En Sıcak Konular

MÜSİAD'dan yüz ağartacak 100 öneri

9 Temmuz 2008 14:17 tsi
Müsiad dün 'MÜSiAD'dan yüz ağartacak 100 öneri'yi kamuoyuna sundu. Raporda yeni anayasaya yönelik öneri ve istekleri sıralayan MÜSİAD'ın bu çalışması çok konuşulacak. İşte 100 öneri... Rotahaber Özel Haberi

1.Ferdi öne çıkaran bir Anayasa: Türkiye mevcut birikimiyle toplumsal dengeleri gözeten, hukukun üstünlüğünü, çoğulculuğu, katılımcılığı esas alan, ideolojik baskısı olmayan ve devlet karşısında ferdi öne çıkaran bir Anayasa yapabilir.

2.Görev ve yetkiler iyi tanımlanmalı: Yeni Anayasada, devletin üst düzey siyasi ve idari organlarının görev ve yetkileri tartışmaya fırsat vermeyecek şekilde açıkça belirtilmelidir. Bağlı bulunduğu hukuka uymayan yöneticilere karşı kişilerin yargı yoluna başvuru hakkı olmalıdır. Hukukun üstünlüğünün uygulamadaki güvencesi bağımsız mahkemelerdir.

3. Anayasa Çoğulcu Bir Siyasî Rejim Öngörmeli: Yeni Anayasa, terör ve şiddete karşı olan tüm siyasî düşünce ve eğilimlerin açıklanmasına, dernek, kulüp, vakıf ve sendika adı altında örgütlenmesine, partiler kurarak ülke yönetimi için serbestçe yarışmasına izin vermelidir.

4. Anayasada Devletin Resmi İdeolojisi Olmamalı: Yeni Anayasa devlet için resmi bir ideoloji tarif etmemeli, tüm düşüncelerin eşit şartlarda yarışarak siyaset yapmasına izin vermelidir. Dünya üzerindeki ideolojik blokların yıkılmasıyla toplumumuzdaki ideolojik kutuplaşmalar da zayıflamıştır.

5. Anayasa Katılımcı Bir Siyasî Rejim Öngörmeli: Siyasi katılımcılık, sadece merkezi iktidarın değil, her aşamadaki yönetim biriminde karar organlarının seçimle oluşmasını gerektirir. Devletin yönetim kademelerinde özerk kurul halinde çalışan organların seçimle oluşması yoluna gidilmelidir.

6. Uygulamada sürekli daralan siyaset alanı genişletilmeli, sendikalar, dernekler, öğrenciler ve öğretim üyeleri siyaset yapabilmelidir. Memurlara, en azından belediye meclislerine ve il genel meclislerine seçilme hakkı verilmelidir. Yerel yönetimler ve üniversiteler kendi yönetim organlarını kendileri seçebilmelidir.

7. Yeni Anayasada YÖK’ün yapısı demokratikleşmeli ve görevi üniversiteler arasında koordinasyonu sağlamakla sınırlanmalıdır. Demokrasinin vazgeçilmez kurumlarından olan siyasi partilerin iç yapılarının demokratikleşmesi ve karar alma süreçlerine tabanın katılımının sağlanabilmesi için sürekli şikayet edilen üst yönetim hakimiyetini engelleyecek bir düzenleme getirilmelidir.

8. Anayasa Kişiyi Devlete Karşı Korumalı: İnsanlar için doğru olan her şeyi kendisinin düşünebileceğini sanan, kişinin özel hayatını ve mahrem dünyasını denetleyerek toplumsal bütünleşmeyi sağlayan devlet anlayışı değişmelidir. Bu kapsamda genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla kamuda kıyafet yasağını sona erdirecek bir düzenlemenin yapılması zorunludur. Hazırlanacak yeni Anayasada, kişi devlet otoritesine karşı korunmalı, temel haklardan yararlanma bakımından, insanlar arasında, din, dil, soy, düşünce, siyasî kanaat farkı gözetilmemelidir.

9. Düşünce Suçu Ayıbı Kalkmalı: Düşüncelerin yasaklanması yerine, başkalarına zarar veren davranışların yasaklanması daha mantıklıdır. Şiddeti ve suç işlemeyi teşvik etmediği sürece, her türlü aykırı düşünce serbestçe açıklanabilmelidir. Hazırlanacak yeni Anayasada, düşüncenin, söz, yazı, resim, film ve diğer teknik araçlar kullanılarak açıklanmasına hiç bir sınırlama getirilmemelidir. Düşünceyi açıklama ve yayma usulleriyle ilgili sınırlamalar, gerekiyorsa Ceza Kanunu’nda düzenlenmelidir. Bu da ceza hukukunda suç sayılan, iftira, hakaret, özel hayatın gizliliğinin korunması gibi başkalarının hak ve hürriyetlerine müdahale niteliğindeki tutum ve davranışlarla sınırlı kalmalıdır.

10. İnanç Hürriyeti Tam Olarak Güvenceye Alınmalı: Din ve ibadet hürriyeti, inançları serbestçe öğrenme, öğretme, başkalarına anlatma, özel hayatını bu din ve inanca göre düzenleme hakkı verir. Devletin lâik olduğu gerekçesiyle, insanların inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetine sınırlama getirilemez.

11. Lâiklik ile din ve vicdan hürriyetinin sınırlanması arasında bir bağ kurulamaz. İnanmak ve özel hayatını inandığı gibi yaşamak, insanın hakkı olduğu gibi bunu sağlamak da devletin görevidir. Din adına öne sürülen her türlü talebe “irtica” damgası vurulması alışkanlığı terk edilmeli, “gerici” yaftalamasıyla dindarlara baskı yapılmasına cevaz veren Anayasa hükümleri kaldırılmalıdır.

12. Din ve ahlak eğitimi devletin gözetim ve denetiminde yapılır. Ülkemizin kültürel zenginliğinin gereği olarak “din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin” okullarda zorunlu olarak öğretilmesi devam etmelidir. Zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışındaki din eğitimi ve öğretimi, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olmalıdır.

13. Diyanet İşleri Özerk Bir Kurum Haline Getirilmeli: Vakıflar İdaresi tüm maddi varlığı ile beraber genel idareden ayrılarak Diyanet İşlerine bağlanabilir. Vakıfların gelirleri ile giderlerini karşılayan Diyanet İşleri, başkanını ve diğer organlarını yasaların belirlediği esaslara göre kendi bünyesinden seçebilir. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığı, genel idarenin vesayeti altında çalışan, fakat bütçesini kendi öz kaynaklarından sağlayan, organlarını kendi seçen özerk bir kuruma dönüşebilir.

14. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye´nin her yerinde isteğe bağlı olarak din öğretimi hizmeti vermeli, vatandaşların dinini öğrenme talebi, yaş sınırlaması olmaksızın kabul edilmelidir.

15. Parlamentonun İtibarı Korunmalı: Parlamentonun tarihi rolünü sürdürebilmesi için, her şeyden önce, önerilen düşünceler ve ülkenin sorunları hiçbir sınırlamanın olmadığı bir ortamda özgürce tartışılabilmelidir. Bu nedenle, parlamenterlerin kürsü dokunulmazlığına müdahâle edilmemelidir. Yüksek mahkemelerin, kanunları veya kanun hükmünde kararnameleri iptal eden kararlarının, yeni uygulamalara yol açacak hükümler ihdas edecek biçimde değerlendirilmesi engellenmelidir.

16. Dokunulmazlıkların Kapsamı Daraltılmalı: Yeni Anayasada milletvekillerinin dokunulmazlığı meclis çalışmalarıyla sınırlanmalı, işledikleri adi suçlardan dolayı normal vatandaş gibi yargılanabilen milletvekillerinin, meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden ve öne sürdükleri düşüncelerden dolayı hiçbir sorumlulukları olmamalıdır. Yeni Anayasada siyasi ve idari sistemdeki dokunulmazlık sorunu, siyasetçi ve bürokratlar için birlikte ele alınmalı ve yüksek bürokratların daha kolay yargılanmasının yolu açılmalıdır.

17. Hükümet Sistemi Tercihi Netleşmeli: Yeni Anayasada hükümet sistemi tercihi netleşmeli ve parlamenter sistem korunmalıdır. Yasama işlemlerinin pratikleşmesi bakımından yine tek meclisli bir parlamento benimsenmeli, parlamentodaki çoğunluğa dayanacak olan hükümet, yürütme yetkisinin sahibi ve sorumlusu olmalıdır.

18. Sivil Otoritenin Üstünlüğü Sağlanmalı: Yeni Anayasada Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır. Bunun yerine ülke savunmasında koordinasyonu sağlamak üzere hükümetin sorumluluğunda bir “Milli Savunma Kurulu” oluşturulabilir. Sivil otoritenin emrinde bir istişare organı olan bu kurula, Genel Kurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü ve gerekli görüldüğünde kuvvet komutanları davet edilerek görüşleri alınmalıdır.

