tarihi? | " /> tarihi? | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan'ın Bağdat ziyareti neden tarihi?

11 Temmuz 2008 00:25 tsi
Erdoğan'ın Bağdat ziyareti neden tarihi? ABD Başkonsolosluğu'na yönelik terör saldırısının yoğun gündemi varken Başbakan Erdoğan, Bağdat'a önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyareti "önemli", hatta "tarihi" kılan nedenleri ve Irak'la, özellikle de Kuzey Irak yerel yönetimiyle ilişkilerde

Başbakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon haberlerini, yorumlarını da gölgede bırakan ABD’nin İstinye’deki “kale gibi” olmasıyla meşhur Başkonsolosluğu’na yönelik saldırı haberleri gündemi kaplamışken, Bağdat’a önemli bir ziyaret gerçekleştirdi.

Ziyaret, Irak Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Kuzey Irak’ta KDP ile birlikte en etkili Kürt örgütlerinden biri olan YNK’nin lideri Celal Talabani’nin daveti üzerine gerçekleşti. Erdoğan Başbakan Maliki ve Talabani ile görüştü. Görüşmeler sonucunda “Stratejik İşbirliği Yüksek Kurulu” adlı bir anlaşma imzalandı. İmzalanan anlaşmayla beraber, taraflar Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir dönem başladığını deklare ettiler. Anlaşmanın gereği olarak iki ülkenin ilgili birimleri yıl içerisinde çeşitli defalar bir araya gelecek, ilişkilerin daha da geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapacaklar. Bu arada Türkiye, Irak’lı subay ve öğretmenlerin eğitiminde ciddi bir rol üstlenecek.

Bu ziyaret ve görüşmeleri “önemli”, Erdoğan’ın deyişiyle “tarihi” kılan ise, iki ülke arasında bilinen PKK konusuyla ilgili “sıcak” sorunların aşılmış olmasını düşündürmesidir. Başbakan Erdoğan’ın görüşmeler esnasında Cumhurbaşkanı Talabani, Başbakan Maliki’nin yanı sıra, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine de “PKK terörüne karşı mücadelede gösterdiği işbirliği ve anlayıştan” ötürü teşekkür etmesi, üzerinden atlanamayacak bir anlama sahip. Bu nedenle sorunu “diplomatik nezaket” söylemi olarak görmek yanlış ve yüzeysel bir yaklaşım olacaktır. Zira bu görüşmenin Türkiye-Irak ilişkilerinde “yeni bir döneme” işaret ediyor oluşu, tam da bu cümlede ete-kemiğe bürünüyor.

Hatırlayın; geçen yıla kadar Kuzey Irak’taki yerel yönetimle artık gizlenemez boyutlara gelen bir “soğuk savaş” durumu yaşanıyordu.

KDP lideri ve aynı zamanda Kuzey Irak’taki yerel yönetimin başkanı sıfatını taşıyan Mesut Barzani, hemen her fırsatta Türkiye’ye sert mesajlar veriyordu. Bu mesajlar aynı sertlikte Türkiye’den de karşılığını görüyordu.

TSK’nın kış şartlarında gerçekleştirdiği kara operasyonu, yaşanan gerginliği daha da tırmandırmış, ancak TSK’nın sadece PKK hedeflerine yönelik operasyon yapmadaki hassasiyeti, herhangi bir “korkulan” gelişmeye meydan vermemişti.

Sonrasında muhtemelen ABD daha etkili bir şekilde ağırlığını koydu ve Kürt liderlerin PKK’ya karşı açıklamalarında bariz bir artış görüldüğü gibi, Kürt kentlerindeki bürolarının kapatılması gibi bazı “pratik” adımlar da atıldı. Bu gelişmeleri takiben PKK’dan Kuzey Irak’taki yönetimi hedef alan tehdit dolu açıklamalar geldi. Bu arada hava bombardımanlarıyla PKK gruplarının sınır boylarımızdaki hareketliliği önemli ölçüde sekteye uğratıldı.

PKK’lıların iç bölgelere kaymaya çalışması, Irak sınırında diledikleri gibi hareket edemeyişleriyle bağlantılı bir gelişme. Bu durumda, yerel Kürt yönetiminin Türkiye ile açık veya dolaylı işbirliği yapmasının önemli bir payı bulunduğu rahatlıkla söylenebilir.

Merkezi Irak yönetimi ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, Türkiye ile “gerilim” politikası güdecek durumda olmadıklarının, aksine, gerilim politikasının ilişkilere kalıcı zararlar vereceğinin farkına varmış görünüyorlar. Barzani’nin uzun süredir fazla konuşmaması, yardımcıları aracılığıyla “sıcak” ve “ılımlı” mesajlar vermesi de bu kapsamda görülmesi gereken bir gelişme.

Başbakan Erdoğan’ın ziyareti bu gelişmeler ışığında anlam kazanıyor ve “yeni bir dönemin” ilk adımı oluyor.

Fakat hemen belirtelim ki, “içerideki” sorun devam ettikçe, çıkarları her gerektirdiğinde bu sorunu kaşımaya çalışanlar da hep olacaktır.

Ortadoğu’nun “grift” ilişkilerini bilenler açısından dönemsel şartlara göre geliştirilen politikaların değişkenliğinde herhangi bir “sürpriz” yoktur.

Kürt sorunu gibi bölgesel, hatta uluslararası ölçekte etki ve sonuçları bulunan bir sorunun Türkiye açısından bir “istikrarsızlık” unsuru olmaktan çıkartılması, asıl “yeni” ve “tarihsel” dönemin kendisi olacaktır. Bu gelişmeyi bunun da bir işareti saymamızı zorlaştıran ise, asli sorunlarımızın “malum” gündemlerin gölgesinde kalmasıdır.

AKP’nin kapatılma davasının sonuçlanma şekli, yakın geleceğimizin de yönünü tayin edecek…

Hasan Soylu iyibilgi özel



Bu haber 520 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,743 µs