Kaynamasın: Çünkü Berlin konuşuyor!

7 Temmuz 2008 15:26 tsi
Almanya’nın sesi pek çıkmıyordu. Özellikle Fransa-İngiltere arasındaki tartışmalara fazla bulaşmıyordu. Rusya ile ilgili konularda ise daha ılımlıydı! Hâla yüksek perdeden konuştuğu söylenemez. Ama Berlin ilk kez düşük perdeden de olsa Türkiye’

Almanya bir süredir bir tür sıkışmışlık hissi yaşıyor. ABD’nin Almanya ve Fransa’ya Irak Savaşı’nın başında geliştirdiği, “fazla kaale almama” politikası bunun il işaretiydi. Sonra AB içinde sorunlar başladı.

Fransa bir adım daha öne geçti. Geçti derken “popülerlik” bağlamında söylüyoruz. Sarkozy ve Carla’nın gezileri ve söylemlerine Paris’in dönem başkanlığı eklenince, gözler daha çok Fransa’ya bakar oldu.

Almanya, İngiltere ve Fransa arasında yaşanan ve artık elle tutular hale gelen, AB üzerinden görünen ama aslında Ortadoğu dengelerini de kapsayan çatışmaya da, tabir yerindeyse bulaşmadı.

Tüm bu suskunluğun aslında tek kaynağı bulunuyor. Berlin, AB’yi stratejik açıdan hayli sıkıştıran enerji/doğalgaz konularında Moskova’ya biraz daha yakın, daha sıcak davranıyor.

Merkezi Avrupa’nın lideri ve AB’nin finansörü durumundaki Almanya’nın bu tutumu ise küresel dengeleri hayli geriyor. Berlin, ABD veya İngiltere gibi Ortadoğu’da büyük söz sahibi değil.

Fransa gibi Afrika’nın kuzeyi ile de yakın ve tarihi bağları yok. Bu nedenle enerji oyununda-pes etmediyse de-büyük avantajlara sahip değil. Bu yüzden, Rusya ile ilişkilerin oldukça dikkatli.

Oysa, Avrupa’da, ABD menşeli, örneğin füze kalkanı veya daha önemlisi, Avrupa’nın enerji yollarının çeşitlendirilerek Rusya bağımlılığının kırılması, en azından azaltılması yönünde ciddi hamleler mevcut.

Bunlardan biri, başat olanı da elbette Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak enerji yolları. İşte bu ortamda Almanya sessizliğini korusa da-sanki konjonktürün değişeceğini bekler gibi-durumu izlese de, sessizliğini koruyor.

Şimdi ise biraz “ses” var. Bu “ses” Türkiye’ye yönelik ve çıktığı ağız itibariyle de yukarıda saydığımız küresel gelişmeler özelinde de Ankara’nın iç politik dinamiklerine yönelik.

Konuşan kişi, Almanya Savunma Bakanı Müsteşarı. Thomas Kossenday. (resimde solda) Şöyle diyor; “Türkiye’de gizli İslamlaşma tehlikesi mevcut. En azından bu tehlike gizli bir şekilde mevcut. Yasalar ve yönetmeliklerin İslamlaşmaya yol açtığı söylenemez. Bir çeşit mahalle baskısı var.”

“Mesela, kadınların başörtüsü takması ve camilerde ezanın daha yüksek sesle okunması. İstanbul’un bazı semtlerinde başörtüsü takan kadınlar takmayanlara göre daha rahat ediyor. 10 yıl önce durum farklıydı.”

“Bazı semtlerde, bazı lokantalarda içki servisi yapılmıyor. Türklere içki verilmiyor. Bence bu gizli İslamlaşma, yukarıdan gelen İslamlaşma’dan daha tehlikeli. Yukarıdan gelen İslamlaşma ile siyasi yöntemlerle başedilebilir. Gizli İslamaşma ve sonucunda ortaya çıkan toplum baskısı ile siyasi olarak mücadele etmek neredeyse imnaksız.”

Kossenday, Türkiye’de gerilimli sürecin başlangıcı ve “hata” olarak Başbakan Erdoğan’ın Türban açıklamasını görüyor; “Seçimlerden sonra Erdoğan’ın gündeme getirdiği ilk sorunun Türban olması bir hataydı. Bu Avrupa’da da sempatik bulunmadı. Türkiye’de karışıklık yarattı. Dini bir sembole siyasi anlam yüklemek yanlış. Sadece karışıklık yaratıyor.”

Acaba Almanya bu sözleri ve satır aralarını kime söylüyor? Türkiye’de kime söylüyor, dünyada kime söylüyor?

Bu haber 1,148 defa okundu.