19. Yeni Anayasada sıkıyönetime hiç yer verilmemeli, bunun yerine “olağanüstü hal” uygulamasının teknik esasları ihtiyacı karşılayacak biçimde düzeltilmelidir.

20. Yerinden Yönetime Ağırlık Verilmeli: Yeni Anayasada, yerel yönetimler güçlendirilmeli, merkezi idare tarafından yürütülen mahalli hizmetlerden bir kısmının yerinden karşılanması sağlanmalıdır.

21. Yargı Tam Bağımsız ve Tarafsız Olmalı: Yargı hizmetleri, devletin başta gelen görevlerindendir. Kamu hizmetlerinden hiçbiri yeterli olmasa bile, adalet mekanizmasının iyi çalışması gerekir. Yeni Anayasada, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde, parlamentonun da yetkisi olmalı ve cumhurbaşkanı tek seçici olmaktan çıkarılmalıdır. Askeri mahkemelerin yetkileri daraltılmalı, görevleri tamamen ihtisas alanlarıyla ilgili davalarla sınırlandırılmalı, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmelidir.

22. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kaldırılmalıdır. Alt derece Askeri Mahkemelerce verilen kararlar, Yargıtay ve Danıştay`da bu işlere bakmak üzere kurulacak dairelerde temyiz edilmelidir.

23. Siyasetçilerin, görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlar hakkında yürütülen bir ceza yargılaması olan Yüce Divan görevi, Anayasa Mahkemesi`nden alınarak Yargıtay Ceza Dairelerine verilmelidir. Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura kararları yargı denetimine tabi olmalıdır. Anayasa`nın geçici 15. maddesi kaldırılmalı ve o dönemde yapılan düzenlemelere ve idari işlemlere karşı yargı yoluna gidilmesine imkan sağlanmalıdır.

24. Anayasayı Sivil Güçler Hazırlamalı: Yeni Anayasanın toplumsal uzlaşmayı sağlaması ve yeni krizlere kaynaklık etmemesi için, sivil toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve parlamentoda temsil edilen siyasi grupların katılımı ile hazırlanması gerekir. Mecliste kabul edilen Anayasanın ayrıca halkoyuna sunulması demokratik meşruiyetini güçlendirecektir.

25. Anayasa Hazırlığını TBMM Başkanlığı Yürütmeli: Anayasanın hazırlanması TBMM’nin görevi olmalı ve çalışmaları Meclis Başkanı organize etmelidir. Anayasayı hazırlayacak kurul, parlamentoda temsilci bulunduran partilerin milletvekili sayılarına göre verecekleri üyelerden oluşmalıdır. Yeni Anayasa metnini parlamento üyelerinden oluşacak Anayasa Hazırlama Komisyonu hazırlamalı, komisyon gerekli gördüğü konularda uzmanlardan yardım almalıdır.

26. Anayasa Metni Yasa Tekniğine Uygun Yazılmalı: Maddeler keyfi yorumlara imkan vermeyen, anlaşılabilir ve kesin hatları ile belli ifadelerle yazılmalı ve böylece anlama ve algılama karmaşasına son verilmelidir. Özlü ve kısa bir metin ortaya konulmalıdır. Siyasî rejimin temelini oluşturan makamların seçilmeleri, nitelikleri, görevleri, yetkileri ve sorumlulukları tartışmaya fırsat vermeyecek biçimde açık ve ayrıntılı yazılmalıdır.

KAMU YÖNETİMİ REFORMU’NA YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

27. Kamu mevzuatındaki yüklerin ve bürokratik engellerin ekonominin gelişmesini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle kamu reformu daha fazla gecikilmeksizin çıkarılmalıdır.

28. Milletvekillerinin adi suçlarla ilgili dokunulmazlıklarının kaldırılması, böylece toplumda meclise karşı genel bir güvenin oluşması.

29. Meclisin denetim etkisinin güçlendirilmesi ve bu konudaki yetkilerinin artırılması. Meclis denetim komisyonlarına davet edilen kişilerin değişik nedenlerle mazeretler üreterek katılmama davranışlarının önlenmesi. Kurum ve kuruluşların Meclis soruşturmasının dışına çıkarılmaması.

30. Cumhurbaşkanlığının temsili bir organ, parlamentonun ise millete hesap veren tam yetkili bir kurum haline getirilmesi. Parlamentonun hareket ve etki alanının genişletilmesi.

31. Toplumun vicdanını yaralayan milletvekillerinin parti değiştirme uygulamalarının önüne geçilmesi.

32. Kamu kuruluşlarındaki ihale işlemlerinin şeffaflaştırılması, ihale komisyonlarına gözlemci olarak sivil toplum kuruluşlarından ve diğer özel sektör kuruluşlarından temsilci alınması gerekir. Yasalarda buna uygun gerekli düzenlemelerin yapılması ihalelerde yönetici takdiri ve tasarrufunun kısıtlanması gerekir.

33. Yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma iddialarının “yolsuzlukla mücadele programları” başlatılarak azaltılması ve bütünüyle ortadan kaldırılması sağlanmalıdır.

34. Devletin verdiği norm kadro sayılarını gerek olmadığı halde siyasi veya başka mülahazalarla doldurulmamalıdır.

EĞİTİM SİSTEMİ VE SEVİYESİNE YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

35. Milli Eğitim ve öğretim uygulamalarındaki iyileştirmelere süreklilik kazandırılmalıdır. İçi iyi doldurulmamış, aksak “reform paketleri” yerine eğitim uygulamalarının iyileştirilmesine süreklilik kazandırılmalı, her alanda sürekli gelişim ve yenilik anlayışıyla hareket edilmelidir.

36. Eğitim uygulamalarındaki köklü değişikliklere kısa süre içinde değil, belli bir hazırlık, bilgilendirme ve uyarlama döneminden sonra geçilmelidir.

37. Okul öncesi eğitim kurumları tüm ülke düzeyinde yaygınlaştırılmalı ve bunun için özel sektör teşvik edilmelidir. Okul öncesi eğitim, kırsal kesimde de teşvik edilmeli ve bu konuda aileler bilinçlendirilmelidir.

38. Nitelikli bir eğitim ve yetiştirme için okul öncesi eğitime yönelik eğitim sistem ve modelleri oluşturulmalı, okullar arasında haksız rekabeti veya istismarı önlemek için standart sistemler oluşturulmalıdır.

39. Kesintisiz, kademesiz zorunlu eğitim” yerine, “kesintisiz, kademeli ve sürekli zorunlu eğitim” uygulamasına geçilmelidir. İlköğretim uygulaması çeşitlendirilmeli, isteyen aileler kademesiz; isteyen aileler ise çocuklarını kademeli eğitim çerçevesinde erken yaşlarda meslek okullarına gönderebilmelidir.

40. İlköğretimde çiftli öğretimden tam gün öğretime geçilmesini sağlayacak tedbirler alınmalı ve bu çerçevede özellikle özel eğitim kurumlarına vergi kolaylıkları, yatırım indirimleri sağlanmalıdır.

41. Özel eğitim kurumu açmak isteyen veya yerleşke oluşturmak isteyen girişimcilere devlet şehir dışındaki hazine arazilerini ve atıl kalmış tarihi mekânları ücretsiz olarak 50 yıllığına tahsis etmelidir.

42. Mesleki eğitim, ilköğretim okullarının ikinci kademesinden itibaren başlatılmalıdır.

43. Genel orta öğretim okullarından da meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş sağlanmalı, fakat bu öğrencilerin meslek yüksek okullarında bir yıl hazırlık eğitimi almaları temin edilmelidir.

44. Odaların, şirketlerin ve diğer özel sektörün Anadolu, Fen Lisesi ve Teknik Lise açması teşvik edilmeli, ve açılan liselere destekler verilmelidir.

45. Katsayı eşitsizliği giderilmelidir. Üniversiteye girişte genel ve meslek lisesi mezunları arasındaki katsayı eşitsizliği uygulaması mesleki eğitime büyük darbe vurmuştur. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

46. Mesleki ve teknik eğitim birbirinden ayrılmalıdır. Mesleki eğitim ile teknik eğitim iki ayrı olgu olarak görülmeli ve teknik eğitim konusunda MYO’lar, üniversiteler ve teknik liseler işbirliği yapmalıdır.

47. Mesleki eğitim uygulamaları ve öğretiminin meslek örgütlerinin ve derneklerinin işbirliği ile gözden geçirilmesine imkan sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

48. Özel eğitim kurumlarındaki KDV oranlarının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde 8’den yüzde 3’e düşürülmesi için gerekli önlemlerin alınmalıdır.

49. Teknik orta öğretim okullarının alt yapı sorunları, araç, gereç ve malzeme sorunları giderilmeli ve bu okullar öğrencilerin büyük ölçüde tercih ettikleri cazip okullar haline getirilmelidir.

