En Sıcak Konular

KPSS'de itiraz edilen 13 soru

11 Temmuz 2008 14:18 tsi
ÖSYM'nin yaptığı KPSS sınavında 120 sorudan oluşan ve öğretmen adaylarını ilgilendiren bölümdeki 13 soruyla ilgili kriz çıktı. Bin dilekçeyle itiraz yapıldı. İşte o sorular.

28.06.08 tarihinde ÖSYM tarafından gerçekleştirilen ve yaklaşık 250.000 öğretmen adayını ilgilendiren KPSS soruları ile ilgili olarak bilimsel geçerliliğinden kaynaklanan sorunlardan dolayı ÖSYM'ye dilekçe yağmuru başladı.

120 sorudan oluşan KPSS’nin eğitim bilimleri sorularının 13 sorusunun güvenirliği ile ilgili itiraz dilekçesi gerekçeleriyle birlikte verildi.

ÖSYM ye ulaşan dilekçe sayısı bini aşarken, daha birçok insanın dilekçe vermesi bekleniyor.

İŞTE İPTAL EDİLMESİ İSTENEN SORULAR VE GEREKÇELER

 

ÖSYM 2008 KPSS EĞİTİM BİLİMLERİ

A KİTAPÇIĞI

 

 

SORU: 11

Posner beş tür eğitim programı olduğunu söylemektedir. Bunlar; resmi program, uygulamadaki program, örtük program, ekstra program ve ihmal edilen (geçersiz) programdır.

Posner’in eğitim programını bu şekilde ayırmasının uygulamadaki anlamı ya da katkısı ne olabilir?

 

A)    Eğitim araştırmacılarının resmî programın önemini kavramalarına neden olur.

B)    Eğitim reformlarının başarı ve başarısızlıklarının nedenlerini belirlemeye yardımcı olur.

C)    Program geliştirme alanının ne kadar dinamik bir süreç olduğunun kavranmasına yardımcı olur.

D)    Program değerlendirmenin sistematik olarak yapılması gerektiğini ortaya koymaya yardımcı olur.

E)     Aynı programın farklı boyutlarını ve farklı akademik çıktılarını belirlemeye yardımcı olur.

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki sorunun doğru cevabı ÖSYM tarafından B seçeneği olarak verilmiştir. Ancak sorunun C ve D seçeneğinin de doğru olduğu düşünülmektedir.

Kökte cevaba götürecek yeterli bir açıklama olmadığı gibi seçeneklerin üçünün de doğru olduğu düşünülmektedir. Madde kökünde yer alan “Posner’in eğitim programını bu şekilde ayırmasının uygulamadaki anlamı ya da katkısı ne olabilir?” ifadesi doğrultusunda çıkarımda bulunulacak olan bu soruda doğru cevap dışındaki diğer 4 seçeneğin doğru olmaması gerekir. Seçenekler, kökte sorulan soruya cevap olduğu düşünülecek olan biri doğru, diğerleri doğru olmayan önerilerdir (Baykul, Y. (2000) Eğitimde ve Psikolojide Ölçme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa: 302).

Bu tür maddelerde yalnızca bir tanesi kesinlikle doğru cevap olmalıdır. Doğru cevabın dışındaki seçeneklerin tümü ise kesinlikle yanlış olmalıdır (Tekin, H. (2004). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: Yargı Yayınları. Sayfa: 154). Eğer hazırlanan çoktan seçmeli test maddesindeki seçeneklerde bütün ifadeler doğruysa soru kökünde en doğru cevabın istendiğini belirten bir ifadenin bulunması gerekmektedir. “En doğru cevap maddesinde, kökte en doğru cevabın istendiğini belirten kısmın altı çizilmeli ya da bu kısımlar büyük harfle yazılmalıdır.” (Tekin, H. (2004). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: Yargı Yayınları. Sayfa: 154). Fakat bu maddede en doğru cevap istenmediği halde soru en doğru cevabı isteyen nitelikte bir sorudur. Soru teknik olarak hatalıdır. Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılmış olacağı gibi, en doğru cevabın bulunmasını gerektiren seçmeli soruların bütün seçenekleri bir dereceye kadar doğru olan cevaplardır. Fakat bunlardan biri en doğru olanıdır. Bu durumda, seçenekler arasında kökteki sorunun cevabı olamayacak, yani hiç doğru olmayan ifadeler yer almayacaktır. (Özçelik, D. A. (1998-8). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa: 139). Ancak bu madde tek doğrusu olan bir madde gibi sorulmuştur. Bu soruda öğrencinin kestirimde bulunması gerektiği için seçeneklerin sadece biri bu açıklamadan çıkarılacak bir kestirim olmalıdır. Zaten sorudaki açıklama yeterince açık da değildir. Sorunun cevabı B olarak verilmiştir. Posner’ın eğitim programını beşe ayırmasının uygulamadaki anlamını ya da katkısının eğitim reformlarının başarı ve başarısızlıklarının nedenlerini belirlemeye yardımcı olabileceği doğru seçenek olarak verilmektedir. Sorudaki açıklamadan doğru seçenek çıkarılamamaktadır. Soru açık ve anlaşılır değildir. Çıkarımda bulunabilmek için programların değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle, D seçeneğinde yer alan “Program değerlendirmenin sistematik olarak yapılması gerektiğini ortaya koymaya yardımcı olur.” çıkarımında da bulunulabilir. Zaten programların değerlendirilmesiyle, başarı ve başarısızlıkların nedenleri belirlenerek program geliştirme sürecine dinamizm sağlanır. Bu gerekçeyle C seçeneğinde yer alan “Program geliştirme alanının ne kadar dinamik bir süreç olduğunun kavranmasına yardımcı olur.” ifadesi de doğrudur. Sıralanan nedenlerden dolayı bu soru iptal edilmelidir.

 

SORU: 24

Bir Türkçe öğretmeni bir okuma parçasını aşağıdaki basamakları izleyerek işlemektedir:

•      Sınıfı küçük gruplara ayırır.

•      Okudukları parçayı bireysel olarak özetledikten sonra özetlerini grup arkadaşlarının özetleriyle karşılaştırmalarını ister.

•      Okuma parçası hakkında kitaptaki soruları önce bireysel olarak cevaplandırmalarını sonra, cevapları grup içinde tartışmalarını ister.

•      Daha sonra, gruplardan parçanın içerdiği fikirlerin ilişkisini gösteren bir kavram haritası oluşturmalarını ister.

Bu öğretmenin dersinde yararlandığı öğretim yaklaşımı ya da kuramı aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Aktif öğrenme                                                B) Bireysel öğrenme

C) Çoklu zekâya dayalı öğrenme                    D) Yapılandırmacı öğrenme

E) Tam öğrenme 

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki sorunun doğru cevabı ÖSYM tarafından A seçeneği olarak verilmiştir. Ancak sorunun D seçeneğinin de doğru olduğu düşünülmektedir.

