlamında ele alınmışsa, Alparslan Arslan’ın da çete üyesi olarak davaya dahil edilmesi gerekiyor.

Sivil mahkeme yargılar
Soruşturmada ismi geçen paşalar, emekli olmuş kişiler. ‘Görevle ilgili suç diyorlar’ doğru bir değerlendirme değil, çünkü darbe teşebbüsünde bulunmak askerlerin görevi değil. Bunlar Türk Ceza Kanunu’na giren suçlar ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanılır. Bu suçlar Askeri Ceza Kanunu kapsamına alınmadığı için askeri suç da değildir. Sivil yargıda yargılanır. Askerler sivillerle birlikte bir sivil suç işlerse, yine sivil yargıda yargılanırlar. Darbe Günlükleri’nin hangi kaynaktan çıktığı herkesçe artık biliniyor. Özden Örnek de önce dolaylı yoldan kabul etmişti. Herhalde savcılıkta, ‘Bu askeri suç, biz ona karışamayız’ gibi bir şüphe var, bu doğru değil. Soruşturmanın bu yönde genişletilip, Hilmi Özkök’ün, Aytaç Yalman’ın, Örnek’in de dinlenmesi gerekir.  

Prof. Kemal Keleşoğlu: Şeklen de olsa içerik de olsa, kamuoyuna iddianamenin açıklanması yasaya aykırı. Şimdi hem sanıkların, hem mahkemenin hakkı elinden alınmış oluyor.  Ayrıca iki dosya olay itibariyle bağlantılıysa, sanıklar, taraflar birbiriyle aynıysa birleştirilebilir. Yargıtay aşamasında bile olsa, mahkeme eğer iki dava arasında bağlantı olup olmadığını bilmek istiyorsa hemen yazışmalarla araştırıp bulabilir.

Yargıtay’da birleştirilebilir
Burada da darbe düşüncesiyle bir hazırlık yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa nereye gelindiği önemli. Özden Örnek’in böyle bir günlük tutmuş olduğu kesin mi, sadece kendisinde ise ve teşebbüs aşamasına geçmemişse, o sadece bir günlük olarak kalır. Ancak darbe teşebbüsü bir suçtur, kim tarafından yapılırsa yapılsın, sivil mahkemede yargılaması yapılır. TSK İç Hizmet Kanunundaki ‘Cumhuriyeti koruyup kollamak’ maddesi var. Sanık ‘Cumhuriyet’in tehlikede olduğunu düşündüm ve bu görevle hareket ediyorum’ derse, çok büyük tartışma götürür.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok:  “Başsavcının böyle bir açıklama ihtiyacı duymasına hayret ettim. Üzerinde konuştuğu iddianame kesinleşmiş, mahkeme tarafından kabul edilmiş bir iddianame değil. Bu konuda açıklama yapılamaz

‘Suç ve ceza herkes için eşit’
Sayın savcının hem en ağır suçlamaları ve iddiaları sanıklar ve şüpheliler hakkında söyledikten sonra bu kez terörle ilgili yeni bir tanım ve yeni bir açıklama getirmesi de son derece yanlış. Terör bellidir, terörün tanımı bellidir. Cebir ve şiddet varsa bu düşünülüyorsa, bu hedefleniyorsa ve bu cebir ve şiddet yoluyla düşünülen kafadaki o düşünce gerçekleştirilmeye çalışılıyorsa burada terör vardır.  Bunu Güneydoğu’dakiler farklı, bunu yapan insanlar son derece saygıdeğer gibi bunu ayırmak, bu soruşturmanın çok net bir biçimde kafalarında oluşmadığını gösteriyor. Suç ve ceza herkes için eşittir. Bu iddiaları kanıtlayacak, bunun arkasında  delil yoksa gerçekten, ben bu kuşkuyu gördüm, en çok beni üzen tarafı bu oldu. Mutlaka yargı herkesin yakasına yapışmalı”.

Kapandı denilen dosyalar yeniden açılıyor

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün sunulan ‘Ergenekon İddianamesi’nde son dönemde Türkiye’yi sarsan iki eylem var: Cumhuriyet gazetesine atılan el bombaları ve Danıştay’a düzenlenen silahlı saldırı. Bu eylemlerle ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’den evrak istenmiş, gönderilen 500 sayfalık iddialarla, dosya arasında bağlantı kurulamamıştı. Danıştay davası ‘dini motifli bir eylem’ olarak olarak kabul edilerek karara bağlandı.