50. Mesleki ve Teknik Yüksek Okulları açma yetkisi aynı zamanda büyük holding kuruluşlarına ve diğer özel kuruluşlara da verilmeli ve böylece bir taraftan eğitimde rekabet ve diğer taraftan kaliteyi geliştirici tedbirler alınmalıdır.

51. 2002-2003 öğretim yılında başlatılan meslek liselerinden MYO’lara sınavsız geçiş uygulaması kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Bu çerçevede, Meslek liselerinden sadece belli bir başarı puanını tutturan öğrencilerin MYO’lara sınavsız geçiş yapabilmeleri sağlanmalıdır.

52. Ortaöğretimden meslek yüksekokuluna gelen öğrenci niteliğinin, eğitim düzeyini belirleyen en önemli etken olması nedeniyle belirli temel ders puanları temel alınmalıdır.

53. MYO ile OSB’ler ve KSS’ler arasında etkin bir işbirliği yapılmalıdır.

54. MYO’lar, İl İstihdam ve İl Mesleki Eğitim Kurulları ile yılda iki kez bir araya gelerek eğitim programlarının içeriklerini gözden geçirmeli ve iş hayatına uygunluğu açısından bir denetim ve mutabakat sergilemelidirler.

55. Belirli şartlar getirilerek üniversiteler, “eğitim üniversiteleri” ve “araştırma üniversiteleri” olarak ikiye ayrılmalı ve üniversite sınavlarının kazanılması şartları bu ayrım dikkate alınarak yeniden belirlenmelidir

56. Türkiye özellikle yeniden oluşturacağı araştırma üniversiteleri yaklaşımıyla eğitim ihraç eden bir ülke haline gelmelidir.

57. Lisans eğitimi için temel politikalar özetlenerek belirlenmeli ve politikalar en yaygın biçimde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Dört yıllık lisans eğitiminde eğitim üniversiteleriyle araştırma üniversiteleri arasında ayrım gözetilmeli; yüksek okul çağındaki gençlerin yüzde 70’inin üniversite mezunu olması hedeflenirken, bunların yüzde 20 kadarının araştırmacı veya yönetici olmaları hedeflenmelidir.

58. Lisans eğitiminde üniversiteler yarı özerk hale getirilerek rekabet ortamı 4. oluşturulmalıdır. Aileleri belirli bir gelir düzeyinin altında kalan yoksul öğrencilerin lisans eğitimleri parasız olmalı ve bu öğrencilerin masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.

59. Vakıf üniversitelerinin statüleri gözden geçirilmeli ve bu üniversitelerin “vakıf” kelimesinin arkasına sığınmaları önlenmelidir. Bu üniversiteler “özel” üniversite olarak anılmalıdır.

60. Üniversitelerde ikinci öğretimi artırmak ve teşvik etmek için mevcut prosedürler tekrar gözden geçirilmeli ve iyileştirmeler yapılmalıdır. Yasalarda gerekli değişiklikler yapılarak ikinci öğretimden ücret hak etmek için saat 17.00’den sonra yapılan eğitim tanımlaması saat 15’e çekilmeli ve böylece daha yoğun eğitim programları uygulanmalıdır.

61. Belediyelerin yaygın eğitim uygulamaları kurumsallaştırılmalı, halk eğitim merkezleri bütünüyle belediyelerin tasarrufuna terk edilmelidir.

62. Belediyelerin yaygın eğitim amacıyla kullandıkları binaların kiraları ve işletim masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.

63. Açık lise eğitimi uygulamalarına devam edilmelidir. MEB’in önerdiği, “Açık Lise” eğitimi yönetmeliği bu alanda olumlu, ancak yetersiz bir adımdır.

KOSGEB VE KOBİ’LEREYÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

64. Verilen teşvik ve desteklerle çok sayıda KOBİ’yle davalı olunmuş ve bu davalardan kurumun tek başına haklı çıkması zor görünmektedir. Çünkü karmaşık yapı ve ihmaller sonucu yapılan hatalarda her iki tarafın da rolü olduğu görülmektedir. Bu sürecin bir an önce çözülmesi son derece önemlidir.

65. KOBİ destek ve teşvikleri için sağlam temelli bir sistem kurulamamıştır. Ülkemizde imalatçı KOBİ niteliğindeki 300 bin işletmenin ne yazık ki sadece 10 bin kadarı bu desteklerden yaralanabilmektedir. Teşvik ve desteklerden yararlanabilen KOBİ oranı yüzde 3’ler düzeyindedir. Bu meyanda KOBİ’lere etkin erişim modelleri geliştirilmelidir.

66. KOSGEB sanayi bakanlığına bağlı “ilgili” bir kurumdur. Bu kurumun bağımsız yapısı muhakkak suretle korunmalıdır.

67. KOSGEB, geçmişteki yanlışlardan ve hatalardan ders alarak uzmanlık ve yönetim kadrolarını yeniden gözden geçirmeli ve destek ve teşvik mekanizmalarını masaya yatırmalıdır. Bütün destek ve teşvik sistemlerinin hepsi yeni baştan gözden geçirilerek düzenlenmelidir.

KAMU FİNANSMANINAYÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

68. Faiz Dışı Fazla hedefinin revize edilmesi isabetli olmuştur: Geldiğimiz aşamada artık bütçe açıkları ve kamu borçları ilk defa Türkiye ekonomisi için bir risk unsuru olmaktan çıkmış, kaynakların harcama önceliklerinde bir değişiklik yapmak için uygun ortam oluşmuştur. Bu nedenledir ki; son yıllarda mali disiplini sağlamanın en önemli aracı olarak kullanılan IMF tanımlı olan GSYH’nın yüzde 5’i düzeyinde gerçekleşen faiz dışı fazla (FDF) hedefi revize edilerek 2008 yılı için GSYH’nın yüzde 3,5’i düzeyine düşürülmüştür.

69. “Sürdürülebilir borçlanma” süreci bitmiş, “sürdürülebilir kalkınmanın” alt yapısını hazırlamak üzere yeni bir mimariye geçilmiştir. Son yıllarda sürdürülen istikrar programının ağırlaşan toplumsal bedelinin azaltılması, üretimin ve istihdamın önünün açılması ve reform takvimine devam edilebilmesi açısından bu gelişme umut verici ve isabetlidir.

70. Ulusal tasarrufların artırılması: Genel olarak tespit etmek gerekirse, kalkınmanın finansmanında ulusal tasarrufların artırılması büyük önem arz etmektedir. Bunun için kamu maliyesi tedbirleri artırılmalı, ekonomideki kayıt dışılık önlenmeli, sermaye birikimi tabana yayılarak sürdürülmeli, halkı borca dayalı tüketimden tasarrufa yöneltecek saikler oluşturulmalıdır. Çok önemli bir unsur olarak da şirketlerin karlılığının ve bu kârları yeniden yatırıma yönlendirecek süreçlerin önü açılmalıdır. Burada sanayinin yapısal dönüşümü ve yenilikçilik ekonomisinin ikame edilmesi suretiyle şirketlerimizin fiyat rekabetinden çıkabilmesi esastır. Bu meyanda verimlilik ve proje bazlı teşviklerin getirilmiş olması, patent enstitüsünün aktif hale getirilmiş olması, Kamu’nun Ar-Ge alanında sağladığı büyük kaynak artışı takdirle not edilmelidir.

71. Gelir Ortaklığı Senedi Uygulamasına Özel Önem Verilmelidir: Türkiye’nin otoyol, köprü ve baraj gibi varlıklarının kârlı birer yatırım aracına dönüştürülmesi için Gelir Ortaklığı Senedi uygulamasına özel önem verilmelidir. Bunun bir alt uygulaması olan Kira Senedi veya Kira Sertifikası cazip bir yatırım aracıdır. 2007 yılının başında Hazine bu araçların artık daha etkin olarak kullanılacağı yönünde piyasalara müjde niteliğinde haberler vermişti. Bu haberlerin etkin olarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.

72. Reel Büyüme Hızına Endeksli Borçlanma Araçları Geliştirilmelidir: Hem iç, hem de dış borç piyasalarında kullanılmak üzere, reel büyüme hızına endeksli borçlanma araçları geliştirilmelidir. Bu araç sayesinde alıcılar için sadece cazip bir yatırım imkanı sunulmuş olmayacak, aynı zamanda, bu araç, sistem açısından otomatik stabilize edici bir etkide bulunacaktır. Şöyle ki bu araç, büyüme hızının uzun dönem ortalama performansın üzerinde gerçekleştiği yıllarda yüksek faiz getirirken, büyüme hızının uzun dönem ortalama değerlerinin altında gerçekleştiği yıllarda ise düşük faiz ödemesini gerektirecektir. Yine bu araçlar sayesinde, kamusal borç yükü için etkin bir risk yönetimi yapmak, faiz oranları aracılığı ile ekonomideki konjonktür dalgalanmalarını hafifletmek ve nihayet borç stokunun milli gelire oranının kontrol edilebilir olmasını temin etmek daha kolay olacaktır.