Aktif öğrenmede bireysel ve grupla çalışma vardır, bireysel ve grupla yapılan çalışmaların karşılaştırılması söz konusudur. Fakat soru iki doğru cevaplı olmuş, çeldirici yanlış belirlenmiştir. Çünkü bu noktalar yapılandırmacı öğrenmede de vardır. Hatta fikirlerin ilişkisini gösteren bir kavram haritasını öğrencilerin grupla oluşturması öğretmen tarafından istenmektedir. Öğrencinin kendi fikirlerini kavram haritaları ile ifade etmesi yapılandırmacı (oluşturmacı)  öğrenmede yer alır. Konuyla ilgili kaynaklarda da açıklamalar şu şekilde yer almaktadır:” “Yapılandırmacı öğrenmede öğrenci etkindir ve grupla çalışır. Kendi algılama gücü ve daha önce öğrendikleri ile kaynaştırarak yeni bir yapı oluşturur. Öğrenen, öğretim sürecinde etkin rol oynar, görüşleri tartışır, sorgular, hipotezler kurar ve düşündüklerini başkaları ile paylaşır.” (Gözütok,F.D. (2007). Öğretim İlke ve Yöntemleri. Ankara: Ekinoks Kitapevi. Sayfa: 180). Ayrıca, yapılandırmacı öğrenmede, öğrencinin fikirlerini (düşüncelerini) kavram haritaları oluşturarak ortaya koyma söz konusudur. “Yapılandırmacı öğrenme yeni bilginin eskilerine entegre edilmesini öngörür. Kavramlar arasındaki ilişkilere dikkat çekilir. Deneyimlerle öğrenilen kavramlar kavram haritaları ile şekillenir. Ayrıca öğrenciler en iyi düşünme becerilerini burada geliştirecektir.” (Jonassen, D.H. ve Grabowski, B. (1993). Handbook of Individual Differences, Learning, and Instruction. Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum & Associates.). En doğru cevabı olan madde olarak düşünülen bu soru ile ilgili olarak ölçme-değerlendirme açısından bir hata yapıldığı görülmektedir. Baykul’a göre, “Bazı davranışlar çeşitli yanıtlar arasında tartışmayı gerektirebilir veya bir işlemi birden fazla basamak devam ettirmeyi gerektirebilir. Bu gibi durumlarda maddenin bütün seçeneklerindeki cevaplar doğrudur, fakat seçeneklerden birindeki cevap en doğrudur; bu cevap anahtara konur. Böyle maddelere en doğru cevabı olan madde adı verilir.” (Baykul, Y. (2000). Eğitimde ve Psikolojide Ölçme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:314). Bu madde tek doğrulu bir madde olmadığı halde tek doğrulu madde gibi hazırlanmıştır. Özçelik’e göre, “Bazı seçmeli sorularda, kökte sorulan sorunun cevabı tek olmadığı gibi onun cevapları arasında kesin bir doğruluk sırası da yoktur. Bu gibi sorulardan yararlanarak seçmeli soru yapılmak istendiğinde, iki yoldan biri tutulabilir. Ya kökteki sorunun cevabı olamayacak ifadenin bulunması istenerek doğru cevaplar çeldirici duruma getirilir ya da kökteki sorunun cevapları, cevap olmayacak bazı ifadelerle birlikte sorunun kökünde verilerek bunlardan hangilerinin cevap olabileceği sorulur.” (Özçelik, D. A. (1998-8). Eğitim Programları ve Öğretim. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:140).

Madde köküne bakıldığında bir sorun bulunmamakta ancak iki doğru cevabın seçeneklerde verildiği açıkça görülmektedir. “Sadece bir doğru cevabı olan seçmeli sorulara, kesin ve tek doğru cevaplı sorular denir. Bazen, kökteki sorunun cevabı tek olmasa bile bu cevaplardan sadece bir tanesini seçeneklerde vererek bu çeşit seçmeli sorular yapılmaya çalışıldığı görülür. Ancak, bu yol iyi bir yol değildir. Böyle bir soru karşısında, seçeneklerde verilmeyen doğru cevabı düşünen bir öğrenci, soruyla yoklanan davranışı öğrenmiş olduğu halde öğrenmemiş gibi görülebilir. Onun için, bir sorunun cevabı kesin ve tek ise böyle bir soru yapılmaktadır (Özçelik, D. A, (1998-8). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:139). En doğru cevap maddelerinde anahtar cevabın, gerçekten, seçeneklerin en doğrusu olduğu üzerinde konu uzmanları birleşmiş olmalıdır (Tekin, H.l (2004) Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: Yargı Yayınları. Sayfa:177).“Kökteki sorunun cevabı olan seçeneğe doğru cevap denir. Seçeneklerden geriye kalan dört tanesi, kökteki sorunun değil, başka soruların cevaplarıdır. Doğru cevabı gizleme amacıyla, doğru cevabın bulunduğu seçeneklerde şaşırtıcı ifadeler, maddenin birden çok cevaplı olmasına yol açabilir. Böyle durumlar, doğru cevabı bilenleri maddeyi cevaplamaktan uzaklaştırır (Özçelik, D. A. (1998-8). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa: 138). Bu nedenle bu soru iptal edilmelidir.

 

SORU: 27

Bir öğretmen, dersinin belli bir bölümünü soru – yanıt yöntemini kullanarak işlemektedir. Soruları sorduğunda bütün çabalarına karşın öğrencilerden yanıt alamamış ya da yanlış yanıtlar almıştır.

Bu durumda, öğretmenin aşağıdakilerden hangisini yapması eğitsel olarak doğrudur?

 

A)   Öğrencilere ders içinde zaman vermesi ve konuyu kitaptan okumalarını istemesi

B)   Soru - yanıt yöntemi yerine sunuş ya da başka bir yöntemle dersi sürdürmesi

C)   Öğrencilerin derse hazırlanmadan gelmelerinin nedenlerini araştırması

D)   Öğrencilere gelecek ders konuyu çalışıp gelmelerini, kendilerinin sunuş yapacaklarını söylemesi

E)   Konuyu öğrencilerin çeşitli kaynaklardan araştırmalarını istemesi

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki sorunun doğru cevabı ÖSYM tarafından B seçeneği olarak verilmiştir. Ancak sorunun C seçeneğinin de doğru olduğu düşünülmektedir.

“Sınıf yönetiminde önce yapılması gereken, istenmeyen davranışı anlamak, nedenlerine ulaşmaktır. Ancak bundan sonra hangi eylem strateji ve türünün seçileceği, nasıl uygulanacağı açıklık kazanır.” (Başar, H. (2008). Sınıf Yönetimi. Ankara: Anı Yayıncılık. Sayfa:162). Bu soruda öğretmen, sınıfta bir sorun ile karşılaşmaktadır. Bir sorun karşısında öğretmenin yapacağı ilk iş, Başar’ın da açıkladığı gibi, sorunun nedenini belirlemektir. Bundan sonra hangi eylem strateji ve türünün seçileceği, nasıl uygulanacağı belirlenmelidir. Bu nedenle “C” seçeneğindeki “Öğrencilerin derse hazırlanmadan gelmelerinin nedenlerini araştırması” cevabı doğrudur. Soruda “öncelikle” ya da “en doğrudur” gibi bir ifade olmadığı için soru yanlıştır. Bu durumda sorunun iki cevabı vardır. Bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için soru köküne “öncelikle” ya da “en doğrudur” ifadesi eklenmelidir. En doğru cevabı olan madde olarak düşünülen bu soru ile ilgili olarak ölçme-değerlendirme açısından bir hata yapıldığı görülmektedir. Baykul’a göre, “Bazı davranışlar çeşitli yanıtlar arasında tartışmayı gerektirebilir veya bir işlemi birden fazla basamak devam ettirmeyi gerektirebilir. Bu gibi durumlarda maddenin bütün seçeneklerindeki cevaplar doğrudur, fakat seçeneklerden birindeki cevap en doğrudur; bu cevap anahtara konur. Böyle maddelere en doğru cevabı olan madde adı verilir” (Baykul, Y. (2000). Eğitimde ve Psikolojide Ölçme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:314). Bu madde tek doğrulu bir madde olmadığı halde tek doğrulu madde gibi hazırlanmıştır. Özçelik’e göre, “Bazı seçmeli sorularda, kökte sorulan sorunun cevabı tek olmadığı gibi onun cevapları arasında kesin bir doğruluk sırası da yoktur. Bu gibi sorulardan yararlanarak seçmeli soru yapılmak istendiğinde, iki yoldan biri tutulabilir. Ya kökteki sorunun cevabı olamayacak ifadenin bulunması istenerek doğru cevaplar çeldirici duruma getirilir ya da kökteki sorunun cevapları, cevap olmayacak bazı ifadelerle birlikte sorunun kökünde verilerek bunlardan hangilerinin cevap olabileceği sorulur.” (Özçelik, D. A. (1998-8). Eğitim Programları ve Öğretim. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:140). Bu nedenle bu soru iptal edilmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

