En Sıcak Konular

Kürtler ile Türkler arasındaki tek fark?

10 Temmuz 2008 12:28 tsi
Kürtler ile Türkler arasındaki tek fark? "Kürt kardeşlerimiz meselenin Türk-Kürt meselesi olmadığını artık anlamalılar. Bu memlekette “BEYAZLAR” ve “KARALAR” vardır. Efendiler ve köleler, seçkinler ve kalabalıklar vardır. Problem Türk veya Kürt olmaktan öte; kara, avam o

Yusuf Gezgin/Aktifhaber

Kürtler mağdur da; Türkler memnun mu?

Türkiye’de bir bölgedeki insanların daha fazla gadre uğradığı ezildiği, horlandığı bir hakikattir.

Muhtelif yazılarımda bu mağduriyete, ötekileştirmeye değindim. Ancak, Türkiye’de gerek Kürt sorununun, gerekse diğer ana sorunların, ülkemize konuşlandırılan “Gayrı Milli Derin Sistem” tasfiye edilmeden çözülemeyeceği kanaatini hep taşıdım. Bu ülkede “Ergenekon” tarzı, demokrasimize ve milli bütünlüğümüze tehdit oluşturan karanlık yapılar deşifre edilip, bağırsaklarımızdan temizlenmeden bırakın çözüm üretmeyi, sağlıklı bir teşhis dahi yapamayacağımızı düşünüyorum.

Uzun süren propagandaların ve bunu teyit eden uygulamaların sonucu Kürtler bu ülkede itilip kakıldıklarına, ezildiklerine ikna edildi. PKK denilen ucu dışarıda Marksist örgüt Kürtleri istismar etti ve Kürtlerin bu ülkeyle, toplumun diğer kesimleriyle bağını koparmaya çalıştı. Maalesef önemli oranda da başardı.

PKK’nın Kürtlerde yaptığı ayrıştırmayı, Türklerde ulusalcı guruplar yaptı. Derinlere entegre ulusalcılar topumda olumsuz bir Kürt imajı oluşturmak için olanca gücüyle uğraştı ve bir başarı elde etti. Bu gün birbirinin rağmına çalışıyor görünen iki kesim (PKK ve Ulusalcılar) aslında aynı hedef için mücadele vermektedirler. Her ikisi de bölünmeyi, parçalanmayı, toplumun birbiriyle vuruşturulmasını amaçlamaktadır. Yani, karşıt gibi görünen Kürt ve Türk şovenizmi toplumsal huzura, kardeşliğe, ülke bütünlüğüne beraberce kastetmektedirler.

Burada Türkler ve Kürtler açısından bir yanılsama mevcuttur. Türkler, adında geçen Türkiye ifadesinden dolayı kendilerini devletin sahibi gibi görmektedir ve bu zan sebebiyle devlet adına yapılan eziyetlere, zulümlere katlanabilmekte; sesini çıkarmamayı tercih etmektedir. Kürtler ise adında “Türk” kelimesi geçen kurumlar-örgütler tarafından “Kürt” olduklarından dolayı ezildiğini, horlandığını düşünmektedir. Bir yanılgı, yanlış algılama sonucu pek çok Kürt kökenli vatandaşımız kendilerine yapılanlarla “Türk” kavramı arasında korelasyon kurmakta ve ezilmişliğin, horlanmışlığın verdiği nefreti belirli oranda Türklere yönlendirmekte, içinde “Türk” geçen her şeye alerji duymaktadır. Bu alerji nedeniyle mübalağalı bir şekilde Kürt kimliğine sığınmakta, bütün mağduriyetleri, olumsuzlukları “KÜRT” kelimesinin arkasına saklanarak savmaya çalışmaktadır. Türk ve Kürt şovenlerin sürekli “ırk” üzerinden çatışmaları, toplumun bir kısmını diğerine karşı ötekileştirmeye çalışmaları, KÜRT ve TÜRK kelimelerine farklı anlamlar yüklenmesine neden olmuştur. Ulusalcı dediğimiz kesim ülkede yaşanan her olumsuzluğu “KÜRTLER” üzerine yıkmaya çalışırken; Kürt kökenli vatandaşlarımız, içinde bulundukları olumsuzlukları KÜRT olmalarına bağlamaya başlamışlardır.