Art arda üç bomba
Mayıs 2006, Arslan ve ekibinin saldırı ayıydı: İlk eylemleri, 5 Mayıs’ta Cumhuriyet binasına el bombası atmak oldu. Bomba  patlamadı. 10 Mayıs’ta atılan ikinci bomba kontrollü şekilde imha edildi. Daha sonra atılan üçüncü bomba ise hem hasar yarattı, hem infial... 
Beş gün sonra, 17 Mayıs’ta, bu kez Ankara’dan saldırı haberi geldi. Alparslan Arslan, avukat kimliğiyle Danıştay 2. Dairesi’ne girerek toplantı halindeki üyelere kurşun yağdırdı. Hakim Mustafa Yücel Özbilgin öldü, diğerleri yaralandı.
Arslan’ın üzerinden ulusalcı bir örgüt olan ‘Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği, (VKGD) Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Gürkan’ın kartviziti ve kendisi adına düzenlenmiş Ulusal Haber’e ait basın kartı çıktı.
Soruşturma sürerken Arslan’ın Cumhuriyet’e saldırıları da planlayıp uyguladığı ortaya çıktı. Arslan susarken, diğer sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi gözaltına alındı.
Alparslan Aslan’ın babası İdris Arslan da 22 Mayıs’ta Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde verdiği ifadede, ilginç bir bağlantıdan bahsediyordu: “Teoman’la (oğlunun avukat arkadaşı) telefonla konuşurken, bana oğlumun 4-5 aydır Ulusal Haber ve VKGD ile irtibatı olduğunu; hatta Adana, Mersin ve İstanbul’da derneğin toplantılarına gittiklerini, Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’le tanıştıklarını anlattı.”

27 telefon görüşmesi
Olayın basına yansımasının ardından evinde intihara kalkışan Tekin, cinayeti azmettirdiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nda sorgulandı. Tekin, 26 Mayıs 2006’da verdiği ifadede, Arslan iki yıl önce bürosuna gelen avukat grubu kanalıyla tanıdığını söyledi. Arslan, bundan sonra da 3-4 kez Tekin’in bürosuna gelmişti. Ayrıca Tekin ile Arslan, VKGD’nin 2004 yılında İstanbul’daki tanıtım toplantısında görüştüklerini kabul etti. İlişkileri bununla sınırlı değildi. Arslan, Tekin’in hisse sahibi olduğu şirketin de avukatıydı. Ayrıca ikili Ekim 2004-Mayıs 2006 arasında 27 kez telefonla konuşmuştu.  
Tekin’i intihar girişimi sonrası hastaneye götüren emekli Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk de, 25 Mayıs’taki sorgusunda, Arslan’ı VKG’nin bir toplantısında gördüğünü söyledi.  Öztürk, Arslan’ı VKGD’nin İstanbul ayağını oluşturup sonra emekli Albay Fikri Karadağ ile Kuvayi Milliye Derneği’ni kuran Hüseyin Görüm’ün azmettirmiş olabileceğini iddia etti.
Öztürk’ün avukatı, daha sonra Ergenekon kapsamında tutuklanacak olan Kemal Kerinçsiz’di.  İstanbul Beyazıt Meydanı’nda 9 Nisan 2005’te ‘Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’ anısına yapılan etkinlikte Kerinçsiz ve Tekin’in yanında bir isim daha vardı: Veli Küçük. Tekin, Küçük’ün elini öpüyordu.
Tam o günlerde bir fotoğraf yayımlandı: 20 Mayıs 2005’te Stockholm’de düzenlenen ‘Dünya Azerbaycanlılar Kongresi’nde Küçük ile Arslan poz veriyordu. Küçük, Arslan’ı tanımadığını, böyle biriyle fotoğraf çektirmediğini iddia etti.
Tekin’le tanıştığını kabul eden Küçük, Danıştay saldırısı sonrası günlüğüne 18 Temmuz’da şu notu düşmüştü: “Danıştay saldırısı sırasında (akşamı) F.Bahçe ORDUEVİNDE Muzaffer Yzb’nın yanında İSMAİL PAKER varmış. Zekeriya ÖZTÜRK tanıyor. Teslim olmamasını istemiş. (Mahmut AST)”

Mahkeme: Bağlantı yok
Danıştay davasının görüldüğü 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bu tartışmalar eşliğinde sürüyordu. Dosyanın Ümraniye soruşturmasını içerecek şekilde genişletilmesi istenince mahkeme, Ergenekon savcısı Öz’den ilgili evrakları talep etti. Öz 500 sayfa evrak gönderdi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 13 Şubat 2008 tarihli kararında, Danıştay saldırısı ile Ergenekon arasında bağlantı olmadığına hükmetti.
Karar Yargıtay’a giderken, Ergenekon savcısı Öz, 11 Mart’ta sanık Osman Yıldırım’ın Sincan Cezaevi’nde ifadesini aldı. Yıldırım’ın iddiasına göre kendisi ve Arslan, Küçük’le 27 Nisan 2006’da Ataşehir’deki bürosunda buluşmuştu. Yani Şafak’ta 11 Temmuz’da çıkan habere göre Yıldırım, “Bombayı bize Veli Küçük verdi. Bombayı yan odadan getiren kişi de Ergenekon sanığı. Yan odadan bombaları getiren kişiyi Savcı Öz’ün bana gösterdiği fotoğraflar arasında teşhis ettim” demişti. Öz, bu ifadeden sekiz gün önce Stockholm’de çekilmiş fotoğrafı da dosyaya koydu. Küçük’ün fotomontaj olduğunu öne sürdüğü fotoğrafla ilgili, Aydınlık dergisi ise “Küçük’ün yanındaki kişi  ‘Mehmet’ adlı bir Azeri” iddiasında bulundu.

Radikal

 



Bu haber 515 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,946 µs