SORU: 40

Türk eğitim sisteminde eğitim programları ve öğretmenlerin rolleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

 

A)   Eğitim programları Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanır, öğretmenler yalnızca uygulamaktan sorumludur.

B)   Eğitim programlarının hazırlanmasından ve değerlendirilmesinden Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, uygulanmasından ise öğretmenler sorumludur.

C)   İl ya da ilçe Millî Eğitim Müdürlükleri eğitim programlarını hazırlar, öğretmenler programları uygular ve değerlendirir.

D)   Öğretmenler, okul müdürlerinin ve müfettişlerin yönlendirmesiyle eğitim programlarını uygulamaktan sorumludur.

E)   Öğretmenler, eğitim programlarının uygulanmasında ve değerlendirilmesinde sorumluluk taşırlar.

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki sorunun doğru cevabı ÖSYM tarafından E seçeneği olarak verilmiştir. Ancak sorunun B seçeneğinin de doğru olduğu düşünülmektedir.

Çünkü; sorunun B seçeneği değerlendirildiğinde Talim Terbiye Kurulu’nun görevi Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği’nde; “Eğitim ve öğretim ile ilgili plan ve programları, ders araç ve gereçlerini hazırlamak, incelemek ve geliştirmek” (Resmi Gazete, 31.1.1993/21482, Dördüncü kısım, İkinci Bölüm, Madde 33, Eğitim Uzmanlarının Görevleri, “b” bendi) ifadesi yer almaktadır. Ayrıca programları geliştirmek değerlendirmeyi de içine alan geniş bir ifadedir.

Diğer bir maddede ise; “Sistem boyutunda uygulama sonuçlarını değerlendirmek ve bu sonuçlara göre program uygulamalarında düzenlemeler yapmak” ifadesi yer almaktadır (Resmi Gazete, 31.1.1993/21482, Eğitim-Öğretim ve Program Dairesi Başkanlığı, Görevleri, Madde 116, “e” bendi.) Bu iki maddeye dayanarak; B seçeneğindeki “Eğitim programlarının hazırlanmasından ve değerlendirilmesinden Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, uygulanmasından ise öğretmenler sorumludur.” ifadesi içerisindeki “Eğitim programlarının hazırlanmasından ve değerlendirilmesinden Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı sorumludur.” kısmı doğru olur. Zaten ”E” seçeneğinde, öğretmenin programın uygulamasından sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle ”B” seçeneğinde yer alan “Uygulanmasından ise öğretmenler sorumludur.” ifadesi de doğru kabul edilmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda sorunun iki doğru cevabı vardır. Hem B hem de E doğru seçeneklerdir.

En doğru cevabın bulunmasını gerektiren seçmeli soruların bütün seçenekleri bir dereceye kadar doğru olan cevaplardır. Fakat bunlardan biri en doğru olanıdır. Bu durumda, seçenekler arasında kökteki sorunun cevabı olamayacak, yani hiç doğru olmayan ifadeler yer almayacaktır (Özçelik, D. A. (1998-8). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa: 139). En doğru cevabı olan madde olarak düşünülen bu soru ile ilgili olarak ölçme-değerlendirme açısından bir hata yapıldığı görülmektedir. Baykul’a göre, “Bazı davranışlar çeşitli yanıtlar arasında tartışmayı gerektirebilir veya bir işlemi birden fazla basamak devam ettirmeyi gerektirebilir. Bu gibi durumlarda maddenin bütün seçeneklerindeki cevaplar doğrudur, fakat seçeneklerden birindeki cevap en doğrudur; bu cevap anahtara konur. Böyle maddelere en doğru cevabı olan madde adı verilir.” (Baykul, Y. (2000). Eğitimde ve Psikolojide Ölçme. Ankara: ÖSYM Yayınları. Sayfa:314). Bu madde tek doğrulu bir madde olmadığı halde tek doğrulu madde gibi hazırlanmıştır. Sorudaki hatanın giderilmesi için doğru cevap dışındaki diğer 4 seçeneğin yanlış ifadelerden oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle bu soru iptal edilmelidir.

 

 

 

SORU: 64

Gelişim psikolojisine ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

 

A)     Güvenli bağlanan çocuklar, anneleriyle aralarında kurulan sevgi bağı nedeniyle anaokuluna başlarken yaşıtlarına oranla daha yoğun ayrılık kaygısı yaşarlar.

B)     “Kimlik arayışı” statüsünde bulunan ve anne babalarıyla aralarında sorunlar olan gençler, olumlu bir kimlik statüsüne sahiptirler.

C)     Dili anlamak ve konuşmak bebeklik döneminde eş zamanlı ortaya çıkar.

D)     İlköğretim çağında gözlenen dikkat eksikliği - hiperaktivite bozukluğunun temelinde reddedici anne baba tutumu bulunmaktadır.

E)      İlk çocukluk döneminde ortaya çıkan döngüsel tepkiler oyun etkinliklerinin temelini oluşturur.

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki sorunun doğru cevabı ÖSYM tarafından B seçeneği olarak kabul etmiştir. Söz konusu seçenekte “Kimlik arayışı” statüsünde bulunan ve anne babalarıyla aralarında sorunlar olan gençler, olumlu bir kimlik statüsüne sahiptirler.” ifadesi akademik açıdan doğru kabul etmiştir. Seçenek öncelikle kendi içinde bilimsel bir çelişki arz etmektedir. Zira kimlik arayışı içindeki bir gencin herhangi bir kimlik statüsünde olduğunu söylemek mümkün değildir. Adı üstünde “kimlik  arayışı” içindedir. Bu nedenle kimlik statüsünün olumlu kimlik olduğu söylenemez. Olumlu kimlik ancak kimlik arayışından sonra gerçekleşebilecek durağan bir sonuçtur. Ek olarak “Olumlu kimlik geliştirmiş bireyler anne babalarıyla çatışma yerine aile ile bağlarını güçlü tutmakta ancak, aileden bağımsız hareket edebilmektedirler” (Aydın, B., Akbağ, M., Tuzcuoğlu, S., Yaycı, L., Ağır, M. (2005), Gelişim ve Öğrenme, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım,  Sayfa: 143).

