Erdoğan'ın Irak ziyaretiyle alakası? | " /> Erdoğan'ın Irak ziyaretiyle alakası? | "/>

En Sıcak Konular

Saldırının Erdoğan'ın Irak ziyaretiyle alakası?

10 Temmuz 2008 14:31 tsi
Saldırının Erdoğan'ın Irak ziyaretiyle alakası? "Saldırının, Başbakan'ın Bağdat ziyaretiyle irtibatlı bir yanı, yani "Amerikan işgali altındaki Irak'a" gidiş arifesinde, Türkiye'de en iyi korunan Amerikan hedefi vurularak Tayyip Erdoğan'a ve Türkiye'ye birileri "mesaj" mı veriyor acaba?" Cen

Cengiz Çandar/Referans

İstinye saldırısı: Sorular, spekülasyonlar, düşünceler

Bu satırlar yayımlanmış olduğu ve okunduğu sırada, ben, eğer öngörülemeyen bir aksilik olmazsa Bağdat'tayım. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın uzun süredir söz konusu olan, dolayısıyla beklenen, Irak'a ilk resmi ziyareti vesilesiyle.

Bu satırlar yazıldığı sırada, gündemin en tepesine İstanbul'daki Amerikan Başkonsolosluğu'na yönelik, 3 polisin şehit olduğu, üç saldırganın da hayatını kaybettiği, "6 ölülü" kanlı saldırı yerleşmişti.
Saldırının, Başbakan'ın Bağdat ziyaretiyle irtibatlı bir yanı, yani "Amerikan işgali altındaki Irak'a" gidiş arifesinde, Türkiye'de en iyi korunan Amerikan hedefi vurularak Tayyip Erdoğan'a ve Türkiye'ye birileri "mesaj" mı veriyor acaba?
Zira, nereden baksanız ve hangi uluslararası televizyon kanalını -başta CNN- açsanız, olay birinci haber ve Türkiye sözcüğü bu eylem nedeniyle işitilmiş oluyor. Türkiye'nin "Irak'ın komşusu" ve "Amerika'nın müttefiki" olarak "terör coğrafyası sınırları içinde" yer aldığı mı anlatılmak isteniyor?
Kime? Niçin?
Eğer, bu işin arkasında kolları Türkiye'nin de içine uzanan ulusötesi (transnational) terör örgütleri ya da istihbarat örgütleri varsa bunlar, deşifre edilmesi çok kolay olmayan sorular.
Ben, Başbakan'ın Bağdat'a gideceğini, benim de geziye katılacağımı 24 saat önce bilmiyordum. Şu anda bile saat kaçta hareket edeceğimizi -hareket edip etmeyeceğimizi de- bilmiyorum. "Güvenlik" gerekçesiyle her adımı saklı tutulan bir sefer, bizim "Bağdat seferi".
Amerikan Başkonsolosluğu'na saldırı ile Tayyip Erdoğan'ın Bağdat ziyareti arasında irtibat kurmak da bu nedenle kolay değil.
 