Bu ülkede "Türk" kavramının daha rahat kullanılmasının; devletin ve kurumların isimlerinin “Türk” adıyla anılmasının verdiği psikolojik rahatlığın dışında Türklerin Kürtlerden bir farklılığı yoktur. Bu gün Kürtlere uygulanan ayrımcılıkların ve zorbalıkların tümüne Türkler de maruz kalmışlardır.

Bu ülkede Türklerin dili ile oynanmış, binlerce yıllık kültür birikimleri, kitapları, kaynakları anlaşılmaz hale getirilmiştir. Bu günkü nesiller Cumhuriyet dönemi şairlerini ve yazarlarını bile anlamaktan uzaktır. Ne Yakup Kadri’yi, ne Nazım Hikmeti, ne Mehmet Akif’i sözlüklere bakmadan anlayamazlar.

Bu millet uzun süre öz malımız olan Türk sanat musikisini ve Türk halk müziğini dinlemekten, icra etmekten mahrum bırakılmıştır.
Sinan Çetin’in kısa filminde aktardığı gibi kendi sazını çalıp kendi türküsünü söyleyememiştir.
Jandarma marifeti ile türküler susturulmuş, millet Mozart dinlemeye mahkûm edilmiştir.

Uzun yıllar bu ülkede Türk’ün geçmişi yok sayılmış, tarihi yaftalanmış, kahramanları karalanmıştır. Naylon kahramanlar icat edilerek milletin önüne konmaya çalışılmıştır.

Bu millet uzun süre ne dinini öğrenebilmiş, ne din adamı yetiştirebilmiştir. Dedelerimiz ninelerimiz tek parti döneminde samanlıklarda, kaçak göçek nasıl Kur’an öğrendiklerini, jandarma korkusuyla nasıl tedirgin olduklarını hala anlatırlar.

Bu memlekette hala devletin en kritik kurumlarına “Kara Türk” dediğimiz Anadolu insanının yaklaşmaması için yoğun çaba sarf edilmektedir. Öz Türkler dedesinin sakalından, anasının örtüsüne kadar binbir incelemeden geçirilmekte, akredite bulunursa bir yerlere alınmaktadır. Girebilenler ne zaman atılıp uzaklaştırılacağız korkusunu sürekli yaşamaktadır.

Atatürk’ün “Hâkimiyet kayıtsız şatsız milletindir” sözüne rağmen insanımızın (%90 olsa bile) tercihlerinin bir şey ifade etmeyeceği rahatlıkla söylenebilmektedir. Milletin seçtiği bir başbakan asılabilmekte, milletin iradesi hiçe sayılarak oy verdiği partiler kapatılabilmektedir.

Kürt kardeşlerimiz meselenin Türk-Kürt meselesi olmadığını artık anlamalılar. Bu memlekette “BEYAZLAR” ve “KARALAR” vardır. Efendiler ve köleler, seçkinler ve kalabalıklar vardır.

Problem Türk veya Kürt olmaktan öte; kara, avam olmaktadır. Gelin bunların bizi bölmek ve vuruşturmak için ürettikleri PKK ve Ulusalcılık gibi araçlara malzeme olmayalım. Bu ülkede Kürtler kadar Türkler de mağdurdur, ezilmektedir, horlanmaktadır. Devletin adının Türkiye, dilinin Türkçe olması Türklere psikolojik bir rahatlama sağlamaktadır o kadar.

Son iki yılda yaşanan olaylar bu ülkede kimlerin efendi, beyaz; kimlerin kara, avam olduğunu pek açık ortaya koymuştur.

Ülkenin kaderini elinden bırakmak istemeyen azgın azınlık ve onların arkasında duran ecnebi güçler ırk-kan-kafatası gibi modern dünyada da, bizim kültürümüzde de bir şey ifade etmeyen söylemlerle gençlerimizi sokağa dökmeye ve vuruşturmaya çalışmaktadırlar.

Gelin bölücülüğe, ayrımcılığa, düşmanlıklara prim vermek, birbirimizle uğraşmak yerine bu beyaz efendilerin saltanatıyla uğraşalım. Başkalarının ürettiği suni sorunları, yine onların kavramları üzerinden tartışmayalım.

Eğer bu derin yapılardan kurtulur, biz bize kalırsak bu problemleri çok daha kolay aşarız. Bu “zehirli keneleri” sırtımızdan atabilirsek eskiden olduğu gibi huzur ve barış içinde yaşarız.

Yok birbirimizden farkımız…

Türk’le Kürt’ün arasındaki fark “Kara”nın tonları kadar...

 



Bu haber 634 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,216 µs