Ayrıca seçenekteki yargı araştırma bulgularına dayanmayan kişisel yorumlara açık, çok genel bir ifadedir. Bu ifadenin tam tersinin geçerli olduğu durumlar da söz konusudur. Olumlu kimlik statüsüne sahip olmakla birlikte anne ve babalarıyla hiç sorun yaşamayan gençler de bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki anne-baba ve genç çatışmalarının taraflarından biri de ebeveynlerdir. Araştırma bulguları da göstermektedir ki ebeveyn tutumları olumlu kimlik statüstünde bulunan gençlerin anne-babalarıyla yaşadıkları sorunları açıklamak için kullanılabilecek daha iyi bir faktördür. “Örneğin, hoşgörülü ve demokratik ailelerde büyüyen çocuklar, arkadaşları ile ilişkilerinde daha etkin, daha girişken, yaratıcı fikirler ileri sürebilen ve fikirlerini söyleme eğiliminde görülen çocuklar olmaktadır ve bu çocuklar anne babalarıyla çatışmalar da yaşamamaktadırlar” (Bilal, G. (1984) “Demokratik” ve “Otoriter” olarak algılanan ana-baba tutumlarının uyum düzeylerine etkisi. Ankara: H.Ü. Sosyal bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi).

Bir çok akademisyene göre “Ergenlikte açığa çıkan değişimlerin çoğunun hem nedeni hem de sonucu kimliğin ya da benlik kavramının gelişmesidir. Aile ilişkileri, anne-baba-çocuk ilişkisinden yetişkin-yetişkin ilişkisine dönüşür ve çatışmalar ortaya çıkabilirse de, anne babalar ve ergenler, televizyon ve sinemanın verdiği izlenimden daha fazla uyum içerisindedir” (Gander, M. J., Gardiner, H. W. (2007), Çocuk ve Ergen Gelişimi. Ankara. İmge Kitabevi Yayınları. Sayfa:471). Bu durumda B seçeneğindeki ifadenin doğru olmadığı açıktır.

Sorunun ölçme ve değerlendirme teknikleri bakımından incelenmesi sonucunda ise soruda teknik problemler olduğu da görülmektedir. Güvenirliğin birinci şartı -ÖSYM’nin 2007 sınavında da doğru cevap olarak beklediği gibi- sorunun anlaşılırlığıdır. “Daha kapsamlı ifade edersek bir çoktan seçmeli maddenin madde kökünde, daha seçenekleri okumadan fark edilen tek ve temel bir fikir bulunmalıdır” (Tekin, H. (2002). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme, Ankara. Yargı Yayınevi, Ankara. Sayfa: 157, 163). Konuyu bilen bir kişi tarafından maddenin seçeneklerini okumadan yalnızca kökü okunduğunda o maddeye bir cevap verilebilmelidir. “Gelişim psikolojisine ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?” şeklinde bir soru kökünün seçenekleri okunmadan yanıtlanabilmesi gerekliliği kuralına aykırıdır. 66. soruda da olduğu gibi gelişim psikolojisine ilişkin binlerce doğru ifade vardır. Ayrıca bu sorunun seçenekleri kendi içlerinde homojen görünmemektedir. Yani seçeneklerin bir tanesi anne çocuk bağlanması ile ilgiliyken, bir diğeri kimlik gelişimi ile ilgilidir. Bir diğer seçenekte dil gelişiminden bahsedilirken, diğer seçenekte anne baba tutumları irdelenmekte, son seçenekte ise zihinsel gelişime ilişkin bir ifade bulunmaktadır. Oysa bir çoktan seçmeli sorunun taşıması gereken ilk niteliklerden birisi seçeneklerin homojenliğidir (Tekin, H. (2002). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. Yargı Yayınevi, Sayfa: 157, 163; D. A., Özçelik (1998). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. ÖSYM Yayınları,  Sayfa: 133, 138). Bu soru yerine beş farklı doğru-yanlış sorusu sormak daha yerinde olacaktır. Bilindiği gibi doğru-yanlış soruları en fazla tanımı hatırlama (ezber) düzeyinden ölçme yapan sorulardır. Bu haliyle soruların üst düzey davranışları ölçme niteliği de oldukça düşüktür.

Yukarıda belirtilen akademik problemler ve ek olarak ölçme değerlendirme kurallarına aykırılıklar nedeniyle bu sorunun iptal edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

 

 

SORU: 66

Geleneksel psikanalitik kurama ilişkin aşağıda verilen ifadelerden hangisi doğrudur?

 

A)     Davranışları yönlendiren güçler bilinç düzeyinde yer alır.

B)     Süperego, id’in isteklerini reddetmek için plan yapma, erteleme gibi ikincil süreçlere dayalı çalışır.

C)     Yön değiştirme savunma mekanizmasına bir örnek olarak “dedikodu yapmak” verilebilir.

D)     Cinsiyet farklılıklarının kavranması genital dönemde gerçekleşir.

E)      Savunma mekanizmaları, süperegonun yarattığı baskıdan korunmak amacıyla id’in kullandığı davranış örüntüleridir.

 

GEREKÇE:

Bu soruda psikanalitik kurama ilişkin doğru olan seçenek sorulmaktadır ve doğru cevap olarak da C seçeneğindeki “Yön değiştirme savunma mekanizmasına örnek olarak “dedikodu yapmak” verilebilir” denilmektedir. Dedikodu yapmanın yön değiştirme savunma mekanizmasına örnek olabileceği düşüncesi doğru olamaz. Çünkü yabancı literatürde yer (yön) değiştirme savunma mekanizması şöyle açıklanmaktadır: “In psychology, displacement is an unconscious defense mechanism whereby the mind redirects affects from an object felt to be dangerous or unacceptable to an object felt to be safe or acceptable. For instance, some people punch cushions when angry at friends; a college student may snap at his or her roommate when upset about an exam grade.” ifadeleri Wikipedia isimli elektronik kaynakta yer (yön) değiştirme savunma mekanizmasını açıklamak için kullanılmaktadır. Bu ifadeler Türkçeye şu şekilde çevrilebilir: “Bilinç dışı bir savunma mekanizmasıdır. Zihnin tehlikeli ya da kabul edilemez gördüğü bir obje yerine tehlikesiz olduğu düşünülen başka bir nesneye (objeye) yönelmesi (onu etkilemesi). Örneğin arkadaşına sinirlenip yastığı yumruklamak. Bir öğrencinin sınav sorularına sinirlenip oda arkadaşına çıkışması (ters davranması).” (http://en.wikipedia.org/wiki/Displacement). Soruda dedikodu yapmanın yön değiştirme olduğu vurgulanmakta ancak, dedikodu yapmada tehlikesiz bir objeye yapılan bir çıkış, serzeniş ya da zarar verme söz konusu değildir. Dedikodu bir nesne olarak kabul edilemez. Türkçe kaynaklarda yön değiştirme ile ilgili benzer açıklamalar yapılmaktadır. Örneğin, Sirel Karakaş editörlüğünde çevrilerek basılan Psikolojiye Giriş isimli Clifford Morgan’a ait çeviri temel eserde “Yön değiştirmedeki güdü çoğunlukla kişinin rahatlıkla gösteremediği saldırganlıktır. Örneğin iş yerinde patronun kızan ve kovulacağı korkusuyla bu duygusunu dışarıya vuramayan bir adam, eve geldiğinde karısına kızar, ‘eşeği dövemediği için semeri döver’.” (Morgan, C. T. (1991), Psikolojiye Giriş, Çeviri Yayın Sorumlusu: Karakaş, S., Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Sayfa: 326-327). Örnekte de görüldüğü üzere kişinin patronuna kızdığı için karısı ile patronunun dedikodusunu yapması yer (yön) değiştirme savunma mekanizmasına örnek olamaz.