73. “2B Yasası” Yeni Dönemde Öncelikli Çıkarılmalıdır: MÜSİAD önceden beri, kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen orman vasfını çoktan kaybetmiş olan alanların, fiili kullanıcısına ve orman köylüsüne öncelik tanıyacak şekilde satışını savunmaktadır. Zira bu işgaliye şehrin merkezlerine kadar yayılmış ve onlarca yıldır sürüp giden bir fiili “işgal” statüsü kazanmıştır. Uzun yılların ihmalinin oluşturduğu bu yapı fiili olarak geriye döndürülemez bir mahiyet kazanmıştır. Mevcut haliyle sadece toplumsal kaynakların bedelsiz ve haksız kullanımından daha başka bir anlam ifade etmeyen bu fiili durumun artık “realize” edilmesi ve gelirinin sosyalleştirilmesi zamanı gelmiştir. Teorik bir adalet beklentisi adına, fiili olarak sürüp giden bir adaletsizliğin anlamı kalmamıştır.

74. Bu yasa sayesinde emlak ve diğer vergi gelirleri de hesaba katıldığında hazineye büyük bir katkı sağlayacaktır. Tüm gelirlerin 25 milyar doları aşacağı yönünde ön değerlendirmeler vardır. Bu uygulama mülkiyet sorunlarının da çözülmesi sonucunu doğuracağından, vatandaşın elinde “kredilendirilebilir” varlıklar artacak, bankacılık kesimi için yeni bir açılım sağlanacak, adli ve idari yargının yükü hafifleyecektir.

2-B yasasının tekrar gündeme alınması, potansiyel geliri iyi hesap edilmek, sınırları iyi belirlenmek ve yeni işgallere karşı gerekli ağır müeyyideler uygulanmak kaydıyla çıkarılması ülke yararları açısından önem arz etmektedir.

75. Gelir Dağılımı ve Kayıp Dışılığı Önlenmesi Açısından Vergi Politikaları: Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenememiş olması kayıt dışılığa neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre kayıt dışılık konusunda farklı oranlar ileri sürülmekle birlikte, bunun yüzde 50’ye yakın olduğu düşünülmektedir. Kayıt-dışılığın çeşitli nedenleri olmakla birlikte, bunlardan en önemlisi vergi ödememe veya daha az vergi ödeme isteğidir. Kayıt-dışılığı önlemek sadece Maliye Bakanlığı’nın çabası ile olamaz. Bunun için, devletin ilgili kurumları harekete geçirilmeli ve topyekun bir çalışma başlatılmalıdır.

76. Gelir Vergisi Tabana Yayılmalıdır: Türkiye’de verginin tabana yayılması, mükellef sayısının artırılması ve herkesin gelirine göre vergi ödemesi sağlanmalıdır.

77. Türkiye’de yaşayan herkes beyanname kapsamına alınmalıdır. Bu çalışmalar yapılırken alınacak verginin mükellefin vicdanında yerini bulmasına dikkat edilmeli, vergi tutarı ödenebilir olmalı ve mevzuat basit olmalıdır.

78. Ücretler Üzerindeki Vergi Yükü Düşürülmelidir: Ücretler üzerindeki vergi yükü ve sosyal güvenlik pirimi oran yüzde 38,9’a düşürülerek, OECD ülke içinde en yüksek 8 ülke konumundayız 2007’de bu oran yüzde 42,7 ile en yüksek ülke idik olup. Bu durum, büyük ölçüde kayıt-dışı istihdam ve kayıt-dışı ekonomiye neden olmaktadır.

79. Prim ve vergi yükü azaltılmalıdır: Alınacak tedbirler ne olursa olsun, bu şartlarda çalışanları kayıt altına almak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, ücretler üzerindeki sosyal güvenlik primi ve vergi yükü toplamı yüzde 25’i geçmeyecek şekilde azaltılmalıdır.

80. Harcamalar Gelir Vergisi Matrahından İndirilmelidir: Yıllık asgari ücret toplamını geçmemek üzere, mükelleflerin kendisi, eşi ve çocukları için yapacakları harcamalar gelir vergisi matrahından indirilmelidir. Bu uygulama hem ücretliler hem de yıllık gelir vergisi beyannamesi veren mükellefler için geçerli olmalıdır. Bu sistem, belge toplamayı teşvik edecek ve kısmen de olsa kayıt dışının azalmasını sağlayacaktır.

81. Gayrimenkul Rantları Vergilendirilmelidir: Büyük şehirlerde ve tatil yörelerindeki gayrimenkul ve özellikle arsa spekülasyonundan büyük gelirler elde edilmekte ve bunlardan vergi alınmamaktadır. Bu gibi gayrimenkul yatırımından elde edilen rantlar vergilendirilmelidir.

82. Yıllık Asgari Beyan Sistemi Getirilmelidir: Gelir vergisi beyannamesi veren mükellefler için asgari gelir beyanı getirilmeli, yıllık vergi matrahları bu tutardan az olmamalıdır. Bunu yaparken, bölgeler ve meslekler itibariyle farklı tutarlar tespit edilmeli, tutarlar tespit edilirken bölgelerin sanayi ve ticaret odalarının görüşü alınmalıdır.

83. SSK Primleri Vergi Dairesi Tarafından Toplanmalı ve Genel Bütçeye Dahil Personelin Ücretleri Net Ödenmelidir: Genel bütçe dengesi açısından, fazla vergi toplamanın yanı sıra, harcamalarda tasarruf yapmak ta son derece önemlidir. Bu bağlamda, sosyal güvenlik kurumları aşırı personel yükü altındadır. SSK tarafından toplanan primler muhtasar beyannameye eklenecek bir satır ile Vergi Daireleri tarafından toplanabilir. Zira SSK prim ödenmesine kaynak olan ücretlerin stopajı zaten vergi dairesi tarafından tahsil edilmektedir. Bunun için vergi dairesinde ilave personele de ihtiyaç yoktur. Böylece, SSK’nın genel giderlerinde önemli tasarruf sağlanmış olacaktır.

84. Genel KDV Oranı yüzde 15 Olmalıdır: Türkiye’de genel KDV oranı oldukça yüksektir. Bu durum kayıt dışı ekonominin en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca, sektörler itibariyle farklı oranlarda KDV uygulaması haksız rekabete neden olmakta ve vergide adalet duygusunu zedelemektedir. Bu nedenle, genel KDV oranı yüzde 15’e indirilmeli, en fazla iki kademeli (yüzde 1 ve yüzde 15 gibi) oran olmalıdır. Ayrıca vadeli satışlarda KDV, tahsilât yapıldıkça ödenmelidir.

85. Ar-Ge Çalışmalarında KOBİ’leri Önü Açılmalıdır: Maliye Bakanlığı’nın Ar-Ge çalışmalarına vergisel destek sağlama konusunda hazırladığı ve TBMM’de kabuledilen kanunda, Ar-Ge biriminde en az 50 kişi istihdam eden şirketlerin istihdam ettiği Ar-Ge personelinin yüzde 20’lik SSK işveren payı ile gelir vergisi stopajının yüzde 90’ının devletçe üstlenilmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme ile, büyük ölçekli firmalar ile KOBİ’ler arasındaki makas KOBİ’ler aleyhine daha da açılacaktır. Bu sebeple, Ar-Ge desteği için çalışan sayısı şartının, büyük ölçekli işletmeler için asgari 50, KOBİ’ler için ise asgari 10-20 Ar-Ge çalışanına düşürülmesi yönünde getirilmiş olan kanunda değişiklik yapılmalıdır.

86. Yatırım İndirimi Devam Etmelidir: Her mükellefin yatırım indiriminden istifade etmesi yanlıştır. Ancak, uygulamanın tamamen kaldırılması da doğru değildir. Türkiye’de, sermaye birikimi ve yatırım son derece yetersizdir ve yatırımın desteklenmesi gerekir. Bu nedenle, istihdam ve üretime yönelik imalat sektöründekMÜSİAD'dan Yüz ağartacak 100 öneri 09 Temmuz 2008 11:12
Müsiad dün 'MÜSiAD'dan yüz ağartacak 100 öneri'yi kamuoyuna sundu. Raporda yeni anayasaya yönelik öneri ve istekleri sıralayan MÜSİAD'ın bu çalışması çok konuşulacak. İşte 100 öneri...     Rotahaber Özel Haberi

1.Ferdi öne çıkaran bir Anayasa: Türkiye mevcut birikimiyle toplumsal dengeleri gözeten, hukukun üstünlüğünü, çoğulculuğu, katılımcılığı esas alan, ideolojik baskısı olmayan ve devlet karşısında ferdi öne çıkaran bir Anayasa yapabilir.

2.Görev ve yetkiler iyi tanımlanmalı: Yeni Anayasada, devletin üst düzey siyasi ve idari organlarının görev ve yetkileri tartışmaya fırsat vermeyecek şekilde açıkça belirtilmelidir. Bağlı bulunduğu hukuka uymayan yöneticilere karşı kişilerin yargı yoluna başvuru hakkı olmalıdır. Hukukun üstünlüğünün uygulamadaki güvencesi bağımsız mahkemelerdir.

