Kavanoz kafalar polise yardım etseydi?

10 Temmuz 2008 11:42 tsi
Dün, Konsolosluğa yapılan saldırı kadar konuşulan diğer konu elçilik görevlilerinin polise yardım etmeyip, içeri kaçmalarıydı. Kamuoyu doğal olarak rahatsızlık hissetti. ABD de bunun farkında. Uzmanlar bunun ‘uluslararası hukuk’a göre mümkün o

ABD ordusunun efsane haline gelmiş, getirilmiş deniz piyadelerine “Marine” denir. Bu resmi isimdir. Bir de bu birlik askerlerinin lakapları var. Kendi aralarında bunu kullanırlar.

“Jarhead”, yani “kavanoz kafa”. Neden öyle dediklerine girmeyelim. Ancak bu bilgiyi vermemizin nedeni, her kritik ve büyük ABD elçilğinde, konsolosluğunda bu özel (!) birliklerin bulunmasıdır.

Eğitim ve donanımlı bu birlikler elçilğin “savunmasından” (dikkat ederseniz korunmasından demiyoruz, savunmasından diyoruz çünkü bunlar açık biçimde askerdir ve savaşçı askerlerdir) sorumludur.

Tabii ki emir-komuta ile çalışırlar ve dün yaşanan olay gibi durumlarda ne yapacakları harfiyen bellidir.

Aslında olay sırasında bu düzeni bozan farklı bir emir aldıklarında ne yapacakları da tam belli olmayabilir! Yani, “prosedür iptal, dışarı çıkıp Türk polisine yardım edin” dense, etrafta ne cam çerçeve ne de başka canlı kalmama ihtimali de var. Bu da işte “jarhead”lıkla ilgili.

Tabi bu işin şaka tarafı. Ciddi tarafına gelince. Evet, misyon binalarında görevli güvenlik görevlilerinin sınırları dışında herhangi bir olaya müdehale etmeleri mümkün değil. Diplomatik kurallar, uluslararası hukuk böyle.

Şimdi yine denebilir ki, “ABD hangi uluslar arası hukuk kuralını takıyor. Elçilikten çıkmak ne demek, adamlar ülkelerinden çıkıp dünyanın ötesine müdehale ediyorlar, üç tane teröriste mi müdehale edemiyorlar”.

Şimdi iki senaryo sunalım; Dün 7 dakika süren çatışma sırasında binadaki askeri birlik dışarı fırlasa-ki bunun gibi acil durumlar için eğitilmişlerdir-teröristlerin bertaraf edilmesine yardımcı olsa, Türk polislerinin kimbilir biri ya da hepsi kurtulsa ne olurdu?

Türk kamuoyunda yerlerde sürünen ABD imajı sadece 7 dakika içinde bambaşka bir hal almaz mıydı? Olaydan sonra ABD elçisinin “teröre karşı Türkiye ile birlikteyiz” ifadesi bundan daha mükemmel bir pratik sonuca ulaşabilir mi?

Dünya basının ve hele ABD medyasının olayı nasıl sunacağını tahmin etmek zor olmasa gerek: “Kadim müttefiklerden küresel teröre omuz omuza darbe” başlıkları kesin değil midir?

Peki ya diplomatik kurallar? Eğer olay yukarıda senaryolaştırdığımız gibi gerçekleşseydi kimse bu kuralları ağzına bile almazdı. Ya da eleştiri gelse bile ABD, “ne yapalım yani, bizi korumak için canını veren insanları terk mi etseydik” der ve işin içinden çıkardı.

Gelelim ikinci senaryoya: Olması imkansızdı ama neticede kurgudur. Teröristler birinci engeli aşıp konsolosluğa girseydi ve bazı kaynakların iddia ettiği gibi rehineler alsaydı ne olacaktı?

Kurallar ne diyor? Diplomatik misyonun güvenlik görevlileri dışarda iş yapamaz! Ama tersi de geçerli. Yerel güvenlik görevlileri de özel izin olmadıkça yabancı misyonun topraklarına giremez!

O durumda biz de tutup, “kusura bakmayın, kurallar böyle, orası Amerikan toprağı, kendi başınızın çaresine bakın” mı diyecektik? Bunu demeyeceğimiz kesindir. Biz yine rehineleri kurtarmak için elimizden geleni yapacaktık.

Fakat şunu da söyleyelim, ABD güvenlik görevlilerinin Türk polislerini yalnız bırakmak için içeri kaçtıklarını söylemek doğru olmaz. Belli bir prosedüre uydukları açık. Ama bunları da bir gözden geçirmek gerekiyor belli ki.

Bu haber 2,757 defa okundu.