Bir başka bakış açısıyla düşünüldüğünde ise psikologların dahi altında yatan psikodinamik süreci açıklarken zorlanabilecekleri bir davranışı (dedikodu yapmayı) öğretmen adaylarından kritik bir davranış olduğunu varsayarak anlamalarını ve açıklamalarını beklemek öğretmenlik mesleğinin hedefleri açısından uygun değildir. Söz konusu örnek yoruma açıklığı nedeniyle de tartışma konusudur. Geleneksel psikanalitik kurama dayalı terapi yapan iki psikoloğun dahi dedikodunun dinamiklerini farklı açıklamaları mümkündür. Ülkemizde yayımlanmış ve sınırlı bir psikoloji okuyucu kitlesine hitap eden, bir tek kitapta bulunan, kitap yazarının kişisel yorumlarına dayalı örnekleri öğretmenler tarafından bilinmesi gereken genel geçer bilimsel verilermiş gibi sunmak da etik değildir.

Ayrıca soru ölçme ve değerlendirme açısından incelendiğinde çok ciddi üç teknik hatayı barındırdığı görünmektedir.  İlk teknik hata daha soru kökünde göze çarpmaktadır. Güvenirliğin birinci şartı -ÖSYM’nin 2007 sınavında da doğru cevap olarak beklediği gibi- sorunun anlaşılırlığıdır. “Daha kapsamlı ifade edersek birçoktan seçmeli maddenin madde kökünde, daha seçenekleri okumadan fark edilen tek ve temel bir fikir bulunmalıdır” (Tekin, H. (2002). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. Yargı Yayınevi, s. 157, Sayfa: 163; Özçelik, D. A., (1998). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. ÖSYM Yayınları, Sayfa: 133, 138)  Konuyu bilen bir kişi tarafından maddenin seçeneklerini okumadan yalnızca kökü okunduğunda o maddeye bir cevap verilebilmelidir. Geleneksel psikanalitik kurama göre öylesine çok şey doğrudur ki seçeneklerde yer alacak ifadeler soruyu birçoktan seçmeli madde olmaktan çıkarıp bir doğru yanlış maddeleri grubuna çevirecektir. “Dahası bir çoktan seçmeli maddenin seçenekleri konu yönünden homojen bir grup oluşturmalıdır” (Tekin, H. (2002). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. Yargı Yayınevi, Sayfa: 163; Özçelik, D. A., (1998). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. ÖSYM Yayınları, Sayfa: 133)  Oysa maddenin seçeneklerinde verilen ifadeler psikanalitik kuram gibi sanattan edebiyata, mimariden sinemaya, bilimden politikaya kadar hemen her alanı etkilemiş oldukça geniş bir alanın farklı boyutlarına ilişkindir. Seçenekler gerekli olan bu homojenliği barındırmamaktadır. Üçüncü olarak ise “Soru ile yoklanmaya çalışılan davranış önemli bir davranış olmalıdır” (Tekin, H. (2002). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. Yargı Yayınevi, Sayfa 157; Özçelik, D. A., (1998). Ölçme ve Değerlendirme. Ankara. ÖSYM Yayınları, Sayfa: 133) yukarıdaki paragraflarda ayrıntılarıyla ifade edildiği gibi sadece psikologların bilmesi gereken bir davranışı öğretmen adaylarından bilmelerini beklemek testin kapsam geçerliliğini düşüren bir faktördür.

Bu üç  temel problem nedeniyle de bu soru ölçme ve değerlendirme ilkelerine terstir.

Hem akademik bilgi birikimine aykırılığı hem de ölçme ve değerlendirmenin teknik niteliklerine aykırılığı nedeniyle bu sorunun iptal edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

SORU: 68

Beş yaşındaki Ayşe ailesiyle çıktıkları tatilde farklı yöreleri görme fırsatı bulmuştur. Anaokuluna başladığında, ilk derste öğretmeni “Tatilde nerelere gittiniz?” diye sormuştur. Ayşe söz almış, tatilde uğradıkları en son iki kasabanın ismini hatırlayabilmiş, ama daha önce gördükleri yerlerin ismini hatırlamakta zorlanmıştır.

Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre, tatilin başlangıcında gördüğü kasabaları hatırlayamaması, Ayşe’nin hangi bilişsel özelliğinin tam olarak gelişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır?

 

A)     Odaktan uzaklaşma

B)     Canlandırmacılık (Animizm)

C)     Tek yönlü sınıflama

D)     Benmerkezci düşünme

E)      Özelden özele akıl yürütme

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki soruda verilen örnek odaktan uzaklaşma ile ilgili bir örnek değildir. Yöndem ve Taylı (2007) odaktan uzaklaşma kavramını açıklarken “Korunumun kazanılamamasının bir başka nedeni, çocuğun belli bir durumda anlık ve görünüş olarak daha çok dikkat çeken boyuta odaklanıp, diğer yönleri dikkate alamaması olduğu vurgulanmıştır. Bu sınırlı bakış açısının somut işlemler döneminde aşıldığı görülmektedir. Çocuk, nesneye herhangi bir şey çıkarılıp eklenmedikçe aynılığın sürdüğünü kavramaktadır. Somut işlemler döneminde çocuk, bir yöndeki azalma ya da eksilmesinin bir diğer yönde telafi edilip, edilmediğini dikkate almakta ve birden fazla olası etkeni göz önünde bulundurmayı başarabilmektedir.” (Editör Kaya A., (2007). Eğitim Psikolojisi Ankara. Pegem Yayıncılık. Sayfa: 96) ifadelerini kullanmaktadır. Yine Boyd ve Bee’nin Piaget’den aktardığı tanıma göre odaktan uzaklaşma “Çok sayıda değişkeni hesaba katarak düşünmedir” (Boyd, D.; Bee, H. (2005). Lifespan Development. Pearson Education İnc. USA. S. 236). Bir başka yayında odaktan uzaklaşma “Somut işlem döneminde bir çocuk olan Charles, biri daha yüksek ve ince olana boşaltılmadan önce iki bardağın aynı miktarda sıvı içerdiğini bilir. Charles, okul öncesi çocuktan farklı olarak, bardakların birden fazla boyutu üzerinde odaklaşmaya yeteneklidir. Charles, bu odaktan uzaklaşma aracılığıyla, “Hangisi daha fazla?” sorusunu yanıtlamak için genişlik ve yükseklik boyutları arasındaki karşılıklı bütün değişikliklerin göz önüne alınması gerektiğini bilir. Birinci bardağın genişliğinin ikinci bardaktaki yükseklik farkını ödünlediği yanıtını verebilir” (Gander, M. J., Gardiner, H. W., (2007), Çocuk ve Ergen Gelişimi, Ankara. İmge Kitabevi Yayınları, Sayfa: 319) şeklinde açıklanmıştır. Her üç açıklamada görüldüğü üzere soruda verilen örnek Piaget’nin odaktan uzaklaşma kavramı ile ilgili değildir. Verilen örnek biliş psikolojisinin konularından olan sonralık etkisine (recency effect) örnektir. Zira sonralık etkisi “Öğrenmede, öğrenilen şeylerin srbest hatırlanması istenildiğinde son öğrenilen şeyleri daha iyi hatırlama eğilimi” (http://www.termbank.net/psychology/6382.htlm.) olarak tanımlanmaktadır.   