3. Anayasa Çoğulcu Bir Siyasî Rejim Öngörmeli: Yeni Anayasa, terör ve şiddete karşı olan tüm siyasî düşünce ve eğilimlerin açıklanmasına, dernek, kulüp, vakıf ve sendika adı altında örgütlenmesine, partiler kurarak ülke yönetimi için serbestçe yarışmasına izin vermelidir.

4. Anayasada Devletin Resmi İdeolojisi Olmamalı: Yeni Anayasa devlet için resmi bir ideoloji tarif etmemeli, tüm düşüncelerin eşit şartlarda yarışarak siyaset yapmasına izin vermelidir. Dünya üzerindeki ideolojik blokların yıkılmasıyla toplumumuzdaki ideolojik kutuplaşmalar da zayıflamıştır.

5. Anayasa Katılımcı Bir Siyasî Rejim Öngörmeli: Siyasi katılımcılık, sadece merkezi iktidarın değil, her aşamadaki yönetim biriminde karar organlarının seçimle oluşmasını gerektirir. Devletin yönetim kademelerinde özerk kurul halinde çalışan organların seçimle oluşması yoluna gidilmelidir.

6. Uygulamada sürekli daralan siyaset alanı genişletilmeli, sendikalar, dernekler, öğrenciler ve öğretim üyeleri siyaset yapabilmelidir. Memurlara, en azından belediye meclislerine ve il genel meclislerine seçilme hakkı verilmelidir. Yerel yönetimler ve üniversiteler kendi yönetim organlarını kendileri seçebilmelidir.

7. Yeni Anayasada YÖK’ün yapısı demokratikleşmeli ve görevi üniversiteler arasında koordinasyonu sağlamakla sınırlanmalıdır. Demokrasinin vazgeçilmez kurumlarından olan siyasi partilerin iç yapılarının demokratikleşmesi ve karar alma süreçlerine tabanın katılımının sağlanabilmesi için sürekli şikayet edilen üst yönetim hakimiyetini engelleyecek bir düzenleme getirilmelidir.

8. Anayasa Kişiyi Devlete Karşı Korumalı: İnsanlar için doğru olan her şeyi kendisinin düşünebileceğini sanan, kişinin özel hayatını ve mahrem dünyasını denetleyerek toplumsal bütünleşmeyi sağlayan devlet anlayışı değişmelidir. Bu kapsamda genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla kamuda kıyafet yasağını sona erdirecek bir düzenlemenin yapılması zorunludur. Hazırlanacak yeni Anayasada, kişi devlet otoritesine karşı korunmalı, temel haklardan yararlanma bakımından, insanlar arasında, din, dil, soy, düşünce, siyasî kanaat farkı gözetilmemelidir.

9. Düşünce Suçu Ayıbı Kalkmalı: Düşüncelerin yasaklanması yerine, başkalarına zarar veren davranışların yasaklanması daha mantıklıdır. Şiddeti ve suç işlemeyi teşvik etmediği sürece, her türlü aykırı düşünce serbestçe açıklanabilmelidir. Hazırlanacak yeni Anayasada, düşüncenin, söz, yazı, resim, film ve diğer teknik araçlar kullanılarak açıklanmasına hiç bir sınırlama getirilmemelidir. Düşünceyi açıklama ve yayma usulleriyle ilgili sınırlamalar, gerekiyorsa Ceza Kanunu’nda düzenlenmelidir. Bu da ceza hukukunda suç sayılan, iftira, hakaret, özel hayatın gizliliğinin korunması gibi başkalarının hak ve hürriyetlerine müdahale niteliğindeki tutum ve davranışlarla sınırlı kalmalıdır.

10. İnanç Hürriyeti Tam Olarak Güvenceye Alınmalı: Din ve ibadet hürriyeti, inançları serbestçe öğrenme, öğretme, başkalarına anlatma, özel hayatını bu din ve inanca göre düzenleme hakkı verir. Devletin lâik olduğu gerekçesiyle, insanların inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetine sınırlama getirilemez.

11. Lâiklik ile din ve vicdan hürriyetinin sınırlanması arasında bir bağ kurulamaz. İnanmak ve özel hayatını inandığı gibi yaşamak, insanın hakkı olduğu gibi bunu sağlamak da devletin görevidir. Din adına öne sürülen her türlü talebe “irtica” damgası vurulması alışkanlığı terk edilmeli, “gerici” yaftalamasıyla dindarlara baskı yapılmasına cevaz veren Anayasa hükümleri kaldırılmalıdır.

12. Din ve ahlak eğitimi devletin gözetim ve denetiminde yapılır. Ülkemizin kültürel zenginliğinin gereği olarak “din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin” okullarda zorunlu olarak öğretilmesi devam etmelidir. Zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışındaki din eğitimi ve öğretimi, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olmalıdır.

13. Diyanet İşleri Özerk Bir Kurum Haline Getirilmeli: Vakıflar İdaresi tüm maddi varlığı ile beraber genel idareden ayrılarak Diyanet İşlerine bağlanabilir. Vakıfların gelirleri ile giderlerini karşılayan Diyanet İşleri, başkanını ve diğer organlarını yasaların belirlediği esaslara göre kendi bünyesinden seçebilir. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığı, genel idarenin vesayeti altında çalışan, fakat bütçesini kendi öz kaynaklarından sağlayan, organlarını kendi seçen özerk bir kuruma dönüşebilir.

14. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye´nin her yerinde isteğe bağlı olarak din öğretimi hizmeti vermeli, vatandaşların dinini öğrenme talebi, yaş sınırlaması olmaksızın kabul edilmelidir.

15. Parlamentonun İtibarı Korunmalı: Parlamentonun tarihi rolünü sürdürebilmesi için, her şeyden önce, önerilen düşünceler ve ülkenin sorunları hiçbir sınırlamanın olmadığı bir ortamda özgürce tartışılabilmelidir. Bu nedenle, parlamenterlerin kürsü dokunulmazlığına müdahâle edilmemelidir. Yüksek mahkemelerin, kanunları veya kanun hükmünde kararnameleri iptal eden kararlarının, yeni uygulamalara yol açacak hükümler ihdas edecek biçimde değerlendirilmesi engellenmelidir.

16. Dokunulmazlıkların Kapsamı Daraltılmalı: Yeni Anayasada milletvekillerinin dokunulmazlığı meclis çalışmalarıyla sınırlanmalı, işledikleri adi suçlardan dolayı normal vatandaş gibi yargılanabilen milletvekillerinin, meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden ve öne sürdükleri düşüncelerden dolayı hiçbir sorumlulukları olmamalıdır. Yeni Anayasada siyasi ve idari sistemdeki dokunulmazlık sorunu, siyasetçi ve bürokratlar için birlikte ele alınmalı ve yüksek bürokratların daha kolay yargılanmasının yolu açılmalıdır.

17. Hükümet Sistemi Tercihi Netleşmeli: Yeni Anayasada hükümet sistemi tercihi netleşmeli ve parlamenter sistem korunmalıdır. Yasama işlemlerinin pratikleşmesi bakımından yine tek meclisli bir parlamento benimsenmeli, parlamentodaki çoğunluğa dayanacak olan hükümet, yürütme yetkisinin sahibi ve sorumlusu olmalıdır.

18. Sivil Otoritenin Üstünlüğü Sağlanmalı: Yeni Anayasada Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır. Bunun yerine ülke savunmasında koordinasyonu sağlamak üzere hükümetin sorumluluğunda bir “Milli Savunma Kurulu” oluşturulabilir. Sivil otoritenin emrinde bir istişare organı olan bu kurula, Genel Kurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü ve gerekli görüldüğünde kuvvet komutanları davet edilerek görüşleri alınmalıdır.

19. Yeni Anayasada sıkıyönetime hiç yer verilmemeli, bunun yerine “olağanüstü hal” uygulamasının teknik esasları ihtiyacı karşılayacak biçimde düzeltilmelidir.

20. Yerinden Yönetime Ağırlık Verilmeli: Yeni Anayasada, yerel yönetimler güçlendirilmeli, merkezi idare tarafından yürütülen mahalli hizmetlerden bir kısmının yerinden karşılanması sağlanmalıdır.

21. Yargı Tam Bağımsız ve Tarafsız Olmalı: Yargı hizmetleri, devletin başta gelen görevlerindendir. Kamu hizmetlerinden hiçbiri yeterli olmasa bile, adalet mekanizmasının iyi çalışması gerekir. Yeni Anayasada, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde, parlamentonun da yetkisi olmalı ve cumhurbaşkanı tek seçici olmaktan çıkarılmalıdır. Askeri mahkemelerin yetkileri daraltılmalı, görevleri tamamen ihtisas alanlarıyla ilgili davalarla sınırlandırılmalı, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmelidir.

22. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kaldırılmalıdır. Alt derece Askeri Mahkemelerce verilen kararlar, Yargıtay ve Danıştay`da bu işlere bakmak üzere kurulacak dairelerde temyiz edilmelidir.

23. Siyasetçilerin, görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlar hakkında yürütülen bir ceza yargılaması olan Yüce Divan görevi, Anayasa Mahkemesi`nden alınarak Yargıtay Ceza Dairelerine verilmelidir. Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura kararları yargı denetimine tabi olmalıdır. Anayasa`nın geçici 15. maddesi kaldırılmalı ve o dönemde yapılan düzenlemelere ve idari işlemlere karşı yargı yoluna gidilmesine imkan sağlanmalıdır.

24. Anayasayı Sivil Güçler Hazırlamalı: Yeni Anayasanın toplumsal uzlaşmayı sağlaması ve yeni krizlere kaynaklık etmemesi için, sivil toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve parlamentoda temsil edilen siyasi grupların katılımı ile hazırlanması gerekir. Mecliste kabul edilen Anayasanın ayrıca halkoyuna sunulması demokratik meşruiyetini güçlendirecektir.

25. Anayasa Hazırlığını TBMM Başkanlığı Yürütmeli: Anayasanın hazırlanması TBMM’nin görevi olmalı ve çalışmaları Meclis Başkanı organize etmelidir. Anayasayı hazırlayacak kurul, parlamentoda temsilci bulunduran partilerin milletvekili sayılarına göre verecekleri üyelerden oluşmalıdır. Yeni Anayasa metnini parlamento üyelerinden oluşacak Anayasa Hazırlama Komisyonu hazırlamalı, komisyon gerekli gördüğü konularda uzmanlardan yardım almalıdır.

26. Anayasa Metni Yasa Tekniğine Uygun Yazılmalı: Maddeler keyfi yorumlara imkan vermeyen, anlaşılabilir ve kesin hatları ile belli ifadelerle yazılmalı ve böylece anlama ve algılama karmaşasına son verilmelidir. Özlü ve kısa bir metin ortaya konulmalıdır. Siyasî rejimin temelini oluşturan makamların seçilmeleri, nitelikleri, görevleri, yetkileri ve sorumlulukları tartışmaya fırsat vermeyecek biçimde açık ve ayrıntılı yazılmalıdır.

KAMU YÖNETİMİ REFORMU’NA YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

27. Kamu mevzuatındaki yüklerin ve bürokratik engellerin ekonominin gelişmesini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle kamu reformu daha fazla gecikilmeksizin çıkarılmalıdır.

28. Milletvekillerinin adi suçlarla ilgili dokunulmazlıklarının kaldırılması, böylece toplumda meclise karşı genel bir güvenin oluşması.

29. Meclisin denetim etkisinin güçlendirilmesi ve bu konudaki yetkilerinin artırılması. Meclis denetim komisyonlarına davet edilen kişilerin değişik nedenlerle mazeretler üreterek katılmama davranışlarının önlenmesi. Kurum ve kuruluşların Meclis soruşturmasının dışına çıkarılmaması.

30. Cumhurbaşkanlığının temsili bir organ, parlamentonun ise millete hesap veren tam yetkili bir kurum haline getirilmesi. Parlamentonun hareket ve etki alanının genişletilmesi.

31. Toplumun vicdanını yaralayan milletvekillerinin parti değiştirme uygulamalarının önüne geçilmesi.

32. Kamu kuruluşlarındaki ihale işlemlerinin şeffaflaştırılması, ihale komisyonlarına gözlemci olarak sivil toplum kuruluşlarından ve diğer özel sektör kuruluşlarından temsilci alınması gerekir. Yasalarda buna uygun gerekli düzenlemelerin yapılması ihalelerde yönetici takdiri ve tasarrufunun kısıtlanması gerekir.

33. Yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma iddialarının “yolsuzlukla mücadele programları” başlatılarak azaltılması ve bütünüyle ortadan kaldırılması sağlanmalıdır.

34. Devletin verdiği norm kadro sayılarını gerek olmadığı halde siyasi veya başka mülahazalarla doldurulmamalıdır.

EĞİTİM SİSTEMİ VE SEVİYESİNE YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

35. Milli Eğitim ve öğretim uygulamalarındaki iyileştirmelere süreklilik kazandırılmalıdır. İçi iyi doldurulmamış, aksak “reform paketleri” yerine eğitim uygulamalarının iyileştirilmesine süreklilik kazandırılmalı, her alanda sürekli gelişim ve yenilik anlayışıyla hareket edilmelidir.

36. Eğitim uygulamalarındaki köklü değişikliklere kısa süre içinde değil, belli bir hazırlık, bilgilendirme ve uyarlama döneminden sonra geçilmelidir.

37. Okul öncesi eğitim kurumları tüm ülke düzeyinde yaygınlaştırılmalı ve bunun için özel sektör teşvik edilmelidir. Okul öncesi eğitim, kırsal kesimde de teşvik edilmeli ve bu konuda aileler bilinçlendirilmelidir.

38. Nitelikli bir eğitim ve yetiştirme için okul öncesi eğitime yönelik eğitim sistem ve modelleri oluşturulmalı, okullar arasında haksız rekabeti veya istismarı önlemek için standart sistemler oluşturulmalıdır.

39. Kesintisiz, kademesiz zorunlu eğitim” yerine, “kesintisiz, kademeli ve sürekli zorunlu eğitim” uygulamasına geçilmelidir. İlköğretim uygulaması çeşitlendirilmeli, isteyen aileler kademesiz; isteyen aileler ise çocuklarını kademeli eğitim çerçevesinde erken yaşlarda meslek okullarına gönderebilmelidir.

40. İlköğretimde çiftli öğretimden tam gün öğretime geçilmesini sağlayacak tedbirler alınmalı ve bu çerçevede özellikle özel eğitim kurumlarına vergi kolaylıkları, yatırım indirimleri sağlanmalıdır.

41. Özel eğitim kurumu açmak isteyen veya yerleşke oluşturmak isteyen girişimcilere devlet şehir dışındaki hazine arazilerini ve atıl kalmış tarihi mekânları ücretsiz olarak 50 yıllığına tahsis etmelidir.

42. Mesleki eğitim, ilköğretim okullarının ikinci kademesinden itibaren başlatılmalıdır.

43. Genel orta öğretim okullarından da meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş sağlanmalı, fakat bu öğrencilerin meslek yüksek okullarında bir yıl hazırlık eğitimi almaları temin edilmelidir.

44. Odaların, şirketlerin ve diğer özel sektörün Anadolu, Fen Lisesi ve Teknik Lise açması teşvik edilmeli, ve açılan liselere destekler verilmelidir.

45. Katsayı eşitsizliği giderilmelidir. Üniversiteye girişte genel ve meslek lisesi mezunları arasındaki katsayı eşitsizliği uygulaması mesleki eğitime büyük darbe vurmuştur. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

46. Mesleki ve teknik eğitim birbirinden ayrılmalıdır. Mesleki eğitim ile teknik eğitim iki ayrı olgu olarak görülmeli ve teknik eğitim konusunda MYO’lar, üniversiteler ve teknik liseler işbirliği yapmalıdır.

47. Mesleki eğitim uygulamaları ve öğretiminin meslek örgütlerinin ve derneklerinin işbirliği ile gözden geçirilmesine imkan sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

48. Özel eğitim kurumlarındaki KDV oranlarının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde 8’den yüzde 3’e düşürülmesi için gerekli önlemlerin alınmalıdır.

49. Teknik orta öğretim okullarının alt yapı sorunları, araç, gereç ve malzeme sorunları giderilmeli ve bu okullar öğrencilerin büyük ölçüde tercih ettikleri cazip okullar haline getirilmelidir.

50. Mesleki ve Teknik Yüksek Okulları açma yetkisi aynı zamanda büyük holding kuruluşlarına ve diğer özel kuruluşlara da verilmeli ve böylece bir taraftan eğitimde rekabet ve diğer taraftan kaliteyi geliştirici tedbirler alınmalıdır.

51. 2002-2003 öğretim yılında başlatılan meslek liselerinden MYO’lara sınavsız geçiş uygulaması kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Bu çerçevede, Meslek liselerinden sadece belli bir başarı puanını tutturan öğrencilerin MYO’lara sınavsız geçiş yapabilmeleri sağlanmalıdır.

52. Ortaöğretimden meslek yüksekokuluna gelen öğrenci niteliğinin, eğitim düzeyini belirleyen en önemli etken olması nedeniyle belirli temel ders puanları temel alınmalıdır.

53. MYO ile OSB’ler ve KSS’ler arasında etkin bir işbirliği yapılmalıdır.

54. MYO’lar, İl İstihdam ve İl Mesleki Eğitim Kurulları ile yılda iki kez bir araya gelerek eğitim programlarının içeriklerini gözden geçirmeli ve iş hayatına uygunluğu açısından bir denetim ve mutabakat sergilemelidirler.