***
Hedef, mekân olarak İstanbul'daki Amerikan Başkonsolosluğu ama Amerikan Başkonsolosluğu'na zarar vermek anlamında başarı şansı sıfır olan bir operasyon bu. Amerikan Başkonsolosluğu, İstinye'de çok geniş bir arazi üzerinde muhkem bir kale gibi yükseliyor. Başkonsolosluktan başka her şeye benziyor.
Öyle ki, 2003 yılında bir ara İstanbul'a uğrayan New York Times'ın ünlü köşe yazarı Thomas Friedman, İstanbul'daki başkonsolosluk binasının Amerika'nın dünyadan "tecridi"nin simgesi olduğunu eleştirel biçimde vurgulayan bir yazı yazmış ve benimle diyaloğuna yazıda yer vermişti.
Tom Friedman, o yazıyı kaleme almadan önce sohbet etmiştik ve Bağdat'a yola çıkmak üzereydim. Bana, "Korkmuyor musun" diye sorduğunda, "Yaşlı annem de çok kaygılanıyor. Ona söylediğimi sana da söyleyeyim" dedim, "Hayır. Çünkü, ben Irak'ta ve Bağdat'ta nasıl güvenli olunabileceğini gayet iyi biliyorum. Amerikalılardan uzak durursan, hiçbir sıkıntı yok!"
Thomas Friedman, bu diyaloğu yazısında aynen vermiş ve İstanbul'daki başkonsolosluk binasının muhkem kale görüntüsüne gönderme yaparak, dünyada güvenliğin, Irak'ta Amerikalılardan uzak durularak ve Amerika'nın kendisini İstanbul'daki gibi başkonsolosluk binalarıyla tecrit ederek sağlanabilmesinin "ironisi"ne işaret etmişti.
O günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. Irak, şu dönemde, 2003'ten bu yana görece anlamda "en istikrarlı" dönemini yaşıyor. Amerikalılar, İngilizlerin geleneksel "böl-yönet" politikasını öğrendiler. Sünni aşiretlerin önemli bölümünü kazandılar ve örgütlediler. Sünni bölgelerdeki el-Kaide ve Saddamcı-Baasçı direniş çok zayıflatıldı.
Ayrıca, Irak'ın kendi kurumları iyi-kötü bir işlerliğe kavuştu. Ne Başbakan Nuri el-Maliki'nin ne de Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin meşruiyeti ve performansları, artık, bundan önceki dönemlerde olduğu ölçülerde sorgulanıyor.
Tayyip Erdoğan'ın -en üst düzeyde bir Türk yetkilinin- çok gecikmiş Bağdat ziyareti, bundan önce olabileceği ölçülerde "dramatik" bir adım sayılamaz. Bağdat'a ayak basmayan bir tek Türkiye'nin yetkilileri kaldı. Amerikalılar, Bush, Cheney, Rice defalarca Irak'a gittiler. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad bile Bağdat'a resmi ziyaret yaptı.
Bu bakımdan, Tayyip Erdoğan'ınki, Türkiye için bir "ilk" ama "çok gecikmiş" ve uluslararası politika açısından özellikle "dramatik" olma unsurunu yitirmiş bir Bağdat seferi.
İstanbul saldırısı ile bu sefer arasında, "kayda değer siyasi sonuçlar" sağlamak bakımından anlamlı bir irtibatı kurmak için fazlaca zihin çalışmasına gerek var.
 
***
İstanbul İstinye'deki Amerikan Başkonsolosluğu'nu bilen bilir, öyle muhkem bir kale ki, oraya Amerikalıların canını yakmak için saldırmak demek, adeta küçük çaplı bir savaşa girmek demek. Yani, oraya saldırmaya kalktığınız anda, öldüreceğiniz, yaralayacağınız sadece "ilk koruma çemberi"ndeki Türk polis görevlileri olabilir.
Bu saldırıya kalkışanlar da herhalde bunun böyle olduğunu ve kendi hayatlarının da kaybedilebileceğini peşinen biliyorlardı. Öyle de oldu.
Bu tür eylemler, verecekleri "siyasi mesaj" ile iktifa ederler. "Terörizmin bayrağı"nın bir kez daha göndere çekilmesi amacıyla sınırlanırlar. Böyle de oldu.
Hal, öyle ve böyle olunca, acaba bu olayın son günlerde gündemimize oturan "Ergenekon soruşturması"yla, o soruşturmanın "anlam ve içeriği"yle ilgili bir yanı olabilir mi?
Akıllara bu sorunun gelebildiği, dün Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson'a basın toplantısında sorulmasından da belli. O, bu irtibatı kuramadığını söylerken henüz saldırganlar ve amaçlarına ilişkin elde herhangi bir bilgi bulunmadığını söyledi. Mefhum-u muhalifinden "olabilir" anlamı çıkarabilir misiniz?
Zihninizi fazla zorlarsanız, belki.
Önemli olan, Türkiye'nin "olağandışı" günler yaşamakta olduğu ve görünebilir gelecekte bunun böyle olmaya devam edeceğinin anlaşılması gerektiği.
Türkiye jeopolitiği, içinde yer aldığı coğrafya bakımından, böyle bir "olağandışı"lık, hayli "olağan" olarak da görülebilir.
Bu gibi durumların "antidotu", her zaman ve her şeye rağmen, daha fazla demokrasi, daha fazla saydamlık ve açık toplum olmakta direnmekte.
Darbe girişimlerine, demokrasiye kastetmeye ve teröre karşı direnmek; inatla direnmek, günümüz Türkiyesi'nde eşanlamlıdır.



Bu haber 547 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,788 µs