 

SORU 81:

Okula yeni başlayan öğrencilerine çalışma alışkanlığı kazandırmak isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla ödüllendirmekte, yapmayanları ise teneffüste dışarı çıkarmayarak cezalandırmaktadır.

Öğretmenin öğrencilerine ders çalışma alışkanlığı kazandırmak için izlediği yol Thorndike’ın hangi ilkesiyle uyuşmamaktadır?

 

A)     Tekrar yasası

B)     Etki yasası

C)     Tepki analojisi

D)     Hazırbulunuşluk yasası

E)      Öğrenmede küçük adımlar ilkesi

 

GEREKÇE:

ÖSYM 81. sorusunda doğru cevap olarak B seçeneğini yani “Etki kanunu”nu vermiştir. Etki kanunu bir akademik kaynakta “1930’dan önceki etki kanuna göre, tepkinin doğurduğu sonuç uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenmesine ya da zayıflamasına neden olmaktadır. Bir başka deyişle, eğer tepkinin sonucu tatmin edici, haz verici ise, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Tepki rahatsız edici bir duruma yol açarsa, uyarıcı ile tepki arasındaki bağın gücü zayıflar. Modern terminoloji ile ifade edilecek olursa; eğer uyarıcının yol açtığı tepki pekiştirilirse, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir; uyarıcının yol açtığı tepki cezalandırılırsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar.” (Senemoğlu, N. (2007). Gelişim  Öğrenme ve Öğretim. Gönül Yayıncılık, Ankara. s. 34 – 135) şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir kaynakta etki kanunu “Bir uyarıcı-tepki bağının, tepkinin doğurduğu etkilere göre kuvvetlenmesini veya zayıflamasını ifade eder. Bir uyarıcı tepki bağı tatmin edici sonuçlara neden olursa (pekiştirilise) bu bağın gücü artar. Rahatsız edici durumlar tarafından takip edilirse, bu bağın kuvveti azalır.” (Thorndike, E.L. (1911) Animal Intelligence, An internet resource developed by Christopher D. Green, York University, Toronto, Ontario. http://pyschclassics. yorku.ca/Thorndike/Animal/’den akataran; Editör: Kaya A., (2007). Eğitim Psikolojisi Pegem Yayıncılık. Ankara. s. 357) şeklinde tanımlanmaktadır. Diğer bir akademik yayında ise “Etki yasası olarak tanımlanan bu ilkeye göre tatmin edici, hoş bir etki yaratan herhangi bir tepkinin (pedala basma, kutudan kurtulma, yiyeceğe ulaşma gibi) tekrarlanma olasılığı, tersinin olduğu (pedala basamama, kutudan kurtulamama) durumlardan daha yüksektir.” (Aydın, B., Akbağ, M., Tuzcuoğlu, S., Yaycı, L., Ağır, M. (2005), Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s. 194) ifadelerine yer verilmektedir. Türkçe olarak yayınlanan bir başka gelişim ve öğrenme psikolojisi eserinde ise “Belirli bir tepkinin sonucu hoşlanım veya doyum duygusunu oluşturuyorsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenecektir.” (Topses, G. (2006). Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. s. 223) ifadesi ile etki kanunu açıklanmaya çalışılmıştır.

 

Yukarıda sözü edilen kaynaklar dikkate alındığında etki kanununun “Davranışın, davranışın doğurduğu sonuçtan etkilenmesi” olarak anlaşılabilmesi mümkündür. Bu durumda soruda verilen “Okula yeni başlayan öğrencilerine çalışma alışkanlığı kazandırmak isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla ödüllendirmekte, yapmayanları ise teneffüste dışarı çıkarmayarak cezalandırmaktadır.” örneği etki kanuna uygun bir örnek olmaktadır. Yani öğrencilerden ödevlerini yapanlar çikolatayla ödüllendirildikleri (istenen sonuca ulaştıkları) için bu davranışı tekrar edeceklerken, ödevlerini yapmayanlar teneffüse çıkamayacaklar (istenmeyen bir sonuç söz konusu olacak) bu yolla ceza almış olacaklar ve bu davranışı bir daha tekrar etmeyeceklerdir. Davranış, davranışın sonucundan etkilenmiş olacaktır. Oysa ÖSYM soru kökünde  “uyuşmamaktadır?” ifadesini kullanmış ve doğru cevap olarak da B seçeneğini yani “Etki kanunu”nu vermiştir. Soruda, sorulmak istenilen şey “uyuşmaktadır?” ifadesi ile sorulacakken yanlışlıkla “uyuşmamaktadır?” denilerek hata yapılmıştır. Bu nedenle bu soru hatalı bir sorudur ve iptal edilmesi gerekmektedir.
SORU: 87

Ayağına batan dikeni ayağını yere sürterek çıkarmayı başaran bir köpeğin benzer bir durumda aynı davranışı tekrarlaması aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir?

 

A)     Olumsuz aktarma

B)     Olumsuz pekiştirme

C)     Tepkisel koşullama

D)     Tepki genellemesi

E)      Alışma

 

GEREKÇE:

ÖSYM’nin sorusunda verilen örnekte söz konusu olan olumsuz pekiştirme örneği aynı zamanda tepki genellemesi örneğidir. Çünkü tepki genellemesi; akademik yayınlardan birinde “Bir davranışın pekiştirilmesi sadece o davranışın sıklığını artırmakla kalmaz aynı zamanda benzer davranışların gösterilme eğilimini de artırır. Buna tepkinin genellenmesi denir. Örneğin; okula geç kalan bir öğrenci, hasta olduğu için uyanamadığını söyleyerek öğretmeninden azar işitmekten kurtulmuştur. Aynı öğrenci birkaç gün sonra sözlü sınavda kendisine sorulan soruları yanıtlayamayınca, düşük puan almaktan kurtulmak için, öğretmenine hasta  olduğundan sınava iyi hazırlanamadığını söylemesi, öğrenmenin-tepkinin genellenmesine bir örnektir (Editör Kaya, A., (2007). Eğitim Psikolojisi. Ankara. Pegem Yayıncılık. Sayfa: 383) olarak açıklanmaktadır. Yine başka bir yayında tepki genellemesi “Bir uyarana yapılan tepkinin, benzeri olan başka uyaranlara da yapılmasıdır. Sözgelimi sıcak sütü üfleyerek içmesini öğrenen bebek, yoğurt yerken de aynı tepkiyi yapabilir (Başaran. İ. E. (2005).Eğitim Psikolojisi. Ankara. Nobel Yayıncılık. Sayfa: 390) şeklinde açılanmaktadır. Yukarıdaki ÖSYM sorusunda da ayağına diken batan köpek basit ve refleksif diyebileceğimiz bir tepkide bulunarak bu tepkiden sonuç almış daha sonra benzer bir durumda da aynı tepkiyi sergileyerek tepki genellemesi yapmıştır. Bu durumda bu sorunun iki doğru cevabı olmaktadır. Sorunun ÖSYM tarafından verilen doğru cevabı B seçeneğidir ve aynı zamanda D seçeneği de yukarıdaki gerekçelerle doğru olarak kabul edilir. 87. sorunun soru kökünde “Ayağına batan dikeni ayağını yere sürterek çıkarmayı başaran bir köpek bu şekilde sözkonusu sıkıntıdan kurtulabilmiştir. Bu durumu aşağıdaki öğrenme psikolojisi kavramlarından hangisi ile açıklamak mümkündür?” denilmiş olsaydı doğru cevap B seçeneği olabilirdi.