55. Belirli şartlar getirilerek üniversiteler, “eğitim üniversiteleri” ve “araştırma üniversiteleri” olarak ikiye ayrılmalı ve üniversite sınavlarının kazanılması şartları bu ayrım dikkate alınarak yeniden belirlenmelidir

56. Türkiye özellikle yeniden oluşturacağı araştırma üniversiteleri yaklaşımıyla eğitim ihraç eden bir ülke haline gelmelidir.

57. Lisans eğitimi için temel politikalar özetlenerek belirlenmeli ve politikalar en yaygın biçimde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Dört yıllık lisans eğitiminde eğitim üniversiteleriyle araştırma üniversiteleri arasında ayrım gözetilmeli; yüksek okul çağındaki gençlerin yüzde 70’inin üniversite mezunu olması hedeflenirken, bunların yüzde 20 kadarının araştırmacı veya yönetici olmaları hedeflenmelidir.

58. Lisans eğitiminde üniversiteler yarı özerk hale getirilerek rekabet ortamı 4. oluşturulmalıdır. Aileleri belirli bir gelir düzeyinin altında kalan yoksul öğrencilerin lisans eğitimleri parasız olmalı ve bu öğrencilerin masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.

59. Vakıf üniversitelerinin statüleri gözden geçirilmeli ve bu üniversitelerin “vakıf” kelimesinin arkasına sığınmaları önlenmelidir. Bu üniversiteler “özel” üniversite olarak anılmalıdır.

60. Üniversitelerde ikinci öğretimi artırmak ve teşvik etmek için mevcut prosedürler tekrar gözden geçirilmeli ve iyileştirmeler yapılmalıdır. Yasalarda gerekli değişiklikler yapılarak ikinci öğretimden ücret hak etmek için saat 17.00’den sonra yapılan eğitim tanımlaması saat 15’e çekilmeli ve böylece daha yoğun eğitim programları uygulanmalıdır.

61. Belediyelerin yaygın eğitim uygulamaları kurumsallaştırılmalı, halk eğitim merkezleri bütünüyle belediyelerin tasarrufuna terk edilmelidir.

62. Belediyelerin yaygın eğitim amacıyla kullandıkları binaların kiraları ve işletim masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.

63. Açık lise eğitimi uygulamalarına devam edilmelidir. MEB’in önerdiği, “Açık Lise” eğitimi yönetmeliği bu alanda olumlu, ancak yetersiz bir adımdır.

KOSGEB VE KOBİ’LEREYÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

64. Verilen teşvik ve desteklerle çok sayıda KOBİ’yle davalı olunmuş ve bu davalardan kurumun tek başına haklı çıkması zor görünmektedir. Çünkü karmaşık yapı ve ihmaller sonucu yapılan hatalarda her iki tarafın da rolü olduğu görülmektedir. Bu sürecin bir an önce çözülmesi son derece önemlidir.

65. KOBİ destek ve teşvikleri için sağlam temelli bir sistem kurulamamıştır. Ülkemizde imalatçı KOBİ niteliğindeki 300 bin işletmenin ne yazık ki sadece 10 bin kadarı bu desteklerden yaralanabilmektedir. Teşvik ve desteklerden yararlanabilen KOBİ oranı yüzde 3’ler düzeyindedir. Bu meyanda KOBİ’lere etkin erişim modelleri geliştirilmelidir.

66. KOSGEB sanayi bakanlığına bağlı “ilgili” bir kurumdur. Bu kurumun bağımsız yapısı muhakkak suretle korunmalıdır.

67. KOSGEB, geçmişteki yanlışlardan ve hatalardan ders alarak uzmanlık ve yönetim kadrolarını yeniden gözden geçirmeli ve destek ve teşvik mekanizmalarını masaya yatırmalıdır. Bütün destek ve teşvik sistemlerinin hepsi yeni baştan gözden geçirilerek düzenlenmelidir.

KAMU FİNANSMANINAYÖNELİK ÖNERİLERİMİZ:

68. Faiz Dışı Fazla hedefinin revize edilmesi isabetli olmuştur: Geldiğimiz aşamada artık bütçe açıkları ve kamu borçları ilk defa Türkiye ekonomisi için bir risk unsuru olmaktan çıkmış, kaynakların harcama önceliklerinde bir değişiklik yapmak için uygun ortam oluşmuştur. Bu nedenledir ki; son yıllarda mali disiplini sağlamanın en önemli aracı olarak kullanılan IMF tanımlı olan GSYH’nın yüzde 5’i düzeyinde gerçekleşen faiz dışı fazla (FDF) hedefi revize edilerek 2008 yılı için GSYH’nın yüzde 3,5’i düzeyine düşürülmüştür.

69. “Sürdürülebilir borçlanma” süreci bitmiş, “sürdürülebilir kalkınmanın” alt yapısını hazırlamak üzere yeni bir mimariye geçilmiştir. Son yıllarda sürdürülen istikrar programının ağırlaşan toplumsal bedelinin azaltılması, üretimin ve istihdamın önünün açılması ve reform takvimine devam edilebilmesi açısından bu gelişme umut verici ve isabetlidir.

70. Ulusal tasarrufların artırılması: Genel olarak tespit etmek gerekirse, kalkınmanın finansmanında ulusal tasarrufların artırılması büyük önem arz etmektedir. Bunun için kamu maliyesi tedbirleri artırılmalı, ekonomideki kayıt dışılık önlenmeli, sermaye birikimi tabana yayılarak sürdürülmeli, halkı borca dayalı tüketimden tasarrufa yöneltecek saikler oluşturulmalıdır. Çok önemli bir unsur olarak da şirketlerin karlılığının ve bu kârları yeniden yatırıma yönlendirecek süreçlerin önü açılmalıdır. Burada sanayinin yapısal dönüşümü ve yenilikçilik ekonomisinin ikame edilmesi suretiyle şirketlerimizin fiyat rekabetinden çıkabilmesi esastır. Bu meyanda verimlilik ve proje bazlı teşviklerin getirilmiş olması, patent enstitüsünün aktif hale getirilmiş olması, Kamu’nun Ar-Ge alanında sağladığı büyük kaynak artışı takdirle not edilmelidir.

71. Gelir Ortaklığı Senedi Uygulamasına Özel Önem Verilmelidir: Türkiye’nin otoyol, köprü ve baraj gibi varlıklarının kârlı birer yatırım aracına dönüştürülmesi için Gelir Ortaklığı Senedi uygulamasına özel önem verilmelidir. Bunun bir alt uygulaması olan Kira Senedi veya Kira Sertifikası cazip bir yatırım aracıdır. 2007 yılının başında Hazine bu araçların artık daha etkin olarak kullanılacağı yönünde piyasalara müjde niteliğinde haberler vermişti. Bu haberlerin etkin olarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.

72. Reel Büyüme Hızına Endeksli Borçlanma Araçları Geliştirilmelidir: Hem iç, hem de dış borç piyasalarında kullanılmak üzere, reel büyüme hızına endeksli borçlanma araçları geliştirilmelidir. Bu araç sayesinde alıcılar için sadece cazip bir yatırım imkanı sunulmuş olmayacak, aynı zamanda, bu araç, sistem açısından otomatik stabilize edici bir etkide bulunacaktır. Şöyle ki bu araç, büyüme hızının uzun dönem ortalama performansın üzerinde gerçekleştiği yıllarda yüksek faiz getirirken, büyüme hızının uzun dönem ortalama değerlerinin altında gerçekleştiği yıllarda ise düşük faiz ödemesini gerektirecektir. Yine bu araçlar sayesinde, kamusal borç yükü için etkin bir risk yönetimi yapmak, faiz oranları aracılığı ile ekonomideki konjonktür dalgalanmalarını hafifletmek ve nihayet borç stokunun milli gelire oranının kontrol edilebilir olmasını temin etmek daha kolay olacaktır.

73. “2B Yasası” Yeni Dönemde Öncelikli Çıkarılmalıdır: MÜSİAD önceden beri, kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen orman vasfını çoktan kaybetmiş olan alanların, fiili kullanıcısına ve orman köylüsüne öncelik tanıyacak şekilde satışını savunmaktadır. Zira bu işgaliye şehrin merkezlerine kadar yayılmış ve onlarca yıldır sürüp giden bir fiili “işgal” statüsü kazanmıştır. Uzun yılların ihmalinin oluşturduğu bu yapı fiili olarak geriye döndürülemez bir mahiyet kazanmıştır. Mevcut haliyle sadece toplumsal kaynakların bedelsiz ve haksız kullanımından daha başka bir anlam ifade etmeyen bu fiili durumun artık “realize” edilmesi ve gelirinin sosyalleştirilmesi zamanı gelmiştir. Teorik bir adalet beklentisi adına, fiili olarak sürüp giden bir adaletsizliğin anlamı kalmamıştır.