Bu gerekçeler nedeni ile bu sorunun iptal edilmesi gerekmektedir.        

 

 

 

SORU: 89

Bir deneyde şempanzeye tavanda bulunan kırımızı ışık yandığında bir düğmeye bastığı takdirde bir kart elde edebileceği ve bu kartı muzla değiştirebileceği öğretilmiştir.

Bu deneyde kart şempanze için aşağıdakilerden hangisinin işlevini görmektedir?

 

A)     Ayırt edici uyarıcı

B)     İkincil pekiştireç

C)     İçsel pekiştireç

D)     Pekiştirici uyarıcı

E)      Nötr uyarıcı

 

GEREKÇE:

Yukarıdaki soruda doğru cevap B seçeneği yani, ikincil pekiştireç olarak verilmiştir. Oysa soru kökündeki şempanzeye verilen kartlar ikincil pekiştireç olabiliyorlarsa da aynı zamanda birer pekiştirici uyarıcıdırlar. “Organizmada davranışı sıklaştırma yönünde etkide bulunan çevresel değişikliklere pekiştireç denilmektedir” (Skinner, B. F. (1938). The behavior of organisms. New York: Appleton-Century-Crofts.) “Pekiştirici niteliği olan tüm uyarıcılar da aynı zamanda birer pekiştirici uyarıcıdır. İkincil pekiştireç ise pekiştirici niteliklerini sonradan kazanmış olan uyarıcılardır. Para gibi, çiçek gibi uyarıcılar doğal olarak birer pekiştirici değil sonradan çeşitli öğrenmeler yoluyla pekiştireç olarak algılanmaya başlayan uyarıcılardır. Fakat sonuçta ikincil pekiştireçler de birer uyarıcıdır ve pekiştirici uyarıcı olarak anılır” (Michael, Jack. (1975) "Positive and negative reinforcement, a distinction that is no longer necessary; or a better way to talk about bad things." Behaviorism, 3 (1) Sayfa: 33-44).

Ayrıca, Kaya’ya göre, “Organizmada bıraktığı etkilere göre uyarıcılar; hoş (olumlu) uyarıcılar ve nahoş (olumsuz) uyarıcılar olmak üzere ikiye ayrılır. Bu bağlamda pekiştireçler de olumlu pekiştireçler ve olumsuz pekiştireçler olmak üzere ikiye ayrılır” (Editör Kaya A., (2007). Eğitim Psikolojisi Ankara. Pegem Yayıncılık. Sayfa: 371). Kaya’nın tanımından da görüleceği gibi tüm pekiştireçler aynı zamanda birer uyarıcıdır. Dolayısıyla tekrar etmek gerekirse şempanzeye verilen kart bir pekiştirici uyarıcıdır.

Morgan ikincil pekiştireci şu şekilde ifade etmektedir: “… ikincil pekiştirme öğrenilmiş, ikincil pekiştireçlerle yapılan pekiştirmedir. İkincil pekiştireçlerin öğrenilmesinde geçerli olan kural, herhangi bir uyarıcının birincil bir pekiştireçle eşleştirilmesi kuralıdır. Görüldüğü gibi bu, klasik koşullanmadaki kuralın aynısıdır. Demek ki nötr bir uyarıcı, birincil bir pekiştireçle eşleştirildiği için, klasik koşullanma yoluyla, ikincil pekiştireç haline gelmektedir.” (Morgan, C. T. (1991) yay. sor: Sirel Karakaş. Psikolojiye Giriş, Ankara, Meteksan Ltd. Şti, Sayfa: 92)

Dolayısı ile bu sorunun iki doğru cevabı bulunmaktadır. Şempanzeye verilen kart ikincil pekiştireç olduğu gibi aynı zamanda bir pekiştirici uyarıcıdır. Yani sorunun hem B seçeneği hem de D seçeneği doğrudur. Bu nedenle bu soru iptal edilmelidir.

 

 

 

 

SORU: 97

Tüm uyarılarına rağmen salonda koşarak oyun oynamaya devam eden oğlunu 15 dakika süreyle banyoya kapatan bir babanın uyguladığı davranış kontrol tekniği aşağıdakilerden hangisidir?

 

A)     Ara verme (time out)

B)     Olumsuz pekiştirme

C)     Şekillendirme

D)     I. tip ceza

E)      Kademeli yaklaşma

 

GEREKÇE:

ÖSYM’nin 97. sorusunda ara verme (time out) cevabı doğru cevap olarak verilmiştir. Ancak örnek çocuğun özgürlüğünün elinden alınması sebebiyle tipik bir II. tip ceza örneğidir. Zira II. tip ceza akademik yayınlardan birinde “İstenmeyen davranışı engellemek veya ortadan kaldırmak için organizma için hoş olan uyarıcıları ortadan çıkarma işlemidir. Örneğin, derste sınıf disiplinini bozan bir öğrenciye öğretmenin teneffüse çıkma iznini vermemesi, akşamları eve habersiz bir şekilde geç gelmeyi alışkanlık haline getirmiş bir gencin haftalık harçlığının yarıya indirilmesi, derslerinde belli bir ortalama tutturamayan bir öğrenciye daha önce söylenen bilgisayarın alınmaması örnekleri birer II. tip cezadır. II. tip ceza yukarıdaki örneklerden de anlaşılabileceği gibi tipik olarak organizmayı onun için önemli olan bir şeyden mahrum bırakmaktır.” (Editör Kaya, A., (2007). Eğitim Psikolojisi. Ankara. Pegem Yayıncılık. Sayfa: 376). Yine bir başka akademik yayında “Bir çocuğun istediği bir şeyden mahrum bırakılması ikinci tür ceza” olarak tanımlanmıştır (Selçuk, Z. (2007), Eğitim Psikolojisi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. s. 150). Bir akademik kaynakta ise “İkinci tür cezada ise, daha önce verilmiş olan uyarıcı ortamdan çekilir. Örneğin; öğretmenin daha önce ilgi ve sevgi gösterdiği öğrencinin istenmeyen davranışı söz konusu olduğunda öğretmen bu ilgi ya da sevgi davranışını geri çekebilir. Bu durum, öğrenci için ikinci tür cezadır.” (Topses, G. (2006). Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Ankara. Nobel Yayın Dağıtım, Sayfa 229) denilmektedir. Diğer bir akademik yayında “Ceza organizmanın davranışı istenmediği için organizmayı rahatsız edici bir uyarıcı ile karşı karşıya getirmek (birinci tür ceza) veya hoş bir uyarıcıdan organizmayı mahrum bırakmaktır (ikinci tür ceza).” denilmektedir (Bacanlı, H. (2006), Gelişim ve Öğrenme, Ankara. Nobel Yayın Dağıtım, Sayfa: 170).

Yine sınavda 101. soru olarak verilen sorunun doğru cevabı II. tip ceza olarak verilmiştir ve sevilen bir oyuncağın çocuğun elinden alınması yani çocuğun istediği bir şeyden mahrum bırakılması II. tip ceza olarak değerlendirilmiştir. Bu durumda aynı kitapçıkta, hatta aynı sayfadaki iki soru birbiri ile çelişmektedir. Aynı anlamı veren iki farklı örnek bir soruda “ara verme (tıme out)” diğer soruda ise “II. tip ceza” olarak kabül edilmiştir.  

Ayrıca soruda verilen örneğe bakıldığında çocuğun banyoya kapatılması bir time-out örneği ise başka bir örnek olarak kömürlüğe kapatılması da bir time-out örneği olabilecektir. Time-out kavramının yaratıcısı ve uygulamaya sokucusu olan Arthur Staats dahi time-out kavramını bir yere kapatma olarak değerlendirmemiştir. Aksine Staats bu tekniği -ÖSYM’nin de daha önceki sınavlarda söylediği gibi- cezaya alternatif bir teknik olarak geliştirmiştir. Staats’a göre time-out çocuğun pekiştirici uyarıcı bulunmayan bir ortama gönderilmesidir. (Staats, A. W. ve diğerleri, (1962), 

http://www.pubmedcentral.nih.gov/picrender.fcgi?artid=1404175&blobtype=pdf).

Ayrıca Kanada Pediatri Derneğinin uzmanlarına göre “time out” uygulamalarında süre kritik bir unsurdur ve her yaş için 1 dakika olarak belirlenmiştir (http://www.cps.ca/caringforkids/behaviour&parenting/TimeOut.htm). Burada 15 dakika dendiğine göre çocuğun 15 yaşında olduğu varsayılır. Oysa Staats ve Kanada Pediatri Derneği uzmanlarına göre time-out’un uygulanabileceği maksimum yaş sınırı 12’dir. 

Yine bir başka bakış açısından bakıldığında sözkonusu 2008 sorusu ÖSYM’nin 2005 ve 2006 yılında sorduğu ara verme (time out) soruları ile de çelişmektedir. Çünkü ÖSYM’nin söz konusu yıllarda sorduğu sorularda verdiği örnekler 2008 sınavında sorduğundan çok farklıdır.

Yukarıdaki açıklamalar dahilinde çocuğun banyoya kapatılması bir time-out uygulamasından çok II. tip cezadır. Sorunun doğru cevabı yanlış belirlenmiştir. Doğru cevap II. tip ceza olmalıdır. Fakat seçeneklerde bu cevap verilmemiştir. 

 

SORU: 104

Mehmet lise son sınıf öğrencisidir. Ailesi çocukluğundan bu yana onun doktor olmasını istemektedir. Mehmet de, öğretmenleri ileride ne olmak istediğini sorduklarında “doktor” yanıtını vermektedir. Okul rehber öğretmeni (psikolojik danışman) Mehmet’le konuşurken; “İlgi ve yetenek testlerinden aldığın puanlar, öğretmenlik mesleğinin sana daha uygun olduğunu gösteriyor.” demiş ve Mehmet’in ne düşündüğünü sormuştur. Mehmet “Öğretmenim ben doktor olacağım, aileme söz verdim.” diyerek yanıtlamıştır.

Bu durumda Mehmet’e ve ailesine yardım ederken, okul rehber öğretmeninin ne tür rehberlik hizmeti vermesi uygundur?

 
 Mehmet’e
 
 Ailesine
 
A)
 Yöneltme - yerleştirme
 
 İzleme
 
B)
 Mesleki rehberlik
 
 Grup rehberliği
 
C)
 Duruma alıştırma (oryantasyon)
 
 Çevre ve velilerle ilişkiler
 
D)
 Psikolojik danışma
 
 Müşavirlik (konsültasyon)
 
E)
 Öğrenciyi tanıma
 
 Bilgi toplama ve yayma
 

 

GEREKÇE:

A kitapçığındaki 104. soruda ÖSYM D seçeneğini doğru cevap olarak kabul etmiştir.

Söz konusu seçenekte ilgi ve yeteneklerine uygun olmayan bir mesleği seçmek isteyen öğrenciye yardımcı olmak isteyen rehber öğretmenin yapacağı yardımı “Psikolojik danışma” olarak kabul etmesi bilimsel verilerle çelişki arz etmektedir. Çünkü “İlgi ve yetenekler meslek seçiminde önemlidir ve bu konuda yapılması gereken öğrenciye bilgi verme ve farkındalığını artırmadır. Yapılan bu yardım mesleki rehberlik olarak ya da meslek danışmanlığı olarak kabul edilir.” (Kuzgun Y., (2006), Meslek Gelişimi ve Danışmanlığı, Nobel Yayın Dağıtım, Ank. 2. Baskı, sayfa 264).

Ayrıca psikolojik danışmada daha çok duygusal sorunlar ele alınmaktadır. Böyle bir durumda öğrencinin öncelikli olarak meslek danışmanlığı hizmeti alması sonraki aşamada eğer bu nedene bağlı olarak duygusal ve psikolojik sorunlar yaşanmaya başlanır ve bunlara çözüm bulunamazsa psikolojik danışma hizmetine geçilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla cevabın mesleki rehberlik ya da meslek danışmanlığı ile müşavirlik olması gerekir ancak doğru cevap seçenekler arasında yoktur.

 

SORU: 107

Kadınlara özgü cinsiyet rolüyle ilgili kalıp yargılara sahip bir genç kızın meslek seçiminde, aşağıdaki etkenlerden hangisinin, diğerlerinden daha fazla rol oynaması beklenir?

 

A)     İşinden çok para kazanmak

B)     Üst düzey yönetici olmak

C)     İnsanlarla rekabet etmek

D)     İnsanlara yardımcı olmak

E)      Toplumda statü kazanmak

 

GEREKÇE:

107. soruda “Kadınlara ilişkin cinsiyet rolüyle ilgili kalıp yargılara sahip bir genç kızın meslek seçiminde aşağıdakilerden hangisinin daha fazla rol oynaması beklenmektedir?” denilmekte ve yanıt olarak “İnsanlara yardımcı olmak” (D)  seçeneği verilmektedir; ancak soruda bu genç kızın kadınlara ilişkin cinsiyet rolüne yönelik kalıp yargısının ne olduğu açıklanmaktadır. Dolayısıyla bu yargı kişiden kişiye, toplumdan topluma farklılık gösterebilir.

Örneğin, bir kişinin kadınların cinsiyet rolüne ilişkin yargısı, kadınlar fiziksel güç gerektiren işlerde çalışabilir şeklinde iken (Karadeniz bölgemizde olduğu gibi), diğerinin kadınlar daha çok iletişime yönelik mesleklerde çalışmalıdır (Marmara bölgesinde olduğu gibi) şeklinde de olabilir. Ayrıca, her meslekte temel amaç insana yardımcı olmaktır. Bu nedenle meslekleri insana yardımcı olan ya da olmayan biçiminde sınıflamak mümkün değildir.

Soru ölçme ve değerlendirme teknikleri açısından incelendiğinde, bu sorunun bilimsel bir bilgiden çok kişisel bir görüşü yokladığı görülmektedir. Bu nedenle sorunun yanıtını göreceli olduğu da söylenebilir.



Bu haber 1,056 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,528 µs