74. Bu yasa sayesinde emlak ve diğer vergi gelirleri de hesaba katıldığında hazineye büyük bir katkı sağlayacaktır. Tüm gelirlerin 25 milyar doları aşacağı yönünde ön değerlendirmeler vardır. Bu uygulama mülkiyet sorunlarının da çözülmesi sonucunu doğuracağından, vatandaşın elinde “kredilendirilebilir” varlıklar artacak, bankacılık kesimi için yeni bir açılım sağlanacak, adli ve idari yargının yükü hafifleyecektir.

2-B yasasının tekrar gündeme alınması, potansiyel geliri iyi hesap edilmek, sınırları iyi belirlenmek ve yeni işgallere karşı gerekli ağır müeyyideler uygulanmak kaydıyla çıkarılması ülke yararları açısından önem arz etmektedir.

75. Gelir Dağılımı ve Kayıp Dışılığı Önlenmesi Açısından Vergi Politikaları: Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenememiş olması kayıt dışılığa neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre kayıt dışılık konusunda farklı oranlar ileri sürülmekle birlikte, bunun yüzde 50’ye yakın olduğu düşünülmektedir. Kayıt-dışılığın çeşitli nedenleri olmakla birlikte, bunlardan en önemlisi vergi ödememe veya daha az vergi ödeme isteğidir. Kayıt-dışılığı önlemek sadece Maliye Bakanlığı’nın çabası ile olamaz. Bunun için, devletin ilgili kurumları harekete geçirilmeli ve topyekun bir çalışma başlatılmalıdır.

76. Gelir Vergisi Tabana Yayılmalıdır: Türkiye’de verginin tabana yayılması, mükellef sayısının artırılması ve herkesin gelirine göre vergi ödemesi sağlanmalıdır.

77. Türkiye’de yaşayan herkes beyanname kapsamına alınmalıdır. Bu çalışmalar yapılırken alınacak verginin mükellefin vicdanında yerini bulmasına dikkat edilmeli, vergi tutarı ödenebilir olmalı ve mevzuat basit olmalıdır.

78. Ücretler Üzerindeki Vergi Yükü Düşürülmelidir: Ücretler üzerindeki vergi yükü ve sosyal güvenlik pirimi oran yüzde 38,9’a düşürülerek, OECD ülke içinde en yüksek 8 ülke konumundayız 2007’de bu oran yüzde 42,7 ile en yüksek ülke idik olup. Bu durum, büyük ölçüde kayıt-dışı istihdam ve kayıt-dışı ekonomiye neden olmaktadır.

79. Prim ve vergi yükü azaltılmalıdır: Alınacak tedbirler ne olursa olsun, bu şartlarda çalışanları kayıt altına almak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, ücretler üzerindeki sosyal güvenlik primi ve vergi yükü toplamı yüzde 25’i geçmeyecek şekilde azaltılmalıdır.

80. Harcamalar Gelir Vergisi Matrahından İndirilmelidir: Yıllık asgari ücret toplamını geçmemek üzere, mükelleflerin kendisi, eşi ve çocukları için yapacakları harcamalar gelir vergisi matrahından indirilmelidir. Bu uygulama hem ücretliler hem de yıllık gelir vergisi beyannamesi veren mükellefler için geçerli olmalıdır. Bu sistem, belge toplamayı teşvik edecek ve kısmen de olsa kayıt dışının azalmasını sağlayacaktır.

81. Gayrimenkul Rantları Vergilendirilmelidir: Büyük şehirlerde ve tatil yörelerindeki gayrimenkul ve özellikle arsa spekülasyonundan büyük gelirler elde edilmekte ve bunlardan vergi alınmamaktadır. Bu gibi gayrimenkul yatırımından elde edilen rantlar vergilendirilmelidir.

82. Yıllık Asgari Beyan Sistemi Getirilmelidir: Gelir vergisi beyannamesi veren mükellefler için asgari gelir beyanı getirilmeli, yıllık vergi matrahları bu tutardan az olmamalıdır. Bunu yaparken, bölgeler ve meslekler itibariyle farklı tutarlar tespit edilmeli, tutarlar tespit edilirken bölgelerin sanayi ve ticaret odalarının görüşü alınmalıdır.

83. SSK Primleri Vergi Dairesi Tarafından Toplanmalı ve Genel Bütçeye Dahil Personelin Ücretleri Net Ödenmelidir: Genel bütçe dengesi açısından, fazla vergi toplamanın yanı sıra, harcamalarda tasarruf yapmak ta son derece önemlidir. Bu bağlamda, sosyal güvenlik kurumları aşırı personel yükü altındadır. SSK tarafından toplanan primler muhtasar beyannameye eklenecek bir satır ile Vergi Daireleri tarafından toplanabilir. Zira SSK prim ödenmesine kaynak olan ücretlerin stopajı zaten vergi dairesi tarafından tahsil edilmektedir. Bunun için vergi dairesinde ilave personele de ihtiyaç yoktur. Böylece, SSK’nın genel giderlerinde önemli tasarruf sağlanmış olacaktır.

84. Genel KDV Oranı yüzde 15 Olmalıdır: Türkiye’de genel KDV oranı oldukça yüksektir. Bu durum kayıt dışı ekonominin en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca, sektörler itibariyle farklı oranlarda KDV uygulaması haksız rekabete neden olmakta ve vergide adalet duygusunu zedelemektedir. Bu nedenle, genel KDV oranı yüzde 15’e indirilmeli, en fazla iki kademeli (yüzde 1 ve yüzde 15 gibi) oran olmalıdır. Ayrıca vadeli satışlarda KDV, tahsilât yapıldıkça ödenmelidir.

85. Ar-Ge Çalışmalarında KOBİ’leri Önü Açılmalıdır: Maliye Bakanlığı’nın Ar-Ge çalışmalarına vergisel destek sağlama konusunda hazırladığı ve TBMM’de kabuledilen kanunda, Ar-Ge biriminde en az 50 kişi istihdam eden şirketlerin istihdam ettiği Ar-Ge personelinin yüzde 20’lik SSK işveren payı ile gelir vergisi stopajının yüzde 90’ının devletçe üstlenilmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme ile, büyük ölçekli firmalar ile KOBİ’ler arasındaki makas KOBİ’ler aleyhine daha da açılacaktır. Bu sebeple, Ar-Ge desteği için çalışan sayısı şartının, büyük ölçekli işletmeler için asgari 50, KOBİ’ler için ise asgari 10-20 Ar-Ge çalışanına düşürülmesi yönünde getirilmiş olan kanunda değişiklik yapılmalıdır.

86. Yatırım İndirimi Devam Etmelidir: Her mükellefin yatırım indiriminden istifade etmesi yanlıştır. Ancak, uygulamanın tamamen kaldırılması da doğru değildir. Türkiye’de, sermaye birikimi ve yatırım son derece yetersizdir ve yatırımın desteklenmesi gerekir. Bu nedenle, istihdam ve üretime yönelik imalat sektöründeki yatırım indirimi uygulaması devam etmelidir.

87. Vergi Denetimi Artırılmalıdır: Yeteri kadar gelir ve kurumlar vergisinin toplanamamasının ve kayıt dışılığın aşırı derecede yüksek olmasının en önemli nedenlerinden biri de, vergi denetiminin yeterli olmaması ve caydırıcı etki yaratamamasıdır.

88. Tahsilatlar ve Ödemeler Banka Aracılığı İle Yapılmalıdır: Kayıt dışılık ve vergi kaçağının önüne geçmek için belirli bir tutarı aşan ödemeler ve tahsilatlar banka aracılığı ile yapılmalıdır. Hali hazırdaki 8.000 YTL.lik nakit işlem limiti daha da düşürülmeli ve bu durum tüm gerçek ve tüzel kişilere yaygınlaştırılmalıdır.

89. Vatandaşların Yurt Dışı Birikimleri Türkiye’ye Getirilmelidir: Türkiye’deki yüksek enflasyon ve vergi oranları ile ekonomik belirsizlikler Türk vatandaşlarını ve firmalarının tasarruflarının yurt dışına kaymasına neden olmuştur. Bu paralar yurt dışı kredi veya yatırım aracı şeklinde Türkiye’ye gelmekte ve ayrıca bir de yurt dışına faiz ödenmektedir. Bu tasarrufların, Türkiye’ye getirilmesi ve sermayeye dönüşmesi sağlanmalıdır.

90. Vatandaşlarımızın tasarrufların Türkiye’ye getirilip işletmeye sermaye olarak veya başka bir adla konulması halinde herhangi bir vergi alınmamalı, kara para soruşturması yapılmamalı ve yapılacak işlem güven telkin etmelidir.

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM PAKETİ’NE YÖNELİK ÖNERİLER

91. İstihdam Paketi ise memnuniyet verici, takdir edilen bir adım olmakla birlikte ilgili tarafların yeterince sahiplenmediği ve daha da önemlisi herhangi bir sorumluluk hissetmediği bir düzenleme olmuştur. Daha da önemlisi istihdam paketinin amacı, hedef ve ilkeleri topluma açıklanmamıştır. Somut hedefler belirlenmemiştir.

Bu haber 547 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,443 µs